Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2830 E. 2019/1921 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2019/2830 Esas
KARAR NO : 2019/1921
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
ARA KARAR TARİHİ: 28/06/2019
NUMARASI : 2019/318 ESAS
DAVA : İHİTYATİ TEDBİR
KARAR TARİHİ: 24/10/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 23.05.2019 tarihli dava dilekçesinde, davalı şirketin, müvekkili tarafından yapımı üstlenilen “ … “ adlı dizinin ışık ve kamera ekipmanını müvekkili şirkete sağlayan taraf olduğunu, davalı tarafça, taraflar arasında bulunduğu iddia edilen cari hesap mutabakatı ve BA/ BS formlarını dayanak gösterilerek İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/7216 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu, mahkemeyi yanıltmak ve mahkemeden belge şaklamak suretiyle ihtiyati haciz kararı aldığını, müvekkili şirketin malvarlığına haciz işlemlerinin tesis edildiğini, itiraz üzerine, müvekkili şirket aleyhine İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1228 Esas sayılı dosyasında İtirazın iptali davasının ikame edildiğini, davalı tarafça verilen hizmetin haksız olarak durdurulduğunu, anlaşma uyarınca, 2019 yılına kadar davalı tarafça verilecek hizmet bedeline karşılık müvekkili şirket yetkilisinin taşınmazının davalı şirket yetkilisine devredildiğini, davalı tarafından kötü niyetle bu işlemlerin gizlendiğini, müvekkili şirketin davalı şirketten alacağının olduğunu, bölüm başına 15.000,00 TL fazla ödemek zorunda kalındığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, dosyanın, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1228 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, şimdilik 70.000,00 TL alacağın ve davalının kusuru ile uğramış olduğu zarar bakımından şimdilik 30.000,00 TL tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili, 17.09.2019 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, öncelikle müvekkilinin alacağını alabilmesi için davalıların malvarlıklarına ve … İli … İlçesi … Mah….Ada … parselde kayıtlı arsa paylı taşınmaz üzerine uygun görülecek teminat karşılığında İhtiyati tedbir konulmasını, davalı şirketin malvarlıkları ve hakları üzerine uygun görülecek bir teminat karşılığında İhtiyati haciz konulmasını ve taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, müvekkili ile davacı şirket arasında mutabakat ve BA – BS formlarının imzalandığını, sabit olduğu üzere 2018 yılı Eylül ayı itibarıyla müvekkili şirketin karşı yandan 1.687.637,97 TL alacaklı olduğunun tartışmasız bulunduğunu, duruşmada davalı yanın borç ikrarı ile de alacağın sabit olduğu noktasında şüphe olmadığının tespit edildiğini, iddia edilen mutabakatın taraflarınca imzalanmadığını, sırf cari hesaptan kaynaklanan alacağı ortadan kaldırmak adına davacı borçlu şirket tarafından tanzim edilmiş bir evrak olduğunu, şirket yetkilisinin cari hesaptan kaynaklanan alacakla ilgili herhangi bir ilgisi olmadığını, davacı tarafın cari hesap ve mutabakatlarının tek taraflı ve kötü niyetli olarak hazırlandığını savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, HMK 389. maddesine göre, ancak uyuşmazlık konusu olan şey üzerine İhtiyati tedbir kararı verilebileceği, davalı adına kayıtlı mal varlıklarının bu davada uyuşmazlık konusu olmadığından, yaklaşık ispat kuralı oluşmadığından İhtiyati tedbir talebinin reddine, davanın vasıf ve mahiyeti mevcut delil durumu yargılamayı gerektirmekte olup henüz yaklaşık ispat koşulları oluşmadığından İhtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Ara karar, yasal sürede davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, iddialar tekrar edilerek, karşılıklı mutabakata dayanarak bedeli önceden ödeyen müvekkili şirketin ilerleyen dönemde bir anda davalı şirketten hizmet almamaya başladığını, sadece hizmet almamakla kalmayıp bölüm başına fark olan 19.000 + KDV zarara uğradığını, bu bakımdan hem ödemesi yapılmış fakat hizmet alınamamış dönemler için yapılan ödemenin iadesi, hem de ilaveten davalının kusuru ile uğranılan zararın tazminini talep etmek gerektiğini, 2017 tarihli mutabakatın gerçek ve geçerli olduğunu, sahtelik iddiası için İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/122254 dosyası tahtında soruşturma başlatıldığını, davalı şirket tarafından mutabakatın sahteliğinin iddia edildiğini belirterek, ara kararın kaldırılmasını, talepleri gibi İhtiyati tedbir ve İhtiyati haciz kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve uğranılan zararın tahsili İstemine ilişkindir.Davacı vekili, yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen nedenlerle hem ihtiyati tedbir hem de İhtiyati haciz talebinde bulunmuştur.Uyuşmazlık, İhtiyati tedbir ve İhtiyati haciz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğidir.Her iki talebin yer aldığı yasal düzenlemenin farklı olması ve nitelikleri de göz önünde bulundurarak ayrı ayrı değerlendirilmesi uygun görülmüştür.İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım birinci bölümde geçici hukuki korumalar üst başlığı ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati tedbirin şartları ise 389 maddede düzenlenmiştir. Maddede, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasanın düzenlediği şartların varlığı gerekli olmakla birlikte, şartların varlığı halinde bir davada her konuda ihtiyati tedbir kararı verilmemekte, yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. Somut olayda, davalılar adına kayıtlı taşınmazlar uyuşmazlık konusu değildir Diğer yandan, taraflar arasında görülmekte olan dava ve soruşturma da göz önünde bulundurulduğunda, işin esasını çözecek veya etkileyecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesi de mümkün değildir. Aksi durumda, ihtiyati tedbir davanın yerine geçer. Böyle bir karar verilmesi ise ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerin ihlal edilmesi sonucunu doğurur. Bu anlamda, mahkemece verilen İhtiyati tedbir talebinin red kararı yerinde kabul edilmiştir. İhtiyati haciz ise, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 257 vd maddelerinde düzenlenmiştir.İlk fıkrada, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettrirebileceğine yer verilmiştir. İkinci fıkrada ise, vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde İhtiyati haciz istenebileceği iki bent halinde sayılmıştır. Bunlardan ilki, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, ikincisi ise, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlanması, yahut kaçması ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunmasıdır. Aynı yasanın 258/1. fıkrasında ise, alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecbur olduğuna yer verilmiştir. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı yahut açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibi konusu değildir. İhtiyati haciz sadece para ve teminat alacakları hakkında ki davalarda veya icra takiplerinde söz konusu olduğu halde, İhtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeyler hakkında ki davalarda uygulanır. İcra ve İflas Hukukundaki İhtiyati haciz müessesi, medeni usul hukukundaki İhtiyati tedbir ve İdare hukukundaki yürütmenin durdurulması müesseseleri gibi bir hukuki koruma önlemidir. İhtiyati hacizde, İhtiyati haciz isteyen kişinin o alacağın alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Yani ancak alacağın alacaklısı İhtiyati haciz isteyebilir. Vadesi gelmiş alacaklarda ise, alacağın vadesinin gelmiş olması ve rehinle temin edilmemiş olması gerekir. Vadesi gelmemiş borçlar yönünden İİK ‘nın 257. maddesinin 2. fıkrasında ki koşulların bulunması halinde İhtiyati haciz istenebilir. Diğer yandan yukarıda ifade edildiği üzere, alacaklının alacağı ve özellikle İhtiyati haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermesi gerekir. Buradaki ispat esas davadaki gibi tam bir ispat değildir. Alacağın varlığına delalet eden deliler de, alacağın varlığı hakkında mahkemede İhtiyati haciz kararı oluşturması için yeterli kanı oluşturabilir. Somut olayda, davacının alacağın varlığı için ileri sürmüş olduğu delillerden mutabakatla ilgili olarak ,davalı tarafça sahtelik iddiasında bulunulduğu ve bu konuda soruşturma başlatıldığı davacı vekilinin istinaf dilekçesinden anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 209/1. fıkrasında ki , adi bir senetteki yazı ve imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar o senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, davacının diğer delillerinin de tek başına kanaat getirecek deliller olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacının İhtiyati haciz talebinin red kararı da, gerekçesi yetersiz olmakla birlikte sonuç olarak doğru kabul edilmiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/318 Esas sayılı dosyasında verilen 28.06.2019 tarihli ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddi kararı, sonuç itibariyle usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan , davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi uyarınca REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 391/3 ve 362/1- f bendi ile İcra ve İflas Kanununun 258/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/10/2019