Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2973 E. 2023/287 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2973 Esas
KARAR NO : 2023/287
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı borçlu şirketin tanıtım reklam faaliyetleri konusunda reklam ajanslığı sözleşmesi imzaladıklarını, müvekkilinin akdedilen sözleşmeye ve davalı tarafından bildirilen taleplere uygun olarak üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ve reklam faaliyetlerinin yerine getirilmesi amacıyla reklam yerleri kiraladığını, davalı borçlu şirketin bu kiralama hizmetlerinin sonucu olarak ödemesi gereken tutarları ödememesi üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasından 184.167,72 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, her ne kadar 184,167,72 TL alacak üzerinden icra takibi başlatılmış ise de fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik alacağın 66.197,00 TL’lik kısmı için icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili yasal süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği alacağın likit olmadığını, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak kısmi itirazın iptali için dava açılmasının usulen mümkün olmadığını, müvekkili ile davacının iki yılı aşkın süredir farklı projelerde birlikte çalıştığını, müvekkili ile davacının çalışma esasının, sabit ücretli olmadığını ve hizmet kullanım oranına bağlı olduğunu, davacının mutabakatı neticesinde müvekkilinin Bodrum Blue Marlin İbiza Bar/Beach Resort projesinin tanıtımının yapılması amacı ile aracı reklam ajansı hizmetlerinin sunumu konusunda anlaşıldığını, bu hizmetlerin de sunumu için müvekkili ile davacının, reklam hizmetinin sunulacağı süre kadar hizmet bedeli ödeneceği hususunda anlaştığını, ihtilafa konu hizmetlerin sunumu için davacı tarafından dış mekân reklamları için üçüncü taraf firmalar ile anlaşıldığını, ancak üçüncü taraf firmalarca projenin dış mekân tanıtımlarının yapılmadığının ve hatta müvekkilinin projesinin tanıtımı için en önemli dönem olan Ramazan Bayramı döneminde müvekkilinin reklamlarının tabelalarda yer almadığının tespiti üzerine davacıya ayıplı hizmetin sonlandırılması gerektiğinin bildirildiğini, … Medya ve Pozitiffkr tarafından sunulan hizmetlerin bedelleri konusunda mutabık kalınarak ödemesinin yapıldığını, Palmarina’nın, müvekkili şirkete dış mekan tanıtım hizmeti sunup sunmadığının bilinmediğini, ancak bunun ispatı halinde günlük 1.533,00 TL ödenebileceğinin bildirildiğini, davacının iddia ettiği alacak kalemlerinin ve gönderdiği faturaların kabul edilmediğinin ihtarnamelerle müvekkili şirket tarafından davacıya bildirildiğini, alınan hizmetlere ilişkin bütün ödemelerin yapıldığını, davacını, müvekkili şirkete sunmadığı hizmetleri de fatura bedellerine eklediğini belirterek davanın reddi ile davacının başlatmış olduğu takibin haksız ve kötü niyetli olduğu açık olduğundan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
İlk derece mahkemesince; davacı tarafın, davalı tarafa verdiği hizmetler sebebiyle faturalar düzenlediği, davalı tarafın faturaları ödemediği, ödenmeyen faturalar için davacı tarafça icra takibi yapıldığı ve davalı tarafın takibe itiraz ettiği, tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, ticari defter incelemesi, taraflar arasındaki sözleşme ve kabuller ile e-posta yazışmaları göz önünde bulundurulduğunda bilirkişiler tarafından yapılan hesaplama sonucu davacı tarafın 66.197,00-TL alacaklı gözüktüğü, davalı tarafın ayıp ihbarında bulunduğu ancak süresinde iade faturası tanzim etmediği, tarafların tacir olmaları sebebiyle davalı tarafın basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin bağlayıcı olduğu, ayrıca takip tarihinden itibaren ticari faiz istenebileceği, davacı tarafça talep edilen miktarın bilirkişi tarafından doğrulandığından bahisle davanın kabulü ile, davalının İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile 66.197,00 TL asıl alacak üzerinden takibin aynen devamına, asıl alacak olan 66.197,00 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki ticari ilişkinin esasını düzenleyen e-posta yazışmalarının yeterince incelenmediğini, hükmün yalnızca ticari defterlerin incelendiği ek bilirkişi raporu doğrultusunda verildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi düzenleyen herhangi bir yazılı sözleşme bulunmayıp ticari ilişkinin esasının e-posta yazışmaları ile kurulduğunu, davacı ile müvekkilinin iki yılı aşkın süredir farklı projelerde birlikte çalıştığını, müvekkili ile davacı arasında yıllardır devam eden çalışma esasının sabit ücretli olmayıp hizmetin kullanım oranına bağlı olduğunu, davaya konu ticari ilişkinin hangi esaslar üzerine kurulduğu ve hizmet ilişkisinde tarafların borçlarının hangi esasa göre tespit edileceği araştırılmadan taraflar arasındaki alacak borç miktarının davacının ticari defter kayıtlarına göre belirlendiğini, davacı tarafından ayıplı hizmet verilmesi sebebiyle bu durumun makul sürede bildirilerek müvekkili tarafından sözleşmenin tek taraflı feshedildiğini, müvekkilinin, davacıya aldığı hizmetlerin karşılığında mutabık kalınan ödemeleri gerçekleştirdiğini, davacı, sunmadığı hizmetler için de müvekkiline fatura keşide etmiş ise de müvekkilinin itirazları üzerine alınmayan hizmetlere ilişkin keşide edilen 58.350 TL + KDV tutarındaki 24.08.2016 tarihli iade faturasının davacı tarafından kabul edilerek davacının ticari defterlerine kaydedildiğini, bu hususun ek bilirkişi raporuyla tevsik edildiğini, davacı, sunmadığı hizmetlere ilişkin fatura düzenlemeye devam etmiş ise de müvekkili tarafından davacının iddia ettiği alacak kalemlerinin kabul edilmediği Beşiktaş 28. Noterliğinin … Yevmiye Numaralı 07.10.2016 tarihli ihtarnamesiyle ve davacının gönderdiği faturaların kabul edilmediği de Beşiktaş 28. Noterliğinin … Yevmiye Numaralı, 26.10.2016 tarihli ihtarnamesi ile davacıya bildirildiğini, faturanın ticari deftere kaydedilmiş olmasının taraflar arasındaki ticari ilişkiyi kanıtlamadığını, Mahkeme tarafından ayıp ihbarının makul süre içerisinde yapıldığı kabul edilmiş olmasına rağmen faturalara yasal süre içinde itiraz edilmediğinden yola çıkılarak bilirkişinin ticari defterler üzerinden yaptığı hesaplama doğrultusunda davacı tarafın 66.167 TL alacaklı olduğuna hükmedildiğini, davacının sözleşmeyi ayıpsız bir şekilde ifa ettiğini ispatlayamadığından davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından sunulan delillerin alacağın ispatına yeterli olmadığını, müvekkilinin tüm ödemeleri davacıya yaptığını ve herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, faturadan kaynaklı cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacının, davalı hakkında İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında toplam 184.162,72 TL’nin tahsili amacıyla 03/11/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, icra takibinin, faturalardan kaynaklı cari hesap bakiyesine dayandığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 04/09/2018 tarihli raporda, davacı tarafın “ayrılan yer üzerinde reklam yayınlansın veya yayınlanmasın bedelini davalının ödeyeceği” yönündeki tekliflerinin davalı tarafından kabul görmediği, davalının reklamın yayınlandığı süre kadar bedel ödemek istediğini belirttiği, davacının çeşitli reklam alanları, reklam konseptleri ve ücretlerini davalıya belirttiği, bunlardan bazılarının davalı tarafından onaylandığı, davalı tarafından onaylanan bedellerin davacıya ödenmiş olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından ayıplı bulunan reklam hizmetlerinin işin gerektirdiği makul süre içerisinde davacıya bildirdiği, davacının iade faturalarının keşide edilmesine rıza göstermiş olduğu, davacı ve davalının ibraz edilen ticari defterlerinin ilgili kanun hükümlerine uygun tutulduğu, davacı ve davalının kanuni defterlere dayanak teşkil eden fatura ve benzeri yasal belgelerinin Vergi Usul Kanunundaki “Kayıt Nizamı” hükümlerine uygun bir şekilde kayıt altına alındığı, davacı ve davalının muhasebe kayıtlarının bilgisayar sistemi ile tutulduğu, muavin defter kayıtları ana grup hesap hesapları ve defterlerin birbiriyle mutabakat içinde olduğu, davacının muhasebe kayıtlarında davalıdan 2016 yılı dönem sonu itibariyle 184.167,72 TL alacaklı olduğu, davalının muhasebe kayıtlarında davacıdan 2016 yılı dönem sonu itibari ile 6.219,38 TL alacaklı olduğu, davacı ile davalının arasındaki farkın nedeninin davalı tarafından davacıya 06.10.2016 tarihinde kesilen 131376-131377-131378-131379 seri numaralı faturaların davalının muhasebe kayıtlarında yer alıp davacının muhasebe kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı bildirilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 0403/2019 tarihli raporda, mail yazışma tercümelerinin 29. sayfasında yer alan davalı tarafın keşide ettiği 58.350 TL + KDV tutarındaki 24.08.2016 tarihli iade faturası için davacının rıza gösterdiği, diğer iade faturaları hakkında davacı tarafın rızasını gösterir herhangi bir belgenin dosyada mevcut olmadığı, davalı tarafın davacının eksik ifa veya ayıplı hizmet yaptığı konusunda mail yoluyla itirazlar yaptığı ve bu gerekçeyle indirim tatepleri olduğu, buna karşılık eksik ifa yönünde herhangi bir kanıtın dosyada mevcut olmadığı, davalı tarafından davacıya iddia ve ihbar olunan eksik ifa bildirimlerinin makul süre içerisinde davacıya mail yoluyla bildirildiği, buna karşın iade faturalarının davalı tarafından ayıp ihbarı üzerinden geçen makul süre içerisinde keşide edilmediği, iade faturalarının, davacının fatura kesim tarihinden 3-4 ay sonrasında keşide edildiği, davalı tarafından 06.10.2016 tarihinde davacıya kesilen 131376-131377-131378-1531379 seri numaralı iade faturalarına davacı tarafından süresinde noter kanalıyla itiraz edildiği, davacı tarafından davalıya verilen hizmete karşılık kesilen ve iade faturalarına dayanak olan 51203-51299-51236-51311 seri numaralı faturaları davalının süresinde muhasebe kayıtlarına aldığı ve süresinde itiraz etmediği, süresinden sonra iade faturalarını düzenlediği, 25.08.2016 tarihli 131366 seri numaralı 68.853,00 TI. tutarlı iade faturasında tarafların mutabık oldukları bildirilmiştir.
“…Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise davalı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın m.222 (TTK’nın 84. ve 85.) madde hükümleri uyarınca ispatlamış olur….” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/5678 Esas 2015/5377 Karar sayılı ilamı).Somut uyuşmazlıkta, davalı vekili, yasal cevap verme süresinden sonra cevap dilekçesi sunmuş olup 6100 sayılı HMK’nun 128. maddesi uyarınca davacının, dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Davalının istinaf başvurusunun da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Buna göre her iki tarafın incelenen ticari defterlerine göre en son 26/09/2017 tarihinde 13.570,00 TL bedelli faturanın kaydının yapıldığı, 28/09/2016 tarihi itibariyle davalı tarafından yapılan ödemelerden sonra bu tarih itibariyle her iki tarafın ticari defterlerine göre davacının, davalıdan 184.167,72 TL alacaklı olduğu, takip tarihi itibariyle ise davacının, davalıdan 184.167,72 TL alacaklı olduğu, davalının ise, davacıya 6.219,38 TL borçlu olduğu tespit edilmiş olup taraflar arasında cari hesap farkının oluşmasının sebebi davalı tarafından 06.10.2016 tarihinde davacıya kesilen 151376 seri nolu 5.900,00 TL, 131377 seri nolu 164.698,50 TL, 131378 seri nolu 13.570,00 TL, 131379 seri nolu 6.218.60 TL tutarlı iade faturalarının davacının kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Yapılan bu açıklamalar bağlamında, davalı şirketin, davacı şirket tarafından düzenlenen ve taraflar arasındaki cari hesabı oluşturan faturaları ticari defterlerine kaydettikten sonra bu faturalara süresinde itiraz ve iade etmediği dikkate alındığında, fatura münderecatını aynen kabul etmiş sayılacağından davacının alacağının varlığı HMK’nun 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu sebeple Mahkemece tesis edilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/530 Esas, 2019/678 Karar ve 02/07/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1. bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davalı vekili tarafından peşin olarak yatırılan 1.131,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 951,10 TL’nin hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE,
3-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/03/2023