Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3183 E. 2023/430 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3183 Esas
KARAR NO: 2023/430
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/03/2019
NUMARASI: 2015/585 Esas, 2019/311 Karar
DAVA: KAYIT KABUL
KARAR TARİHİ: 13/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; … Bankası A.Ş’nin müflis şirkete kullandırdığı kredilerden doğan alacağını temlik sözleşmesi uyarınca … Yönetim A.Ş’ye devrettiğini, … Yönetim A.Ş.’nin 10.06.2014 tarihli Olağanüstü Genel kurul kararı ile … Yönetim A.Ş. ile … Yönetim A.Ş. hükmi çatışı altında birleştiğini, hesap kat ihtarına rağmen müflisin kredi borcunu ödemediğini, müflis hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğümün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız takibin başlatıldığını, aynı zamanda tahsilde tekerrür olmamak üzere İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası kapsamında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatıldığını, her iki takibin de kesinleştiğini, ipoteğin paraya çervilmesi yolu ile takipte taşınmazın satılarak paraya çevrildiğini, müflis şirkete kullandırılmış kredilerden kaynaklanan alacağın iflas tarihi olan 06.11.2013 tarihi itibariyle 429.790,00 TL olarak belirlendiğini, ancak iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetvelinde talep edilen alacağın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle tamamının reddedildiğini belirterek alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı müflis iflas masası süresinde davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davacının bilirkişi raporuyla belirlenen 381.303,25 TL alacağının müflisin iflas masasına İİK’nun 235. maddesi gereğince kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği, ancak kısa kararda sehven alacağın 281.303,25 TL olarak yazıldığı gerekçesiyle 281.303,25 TL alacağının müflisin iflas masasına kayıt ve kabulüne, aşan istemin ise reddine dair karar verilmiştir. Davacı vekili hükmün tashihini istemiş, mahkemenin 03/09/2019 tarihli ek kararı ile; taraflara tanınan hakların değiştirilip genişletilemeyeceği gerekçesiyle talep reddedilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; gerekçeli kararda, kısa kararda sehven alacağın 281.303,25 TL olarak yazıldığı belirtilmesine rağmen tashih taleplerinin reddedildiğini, bilirkişi raporunda tespit edilen alacaktan daha az alacağa hükmedildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı müflis iflas masası vekili istinaf nedenleri olarak; davanın 15 günlük hak düşürücü süre içinde açılmadığını, temlik eden bankanın müflis hakkında yaptığı takiplerin iflas kararının kesinleşmesi ile düştüğünden bu takibe dayanılarak açılan davanın reddi gerektiğini, müflisin iflas ertelenmesi için açtığı davada verilen tedbir kararına aykırı olarak takip başlatıldığını, iflas idaresinin alacağı reddetmesinin doğru olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, alacağın masaya kayıt ve kabulü istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraf vekilleri hükmü istinaf etmiştir. 1-6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup HMK’nın 297/2. ve 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da imkansız kılmaktadır. (Yargıtay 11. HD’nin 2022/3006 E. 2022/5241 K. Sayılı ilamı). Somut olayda, davacı vekili alacaklarının masaya kayıt ve kabulünü talep etmiştir. Yapılan yargılama sonunda davanın 281.303,25 TL üzerinden kabulüne karar verilmiş, gerekçeli kararda; davacının alacağının 381.303,25 TL olduğu, bilirkişi raporu ile bu durumun tespit edildiği, ancak sehven 281.303,25 TL alacağa hükmedildiği ve bu durumun gerekçeli kararda düzeltilmesinin mümkün olmadığı belirtilerek gerekçeli karar oluşturulmuştur. Ayrıca davacının bu husustaki tashih talebi reddedilmiş, tashih talebinin reddi kararına karşı kanun yoluna başvurulmamıştır. Bu şekilde gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. HMK’nın 298/2.maddesinde belirtildiği üzere gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Bu durumda mahkemenin kararının gerekçe kısmı ile hüküm kısmı arasında çelişki olduğundan ilk derece mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılması gerekir.2-Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma ( hukuki dinlenilme hakkının ), ihlalidir. HMK 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Somut davada mahkemece, bilirkişi raporunda, davacının iflas tarihi itibariyle 381.303,25 TL alacağı olduğunun tespit edildiği ve bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemece verilen kararın bir gerekçe ihtiva ettiğinden söz edilemez. Mahkemenin gerekçeli kararında, bilirkişi tarafından sunulan raporda tespit edilen miktar bakımından gerekçesi açıklanmadan davanın kabulüne karar verilerek rapora atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/16428 Esas 2016/12347 Karar sayılı ilamı). Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile davanın kabulüne dair kanaate nasıl ve hangi delile dayanılarak varıldığı kararda tartışılmamıştır. Oysa kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Mahkemenin, belirtilen yasal düzenlemelerin aksine, gerekçesiz şekilde oluşturduğu karar usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin, kararın gerekçesiz olması ve tefhim edilen hüküm ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması nedeniyle kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere: 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/585 Esas, 2019/311 Karar ve 13/03/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dairemiz kararına uygun olarak ve işin esası ile ilgili yeni bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin, mahkemece yeniden kurulacak hükümde DEĞERLENDİRİLMESİNE, 7-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1a-4.bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/04/2023