Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2989 E. 2023/288 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2989 Esas
KARAR NO: 2023/288
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/07/2019
NUMARASI: 2018/543 Esas, 2019/930 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete Yangın Sigorta Poliçesi ile sigortalı … Üretim ve Paz. A.Ş.’nin faaliyet gösterdiği … Mh. … Sk. No:… Maltepe/İstanbul adresindeki fabrikanın elektrik ihtiyacını karşılayan sigortalı firmaya ait 1600 Kva trafonun yanında bulunan davalı firmaya ait seksiyoner direği kablo başlığının enerji nakil hatlarındaki empedans yükselmesinden patladığını, aşırı voltaj yükselmesinden dolayı trafoda hasar meydana geldiğini, yapılan inceleme ve ekspertiz sonucunda sigortalıya 4.905,00 TL hasar tazminatı ödendiğini, davalının TBK’nun 49. maddesi ve ilgili diğer mevzuat hükümleri uyarınca sorumlu olduğunu, sigortalısının haklarına halef olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibinin itiraz üzerine durduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cev esinde; müvekkilinin adresi itibariyle yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, 01.11.2014 tarihinde davacı şirketin sigortalısının bulunduğu adresten gelen arıza ihbarı üzerine müvekkili şirket personeli tarafından tel kopuğu arızasının giderildiğini ve yeniden enerji verildiğini müvekkili şirket kayıtlarında bunun dışında, bir patlama, yangın v.s. gibi müvekkili şirketin sorumluluğundaki bir tesisten kaynaklanan arıza kaydına rastlanılmadığını, tel kopuğu arızasının, hava koşullarından kaynaklanabileceği gibi müvekkili şirketin engelleme imkanı bulunmayan çevresel müdahalelerden de kaynaklanabileceğini, bu arzıa ile hasar arasında bir bağlantı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacının TTK’nun 1472 maddesi gereğince somut olayda icra takibinde haklı olabilmesi için davalının kusuru ile bu hasarın oluştuğunu somut olarak ispat etmesi gerektiği, mevcut delillere, olayın ortaya çıkış ve gelişimine ve hasara göre, zararın mutlaka davalıdan kaynaklandığının tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davaya konu uyuşmazlığın yapı malikinin sorumluluğu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, bu sorumluluğun ise kusursuz sorumluluk olduğunu, bu nedenle Mahkemenin kusura dayalı gerekçesinin yerinde olmadığını, dağıtım şirketlerinin yükümlülüklerinin yönetmelik metninde net şekilde belirtildiğini, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için elektrik iletim direkleri, enerji nakil hatları gibi yapılara ihtiyaç duyulduğunu, söz konusu yapılar imal olunan şey kapsamında olduğundan dağıtım şirketlerinin sorumluluğunun da yapı malikinin sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin ilgili bilirkişi raporunda olayın çıkış sebebinin dosya kapsamına göre anlaşılmasının mümkün olmayacağına ilişkin netlik kazanmayan görüşünü yeterli görerek ek rapora ihtiyaç duymadan karar vermesinin kanunu aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, dava dışı sigortalıya ödenen bedelin rücuen tahsili istemine ilişkindir. İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/09/2017 tarih ve 2016/494 Esas 2017/274 Karar sayılı kararı ile, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verildiği, İstanbul Anadolo 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/03/2018 tarih ve 2017/516 Esas 2018/96 Karar sayılı kararı ile, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır. Davacı sigorta şirketi ile dava dışı sigortalı … A.Ş. arasında 01/01/2015-01/01/2016 tarihleri arasında geçerli Yangın Sigorta Poliçesi akdedildiği, 02/12/2015 tarihinde meydana gelen olay sebebiyle oluşan zarara karşılık davacı tarafından dava dışı sigortalısına 11/02/2016 tarihinde 4.905,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, davalının meydana gelen olay ve buna bağlı olarak oluşan zarar sebebiyle sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, Mahkemece tesis edilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı sigorta şirketi tarafından olay ile ilgili ekspertiz raporu alınmamıştır. Dava dışı sigortalı tarafından elektrik mühendisi …’dan oluşan hasar sebebiyle rapor alındığı, dava dışı sigortalıya hitaben hazırlanan raporda, dava dışı sigortalının Büyükbakkalköy tesislerinde bulunan sekonder koruma sisteminin 02/12/2015 tarihinde saat 17:45’de davalının seksiyoner direğindeki kablo başlığı enerji nakil hatlarındaki empedans yükselmesinden patladığını, davalının, patlayan kablonun ucuna kablo başlığı tesis ederek fabrikaya enerji verdiği, Büyükbakkalköy tesislerindeki trafo binasının yarısının davalıya, diğer yarısının da dava dışı sigortalıya ait olduğu, aşırı voltaj yükselmesinden mevcut sekonder koruma sisteminin 24 V açtırma ünitesinin tamamen yandığı, aynı zamanda AG panosundaki kompanzasyon panosunu besleyen 3*1250 A termik magnetik şalterinde yandığı, termik magnetik şalterin yanında bulunan C-otomatların da kullanılamaz ve reaktif güç rölesinin de zarar gördüğü, davalı tarafından sekonder koruma sisteminin yandığı ve yine kendileri tarafından değiştirildiği belirtilmiş olup ayrıca fotoğraflar ve hasarın onarımı ile ilgili fiyatlandırma sunulmuştur. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda, 01.12.2015 tarihinde davalıya ait seksiyoner direğinde kablo başlığının patlamış olduğu ve aynı gün davalı ekiplerince yenisiyle değiştirildiği, olayın ise 02.12.2015 tarihinde meydana geldiği, olayın meydana geliş şekli itibariyle seksiyoner direğindeki kablo başlığının değiştirilmesine müteakip trafoda hasar meydana gelebileceği gibi davacı sigortalısına ait ttafoda da herhangi bir nedenle hasarın oluşabileceği, dosya kapsamından olayın çıkış sebebinin net bir şekilde anlaşılamadığı, ancak herhâlükârda davacı sigortalısına ait tesisin koruma sistemlerinin kendi tesisini koruyabilecek durumda olmasının gerektiği, dosya münderecatındaki belgelerden davacının sigorta poliçesi kapsamında dava dışı sigortalısına yaptığı ödeme bakımından herhangi bir hukuka aykırılık söz konusu olmadığı, dava dışı sigortalı şirketin, ekspertiz raporuyla belirlenen zarar tutarını heyetlerince yapılan teknik incelemeye göre, davalıdan tazmin etme hakkı mevcut olmadığı anlaşıldığından selefin tazminat talebinde bulunma hakkının halef konumundaki davacı sigortacı için de olamayacağını bildirmiştir. Mahkemece davalıya yazılan müzekkere ile, dava dışı sigortalıya ait adreste bulunan seksiyoner direğindeki kablo başlığının enerji nakil hatlarındaki empedans yükselmesi ile patladığı iddia edildiğinden bahisle 02/12/2015 tarihinde bu şekilde bir empedans yükselmesinin gerçekleşip gerçekleşmediği, herhangi bir voltaj yükselmesi yada düşmesinin bulunup bulunmadığının bildirilmesi istenilmiş olup davalı tarafından verilen 06/11/2018 tarihli cevapta, seksiyoner direğindeki 2 adet başlık patlamasının 01/12/2015 tarihinde yaşandığı, ekiplerince değişimi yapılarak enerji verildiği, olayın yaşandığı 01/12/2015 tarihinde empedans yükselmesi ve voltaj yükselmesi/düşmesine dair bir kayıt bulunmadığı belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 1472 maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Maddede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği ifade edilmiştir. Sigortalının tazminat alacağının hukuki temelinin haksız eylemden, kanundan veya sözleşmeden kaynaklanmış olması arasında hiçbir fark yoktur. TTK 1472. maddeden kaynaklanan halefiyet hakkı sigortacıya, zarar sorumlusundan, sigortalısına ödediği sigorta bedeli kadar talep hakkı ve bunun doğal sonucu olarak da zarar sorumlusuna karşı dava hakkını sağlamaktadır. Bu dava türüne doktrin ve uygulamada sigortacının rücu davası adı verilmektedir. Halefiyete dayalı olan rücu davasında, esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Her tazminat davasında olduğu gibi, sigortacının açtığı rücu davasında da davalının kusurunu ve zararı ispat etmek davacı sigortacıya düşer. Halefiyete dayalı sigorta rücu davasında sigortacı halefiyet hukuki ilişkisi sebebiyle ancak selefinin sahip olduğu haklara sahip olur. Sigortacı halefiyete dayanarak rücu davasını zarar sorumlusu aleyhine yönelttiğine göre, sigortalının zarar sorumlusuna karşı açacağı tazminat davasında sigortalı neyi ispat etmesi gerekiyorsa, sigortacıda bu davada onu ispat etmekle yükümlüdür. “…Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; taraflar, mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Bu kapsamda HMK’nın 281. maddesi hükmü değerlendirildiğinde; bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi ile bilirkişi raporuna itiraz eden taraf lehine usulî kazanılmış hak doğacaktır. Başka bir anlatımla; bir taraf bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğerinin itirazı veya mahkemenin kendiliğinden gerekli görmesi üzerine yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılır veya aynı bilirkişiden ek rapor alınır ve ikinci bilirkişi raporu veya ek rapor, birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bununla itiraz eden taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğundan, mahkemenin ilk bilirkişi raporuna göre karar vermesi gerekir (KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s. 2753). Yargıtayın yerleşik içtihatlarında; HMK’nın 281. maddesi ve 282. maddesi ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu durumda; hakimin HMK’nın 282. maddesi uyarınca, raporu diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendireceği, ancak bilirkişi raporuna itiraz edilmemesi halinde ikinci bilirkişi raporu veya ek rapor, birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından HMK’nın 281. maddesi gereği ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden itiraz eden taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğu kabul edilmektedir. Ayrıca, aleyhe olan hususların kabul edilmediği beyan edilse bile itiraz nedenleri gösterilerek ek ya da yeni rapor alınmasının talep edilmediği ve rapora göre karar verilmesinin talep edildiği durumlarda da usuli kazanılmış hakkın ortaya çıktığı benimsenmiştir (Emsal, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/02/2021 tarihli ve 2018/10(21)-94 E., 2021/111 K. sayılı ilamı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 13/09/2017 tarihli ve 2016/14455 E. , 2017/7655 K. sayılı ilamı, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25/11/2021 tarihli ve 2021/4525 E. 2021/1793 K. sayılı ilamı). (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2022/222 Esas 2022/2331 Karar sayılı ilamı). 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 2/1-n bendinde sigorta eksperinin, sigorta konusu risklerin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan kayıp ve hasarların miktarını, nedenlerini ve niteliklerini belirleyen ve mutabakatlı kıymet tespiti, ön ekspertiz ve hasar gözetimi gibi işleri mutat meslek olarak yapan tarafsız ve bağımsız kişi olarak tanımlandığı, sigorta eksperlerinin düzenlendiği aynı kanununun 22/13. fıkrasında sigorta eksperlerinin tarafsız olmak zorunda olduğu, yine aynı kanunun 22/17 fıkrasında eksperler tarafından düzenlenen raporların delil niteliğinde olduğu düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlık bakımından davacı sigorta şirketi tarafından ekspertiz raporu alınmamış olup dava dışı sigortalı tarafından elektrik mühendisi …’dan oluşan hasar sebebiyle rapor alınmış ise de söz konusu raporun 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamında alınmış bir rapor olduğundan da söz edilemez. Kaldı ki bu raporda, davalının kusurlu olduğuna yönelik bir tespit de bulunmamaktadır. Somut davada, davalı tarafından 06/11/2018 tarihinde verilen cevaptan da anlaşılacağı üzere, seksiyoner direğindeki 2 adet başlık patlamasının 01/12/2015 tarihinde yaşandığı, aynı gün değişimi yapılarak enerji verildiği, 02/12/2015 tarihinde ise iddia edilen zararın meydana geldiği anlaşılmış ise de, zararın ne şekilde oluştuğu tam olarak tespit edilemediğinden davalıya bir kusur ve sorumluluk yüklenmemiştir. Buna göre dava dilekçesinde TBK’nun 49. maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna dayanan davacı taraf, davalının kusurlu ve hukuka aykırı fiili ile zarar verdiğini ispatlayamamıştır. 6100 sayılı HMK’nun 357. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı dikkate alındığında dava dilekçesinde TBK’nun 49. maddesine dayanan davacının, istinaf başvurusunda TBK’nun 69. maddesinde düzenlenen yapı malikinin sorumluluğu hükümleri kapsamında ileri sürdüğü iddialarının dinlenme imkanı yoktur. Ayrıca, bilirkişi raporunun geldiği 17/05/2019 tarihli celsede davacı vekili, raporu inceleyip beyanda bulunmak üzere süre talep ettiği, bunun üzerine Mahkemece, rapora karşı yazılı olarak itirazlarını bildirmek üzere davacı vekiline 2 haftalık süre verilmesine rağmen davacı tarafça rapora karşı beyanda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili ise rapora karşı sunduğu beyan dilekçesinde, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi ile birlikte artık davalı lehine usulî kazanılmış hak doğmuştur. 6100 sayılı HMK’nun 281/2,3 fıkralarında, Mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmış ise de, Mahkemece ek rapor yada farklı bir bilirkişiden yeni bir rapor alınır ve bu raporlar, ilk rapor lehine olan davalının aleyhine olursa ilk rapora itiraz etmeyen davacı bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bu şekilde davalı taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğundan artık ilk bilirkişi raporuna göre karar verilecek olup davacı lehine olan ek yada yeni rapora göre karar verilmesi de mümkün değildir. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/543 Esas, 2019/930 Karar ve 12/07/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1. bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/03/2023