Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2875 E. 2020/1025 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2875 Esas
KARAR NO: 2020/1025
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2019/122 Esas, 2019/677 Karar
DAVANIN KONUSU:Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; müflis … Nakliyat Limited Şirketi ile müvekkili arasında imzalanan satış sözleşmelerine istinaden müflis şirkete ticari araç satıldığını, araçlar üzerine rehin işlendiğini, müflisin araçların bedellerini ödemediğini, bunun üzerine müflis borçlu aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, ayrıca tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas ve İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takipler başlatıldığını, 19/02/2019 tarihi itibariyle alacak tutarının 1.230.523,07 TL olduğunu, iflasın açılması ile birlikte 975.596,48 TL alacağın iflas masasına bildirildiğini, alacaklarının iflas masası tarafından reddedildiğini belirterek davanın kabulü ile alacağın iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı müflis şirket iflas dairesi davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, TTK’nın 5/A maddesi gereği dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı olduğunu, eldeki davanın arabuluculuk kurumuna başvurulmadan açıldığı gerekçesiyle oyçokluğu ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; sıra cetveline itiraz davalarının borçlu ve alacaklı arasında bir dava türü olmadığını ve talebin bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olmadığından arabuluculuk kapsamında bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf talebine cevap vermemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, İcra ve İflas Kanunun 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul ) davasıdır. Uyuşmazlık, iş bu davada, dava şartı olarak arabuluculuk şartının aranıp aranmayacağıdır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, 07.06.2012 tarihinde kabul edilerek, 22.06.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. 1. maddede, kanunun amacı ve kapsamı, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise, bu kanunun yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığı belirtilmiştir. Yasanın, ikinci bölümünde “Arabuluculuğa ilişkin Temel İlkeler” üst başlığı altında, 3. maddede “İradi olma ve eşitlik” başlığı ile, tarafların, arabuluculuğa başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest oldukları, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A madde hükmünün saklı olduğu ifade edilmiştir. Yasanın 18/A bendinin başlığı, “Dava şartı olarak arabuluculuk” tur. İlk fıkrada, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine uygulanması gereken hükümlerin devam eden fıkralarda düzenlendiği vurgulanmış, 2. fıkranın son cümlesinde ise, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usülden red kararı verileceğine yer verilmiştir. Söz konusu yasal düzenleme, 06.12.2018 tarihinde kabul edilerek, 19 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Yasal düzenleme, 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına ilişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23. maddesi ile getirilmiştir. Aynı yasanın 20. maddesinde ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinden sonra gelmek üzere “3.Dava şartı olarak arabuluculuk” maddesinin eklendiği belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesinde, bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Diğer taraftan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun, sekizinci babında, iflasın tasfiyesi düzenlenmiştir. 226. maddede, masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu, idarenin masanın menfaatlerinin gözetmek ve tasfiye yapmakla yükümlü bulunduğu belirtilmiş, 222 madde de ilk alacaklılar toplantısında toplantı veya karar nisabının oluşmaması halinde dairenin ikinci alacaklılar toplanmasına kadar masayı idare edip tasfiyeye başlayacağı düzenlenmiştir. 226/2 fıkrada idarenin ikimilyar liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, daha ziyade alacaklardan alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceği ve tahkim yapabileceğine yer verilmiştir. Dosya kapsamından, müflis şirketin tasfiye şeklinin adi tasfiye olarak belirlendiği, alacaklılar toplantısında gerekli nisabın bulunmaması nedeniyle dairenin masayı idare edip tasfiye işlemlerini yürüttüğü, davacının alacak talebinin iflas müdürlüğünün 09/01/2019 tarihli kararı ile reddedildiği, davacının 15 günlük yasal süresinde alacağın masaya kayıt ve kabulü için eldeki davayı açtığı görülmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere, 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesinde, bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Yasanın düzenlemesi kapsamında, kayıt kabul davası, diğer kanunlar olarak ifade edilen İcra ve İflas Kanununda yer alan ticari davalardandır. Ancak kayıt kabul davasının, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1/2. fıkrasındaki tanıma uyduğunu kabul etmek mümkün görülmemektedir. İlgili yasada, Kanunun, yabancılık unsuru taşıyanlarda dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı belirtilmiştir. Özellikle, İİK’nın 226. maddesi gereğince, masanın kanuni temsilcisinin, ikimilyar liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, daha ziyade alacaklardan alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceği düzenlemesi kapsamında, masaya kayıt işleminin, müflis şirket iflas idaresinin serbestçe tasarruf edebileceği iş ve işlemlerden olduğunun kabulü olanaklı değildir. Şu halde, kayıt kabul talebinin, 5325 sayılı Kanunun 1/2. fıkrası gereğince, arabuluculuk kanunu hükümleri uyarınca çözümlenmesi düşünülemez. Bu durumda kayıt kabul davasının, özü itibariyle, TTK 5/A maddesinde ifade edildiği üzere, alacak ve/veya tazminat talebi olduğuna dair tartışmaya da gerek olmayacaktır. Hal böyle olunca Arabuluculuk Kanunun uygulanmasının öngörülmediği kayıt kabul davasının, sırf ticari dava olması ve alacak niteliğine benzer niteliği taşıdığı gerekçesiyle, davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararında isabet görülmemiştir. Bir uyuşmazlığın ticari dava olması yanında, davanın niteliği gereğince, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 1/2. fıkrasındaki düzenleme kapsamında, Arabuluculuk Kanunun uygulanabileceği davalar arasında yer alıp almadığının tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi isabetli olacaktır. Açıklanan nedenlerle, 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince, ticari davalarda, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasına dair dava şartının, iş bu uyuşmazlıkta uygulanamayacağından, HMK’nın 353/1.a.4 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine iadesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/122 Esas, 2019/677 Karar, 26/06/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/06/2020