Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3072 E. 2020/1454 K. 03.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3072 Esas
KARAR NO : 2020/1454
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/127 Esas
KARAR NO : 2019/681
KARAR TARİHİ: 12/06/2019
DAVA: İFLAS (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177)
KARAR TARİHİ: 03/07/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı dava dilekçesinde özetle; Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtığı 2016/12 E sayılı (yeni esas 2018/650) davasında, davadışı …San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait hisselerden %95’inin kendisine ait olduğunu, 30/03/2009 tarihinde davalıya emanetçi sıfatıyla hisse devrinin yapıldığını, diğer %50 hissesinin 09/12/2009 tarihinde sözleşme ile … devredilerek satıldığını, ancak kararlaştırılan bedel davalılarca ödenmediğinden alacak talepli açılan davanın mahkemece zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin kararı ile alacağın zamanaşımına uğramadığı tespit edildiği, söz konusu dosyadan alınan iki adet bilirkişi raporu ile alacağı sabit olduğu, şirketin toplam değeri olan 4.655.238,00 TL miktarın, davalılar tarafından % 50 pay oranları ile hileli işlemler ile sabit olan ödemelerin yapılması konusunda gecikme olduğu gibi davalıların söz konusu ödemeyi inkar ettiğini, derdest davaya konu, davalılara yapılan hisse devri sözleşmesi karşılığında devir bedelinin ödenmemesi, alacağının tahsili hileli işlemler ile ile engelleme gayreti içinde bulunan davalılar hakkında davada İİK 177 ve devamı maddeleri gereğince davalarının iflasına karar verilmesini talep etmiştir,
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı …’nın müvekkili …’dan gerek icra takibine konu edilmiş gerek bir mahkeme ilamı ile hüküm altına alınmış gerek kambiyo evrakına bağlanmış gerekse hangi ad altında olursa olsun başkaca bir alacağı bulunmadığından müvekkili …’ın doğrudan iflasına karar verilmesi hukuken mümkün olmadığını, davacının iflas davasına dayanak yaptığı mahkemenizin 2018/650 Esas sayılı davasında, davacı tarafından sözde alacağının kanıtı olarak dosyaya sunulan gerek 09.12.2009 tarihli gerekse 30.01.2011 tarihli tutanaklara dayanılarak, müvekkil … hakkında inançlı işlem iddiasına dayalı alacak iddiasında bulunmanın hukuken mümkün olmadığını, bu hususun İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesinin 2017/893 Esas sayılı kararında da belirtildiğini, iflas davsına bakan mahkemenin, borçlunun iflasa tabi kişilerden olup olmadığını re’sen araştırmak zorunda olduğunu, İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesinin 2017/893 Esas sayılı kararında davacının alacaklı olduğu yönünde bir hüküm kurulmadığı gibi, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/12 E sayılı (yeni esas 2018/650) davasında dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına dayanılarak müvekkili …’ın iflasına karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının mahkemenin 2018/650 Esas sayılı derdest alacak iddiasına dayanarak işbu iflas davasında müvekkili …’ın 2018/650 Esas sayılı davasındaki alacak talebi ve işbu iflas davasındaki davacı taleplerinin tamamının zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin doğrudan iflasına karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını,iflas davasına bakan mahkemenin, borçlunun iflasa tabi kişilerden olup olmadığını re’sen araştırmak zorunda olduğunu, davacının, müvekkili …’dan alacaklı olduğu yönündeki tüm beyanları, gerçek dışı ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, davacının müvekkili …’dan alacaklı olduğu yönündeki gerçek dışı iddialarına dayanak yapmak istediği dosyada mübrez gerek 30.01.2011 gerekse 09.12.2009 tarihli yazılı belgelerde, noterden yapılan hisse devir sözleşmesinde yazılı devir bedelinin farklı olduğuna ya da muvazaalı olduğuna ya da hisse devir bedellerini bir kısmını veya tamamını almadığına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediğini, davacının gerek genel ispat yükü gerekse BK 182/2 maddesinde yazılı kanuni karine gereğince doğan ispat yükü kapsamında, iflas davasına dayanak yaptığı mahkemenin 2016/12 E sayılı (yeni esas 2018/650) sözde alacak davasını ispata elverişli bir yazılı delil ile kanıtlayamadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere belirtelim ki, hiç kimsenin, imzası bulunan bulunan bir sözleşme içeriğinde veya bedelinde, muvazaa iddiasında bulunamayacağını, davacının asıl davadaki alacak iddiasına dayanarak birleşen iflas davasında müvekkili Mehmet’in iflasını talep etmiş ise de gerek asıl gerekse birleşen davadaki davacı taleplerinin tamamı zamanaşımına uğradığını, bu nedenle gerek asıl gerekse iflas davasının zamanaşımından reddini talep ettiklerini, İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesinin 2017/893 Esas sayılı kararında davacının alacaklı olduğu yönünde bir hüküm kurulmadığı gibi, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/12 Esas sayılı (yeni esas 2018/650) asıl davasında dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına dayanılarak müvekkilin iflaslarına karar verilmesi hukuken mümkün olmadığından davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalıların iflasına karar verilmesi talep edilmiş ise de gelen Vergi Dairesi, Ticaret Sicil Müdürlüğü dosyası ve diğer belgelerden davalıların gerçek kişi tacir olmadıkları ve 6102 sayılı Ticaret Kanununa göre tacir sayılan hallere nazara alınarak gerçek kişi tacir de olmadıkları dikkate alınarak davalıların doğrundan iflasları talep edilemeyeceğinden davacının davalılar hakkındaki doğrudan doğruya iflas talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davalıların tacir sıfatı bulunduğunu, mahkemenin bu konuda yeterli araştırma yapmadığını, kaldı ki kabul manasına gelmemekle birlikte bir an için davalı yanın tacir olmadığı kabul edilse dahi Türk Ticaret Kanunu uyarınca, bir ticari işletme açmış gibi davrananlar, tacir sayılmazlar ama tacir gibi sorumlu olduklarından iflasları istenebileceğinden mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, davalıların 177/1 maddesi uyarınca doğrudan iflası istemine ilişkindir.İİK 177/1 maddesi uyarınca açılan doğrudan iflas talepli iş bu dava, alacağa dayanak yapılan Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/650 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş ise de mahkemece bu dosyadan ayrılarak mahkemenin 2019/127 esasına kaydedilmiştir.İİK 177. maddesinde belirtilen hallerde alacaklı, evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını talep edebileceği düzenlemiştir. Yasa metninde de anlaşıldığı üzere davalıların iflasına karar verilebilmesi için iflasa tabi kişilerden olması gerekir. İİK’nın 43. maddesine göre, iflâs yolu ile takip ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlara göre tacir olmadıkları halde iflâsa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında yapılabileceği düzenlenmiştir. İİK 155 vd. maddelerinde de flâs yollarından herhangi biri ile (genel iflâs yolu, kambiyo senetlerine ait iflâs yolu veya doğrudan doğruya iflâs yolu) takip yapılması mümkün olduğu belirtilmiştir.Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde; mahkemenin gerekçesinde belirtildiği üzere, iflas hukukunda kural olarak bütün gerçek ve tüzel kişi tacirler iflasa tabi olduğu, ancak dosyaya sunulan vergi dairesi ve ticari sicil kayıtları ile dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davalıların gerçek kişi tacir olmadıkları, davalıların dava tarihi itibariyle bilanço usulüne göre defter tutan birinci sınıf tacir konumunda bulunmadığı, davalı …’in 2009 yılında ticareti terk anlaşıldığı, bu nedenle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre tacir sayılan hallere nazara alınarak gerçek kişi tacir de olmadıkları dikkate alınarak davalıların doğrundan iflasları talep edilemeyeceğinden davalılar hakkındaki doğrudan doğruya iflas talebinin reddine karar verilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmamıştır.Yukarıda belirtilen açıklamalar karşısında incelenen kararın; dava dosyası kapsamında mevcut maddi delillere uygun, yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği dikkate alınmak sureti ile davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b.1 maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi Yukarıda İzah Edildiği Üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 164/2 bendi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/07/2020