Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/300 E. 2022/390 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/300 Esas
KARAR NO: 2022/390
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2018
NUMARASI: 2017/28 Esas, 2018/870 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 15.06.2015 tarihinde danışmalık sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında … adlı işyerine, sözleşmenin fesih tarihi olan 14.11.2016 tarihine kadar danışmanlık hizmeti verildiğini, verilen hizmetler için davalı tarafından bir kısım ödemeler yapıldığını, sözleşmenin fesih tarihi itibariyle davalının, müvekkiline, 76.495,60 TL borcu bulunduğunu, bu borcun 60.600 TLsi için davalı tarafından 45.000 TL ve 15.600 TL bedelli iki adet çek verildiğini, verilen çeklerin karşılıksız çıktığını, çek bedellerinin tahsili için davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, bakiye kalan 15.895,60 TL’nın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile İcra takibi yapıldığını, davalı borçlunun İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01/07/2015- 31/06/2016 dönemine ilişkin, imzalanan sözleşme ile davalının sözleşmede belirtilen hizmetleri vermesi karşılığında kendisine aylık belli bir ücret ödenmesinin kararlaştırıldığını, davacının yapacağı işler ve vereceği hizmetlerin sözleşmenin (V.) maddesinde açıkça sayıldığını, davacının görevlerinin tamamını yerine getirmediğini, müvekkilinin almadığı hizmeti ödemesi şeklinde bir yükümlülüğünün bulunmadığını, faturanın tek başına hizmetin verildiğinin kanıtı olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının icra takip dosyasına sunduğu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, 30.09.2016 tarihli 2.360.00-TL. bedelli faturanın davacının muavin defter kaydında dahi bulunmadığını, 31.05.2016 tarihli 311,19-TL. bedelli faturanın müvekkili tarafından 21.12.2016 tarihinde, 30.06.2016 tarihli 303,35-TL. bedelli ve 31.07.2016 tarihli 316,30-TL. bedelli faturaların 16.12.2016 tarihinde ödendiğini, ödemeler dikkate alınmadan dava açıldığını, takipte talep edilen faizin fahiş olduğunu belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı tarafından 29/09/2017 tarihinde 5.000,00 TL, 16/12/2016 tarihinde 939,11 TL ve 21/12/2016 tarihinde 1.565,28 TL ödeme yapıldığı, davacı tarafça sözleşme ilişkisinin 14/11/2016 tarihinde sona erdiğinin belirtilmesi karşısında yapılan kısmi ödemelerin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra düzenlenen faturalara istinaden ödendiği iddiasının ispat edilemediği gerekçesi ile davalının takibe itirazının iptaline, takip tarihinden sonra yapılan toplam 7.504,39 TL ödeme’nin icra müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına ve dava tarihi itibariyle davacının dava ikame etmekte haklı olduğu tutar üzerinden davalı aleyhine yargılama gideri, inkar tazminatı ve vekalet ücreti takdirine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde taraflarca istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasında 15.06.2015 tarihinde imzalanan “Danışmanlık Sözleşmesi” kapsamında, davalıya ait ait ve aynı zamanda davalının şubesi olarak gösterilen “… Mahallesi, … Sokak, No:… Beyoğlu/İSTANBUL” adresinde bulunan … adlı işyerine ilişkin danışmanlık hizmeti verildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin müvekkili şirketin Kadıköy … Noterliği’nin 14.11.2016 tarih ve … yevmiye numaralı “sözleşmenin feshi” ihtarı içeren ihtarnamesi ile sonlandırıldığını, sözleşmenin fesih tarihi itibariyle davalının müvekkili şirketten aldığı danışmanlık hizmetine karşılık müvekkili şirkete 76.495,60 TL borçlu olduğunu, bu borcun 60.600,00 TL (45.000,00 TL ve 15.600,00 TL bedelli iki adet karşılıksız çek) kısmı için tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine girişildiğini, bakiye kalan 15.895,60 TL kısım içinse yine tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı hakkında 10.10.2016 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine başlandığını, davanın açılmasından sonra davalı tarafından 29.09.2017 tarihinde 5.000,00 TL “2016/30270 Dosya Borcu” açıklaması ile ödendiğini, yapılan tahsilatın, 03.10.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına ve 06.10.2017 tarihinde mahkemeye bildirildiğini, ödemenin davadan sonra yapıldığını, mahkemenin ödemenin dava tarihinden önce yapılmış gibi değerlendirmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişkinin takip tarihinden sonra da devam ettiğini, davalıya fatura kesilmeye devam edildiğini ve davalı tarafından bu faturalara ilişkin ödemeler yapıldığını, müvekkili tarafından 14.11.2016 tarihinde sonlandırılan ilişkinin, 15.06.2015 tarihinde imzalanan “Danışmanlık Sözleşmesi” olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişkinin ise takip tarihinden sonra da devam ettiğini, taraflar arasında, istinaf dilekçesinin ekinde sunulan Dikey Rezervasyon Sözleşmesi (Vertical Booking Contract) imzalandığını bu sözleşme ile davalının müvekkili şirketten internet sitesi üzerinden online rezervasyon programları ve hizmetleri satın aldığını, bu sözleşmenin halen geçerliliğini koruduğunu, takip tarihinden sonra 31.10.2016 tarih … numaralı 317,80 ₺, 30.11.2016 tarih … numaralı 342,84 ₺ bedelli faturalar düzenlendiğini, davalının 16.12.2016 tarihinde 939,11 ₺ 21.12.2016 tarihinde 1.565,28 ₺ ödeme yaptığını, bu tarihten sonra 31.12.2016 tarihinde … numaralı 1.052,55 ₺ bedelli fatura düzenlendiğini, 23.01.2017 tarihinde davalının 1.052,55 ₺ ödeme yaptığını, 31.01.2017 tarihinde … numaralı 387,58 ₺ bedelli fatura düzenlendiğini, davalının 24.02.2017 tarihinde 387,58 ₺ ödeme yaptığını, 28.02.2017 tarihinde … numaralı 359,03 ₺ bedelli fatura düzenlendiğini, davalının 8.03.2017 tarihinde 359,03 ₺ ödeme yaptığını, 31.03.2017 tarihinde … numaralı 369,60 ₺ bedelli 30.04.2017 tarihinde … numaralı 366,40 ₺ bedelli fatura düzenlendiğini, davalının işbu faturalar karşılığı 5.05.2017 tarihinde 728,63 ₺ ödeme yaptığını, 31.05.2017 tarihinde … numaralı 375,87 ₺ bedelli, 30.06.2017 tarihinde … numaralı 378,57 ₺ bedelli faturalar düzenlendiğini işbu faturalara karşılık davalının 7.07.2017 tarihinde 375,87 ₺ ve yine 07.07.2017 tarihinde 378,57 ₺ ödeme yaptığını, 31.07.2017 tarihinde … numaralı 390,72 ₺ bedelli fatura düzenlendiğini, davalının 31.12.2016 tarihinden itibaren kesilen faturaların karşılığını kısmen veya tamamen ödediğini, bu durumun 2017 yılında da devam ettiğini, davalı tarafından 29.09.2017 tarihli takip ve dava tarihinden sonra yapılan 5.000,00 TL’lik ödemenin “2016/30270 Dosya Borcu”, 21.12.2016 tarihli 1.565,28 TL’lik ödemenin “… A.Ş. borç ödemesi” açıklamaları ile yapıldığını, 16.12.2016 tarihinde müvekkili şirket hesabına yapılan 939,11 TL’lik ödemede ise herhangi bir açıklamanın belirtilmediğini, icra inkar tazminatının eksik hesaplandığını, hatalı değerlendirme sebebi ile yargılama giderleri konusunda tesis edilen kararın doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava tarihinden önce yapılan ödemelerin mahkemece dikkate alınmadığını, dava tarihi 11.01.2017 tarihinden önce davacının banka hesabına 16.12.2016 tarihinde 939,11-TL, 21.12.2016 tarihinde 1.565,28-TL. olmak üzere toplam 2.504,38-TL.ödeme yapıldığını, ödemelere ilişkin dekontların cevap dilekçesi ve delil listesi ile mahkemeye sunulduğunu, bu durumun bilirkişi tarafından tespit edildiğini, dava tarihinden önce davacıya yapılan ödemeler nedeni ile davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, mahkemece, davalı tarafından yapılan ödemelerin infazda dikkate alınmasına karar verdiği halde, dava tarihinden önce yapılan ödeme yönünden itirazın kabulüne karar vermemesinin çelişkili olduğunu, dava tarihinden önce yapılmış ödemeler olması nedeni ile müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davacının hizmet verdiğini ispatlayamadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, davacının İİK’nun 67. maddesi gereğince faturadan kaynaklı alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhinde başlattığı takibe karşı davalı itirazının iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde 10.10.2016 tarihinde, dayanak 30.09.2016 tarih … nolu 2.360,00 TL, 31.08.2016 tarih … nolu 5.900,00 TL, 31.07.2016 tarih … nolu 316,30 TL, 31.07.2016 tarih … nolu 5.900,00 TL, 30.06.2016 tarih … nolu 303,35 TL, 30.06.2016 tarih … nolu 5.900,00 TL, 31.05.2016 tarih … nolu 5.900,00 TL, 31.05.2016 tarih … nolu 311,19 TL faturalar gereğince 15.895,60 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı, takipte yıllık %10,50 oranında faiz talep edildiği, davalının takibe, müvekkili şirket merkezinin Büyükçekmece’de bulunduğu, takibin yetkili icra dairesinde başlatılmadığı gerekçesi ile yetkiyeve borca itiraz ederek takibi durdurduğu, davanın yasal bir yıllık sürede 11.01.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece 13.09.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında, “Taraflar arasında akdedildiği hususunda ihtilaf bulunmayan sözleşme altındaki davalının şube adresi itibariyle İstanbul icra dairelerin yetkili olduğu anlaşılmakla, davalının icra dairesinin yetkisine itirazının reddine,..” karar verilmiştir. HMK’nin 14/1. maddesi gereğince bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir düzenlemesi gözönüne alındığında, davacının, davalıya ait şubenin bulunduğu Beyoğlu ilçesinin bağlı olduğu icra dairesinde takip başlatmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Taraflar arasında 15.06.2015 tarihinde “Danışmanlık Sözleşmesi” imzalandığı, sözleşme gereğince davacının, davalının şubesi olarak gösterilen “… Mahallesi, … Sokak, No:… Beyoğlu/İSTANBUL” adresinde bulunan … adlı işyerine ilişkin danışmanlık hizmeti vermeyi üstlendiği sözleşmenin, davacı tarafından Kadıköy … Noterliği’nin 14.11.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile feshedildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, takipten sonra davalı tarafından yapılan ödemelerin bu sözleşme kapsamında yapılıp yapılmadığı, davacının, takip tarihi itibari ile alacağının bulunup bulunmadığı, ayrıca davalı/borçlunun, takipten sonra ve davadan önce yaptığı ödemeler nedeni ile davacı/alacaklının itirazın iptâli davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 17.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafından sunulan ticari defterlerin lehine delil niteliği taşıdığı, davacının ticari defterlerine göre davalıdan 10.10.2016 takip tarihi itibariyle 76.495,60 TL alacaklı gözüktüğü, ilgili bakiyenin 15.895,60 TL’sinin İstanbul … Icra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına ve yapılan itiraz sonrası huzurdaki itirazın iptali davasına konu edildiği, geriye kalan 60.600 TL bakiyenin ise, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı kambiyo senetlerine ilişkin takip dosyasına konu edildiği, davalı tarafından ibraz edilen ticari defterlerin lehine delil niteliği taşıdığı, davacı tarafından tanzim edilen fatura tutarlarının bu hesaba alacak, davacıya yapılan ödemelerin ise, bu hesaba borç kaydedildiği, ilgili hesabın 10.10.2016 takip tarihi itibariyle 17.185,60 TL alacak bakiyesi verdiği başka bir ifade ile davalının kendi yasal ticari defter kayıtlarına göre davacıya 17.185,60 TL borçlu gözüktüğü, tarafların yasal ticari defter kayıtları karşılaştırıldığında; hesap bakiyeleri arasındaki farkın, davalının hesaplarında yer almayan ancak, davacı tarafından tahsil edilen çek güvence bedeli olan 1.290 TL ile davacı tarafından farklı hesaplarda takip edilen 60.600 TL çek bedellerinden oluştuğu, bu kayıtlar sonucunda, tarafların takibe konu edilen 15.895,60 TL borç konusunda mutabık oldukları, inceleme sırasında sunulan 2017 yılı hesap ekstrelerinde, davalı tarafından davacıya takibe ve davaya konu bakiyeye mahsuben ödemeler yapıldığının görüldüğü, tacirin, basiretli bir iş adamı gibi davranması, ticari işletmesi ile ilgili işlemleri ticari defterlerine kaydetmesi gerektiği, dosya kapsamında, davacı tarafından davalı adına tanzim edilen söz konusu fatura içeriklerine davalının itirazlarını içeren herhangi bir bilgi ve belgenin yer almadığı, davacı tarafından davalı adına tanzim edilen fatura tutarlarının, davalı tarafından herhangi bir itiraz yapılmaksızın kendi yasal ticari defterlerine kaydedildiği belirtilmiştir. 27.07.2018 tarihli ek raporda; davalı tarafından 10.10.2016 takip tarihinden sonra davacı vekili olan … adına … Bankası merkez şubesi nezdindeki IBAN numarasına 2016/30270 dosya borcu açıklaması ile 29.09.2017 tarihinde 5.000 TL ödeme yapıldığı, davalının bahsettiği 21.12.2016 tarihli ödemenin, takip tarihinden sonra yapılan 1.565,28 TL lik ödeme olduğu, … tarafından … A.Ş borç ödemesi açıklaması içerdiği, davacının hesaplarına ödendiği, yine 10.10.2016 takip tarihinden sonra davalı tarafından davacının hesaplarına 16.12.2016 tarihinde 939,11 TL ödeme yapıldığı, davacının, davalıdan, 10.10.2016 takip tarihi itibariyle 15.895,60 TL alacağının olduğu, takip tarihinden sonra davalı tarafından davacının banka hesaplarına veya davacı vekilinin hesaplarına toplam 7.504,39 TL ödeme yapıldığı belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi ek raporunda karşı beyanda bulunmuş, 07.08.2018 tarihli dilekçesinde, davalı tarafından yapılan ödemenin sözleşmeye ilişkin olduğu, ancak 21.12.2016 tarihinde yapılan 1.565,28 TL ve 16.12.2016 tarihinde yapılan 939,11 TL’lik ödemelerin başka bir ticari ilişki gereğince yapıldığını iddia etmiş, aynı hukuki sebepleri istinaf aşamasında da ileri sürmüştür.Kısmî ifaya ilişkin kurallar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nin 101. maddesi gereğince, birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir; borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. TBK’nin 102. maddesi gereğince de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E., 2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır. Bu durumda, açıklama bulunmayan 1.565,28 TL ve 939,11 TL’lik ödemelerinde dava konusu takip için yapıldığını kabul etmek gerekmiştir. Takip tarihi 10.10.2016, dava tarihi 11.01.2017 olan uyuşmazlıkta, davalı tarafından takipten sonra davadan önce 21.12.2016 tarihinde 1.565,28 TL 16.12.2016 tarihinde 939,11 TL olmak üzere toplam 2.504,39 TL, davadan sonra 29.09.2017 tarihinde de 5.000,00 TL ödeme yaptığı açıktır. 21.09.2011 tarihli 2011/15-494 sayılı HGK kararında belirtildiği gibi öncelikle hukuk yargılamasının amacı ve hukuki yarar kavramları üzerinde durulmalıdır. Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin, ilke anlamına gelir. Öğreti, dava açarken menfaatin (hukuki yararın) bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır. Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesi, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle, davada menfaatin varlığı, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarih, 2016/8303 E. 2019/5356 K. Sayılı ilamı) Açıklanan ilkelere göre, bir eda davası niteliğinde olan itirazın iptali davasında menfaat kavramının yansıması da irdelenmelidir. Bu halde, itirazın iptali davası açılmadan önce yapılan ödemenin, mahsup edilerek davanın açılması gerekir. Davadan önce ödenmiş ve davacı/alacaklının da kabulünde bulunan ihtilaf dışı kalmış alacak hakkında hüküm kurulamayacağı açıktır. Davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 15.895,60 TL alacaklı olduğu, taraf kayıtlarının birbiri ile uyuştuğu, davalı tarafından davadan önce fakat takipten sonra yapılan ödemelerin dava konusu takip gereğince yapıldığı kabul edilerek 2.504,39 TL yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine, davadan sonra ödenen 5.000,00 TL yönünden ise icra müdürlüğünce hesapta dikkate alınması şeklinde hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-Davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen KABULU İLE, HMK’nun 353/1b-2 maddesi uyarınca İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/28 Esas, 2018/870 Karar, 12/09/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-A-) 2.504,39 TL’lik kısım yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bu kısım yönünden davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, B-)Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 13.391,21 TL üzerinden devamına, miktara takipte belirtilen faiz oranını aşmamak kaydı ile değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 4-Davalı tarafından dava tarihinden sonra ödenen 5.000,00 TL’nin İcra Müdürlüğünce infazda dikkate alınmasına, 5-13.391,21 TL üzerinden hesap edilecek %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 6-Şartları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine, 7-Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 914,75 TL harcın davacı tarafından yatırılan 271,46-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 643,29 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 8-Davacı tarafından yatırılan 271,46-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Davacı tarafından yapılan 31,40-TL başvurma harcı, 133,60-TL posta/tebligat gideri, 700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 865,00-TL yargılama giderinden kabul – ret oranına göre taktiren 750,00- TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacının kendi üzerinde bırakılmasına, 10-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 5.100,00 vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 2.504,39 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin alınan 143,30 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 62,60 TL harcın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, 3- Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Davalı tarafından yatırılan istinaf harçları toplamı 178,80 TL ile 46,90 TL tebligat/posta gideri olmak üzere toplam 225,70 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranı üzerinden taktiren 32,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalının kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.31/03/2022