Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3167 E. 2023/398 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3167 Esas
KARAR NO: 2023/398
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/03/2019
NUMARASI: 2015/586 Esas, 2019/315 Karar
DAVA: KAYIT KABUL
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; … Bankası tarafından müflis şirkete kullandırılmış olan kredi alacaklarının temlik sözleşmesi ile müvekkiline devir ve temlik edildiğini, alacağı temlik eden bankanın, müflise kullandırdığı kredilerin geri ödemeleri zamanında yapılmadığından kredi hesabının kat edilerek Üsküdar … Noterliğinin 25.06.2010 tarih ve …, … ve … yevmiye nolu ihtarnamelerinin keşide edilerek gönderildiğini, kullandırılan krediye teminat olarak 1.000.000 USD limitli ipotek tesis edildiğini, müflise kullandırılmış olan krediden kaynaklanan alacağın iflas tarihi olan 06.11.2013 itibariyle 2.032.900,00 TL rüçhanlı olmak üzere 2.936.755,00 TL olduğunu, söz konusu tutardaki alacağın iflas masasına kayıt ve kabulünün 35. sırada talep edildiğini, ancak talep edilen alacağın yargılamayı gerektirmesinden dolayı reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, asıl alacağa takip tarihinden iflas tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte iflas tarihi itibariyle güncel 2.032.900,00 TL rüçhanlı olmak üzere 2.936.755,00 TL alacağın İİK’nun 235. maddesi gereğince iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından süre yönünden reddinin gerektiğini, müflis şirketin İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/850 esas sayılı dosyasından verilen 06.11.2013 tarihli kararla 06.11.2013 tarihinden itibaren iflasına karar verildiğini, davacı tarafından müflis şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin iflasın açılması ile durduğunu, müflis şirket tarafından açılan iflasın ertelenmesi talepli davada Kadıköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/108 esas sayılı dosyasından verilen 21.05.2010 ve 24.05.2010 tarihli kararları ile, davalı şirket hakkında yapılmış ve yapılacak tüm icra iflas takipleri ile satış ve muhafaza işlemleri gibi tedbir uygulamalarının ihtiyati tedbiren durdurulmasına ve müflis şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen kesin teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin ve tazminin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine karar verildiğini, dava konusu alacak kayıt talebinin dayanağını oluşturan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin tarihinin 20.08.2010, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin tarihinin ise 16.08.2010 olduğunu ve müflis şirket hakkında verilen ihtiyati tedbir kararlarından sonra olduğunu, davacının alacak kayıt talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek iflas idaresi kararı doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacının, benimsenen bilirkişi raporuyla belirlenen 2.893.687,64 TL alacağının müflisin iflas masasına İİK’nun 235. maddesi gereğince kayıt ve kabulüne, aşan istemin ise reddine dair karar verilmiştir. Davacı vekili 18/06/2019 tarihli tavzih dilekçesi ile, alacak taleplerinin 2.032.900,00 TL’lik kısmının rüçhanlı olarak kaydı yönünde olmasına rağmen kararın gerekçesinde bu husustan bahsedilmediğini belirterek hükmün bu bakımdan tavzih ile düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece Mahkemesi 19/06/2019 tarihli tavzih kararı ile, koşulları bulunmadığından talebin reddine dair karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı iflas idaresi vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı iflas idaresi vekili istinaf dilekçesinde, cevap dilekçesinde bildirdikleri hususları tekrar ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK’nun 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. Md). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/850 Esas sayılı dosyasından 06/11/2013 günü saat 14:11 itibariyle iflasına karar verilen … AŞ’nin tasfiye işlemlerinin İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğünün… iflas sayılı dosyası üzerinden adi tasfiye olara, İcra Mahkemesi tarafından seçilen iflas idare memurları istifa ettiğinden tasfiyenin ikinci alacaklılar toplantısına kadar resen Müdürlük tarafından yürütüldüğü, davacının, müflisin iflas masasına 34 kayıt numarası ile 429.790,00 TL, 35 kayıt numarası ile 2.936.755,00 TL ve 36 kayıt numarası ile 157.199,00 TL alacak kayıt talebinde bulunduğu, talep edilen alacak tutarlarının reddedildiği, red kararı ve sıra cetvelinin davacı vekiline 25/05/2015 tarihinde tebliğ edildiği, sıra cetvelinin 18/05/2015 tarihli … gazetesinde, 22/05/2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, davacı tarafından kararın tebliği için masraf yatırılmadığı bildirilmiş olmakla son ilan tarihi olan 22/05/2015 tarihinden itibaren başlayan yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde 05/06/2015 tarihinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası üzerinden yazılan 25/10/2018 tarihli müzekkere ile, müflis şirket hakkında verilen iflas kararının kesinleştiği, ikinci alacaklılar toplantısı ve konkordato müzakeresinin 16/04/2018 tarihinde yapıldığı, İcra Hakimliğince Av. …, … ve …’nın iflas idare memuru olarak görevlendirildiği bildirilmiştir. Bilirkişi heyeti 20/11/2017 tarihli raporlarında, müflis şirketin iflas tarihi itibariyle davacıya 788.075,28 TL anapara ve 2.105.612,36 TL faiz+BSMV olmak üzere toplam 2.8953.687,64 TL borçlu olduğunu bildirmiştir. Bilirkişi heyetinin 02/10/2018 tarihli ek raporlarında da, ana rapordaki görüşlerini değiştirmedikleri görülmüştür. Davalı iflas idare memuru … tarafından Dairemize sunulan 30/05/2022 tarihli dilekçede, iflas idaresi tarafından 30.05.2022 tarihinde “Müflis şirketin davalı olduğu ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/3167 E. sayılı dosyası kayıt edilen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/586 Esas 2019/315 K. sayılı kararı için iflas idaremiz adına iflas idare vekili tarafından yapılan istinaf başvurusundan vazgeçilmesine, kararın ifası için iflas idare vekili ile iflas idare memurlarının ayrı ayrı görevlendirilmelerine” şeklinde karar verildiğini belirterek bu karar uyarınca istinaf talebinden vazgeçildiği bildirilmiştir. Aynı doğrultuda İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan dilekçede ise, istinaf talebinden vazgeçildiği belirtilerek kararın kesinleştirilmesi talep edilmiştir. Dairemizce, sunulan talep dilekçesi üzerine İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğüne yazılan 06/06/2022 tarihli müzekkere ile, ikinci alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığı, alacaklılar kurulunda, Dairemizin 2019/3167 Esas sayılı sırasında kayıtlı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/586 Esas 2019/315 Karar sayılı dava dosyasının istinaf başvurusunun feragat edilmesine dair karar alınıp alınmadığının bildirilmesi ile karar alınmışsa buna ilişkin karar suretinin, ayrıca iflas idare memurları tarafından alındığı iddia edilen 30/05/2022 tarihli karardan bir suretin gönderilmesi talep edilmiş olup İflas Müdürlüğü 07/06/2022 tarihli cevapta, müflis masasında ikinci alacaklılar toplantısı 16/04/2018 tarihinde yapılmış olup hali hazırda İ.İ.K.’nun 223 maddesi uyarınca görevde bulunan iflas idare memurlarının Av. …, … ve … olduğunu, Dairemizin … esas sayılı dosyasından feragat etmeye yönelik ikinci alacaklılar toplantısında alınmış bir karar bulunmadığını, ancak görevli bulunan iflas idare memurlarının 30/05/2022 tarihli kararları ile, bahsi geçen dosyadan iflas masası menfaatleri kapsamında feragat edilmesine yönelik karar aldıklarını, işbu kararın usul ve yasaya uygun görülmeyerek Müdürlük tarafından İstanbul Anadolu 8. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde şikayet konusu yapıldığını bildirmiştir. İflas idare memurları Av. …, … ve … tarafından 30/05/2022 tarihinde, davacının rüçhanlı olduğunu iddia ettiği alacağına konu taşınmazın değerinin son 1 yılda 5 katına çıkması nedeniyle yerel Mahkeme kararının kesinleşmesinin iflas masasının lehine olacağından bahisle “Müflis şirketin davalı olduğu ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/3167 E. sayılı dosyası kayıt edilen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/586 Esas 2019/315 K. sayılı kararı için iflas idaremiz adına iflas idare vekili tarafından yapılan istinaf başvurusundan vazgeçilmesine, kararın ifası için iflas idare vekili ile iflas idare memurlarının ayrı ayrı görevlendirilmelerine” şeklinde karar alınmıştır. İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğü tarafından, iflas idaresince alınan 30/05/2022 tarihli, istinaf başvurusundan vazgeçilmesine yönelik kararın iptali için İstanbul Anadolu 8. İcra Hukuk Mahkemesine hitaben yazılan şikayet dilekçesinde, iflas idaresinin davadan feragat etmeye dair yetkileri bulunmadığı ve iflas idaresinin yetkisinde olmayan bir husus ile ilgili karar tesis etmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek alınan kararın iptali talep edilmiştir. Davalı iflas idare memuru … tarafından Dairemize sunulan 08/06/2022 tarihli dilekçede, İflas Müdürlüğünün 07/06/2022 tarihli cevabi yazısının eksik ve yanıltıcı olduğu, iflas idaresinin, iflas masası alacaklılarının huzurdaki dava konusu da dahil diğer hususlar hakkındaki görüşlerinin alınması için yapılmasına karar verdiği olağanüstü alacaklılar toplantısı yapılması kararını yerine getirmeyen hatta kararın kaldırılması için dava açan İflas Müdürlüğünün bu kez de iflas masası alacaklıları adına iflas idaresi tarafından alınan feragat kararının kaldırılması için dava açarak iflas idaresinin görevini yapmasını engellediğini belirtmiştir. Dairemizce İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğüne yazılan müzekkere ile, 30/05/2022 tarihli, istinaf başvurusundan vazgeçilmesine yönelik iflas idare memurları tarafından alınan kararın iptali bakımından Mahkeme nezdinde yapılan şikayetin sonucu sorulmuş olup İflas Müdürlüğünce verilen cevabi yazının ekinde gönderilen İstanbul Anadolu 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 27/03/2023 tarih ve 2022/113 Esas 2023/176 Karar sayılı ilamına göre, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/586 Esas 2019/315 Karar sayılı dosyasında aleyhe kabul edilen 2.893.687,64 TL’nin İİK’nın ek 1. maddesi gereğince belirlenen 226/2. maddesindeki bedelin üstünde olduğundan iflas idaresinin bu davada kanun yollarından feragat edemeyeceğinden bahisle şikayetin kabulü ile, İstanbul Anadolu 3.İcra Müdürlüğünün 2013/77 İflas sayılı dosyasında şikayete konu İflas İdaresi kararının usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle iptaline kesin olarak karar verilmiştir. İstinaf başvurusundan vazgeçilmesine yönelik 30/05/2022 tarihli iflas idare memurları tarafından alınan karar kesin olarak Mahkemece iptal edildiğine göre iflas idare vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine geçmek gerekmiştir. Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde ayrıntılı bir şekilde hükmün kapsamı düzenlenmiş, hükmün hangi hususları kapsayacağı maddeler halinde ve açıkça belirtilmiştir. HMK.nun 297/1- c bendinde “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin hükümde gösterilmesi” gerektiğine yer verilmiştir. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak (m.33), hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Hakim hükmün gerekçesini hazırlarken yargı kararlarından (içtihatlardan) ve bilimsel görüşlerden yararlanır (TMK m.1). Gerekçe çok önemli olduğundan, Anayasa’ya “bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı” hakkında açık hüküm konulmuştur (Anayasa m.141/3) (Prof.Dr.Baki Kuru, Prof.Dr.Ramazan Arslan, Prof. Dr.Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku 22. Baskı,sayfa 472). “…Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece bozma üzerine verilen kararda davacı iddiası ile davalı savunması yazılmış, Dairemizin bozma kararı özetlenmiş, gerekçe olarak aynen “Yargıtay bozma kararına uyularak yapılan yargılama doğrultusunda başka bir bilirkişi heyeti oluşturularak banka müdürü ve insan kaynakları uzmanından rapor aldırılmış, bilirkişi kurulunun raporunda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere her ne kadar davalı tarafça davacının iş akdi 06.01.2012 tarihinde işletmesel nedenlerle feshedilmiş ise de bu kararın yerinde ve isabetli olmadığı anlaşılmıştır” açıklaması yapılmıştır. Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Mahkemenin kararı T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır. Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/16428 Esas 2016/12347 Karar sayılı ilamı). Somut davada, davacının, benimsenen bilirkişi raporu ile belirlenen 2.893.687,64 TL alacağının müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmiş ise de Mahkemece verilen kararın bir gerekçe ihtiva ettiğinden söz edilemez. Mahkemenin gerekçeli kararında, bilirkişi tarafından sunulan raporda tespit edilen miktar doğrultusunda davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olup sadece bilirkişi tarafından sunulan rapora atıf ile yetinilmiştir. Oysa bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Mahkemece kararda, rapora hangi nedenle itibar edildiği hususunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği gibi iddia ve savunmanın değerlendirilmesi yönünden hangi tarafın haklı, hangisinin haksız olduğu hususunda da herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, ayrıca kararda davanın kısmen kabulüne dair kanaate nasıl ve hangi delile dayanılarak varıldığı da tartışılmamıştır. Oysa kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Mahkemece davanın kısmen kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamıştır. Bu nedenle Mahkemenin, belirtilen yasal düzenlemelerin aksine, gerekçesiz şekilde oluşturduğu karar usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- a-6. bendi de göz önünde bulundurarak davalı iflas idare vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı iflas idare vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/586 Esas, 2019/315 Karar ve 13/03/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/04/2023