Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3030 E. 2020/1112 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3030 Esas
KARAR NO : 2020/1112
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2017
NUMARASI : 2015/297 Esas, 2017/1080 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dağıtım şirketi olan müvekkilinin davalıdan elektrik satın alarak müşterilerine sattığını, davalı üretici firmanın davacı şirkete sattığı elektrik bedellerine kayıp/kaçak elektrik bedellerini dahil ettiğini ve bu kayıp/kaçak bedellerinin tamamını müvekkilinden tahsil ettiğini, başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan kayıp-kaçak elektrik bedellerinin herhangi başka tüketiciden tahsilinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca Hukuk Devleti ve adalet ilkelerine aykırı bulunduğunu, bu durumda, aradaki dağıtım firması olarak davacı şirketin de elektriği, dağıtımını yapmak amacıyla davalı şirketten satın aldığı için tüketici konumunda olduğunu, üretici firma tarafından faturalandırılan kalemlerin ilk aşamada davacı şirkete yansıtıldığını, davacı şirketin de tıpkı tüketiciler gibi kayıp-kaçak elektrik bedellerini davalı firmaya ödediğini, bu bedellerin tahsili konusunda davalı aleyhinde İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zamanaşımı ve husumet itirazları bulunduğunu, müvekkili şirketin EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tesbit edilen tarifelere göre faturaların tahakkuk ettirildiğini, EPDK’nun düzenlediği işlemlerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliğe haiz olduğunu, bu nedenle davalı BEDAŞ’ın da aralarında bulunduğu dağıtım şirketlerinin söz konusu karara aykırılık teşkil edecek bir işlemde bulunmalarının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesi iddia, savunma, 6719 sayılı yasanın 21 ve 26. maddeleri ile değişik 6446 sayılı yasanın 17 ve geçici 20. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre, 17. maddeye 10. Fıkra olarak eklenen fıkra uyarınca, “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağının” belirtildiği ve geçici 20. maddede ise “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümlerinin uygulanacağının” belirtildiği, Bir kısım yerel mahkemeler tarafından 6719 sayılı yasa ile düzenlenen 6446 sayılı yasanın 17 ve geçici 20. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa’mızın 152. maddesi uyarınca söz konusu yasaların iptali için başvuru yaptığı, bu başvuruların yapıldığı tarihten itibaren Anayasa’mızın 152. maddesinde belirtilen 5 aylık bekleme süresinin dolduğu, davacı tarafça faturalarda belirtilen kayıp kaçak bedellerinin EPDK kurul ve kararlarına aykırı düzenlendiği yönünde bir iddianın da bulunmayışı gözönüne alındığında mevcut kanun kapsamında yapılan yasal değişiklik sebebiyle davacı tarafça açılan davada mahkeme yetkisinin ancak faturaların EPDK kararlarına aykırı olup olmadığının incelenmesi noktasında olabileceği, bu itibarla yapılan yasal düzenleme sebebiyle davanın konusuz kaldığı, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halin,de yargılama giderlerinden, dolayısı ile vekalet ücretinden sorumlu tutulmasının olanaklı olmadığı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 2016/12 Esas 2016/12 Karar 07/12/2016 tarihli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 2016/16 Esas 2016/16 Karar 06/12/2016 tarihli kararlarının da bu doğrultuda olduğu, bu itibarla davacı vekili lehine takdiren avukatlık ücret tarifesine göre maktu vekalet ücretine hükmetmek ve davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğinden bahisle konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar sayılı içtihadında haksız olarak tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin iade edilmesine karar verildiğini, bu durumun yerleşik Yargıtay kararları ile sabit olduğunu, davanın kabul edilmesi gerekirken ”karar verilmesine yer olmadığına dair” mahkeme hükmünün öncelikle Hukuk Genel Kurul kararına, Genel mevzuata ve de hak/nesafet ilkelerine aykırı bulunduğunu, alacağın varlığının bilirkişi raporuyla ispatlandığını, ”Kanunların geriye yürümezliği ilkesi”gereği davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; 17/06/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun mucibince davanın reddi gerektiğini, bu hususta 6719 Sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önceki mevzuatta da yer alan dava konusu bedellerin dava dışı EPDK tarafından belirlendiğini ve bu hususta idareye yetki verildiğini, müvekkil şirketin bu düzenlemenin dışında işlem tesis etmesinin mümkün olmadığını, 6719 sayılı yasa ile kökten yapılmış bir değişiklik ya da düzenlemenin söz konusu olmadığını, 6719 sayılı yasanın 21. maddesi ile Elektrik Piyasası Kanunu 17. maddesine eklenen (10) nolu bendi, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na Geçici 20. maddesi gereğince davanın reddi gerektiğini, yasal değişiklik ile davacının davasında haksız konuma geldiğini, 07/06/2016 tarihli 6719 sayılı Kanunun hala yasal olarak yürürlükte bulunduğunu, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin 5/f bendi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nin işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını vermemesi halinde Anayasa Mahkemesi’ne aykırılığa giden mahkemenin dahi davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırmasının emredici hüküm olduğunu, yerel Mahkemece davacı taraf lehine yargılama giderine ve özellikle vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:Dava, dağıtım şirketi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak bedellerinin tahsili konusunda davalı aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay yerleşik kararları ile Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tespit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerekir.Eldeki davada; davalı düzenlediği faturalarda kayıp-kaçak bedelini davacıya yansıtmıştır. davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 11/03/2020 tarih, 2018/5970 E, 2020/2213 K. Sayılı ilamı)Bu sebeple, dava tarihi itibari ile davacının dava açmakta haklı olduğu, davadan sonraki yasal düzenlemeler gereğince davanın konusuz kaldığı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 117,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 115,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davalı tarafından peşin yatırılan 117,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 115,50 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,4-Tarafların tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/06/2020