Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3173 E. 2023/353 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3173 Esas
KARAR NO: 2023/353
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2014/1349 Esas, 2018/964 Karar
DAVA: ALACAK (Sözleşme İlişkisinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalının …’de bulunan işyerinde güvenlik hizmeti vermesini içeren 15/07/2013 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmede belirtilen işlerin yapılması için alınması gerekli tedbirlerin şifai olarak davalıya iletilmesine rağmen davalının güvenlik önlemlerini yerine getirmediğini ve 09/09/2013 tarihinde işyerinde hırsızlık olayı meydana geldiğini, hırsızlık olayından sonra daha önce şifai olarak bildirilen tedbirlerin bu kez yazılı olarak davalıya iletildiğini, ancak davalının uyarıyı dikkate almadığını, davalının çalınan malların bedeli için 35.242,00 TL tutarında fatura düzenlendiğini, faturayı davalıya iade ederek gerekli önlemlerin alınması aksi halde sözleşmenin feshedileceğini ihtar ettiklerini, ayrıca davalının 30/09/2013 tarihli ve 6.108,00 TL bedelli, 31/10/2013 tarihli ve 7.465,33 TL bedelli ve 30/11/2013 tarihli ve 6.108,00 TL bedelli Eylül, Ekim ve Kasım ayları için düzenlenen toplam 19.681,33 TL fatura alacağını ödemediğini belirterek 19.681,33 TL’nin fatura tarihinden işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 5.2 maddesinde davacının işin gereği gibi yapılmamasından doğacak müvekkili şirketin zararını tazmin etmeyi kabul ettiğini, olay günü müvekkili şirkete ait kabloların çalındığını ve bir kısım kabloya da kesilerek zarar verildiğini, kabloların kısa kesilerek parçalara ayrılması ve tesisin 500 metre mesafesinde araca taşınmasının yaklaşık 3-4 saat süre içinde gerçeklemesine rağmen davacının hırsızlık olayından ancak ertesi gün haberdar olduğunu, bu nedenle davacının sahanın gözetim ve kontrolünü yapmadığını ve edimini yerine getirmediğini, davacının zarar bedelini ödememesi üzerine zarar bedelinin davacının alacağından mahsup edildiğini, hırsızlık olayından sonra davacının güvenlik raporu düzenlemesi ve henüz kurulma aşamasında olan şantiye halindeki tesisin kötülemesinin sorumluluktan kurtulmaya yönelik olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; hırsızlık olayında sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle davacı güvenlik şirketinin % 60, gözetim ve denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı işverinin ise % 40 oranında kusurlu olduğu, buna göre hırsızlık nedeniyle oluşan 35.242,12 TL zararın 21.145,27 TL’sinden davacı güvenlik şirketinin sorumlu olduğu, davacının kusurundan kaynaklı zarar miktarının, hizmet alacağından fazla olması nedeniyle davalının hizmet bedelini ödememesinde yasal mevzuata aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı istinaf nedenleri olarak; müvekkili şirketin güvenlik hizmetini yerine getirmesi için gerekli olan tedbirler davalıya bildirilmesine rağmen, davalının önlem almadığını, hırsızlık olayından sonra güvenlik tedbirlerinin yazılı rapor olarak davalıya gönderildiğini, ancak davalının özel güvenlik faaliyet izin belgesini bile 2013 yılı sonuna kadar alamayacağını beyan ettiğini, uyarıları dikkate almayan davalının sözleşmenin ifasına engel olduğunu, şantiyenin her yönüyle korumasız olup, güvenlik hizmeti verilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini ve yaptığı sözleşmenin yerine getirilip getirilmediğini hesaba katmadığını, zararda müvekkilinin kusuru bulunmadığını; davalının zararını karşı dava ile talep etmesi gerektiğini, zararın net olarak ortaya konulamadığını, zarar miktarının tespiti hususunda delil bulunmadığını, bilirkişi raporunda da zararın tespit edilmesi gerektiğine işaret edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, güvenlik hizmet sözleşmesinden kaynaklı hizmet bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davalıya ait şantiyede yaşanan hırsızlık olayında çalınan ve kesilen elektrik kabloları nedeniyle davalının 35.242,12 TL zarara uğradığı, davacı güvenlik şirketinin olayda % 60 oranında kusurlu olması nedeniyle, zararın davacının kusur oranına isabet eden 21.145,27 TL’sinden davacı güvenlik şirketinin sorumlu olduğu, bu zararın davacının hizmet alacağından mahsubundan sonra davacı alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili hükmü istinaf etmiştir. Davacı üç aylık hizmet bedelini talep etmiş, davalı sair savunmalarının yanı sıra sözleşmenin ana unsuru olan güvenlik hizmetinin gerektiği gibi ifa edilmemesi nedeniyle gerçekleşen hırsızlık olayı neticesinde meydana gelen zararların mahsubunu istemiştir. Taraflar arasında hizmet sözleşmesi bulunduğu ve davacı güvenlik şirketinin 2013 yılı Eylül, Ekim ve Kasım aylarına ait toplam 19.681,33 TL hizmet alacağı bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, şantiyede yaşanan hırsızlık olayında davacı güvenlik şirketinin kusurlu olup olmadığı, hırsızlık nedeniyle davalının zararının miktarı ve bu zararın davacının alacağından mahsup edilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nın 139. maddesinin ilk iki fıkrası, ”1-İki kişi karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. 2- Alacaklardan biri çelişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.” hükmünü içermektedir. Yenilik doğuran bir hak olan takasın, davadan önce ve dava sırasında ileri sürülmesi mümkün olduğu gibi, terditli olarak beyan edilmesi de takasın şarta bağlandığı anlamına gelmemektedir. Dairemizin 04.11.2014 tarihli ve 3943 E.-6950 K; 08.12.2014 tarihli ve 5307 E.-790 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere, takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, savunma olarak da ileri sürülmesi olanaklıdır. İlke olarak, takas def’i de diğer def’iler gibi cevap dilekçesinde süresinde ileri sürülmelidir (Yargıtay 23. HD’nin 2017/893 Esas, 2020/2280 Karar sayılı kararı). Somut olayda cevap dilekçesi incelendiğinde takas def’inin ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu konuda karşı dava açılmasına gerek yoktur. Bu nedenle davalının aşamalarda belirttiği zararının, yöntemine göre belirlenerek sonuca gidilmesi gerekir. Nitekim bilirkişi raporunda da -zararın davalının beyanına göre hesaplandığı, zarara konu malların bedelinin hesaplanması gerektiği- belirtilmiştir. Buna rağmen mahkemece, hırsızlanan ve zarara uğrayan kablolar ile ilgili uzman bilirkişi raporu alınmadan ve davalının zararı belirlenmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenler ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 bendi gereğince esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1349 Esas, 2018/964 Karar ve 13/12/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/03/2023