Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2868 E. 2020/1121 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2868 Esas
KARAR NO : 2020/1121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2018
NUMARASI : 2018/125 Esas, 2018/1162 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi nezdinde … sayılı Sarı Panjur Sigorta poliçe ile sigortalı bulunan dava dışı … ait dairede yangın çıktığını, 13.000,10 TL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, hasarın davalı şirkete ait … marka aspiratörün elektrik tesisatının kısa devre yapması sonucunda meydana geldiğini, davalının %100 sorumluluğu bulunduğunu, hasar bedelinin tahsili amacıyla davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının haksız itirazının iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin müvekkili şirketin faaliyet adresi olan Bayrampaşa/İSTANBUL’un bağlı olduğu İstanbul Mahkemeleri olduğunu, İcra dosyasında da yetkiye itiraz ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, davalı şirketin Genel Müdürlüğünün Bayrampaşa/İstanbul adresinde bulunduğu, takibin yetkili icra dairesinde başlatılmadığından bahisle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel Mahkeme tarafından davanın icra dairesinin yetkisi yönünden incelenerek karara bağlandığını, Hukukumuzda borçtan kurtulma davası (İİK. m. 69/II, ) menfi tespit ve istirdat davaları (İİK. m. 72/VIII ve İİK. m. 89/III) için özel yetki hükümlerinin kabul edildiğini, bu davaların icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceğini, ancak itirazın iptali davası için özel bir yetki kuralının düzenlenmediğini, kesin yetki kuralının uygulanamayacağını, davanın yetkisiz mahkemede açılması durumunda mahkemenin dosyayı yetkili mahkemeye göndermesi gerektiğini, mahkeme kararının yeterli gerekçeyi içermediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, …. Sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalı şirketten rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece yetkili icra dairesinde takip yapılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı taraf istinaf yoluna başvurmuştur. Dosya kapsamından; davacı … ile dava dışı sigorta ettiren …arasında, … Sigorta Poliçesi düzenlendiği, riziko adresinin sigortalıya ait … Mah./Gaziantep’de bulunan 19 nolu daire olduğu, sigortalıya ait adreste yangın çıktığı, belirlenen hasar bedelinin sigortalıya ödendiği, zararın davalıdan temin edilen malzemeden kaynaklandığı gerekçesiyle davacının, davalı hakkında Bakırköy İcra Dairesi’nde takip başlattığı, davalının yetkili icra dairesinin yerleşim yerinin bulunduğu İstanbul İcra Daireleri olduğu ve borcu bulunmadığı gerekçesiyle takipte yetki ve borca itiraz etmesi üzerine eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. Tarafların sıfatı, poliçenin niteliği, halefiyet ilkesinin özellikleri de göz önünde bulundurularak, öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının incelenmesi gerekmiştir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da, görevli mahkeme, sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22/03/1944 Tarihli E.37, K.9 sayılı kararı, ” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir.Davanın açıldığı 30/01/2018 tarihinde yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında öncelikle görev açısından inceleme yapılmıştır.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi kapsar. Tüketici ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.Somut olayda; dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki mal satışından kaynaklanan hukuki ilişkide davalı satıcı, dava dışı sigortalı 6502 sayılı yasa da tanımlanan tüketici konumundadır. Görüldüğü üzere halefiyet ilkesi gereğince, davacının yerine geçtiği sigortalı ile, satıcı davalı şirket arasındaki uyuşmazlık, Tüketici Kanunundan kaynaklanan bir uyuşmazlık niteliğinde olup, davaya tüketici mahkemesinin bakması gerekmektedir. Bu sebeple ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KABULÜ İLE Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/125 Esas, 2018/1162 Karar, 15/10/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Açılan davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava dilekçesinin usulden REDDİNE,a)6100 sayılı HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli BAKIRKÖY TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,b)İki haftalık süre içinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,c)6100 sayılı HMK’nun 331.maddesi gereğince harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerin görevli mahkemece, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama giderlerinin davanın açıldığı mahkemenin dava dosyası üzerinden KARARA BAĞLANMASINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,4-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/06/2020