Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2858 E. 2023/210 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2858 Esas
KARAR NO: 2023/210
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2016/1273 Esas, 2019/437 Karar
DAVA: ALACAK (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 10.06.2011-10.06.2015 döneminde davalı banka nezdinde kredi kullandığını, Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarihli 13-13/198-100 sayılı kararında belirtildiği üzere, davalı bankaların da aralarında bulunduğu 12 bankanın kartel oluşturmak suretiyle mevduat, kredi ve kredi kartı faiz oranlarını düşürürken, kredi ve kredi kartı faiz oranlarını yükselttiklerini, olması gerekenden daha fazla miktarda faiz tahsilatı yaptıklarını, bankalar tarafından yapılan eylemin müvekkilini zarara uğratan haksız eylem niteliğinde olduğunu belirterek müvekkilinden, davalı banka nezdinde 10.06.2011 ile 10.06.2015 dönemi içinde kullandığı kredi dolayısıyla fazladan tahsil edilen bedeller yönünden uğranılan zararların tam ve kesin olarak hesaplanmasına imkan bulunmadığı için işbu zararların hesaplanarak 4054 Sayılı Kanunun 58. maddesi kapsamında üç katına kadar davalı bankadan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu ticari kredilerin rekabet kurulu kararı soruşturması kapsamının dışında olduğunu, davacının iddia ettiği gibi Rekabet Kurulu kararına bağlı bir zararının söz konusu olmadığını, davacının taleplerinin reddi gerektiğini, haksız fiil sorumluluğu için aranan şartların oluşmadığı gibi bu şartların oluştuğunun da davacı tarafından ispatlanmasının gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece Mahkemesince, davacının kredi kullandığı döneme ilişkin olarak davalı bankanın bir haksız eyleminin iddia ve ispat edilmediği, haksız fiil koşullarının oluşmadığından bahisle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; davalı bankanın, RKHK 4. maddesini ihlal ettiğinin ve bundan dolayı müvekkilini zarara uğrattığının rekabet kurulu kararında sübuta erdiğini, müvekkiline kullandırılan kredi döneminin de ihlalin saptandığı dönem olan 21.08.2007 ve 24.10.2011 tarihleri arasına denk geldiğini, davalı bankanın 13/07/2017 havale tarihli beyan dilekçesinde sunduğu ödeme planlarında müvekkilinin imzasının bulunmadığını, dolayısıyla bilirkişi raporuna ve hükme esas teşkil etmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkiline kullandırılan kredilerin faiz oranlarının %1.75 ve %1.40 olarak belirlenmesine rağmen bilirkişi raporunda, kredi faiz oranlarının hatalı tespit edildiğini, raporun hükme esas alınması mümkün değilken Mahkemece ek rapor taleplerinin reddolduğunu, eksiklerin giderilmesinden sonra ek rapor alınmasının gerektiğini, haksız fiilin zarar unsuru dışındaki bütün unsurlarının taraflarınca ispatlandığını, zarar unsurunun ise hatalı bilirkişi raporu nedeniyle tespit edilemediğini belirterek ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tazminat talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacının, davalı banka şubesinden kullanmış olduğu kredi nedeniyle herhangi bir zararının olup olmadığı ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Bilirkişi heyeti 31/05/2019 tarihli raporlarında; davalının 2007-2011 döneminde çok sayıdaki tüketiciye kullandırdığı kredilerin bazılarında rekabet ihlali sonucu uyumlu eylem anlaşmasıyla yükseltilmiş faiz oranlarını uygulayarak tüketicilerin zararına sebep olmuş olabileceğini, ancak davalı bankanın, davacıya kullandırdığı 10.06.2011/130.000 TL ve 21.07.2011/30.000 TL bedelli Tüketici Kredisinde ise rekabet ihlali sonrasındaki oranlardan dahi daha düşük olan (aylık: %1.0100 ve 1.0700) faiz oranını uyguladığını, hatta Mayıs 2011’de ilan ettiği aylık %1,59 oranının altında bir aylık faiz oranımın (%1.0100 ve %1.0700) tatbiki suretiyle Tüketici Kredisi kullandırdığını ve bu oranın Mayıs 2011’de ilan ettiği aylık (%1,59) faiz oranının daha da altında bulunduğunu, davacının Tüketici Kredisi için ödediği faizlerin davalı bankaca aylık (%1.0100 ve %1.0700) oranı üzerinden hesaplanıp tahsil edilmesi, dava konusu tüketici kredisine fiilen uygulanan bu oranın 2007-2008 döneminde gerçekleşen rekabet ihlalindeki faiz oranlarının tamamının altında olması, dava konusu tüketici kredisinde rekabet ihlaliyle artırılarak belirlenmiş yüksek faiz oranlarının hiç birinin tatbik edilmemesi, eş deyişle davalı bankanın rekabet ihlali ve/veya rekabetin sınırlandırılması eyleminin söz konusu olmaması sebepleriyle davacının, davalı bankadan 10.06.2011/130.000 TL ve 21.07.2011/30.000 TL tutarındaki Tüketici Kredisi Sözleşmesi ile kararlaştırılan faiz oranlarının 08.03.2013 t. Rekabet Kurulu Kararı ile 2007-2008 döneminde belirlenen faiz oranlarının dahi altında olması sebebiyle aradaki farktan mütevellit bir zararının tazmini talebinde kanuni ve akdi isabet bulunmadığını bildirmişlerdir. 6102 sayılı TTK’nın 8. maddesinin üst başlığı ticari işlerde faizdir. 8. maddenin başlığı ise oran serbestisi ve bileşik faizin şartlarıdır. 8/1. fıkrada ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği düzenlenmiştir. 3. fıkrada, tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin saklı olacağı, 4. fıkrada, 2. ve 3. fıkralarına aykırı olarak işletilen faizin yok hükmünde olduğu belirtilmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 88. maddesinde ise faiz düzenlenmiş, 88/1.fıkrasında; faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranının sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirleneceği ifade edilmiştir. Aynı yasanın 120. maddesinde ise “temerrüt faizi” üst başlığı ile genel olarak faize yer verilmiştir. Davacı şirket ile davalı banka arasında 23.05.2011 tarihli 300.000 TL limitli bir Genel Kredi Sözleşmesi akdedilmiş olup bu sözleşmeye istinaden davalı banka tarafından davacı şirkete iki adet kredi kullandırıldığı, bunlardan birinin 10.06.2011 başlangıç tarihli, 10.06.2015 bitiş tarihli, 130.000 TL bedelli, %1.0100 aylık faiz oranlı, 48 ay vadeli; diğerinin ise 21.07.2011 başlangıç tarihli, 21.10.2012 bitiş tarihli, 30.000 TL bedelli, %1.0700 aylık faiz oranlı, 13 ay vadeli olduğu, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere belirlenen söz konusu faiz oranlarının 2007-2008 döneminde gerçekleşen rekabet ihlali sonrasındaki faiz oranlarının altında kaldığı gibi davalı bankanın 2011 Mayıs döneminde ilan ettiği aylık %1,59 faiz oranının da altında kaldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, somut davada, gerek davacı şirket gerekse davalı bankanın sermaye şirketi olduğu ve TTK’nun ilgili hükümlerine tabi bulunduğu, yasanın yukarıda ifade edildiği üzere 8. maddesi gereğince tacir olan taraflarca faiz oranı serbestçe belirlendiği, tacir olan taraflar yönünden ticari faizin serbestçe belirleneceğine dair yasal düzenleme ve Rekabet Kurulu kararına konu faiz oranının ticari kredilerdeki faiz yönünden uygulama yerinin olmayacağı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/1496 Esas 2020/163 Karar sayılı ilamı) dikkate alındığında Mahkemece verilen karar isabetli olup davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1273 Esas, 2019/437 Karar ve 21/05/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktiren yer olmadığına, 4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.23/02/2023