Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/283 E. 2022/445 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/283 Esas
KARAR NO: 2022/445
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2018/165 Esas, 2018/972 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hibe projeleri için danışmanlık hizmeti sunduğunu, davalı ile imzalanan 02/10/2013 tarihli sözleşme gereğince davalının TUBİTAK tarafından kobi – arge başlangıç destek programı kapsamında dağıtılacak olan mali destekten yararlanması için proje yazım işinin üstlenildiğini, müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, davalı tarafın toplam 18.000,00 TL + KDV ödemesi gerekirken kısmi ödeme yaptığını, bakiye 9.330,00 TL + KDV (11.009,00 TL) için herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalının gönderilen ihtarnameye ve faturaya itiraz ettiğini, davalı aleyhinde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasında düzenlenen 02/10/2013 tarihli danışmanlık hizmet sözleşmesinin 5.maddesinde ücretlendirmenin ne şekilde olacağının düzenlendiği, Tubitak’ın 20/03/2018 tarihli cevabi yazısında, davalının 2014 yılı 2.dönemi ve 2015 yılı 1.dönemi için olmak üzere toplam 265.793,00 TL destek tutarı hakedişi olduğu ve hakedişlere ait ödemelerin yapıldığı, davacıya yapılan ödemelerin tespiti için bankaya yazılan müzekkere cevabında ekli CD içeriğinden de davalı tarafça 10/10/2013 tarihinde 2.500,00 TL’lik bir ödeme yapıldığı, başkaca bir ödemenin bulunmadığı, sözleşmenin 5.1.2. aşamalı bölümünde kabul edildiği üzere 250.000,00 TL ve üstü hibe miktarı için kararlaştırılan komisyonun 18.000,00 TL + KDV olduğu, davalının 2.500,00 TL’lik ödeme yaptığı, faturanın davalıya tebliğ tarihinin dosya içerisinden anlaşılamadığı ancak davalı tarafından gönderilen Bakırköy … Noterliği’nin 08/12/2014 tarihli yevmiyesi ile takibe konu faturaya itiraz edildiği, dolayısıyla en geç bu tarihte davalının temerrüde düştüğü, icra takibinde de faizin 08/12/2014 tarihinde başlatıldığı dikkate alındığında davacının işlemiş faize yönelik talebinin de yerinde olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile 11.009,00 TL asıl alacak, 2.190,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 13.199,00 TL yönünden davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına; asıl alacağa takip tarihinden itibaren taleple bağlı kalınarak yasal faiz oranı uygulanmasına, hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 2.639,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesinin tebliğ edilmediğini, şirkete yapıldığı belirtilen tebligatın usulsüz olduğunu, davanın varlığından gerekçeli kararın tebliği ile haberdar olunduğunu, davaya ilişkin tebligatın … isimli bir kişi tarafından alındığını, istinaf dilekçesine ekli SGK bildirgelerine göre tebliğ tarihi itibariyle şirkette … isimli bir çalışanın bulunmadığını, daha önceleri şirkette … isminde bir çalışan mevcut olsa da tebliğ tarihi itibari ile çalışmadığını, savunma haklarının kısıtlandığını, davacıdan danışmanlık hizmeti alınmadığını, danışmanlık hizmetlerinin … isimli kişiden alındığını, … İsimli kişinin de şirket bünyesinde 2 ay sigortalı çalıştığını ve ücretlerini ve danışmanlık ücretlerini aldığını, aynca Aydın Üniversitesi Bilgisayar Bölüm Başkanı Doç.Dr. …’un danışman olarak hizmet verdiğini, davacının bu proje kapsamında çalıştığına ilişkin TÜBİTAK’a da bir bildirim yapılmadığını, yargılama aşamasında yerel mahkemece davacının proje kapsamında çalışıp çalışmadığı hususunun TÜBİTAK’a sorulmadığından eksik inceleme ve araştırma neticesi hüküm tesis edildiğini, usulsüz tebligat nedeni ile asıl proje kapsamında çalışan danışmanları tanık olarak dinletme imkanlarının ellerinden alındığını, davacı tarafça alacak iddiasında bulunulan fatura ve içeriğinin doğru olmadığını, davaya cevap verilmemiş olsa bile mahkemece ticari defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapmadan karar veremeyeceğini, yargılama aşamasında davacının sözleşmede belirtilen edimlerini yerine getirip getirmediği hususları araştırılmadan hüküm tesis edildiğini, karara dayanak yapılan sözleşme ve hükümlerinin geçersiz olduğunu, alacağın likit olmadığını, takipten önce temerrütün gerçekleşmediğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf cevap dilekçesinde, tebligatın usulüne uygun olduğunu, dava dilekçesi aşamasından sonra da davalı tarafa tebligatlar çıkarıldığını, sözleşmeye göre müvekkili şirketin alacaklı olduğunu, istinaf dilekçesindeki iddiaların yerinde olmadığını belirterek talebin reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, davacının İİK’nun 67. maddesi gereğince faturadan kaynaklı olan alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhinde başlattığı takibe karşı davalı itirazının iptali istemine ilişkindir. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde 11.009,00 TL asıl alacak, 2.910,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 13.919,00 TL alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, davalının takibe itiraz ederek takibi durdurduğu, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık; takip tarihi itibari ile davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Öncelikle davalı tarafın istinaf nedenleri ve davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmamış olması iddiası da göz önünde bulundurularak, işin esasına girilmeksizin bu konunun değerlendirilmesi uygun görülmüştür. Dava dilekçesinin davalıya, “tüzel kişiliğin temsilcisinin tebliğ anında işyerinde bulunmaması iş takibinde olması sebebi ile daimi işçisi … imzasına” açıklaması ile ön inceleme ve defter incelemesi için çıkartılan meşruhatlı davetiyelerin de “tüzel kişiliğin temsilcisinin tebliğ anında işyerinde bulunmaması iş takibinde olması sebebi ile daimi işçisi” imzalarına tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Tebligat kavramı, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğuludur. Hukuk sözlüğünde, tebligat, hukuksal bir eylemden, ilgili kişinin haber almasını sağmak için yetkili makamın yasal biçimde, yazı yada duyuru ile yapacağı belgeleme eylemi olarak tanımlanmaktadır. Tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği bulunan usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. (HGK 14.04.2010 tarihli, 2010/21-200 Esas, 2010/216 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi). Tebligata İlişkin genel ve temel nitelikteki kuralları içeren mevzuatın başında 7201 sayılı Tebligat Kanunu gelir. Tebligat Kanunu tamamen şeklidir. Kanunun etkili önlemler almasının tek amacının tebliğin muhataba ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. O halde kanun ve tüzük ( Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 25.01.2012 tarih, 28184 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile Tebligat Tüzüğü Hükümlerinin uygulanamaz hale gelmesi gerekçesi ile 23.07.2014 tarihli Resmî Gazetede yürürlükten kaldırılan) ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntısına kadar uygulanması zorunludur. Değişik tarihli ve birçok HGK kararı ve Yargıtay daire kararlarında belirtildiği üzere, mahkemelerce ve taraflarca yapılan yargılamaya ilişkin işlemlerin geçerliliği, genellikle bunların ilgililere kanun ve yönetmelik hükümlerinin öngördüğü şekilde yapılması ile sağlanacaktır. Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair, 25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan yönetmeliğinin“1”.maddesinde, yönetmeliğin amacının, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunun usul ve esaslarını düzenlemek olarak ifade edilmiştir.Davada tebligatın büyük önemi vardır. Bu önemden dolayı tebligatın nasıl yapılacağı yasa ve yönetmelik hükümlerinde ayrıntılı ve açık biçimde düzenlenmiştir. Tebligat, tebliğ yapılacak kişiye, bilinen en son adresinde yapılır. Buna göre Tebligat Kanunu, adreste tebligat esasını kabul etmiştir. Mahkemenin, bir kimseyi taraf, taraf vekili, tanık veya bilirkişi olarak huzuruna çağırmasına davet, davetin yazılı şekline de davetiye denir. Davetin davadaki önemi büyüktür. Mahkeme, taraf teşkili yapmadan, tarafları dinlemeden ve onları iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için usulüne uygun davet etmedikçe hükmünü veremez.( HMK m.27). Taraflar, özellikle ön inceleme duruşmasına (m.139) ve diğer duruşmaya davetiye ile davet edilmelidir. Davet, bir davetiye ile yapılır. Tebligat Kanunun 12. maddesine göre, hükmü şahıslara tebliğin selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Aynı Kanunun 13. maddesine göre de, tebligat yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde tebliği orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. 25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Hükümlerine göre, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gerektiği, bu kişilerinde bulunmaması halinde bu hususların tebliğ evrakına yazılarak tebligat, o yerdeki diğer memur ve müstahdeme yapılır. HGK’nun 14.12.2011 tarih, 2011/21-882 Esas, 2011/767 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunun 13. maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların derecelendirildikleri görülmektedir. Tebligat Kanunu ve bu Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Dolayısı ile bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hakimin doğrudan, kendiliğinden denetlemesi gerekmektedir. ( Emsal, Yargıtay 21.HD’nin 19.02.2018 tarih, 2018/58 Esas, 2018/1447 Karar sayılı ilamı). Somut davada, davalı şirkete yapılan tebligatlarda şirket yetkilisinin iş takibinde olduğu belirtilmişse de, daimi işçi olduğundan bahisle kendisine tebliğ yapılan kişilerin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olup olmadığı konusundaki araştırmanın tebligat parçasında bulunmadığı, bu sebeple usulüne uygun olmadığı, dava dilekçesinin, duruşma gün ve saatinin ve aşamalarda yapılan ön inceleme ile tahkikata ilişkin işlemlerin adı geçen davalıya geçerli şekilde tebliğ edilmeden yargılama yapılarak hüküm verilmesinin HMK’nın 27. maddesi gereğince savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağı, dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliği ile savunma ve delillerinin toplanması, ondan sonra davanın esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/165 Esas, 2018/972 Karar, 24/10/2018 tarihli kararının HMK 353/1a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin alınan 225,50 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 144,80 TL harcın istem halinde davalıya iadesine, 6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/04/2022