Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3158 E. 2020/1071 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3158 Esas
KARAR NO: 2020/1071
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/75 Esas
KARAR NO: 2019/802
KARAR TARİHİ: 11/07/2019
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 17/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkili hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkememizce incelenen rayiç bilançolara göre şirketin özvarlığının (-) 5.080.046,30 TL olduğu, şirketin 30/06/2019 tarihi itibariyle rayiç olarak borca batık durumda olduğu, talep tarihi itibariyle tekstil sektöründeki durgunlukla ilişkili olsa da bu durumun ek geçici mühlet süresi boyunca devam ettiği, şirketin mali yapısındaki kırılganlığın devam ettiği ve ayrıca dav yetkilisinin Komiserlik Heyetimize verdiği beyanda da belirttiği üzere, konjonktürel olumsuz gelişmeler sonucu sipariş alamadığını hususunun 5 aylık geçici mühlet sürecinde devam ettiği, gelen komiser heyeti raporundan da anlaşıldığı üzere konkordato projesinde yer alan proforma gelir tablosunda öngördüğü satış rakamları ve karlılık seviyelerine ulaşamadığı ayrıca 5 aylık gecici mühlet süresince devamlı olarak ve büyüyen bir zarar durumunun söz konusu olduğu, mühlet sırasında şüpheli alacaklarla ilgili yasal takiplerinin 30.06.2019 tarihi itibariyle hiçbir sonuç vermediği veya tahsilinin gerçekleşmediği , 5 (beş) aylık geçici mühlet sürecinde davacı şirketin haciz ve icra baskısı olmadan faaliyetine aksatmadan devam etmiş olup mali açıdan şirketin durumunda bir iyileşme olmadığı gibi şirketin zararının sürekli artarak devam etmesi hususları dikkate alındığında konkordatonun başarıya ulaşmasının kuvvetle muhtemel olmadığı şirketin durumu mal tablolar ve gelen geçici komiser heyeti raporundan da anlaşıldığından davacının konkordato projesinin başarıya ulaşma şansının olmadığı, 292.maddede ise konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile iflasa karar verileceği düzenlenmiş olduğundan geçici mühlet kaldırılarak konkordata talebinin reddine, davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; konjonktürel ve geçici sebeplerle müvekkil şirketin faaliyet gösterdiği sektörde geçici bir duraklama söz konusu olduğu ancak işbu sektör toplumun temel ihtiyaçları ile doğrudan ilgili bir sektör olup sektör tekrar canlanacağını, müvekkil şirketin, aktifleri, alacakları ve mal varlıkları bir arada değerlendirildiğinde konkordato talebimizin reddi ile müvekkil şirketin iflasına karar verilmesi hatalı bir karar olduğunu, konkordato komiseri tarafından hazırlanan raporun, konkordato ve iflas olan davalar bakımından gerekli olan kriterlerden uzak mahkemece denetlemeye elverişli olmadığını, keza 05.07.2019 tarihli konkordato komiseri raporu kendilerine tebliğ edilmediğini, bu rapora karşı yazılı beyan ve itirazda bulunma hakkının kısıtlandığını belirterek mahkeme kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirket, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Başakşehir/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacı şirket hakkında 11/02/2019 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş ve 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 11/07/2019 tarihli celsede konkordato talebinin reddine davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Davacı şirketin aktifinde bulunan malların rayiç değerlerinin tespiti noktasında konkordato komiser heyetince resen görevlendirilen makine mühendisi bilirkişisinden alınan 22/04/2019 tarihli raporda özetle; borçlu … firmasına adına kayıtlı olan ve stoklarında bulunan; araçların güncel rayiç değerinin toplam 150.500 TL olduğu, firmanın üretim yapmaması nedeniyle makine ve teçhizat kalemine yönelik herhangi bir emtia bulunmadığı, stoklarında bulunan demirbaşların güncel rayiç değerinin toplam 29.350 TL olduğu, stoklarında fiziki olarak kayda değer bir ticari ürün bulunmadığı bildirilmiştir. Mahkemece atanan geçici konkordato komiser heyetinden alınan 05/07/2019 tarihli nihai raporda, davacı şirketin çalışma kabiliyetini önemli ölçüde kaybettiğini, 30/06/2019 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre özvarlığının (+) 1.142.304,61 TL olarak tespit edildiğini ve kaydi olarak borca batık durumda olmadığını ancak TTK 376/3. maddesinde belirtilen “aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre muhtemel satış fiyatları esas alınmak suretiyle düzenlenen rayiç bilançolara göre ” yapıldığında davacı şirketin özvarlığının (-) 5.080.046,30 TL olduğunu, davacı şirketin 30/06/2019 tarihi itibariyle rayiç olarak borca batık durumda olduğunu, şirketin mali yapısındaki kırılganlığın devam ettiğini ve ayrıca davacı şirket yetkilisinin kendilerine verdiği beyanda da belirttiği üzere piyasalardaki konjonktürel olumsuz gelişmeler sonucu sipariş alamadığını beyan etmiş olsa da bu durumun 5 aylık geçici mühlet sürecinde devam ettiğini, konkordato projesinde yer alan proforma gelir tablosunda öngördüğü satış rakamları ve karlılık seviyelerine ulaşamadığını ayrıca 5 aylık gecici mühlet süresince devamlı olarak ve büyüyen bir zarar durumunun söz konusu olduğunu, şirketin konkordato projesinde toplamda 1.100.000,00 TL, 2019 yılı için ise bu tutarın 150.000,00 TL’si olarak hedeflediği halde 30/06/2019 tarihi itibari ile sermaye artışına yönelik herhangi bir girişiminin olmadığını, 30/06/2019 tarihi itibariyle 4.796.876,43 TL şüpheli alacak bulunduğu, bunun 207.765,45 TL kısmı için kanuni takibat başlatılmış ve karşılık ayrılmış olmasına rağmen geriye kalan 4.589.110,98 TL kısmı için vergi mevzuatına göre herhangi bir karşılık ayrılmadığı görüldüğünü, şüpheli alacaklarla ilgili yasal takiplerinin 30/06/2019 tarihi itibariyle hiçbir sonuç vermediği veya tahsilinin gerçekleşmediği , 5 (beş) aylık geçici mühlet sürecinde davacı şirketin haciz ve icra baskısı olmadan faaliyetine aksatmadan devam etmiş olup, yoğun bir pazarlama çalışmaları içinde olması olumlu gözükse de, mali açıdan şirketin durumunda bir iyileşme olmadığı gibi şirketin zararının sürekli artarak devam etmesi hususları dikkate alındığında konkordatonun başarıya ulaşmasının kuvvetle muhtemel olmadığı, kesin mühlet verilmesine ilişkin şartların oluşmadığı bildirilmiştir. İsv.İİK ‘da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK 287. Maddesinde de borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacı tarafından sunulan ön projede davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle toplam borcunun 11.831.755,52 TL, toplam alacakları 7.739.729,05 TL olduğu belirtilerek konkordatonun tasdiki ile birlikte 5 yıl boyunca satışlardan elde edilecek gelirle, ve her ihtimalle karşı şirkete 1.100.000,00 TL sermaye koymak suretiyle sadece kesin mühlet kararına kadar işlemiş faiziyle birlikte anapara borcun ödeneceği taahhüt edilmiştir Dosya kapsamına göre davacı şirketin 30/06/2019 tarihi itibariyle rayiç değerlere göre kısa vadeli borçları: 9.679.984,94 TL, uzun vadeli borçları: 703.933,94 TL olmakla toplam borç tutarı 10.383.918,88 TL olduğu ve özvarlık tutarının ise (-) 5.080.046,30 TL olarak hesaplandığı, davacı şirketin borca batık durumda olduğu görülmüştür. Davacı, dayandığı projede ödeme kaynağını, 5 yıl boyunca satışlardan elde edilecek gelire ve 1.100.000,00 TL’lik sermaye artışına bağlamıştır. Ancak davacı şirketin gelir tablosu rakamları ile konkordato projesinde hedeflediği proforma gelir tablosu rakamları birlikte ele alındığında 2019 yılı için toplam 22.301.092,61 TL net satış öngördüğü bu tutarın 6 aylık karşılığı 11.150.546,28 TL ettiği, davacı şirketin 2019 yılı Haziran ayı itibariyle 455.670,87 TL satış cirosu gerçekleştirdiği dikkate alındığında öngörülen tutarın yaklaşık olarak % 4 seviyelerinde fiili satış gerçekleştiği, karlılık açısından ele alındığında 2019 yılı proforma gelir tablosunda yıllık 1.254.646,60 TL net karın öngördüğü bu tutarın 6 aylık karşılığı 627.203,28 TL ettiği, davacı şirketin 2019 yılı Haziran ayı itibariyle 6 aylık gerçekleşen faaliyet sonucu (-) 274.651,25 TL dönem zararı gerçekleştiği, konkordato komiseri heyeti raporunda belirtildiği şekilde şirketin çalışma kabiliyetini önemli ölçüde kaybettiği, 5 aylık geçici mühlet süresi içerisinde sipariş alamadığı, elinde mevcut çok az stokları, taşıt ve demirbaşları bulunduğu, şüpheli alacaklarla ilgili yasal takiplerin 30/06/2019 tarihi itibariyle hiç bir sonuç vermediği ya da tahsilinin gerçekleşmediği, sermaye artışına yönelik herhangi bir girişiminin olmadığı görülmüştür. Bu bakımdan davacı şirkete ait ön projenin, yasada tanımlanan şekilden uzak olup ve somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali mümkün değildir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde 05/07/2019 tarihli konkordato komiseri raporu kendilerine tebliğ edilmediğini, bu rapora karşı yazılı beyan ve itirazda bulunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüş ise de 11/07/2019 tarihli celsede komiser heyeti raporuna karşı beyanda bulunmak için süre talebinde bulunmamış, raporun aleyhe olan kısımlarını kabul etmediğini beyan etmiştir. Nitekim kesin mühlet kararın verildiği 11/02/2019 tarihinden itibaren 5 aylık sürenin 11/07/2019 tarihi itibariyle sona erdiği, İİK 287/4. bendi gereğince geçici mühletin toplam süresinin 5 ayı geçemeyeceği dikkate alındığından davacı vekilinin bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir İİK’nın 292 maddesinde kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması ve aynı kanunun 287/5 maddesinde aynı hükümlerin geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanabileceği hususları düzenlenmiştir. Mahkemece, İİK’nın 292. Maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılması nedeniyle davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK.nun Geçici Mühlet başlıklı 287/5.maddesi “291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanır.” hükmünü içermektedir. Yine aynı yasanın Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflâsın Açılması başlıklı 292.maddesi gereğince: “İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir: a)Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa b)-Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa c)-Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa d)-Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu sebeplerden ilki borçlunun mal varlığının koruması için iflasına açılmasının gerekli olmasıdır. Özellikle borçlunun işletmesinin devamı, önemli ve hissedilir ölçüde, aktiflerin azalmasına ve pasiflerin artmasına yol açmaktaysa ve bu durum konkordato süreci içinde geri dönüşü olmayana bir aktif pasif dengesizliğine yol açacağı öngörülüyorsa; iflasın derhal açılması ile borçlunun mal varlığının tasfiye sağlanmak suretiyle daha iyi bir tatmin elde edileceği tahmin ediliyorsa, işletmenin devamı mümkün gözükmüyor yahut çok düşük bir ihtimal ise, malvarlığının korunması için kesin mühlet kaldırılarak iflasın açılması zorunludur. ( Selçuk Öztek/ Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 315 – 316 ). İkinci olarak kesin mühletin verildikten sonra konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile borçlunun iflasına resen karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda borçlu şirketin iflasına karar verilebilmesi için mahkemenin konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin aşikar olması, yani tasdik şartlarının mevcut olmadığının önceden anlaşılması gerekmektedir. Örneğin, komiser raporunda borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, borçlunun iflasına karar verilebilecektir. Dosyaya sunulan raporlarda anlaşıldığı üzere davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle rayiç değerler üzerinden öz kaynaklarının (-) 5.080.046,30 TL olduğu, davalı şirketin çalışma kabiliyetini önemli ölçüde kaybettiği, şirketin ocak 2019 döneminde 7 çalışanı bulunmakta iken haziran 2019 döneminde 2 çalışanı kaldığı, firmanın üretim yapmaması nedeniyle makine ve teçhizat kalemine yönelik herhangi bir emtia bulunmadığı, stoklarında fiziki olarak kayda değer bir ticari ürün bulunmadığı, kesin mühlet kararı verildiği tarihten itibaren 5 aylık süre içerisinde herhangi bir sipariş alamadığı, şirketin 31/12/2018 yılı sonu itibariyle ulaştığı (-) 96.827,97 TL zararın yaklaşık olarak 3 katına 2019 yılının ilk 6 ayında ulaştığı, mevcut durum itibariyle birikmiş borcun ileride kapanması mümkün gözükmediği bu haliyle daha fazla aktif-pasif dengesizliğine yol açacağı anlaşılmıştır. Bu durumda İİK 292/1-a,b bendleri gereğince borçlunun mal varlığının korunması gerektiği ve bu haliyle konkordatonun başarıya ulaşmayacağı sübut bulduğundan borçlu şirket hakkında iflas kararı verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine davacı şirketin iflasına ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1.b.1 bendi ve İİK’nın 293/3 ve 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/06/2020