Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2817 E. 2023/158 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2817 Esas
KARAR NO: 2023/158
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/05/2019
NUMARASI: 2017/1083 Esas, 2019/394 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/02/2023
KARARIN YAZILDIĞI T: 09/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin düğün sektöründe faaliyet gösteren işletmelere “… com” portal üzerinden reklamasyon ve tanıtım hizmeti verdiğini, müvekkilinin, davalıdan alacağının tahsili talebi ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı borçlu vekilinin 27/11/2017 tarihinde ilgili icra takibinde borca, faiz oranına ve tüm fer’ileriyle icra takibine itiraz ettiğini ve akabinde itiraz nedeniyle icra takibinin durduğunu, müvekkilinin alacağının sözleşmeye ve cari hesaba dayandığını, müvekkili ile davalı borçlu arasında 24.06.2017 tarih … sözleşme nolu sözleşme ile toplam 10.800,00 TL ödenmesinin kararlaştırıldığını, bunun üzerine 29.06.2017 tarihinde 8.440,00 TL ve 2.360,00 TL tutarlarında e-faturaların davalı şirket adına tanzim edildiğini, faturaların herhangi bir itiraza uğramadığını, sözleşmede kararlaştırılan ödeme planında ilk taksit için verilen kart bilgileriyle aynı kart bilgilerini içeren ve sözleşmede belirtilen bedel ve vade gününde bu karttan tahsilatın yapılmasına muvafakat veren firma kaşeli ve imzalı belgenin mevcut olduğunu, ancak vade tarihi gelmesine rağmen bu belgede belirtilen kredi karandan çekim yapılamadığını, davalı vekilinin itirazında icra takibine dayanak gösterilen cari hesabın doğumuna esas hizmet alım sözleşmesinin davalı borçlu şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığını ve bu gerekçeyle taraflar arasında bir hukuki ilişkinin oluşmadığını beyan ettiğini, davalı şirkete keşide edilen faturaların yasal süresi içerisinde itiraza uğramadığını, müvekkili şirketin “….com” portalı üzerinden davalı şirketin “…” olarak reklamasyon ve tanıtım hizmetini yapmakla birlikte davalı şirket adına müşterileriyle görüşebileceği bir kullanıcı panelini de açtığını ve yetkisiz temsil iddiasıyla bu sözleşmeyle bağlı olmadığını belirten davalı şirketin, açılan panel üzerinden müşterileriyle görüşmeler yaptığını, davalı şirketin, yetkisiz temsilcinin yaptığı işleme örtülü olarak icazet verdiğini, müvekkilinin sözleşmeye ilişkin tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen sözleşmede kararlaştırılan miktarın ödemesinin davalı borçlu tarafından hiçbir şekilde yapılmadığını, borçlunun takibi sürüncemede bırakarak nihayetinde borcu ödememeye çalıştığını, iş bu nedenle itirazında haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı ile müvekkili şirket personelinden … arasında yapılan bir görüşme sonrasında 24.06.2017 tarihinde davacının dayanak olarak gösterdiği hizmet sözleşmesi imzalandığını ve sonrasında bu sözleşmeye istinaden 29.06.2017 tarihinde iki adet e-fatura düzenlenerek müvekkili şirkete gönderildiğini, davacının, müvekkili şirket yetkisiz personeli tarafından imzalanan sözleşmeye, faturalara itiraz edilmediğinden bahisle örtülü olarak icazet verildiğini iddia ettiğini, oysa basiretli bir tacir olarak davranması gereken davacının, sözleşmeye imza atan kişinin imza yetkisini gösterir imza sirkülerini talep etmesi gerekirken, bu hususta hiçbir talepte bulunmaksızın kötü niyetli davranmak suretiyle bu durumu görmezden geldiğini, müvekkili şirket adına imza atmaya yetkili tek kişinin … olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin dava konusu sözleşmeye örtülü olarak icazet verildiğini gösterir herhangi bir delil bulunmadığını, davacı tarafından sunulduğu iddia edilen hizmetin müvekkili şirket tarafından kullanılmadığını, salt söz konusu faturalara itiraz edilmemiş olmasının sözleşmeye örtülü icazet verilmediği anlamına gelmeyeceğini, usulüne uygun şekilde kapatılarak sona erdirilmemiş cari hesaba ilişkin takibin, salt bu nedenle dahi iptal edilmesi gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında mevcut bir cari hesap mutabakatı veya cari hesabın kapatılması hali söz konusu olmadığını, davacıya ait “….com “sitesi üzerinden müvekkili şirket adına bir sayfa düzenlendiğini, bu hizmeti alan firmalara tahsis edilen kullanıcı panelinin aktif hale getirilmediğini, müvekkili şirket adına düzenlendiği iddia edilen panelin tamamen askıya alınarak iletişim bilgilerinin değiştirildiğini, müşteri mail hizmeti kapatıldığını, dava konusu icra takibinin başlatılmasından hemen önce müşteri mail hizmeti tekrar açılmakla birlikte panelin halen kapalı tutulduğunu, bu itibarla bir hizmet sunulduğundan bahisle davacı tarafından herhangi bir talepte bulunulmasının da mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davalının icra dosyasına yaptığı itirazında haksız olduğu ve davacının davalıdan takip miktarı kadar alacaklı olduğu, takipteki miktarın davalının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu, bu nedenle davalı tarafın yetkisiz imzaya zımnen icazet verdiği ve buna ilişkin itirazlarının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin aynen devamına, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan hüküm altına alınan alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; 24/06/2017 tarihli sözleşmenin, müvekkili şirketin yetkilisi tarafından imzalanmadığını, davacı ile müvekkili şirket personeli … arasında yapılan görüşme sonrasında sözleşmenin imzalandığını, ancak müvekkili şirket adına imza atmaya yetkili tek kişinin … olduğunu, dolayısıyla davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından imzalandığını, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemlerin temsil olunanı bağlamadığını, bu nedenle davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği sözleşme, müvekkili şirketi bağlamayacağından müvekkili şirketin davacıya karşı bir borcu olduğundan da söz edilemeyeceğini, müvekkili şirket tarafından dava konusu sözleşmeye örtülü olarak icazet verildiğini gösterir herhangi bir delil de bulunmadığını, davacı şirket tarafından ….com internet sitesinde müvekkili şirket adına bir sayfa düzenlendiğini ancak sözleşmeye göre davacı firma kayıtlarında yer alan ürün listesinin, davacı şirket tarafından müvekkili şirkete hizmet verildiği anlamına gelmediğini, zira davacı şirket tarafından sözleşme konusu hizmetin verildiğinin kabul edilebilmesi için, müvekkili şirket adına kullanılması gereken kullanıcı panelinin aktif hale getirilmesi yani gelen müşteri taleplerinin görüntülenerek cevap verilebilir durumda olması ve telefon çağrılarının müvekkili şirkete yönlendirilmesi gerektiğini, ancak müvekkili şirket tarafından yalnızca 09/07/2017- 15/07/2017 tarihleri arasında 5 defa deneme amaçlı olmak üzere sistem üzerinden müşterilerle irtibata geçilebildiğini, dolayısıyla davacı tarafından müvekkili şirket adına bir sayfa açıldığı doğru olmakla birlikte sistem üzerinden gelen müşteri taleplerinin alınabildiği ve takip edilebildiği kullanıcı panelinin aktif hale getirilmediğinden sistemin açık tutulduğu bu kısa tarih aralığı içerisinde müvekkili şirket sayfasına düşen 23 müşteri talebinden yalnızca 5 tanesine cevap verilmeyip hepsinin değerlendirilebileceğini, kabul anlamına gelmemek üzere bilirkişi raporunun sonuç kısmında “yayınlanma tarihi 1 Şubat 2018-30 Nisan 2018 tarihleri arasında olan “indirim kategori slider istanbul nikah sonrası yemeği” isimli ürüne ait hizmetin icra takibi başlangıç tarihi itibariyle verilmemiş olduğu” belirtilmesine karşın sanki bu hizmet de verilmiş gibi yerel mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, halbuki bilirkişi raporunda davalı tarafından verilmemiş olduğu belirtilen hizmete ilişkin bedelin takip talebindeki tutardan çıkarılması ve takibin, bu tutar üzerinden devamına karar verilmesi gerektiğini, cari hesap sözleşmesine istinaden icra takibi başlatılabilmesi için öncelikle cari hesabın kanunun aradığı şartlara uygun olarak kapatılmasının gerekli olduğunu, bunun için de sözleşme sonucunda çıkan sonucun yani bakiyenin karşı tarafa gönderilmesi ve gönderilen bakiyenin ya kabul edilmesi ya da gönderildiği tarihten itibaren 1 ay içinde bakiyeye itiraz edilmemiş olmasının gerekli olduğunu, bu prosedür uygulanmadan doğrudan cari hesap sözleşmesine istinaden icra takibi başlatılırsa, usulüne uygun bir şekilde kapatılmış cari hesap ilişkisinden söz edilemeyeceğinden bu cari hesap sözleşmesine istinaden başlatılan icra takibinin de geçersiz olacağını, sözleşmenin geçersiz olduğuna ilişkin beyanlarını yinelemekle birlikte davacı tarafından bahsi geçen prosedür uygulanmadan müvekkili hakkında doğrudan cari hesap ilişkisine istinaden icra takibi başlatılması sebebiyle ortada usulüne uygun bir şekilde kapatılmış cari hesap ilişkisi olmadığından başlatılan icra takibinin de geçersiz olacağını, işbu davanın da ortada hukuken geçerli bir icra takibi olmaması nedeniyle usulden reddi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının, davalı ile dava dışı … hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında cari hesaba dayalı 10.800,00 TL’nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi kurulup kurulmadığı, davacı tarafından davalıya bir hizmet verilip verilmediği, buna göre davacının, davalıdan alacaklı olup olmadığı ve miktarı noktasında toplanmaktadır. Mahkemenin 09/05/2018 tarihli celsesinde, tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, dosya kapsamı belgeler ve her iki tarafa ait ticari defter ve kayıtlar ile davacının merkezinde bilgisayar üzerinde incelenmek sureti ile davacının, taraflar arasında akdedildiği iddia edilen sözleşmedeki gibi edimlerini yerine getirip getirmediği, davalı tarafın böyle bir hizmetten fiilen faydalanıp faydalanmadığı, hizmeti fiilen kullandığına dair hareketlerin olup olmadığı, davacının takip takip tarihi itibari ile sözleşmeden kaynaklanan davalıdan alacaklı olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup mali müşavir … ve bilgisayar mühendisi … sunmuş oldukları 08/11/2018 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı sistem kayıtları üzerinde yapılan incelemede, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği, davacının www…com isimli internet sitesi üzerinde davalı firmaya ait reklam ve tanıtımın farklı kategorilerde yapıldığını, davalı firmanın reklam ve tanıtımının; 1 Şubat 2018-28 Şubat 2018, 1 Mart 2018 – 31 Mart 2018, 1 Nisan 2018- 30 Nisan 2018 tarihleri arasında “İndirim Kategori Slider İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” kategorisinde yayınlanacağı ve her bir ay için 643,04 TL olmak üzere 3 ay için toplam 1.929,12 TL fiyatının bulunduğu, 27 Temmuz 2017- 10 Ağustos 2018 tarihleri arasında “Profesyonel İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” kategorisinde yayınlanacağı 2.833,50 TL fiyatının bulunduğu, 28 Haziran 2017- 27 Temmuz 2017 tarihleri arasında “Profesyonel İstanbul Kulüpler/Davet Alanları” kategorisinde 3.203,89 TL fiyatının bulunduğu, 28 Haziran 2017 – 12 Temmuz 2018 tarihleri arasında “Profesyonel İstanbul Kına ve Bekarlığa Veda Mekan” kategorisinde 2.833,50 TL fiyatının bulunduğu, toplam ürün bedelinin 10.800,01 TL olduğunun görüldüğünü, davalı firmanın reklam ve tanıtımının; 28 Haziran 2017 tarihinde “Profesyonel İstanbul Kulüpler / Davet Alanları” ve “Profesyonel İstanbul Kına ve Bekarlığa Veda Mekan” kategorisinde yayınlanmaya başladığı, 27 Temmuz 2017 tarihinde kategori güncellemesi yapılarak “Profesyonel İstanbul Kulüpler / Davet Alanları” kategorisi yerine “Profesyonel İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” kategorisinde yer almaya başladığı ve “Profesyonel İstanbul Kulüpler / Davet Alanları” kategorisinde yer alan reklam ve tanıtımın bu tarihte kapatıldığı, davalı firmanın reklam ve tanıtımının yer aldığı “Profesyonel İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” kategorisindeki ürünün 09 Ağustos 2017 tarihinde kapatıldığı ve 16 Kasım 2017 tarihinde tekrar açıldığının görüldüğünü, davacı sisteminde yer alan kayıtlara göre bu reklam ve tanıtımlara istinaden davalı firmanın müşterilerinden bazı teklif taleplerinin geldiği ve davalı firmanın bu tekliflerle ilgili aksiyonlarının olduğunun görüldüğünü, davalı firmanın reklam ve tanıtımının yer aldığı “Profesyonel İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” kategorisindeki ürünün sistem üzerinden 09 Ağustos 2017 tarihinde kapatıldığı ve 16 Kasım 2017 tarihinde tekrar açıldığını, bu durum nedeniyle bu iki tarih arasında davalının müşterilerinden gelen taleplerini görüntülemeyeceğini, yayınlanma tarihi 01 Şubat 2018 – 30 Nisan 2018 tarihleri arasında olan “indirim kategori Slider İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” isimli ürüne ait hizmetin icra takibi başlangıç tarihi itibariyle verilmemiş olduğunu, taraflar arasında yer alan sözleşmede de belirtildiği üzere, davalı firmanın reklam ve tanıtımlarında davacı tarafından tahsis edilen telefon irtibat numarasının yer aldığı ve bu numaranın aranması durumunda davalının numarasına yönlendirme yapıldığının anlaşıldığını, bu durumla ilgili olarak yapılan incelemede; “Kına ve Bekarlığa Veda Mekan” kategorisinde oluşturulan ürünle ilgili olarak 28/06/2017 tarihinde … telefon numarasının tanımlamasının yapıldığını ve www…com isimli internet sitesi özerinde bu numaranın görüldüğünü, bu numaranın aranması durumunda ise yönlendirmenin … numaralı telefona yapıldığına dair kaydın bulunduğunu, “Nikah Sonrası Yemeği” kategorisinde oluşturulan ürünle ilgili olarak 13/11/2017 tarihinde … telefon numarasının tanımlamasının yapıldığını ve www…com isimli internet sitesi üzerinde bu numaranın görüldüğünü, bu numaranın aranması durumunda ise yönlendirmenin … numaralı telefona yapıldığına dair kaydın bulunduğunu, “Kulüpler / Davet Alanları” kategorisinde oluşturulan ürünle ilgili olarak 28/06/2017 tarihinde … telefon numarasının tanımlamasının yapıldığını ve www…com isimli internet sitesi üzerinde bu numaranın görüldüğünü, bu numaranın aranması durumunda ise yönlendirmenin … numaralı telefona yapıldığına dair kaydın bulunduğunun görüldüğünü, aynı zamanda davalı firmaya tanımlanan numara üzerinden bazı çağrıların alındığı ve bu çağrıların bir kısmının yönlendirilen numara tarafından görüldüğüne dair kayıtların bulunduğunun anlaşıldığını, davacı firma sistem kayıtlarında yapılan incelemede, belirtilen tarihlerde, davalı firma bilgileri ile ilgili bilgi güncellemesinin yapıldığını, bu bilgi güncellemesinin davalı firma kullanıcısı … tarafından yapıldığının görüldüğünü, taraflara ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğunu, taraflarca incelemeye sunulan muavin hesap ekstresine göre, 20.11.2017 takip tarihi itibarıyla davacının, davalıdan 10.800,00 TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, dava dosyasında, taraflar arasında akdedilen 24.06.2017 tarihli, … seri numaralı “arge ve üyelik sözleşmesi” uyarınca sözleşme bedeli olan 10.800,00 TL’nin 4.000,00 TL’lik kısmının 04.07.2017 tarihinde kredi kartı ile, 3.400,00 TL’lik kısmının 04.08.2017 tarihinde havale yolu ile 3.400,00 TL’lik kısmının ise 04.09.2017 tarihinde yine havale yolu ile ödeneceğinin belirlendiğinin görüldüğünü, 28.06.2017 tarihinde sözleşmeye konu hizmetin verilmeye başlandığını, 09.08.2017 tarihine kadar da devam ettiğini, ancak bu tarihe kadar davalının kendi ticari defter kayıtları ile de tevsik edildiği üzere sözleşmede kararlaştırılan ödemeler, sözleşmenin 6.1 maddesinde yer alan hükümler çerçevesinde yapılmadığından, hizmetin aynı sözleşmenin 5.9 maddesine göre durdurulduğunun anlaşıldığını, bu durumda faturaları da ticari defterlerine kaydeden davalıya hizmetin, sözleşmede yer verilen şartlarla verilmeye başlanmasına rağmen, davalının sözleşmede kararlaştırılan ödemeleri yapmaması nedeni ile sözleşmenin 5.9 maddesine göre davacının, hizmeti durdurduğunu, bu anlamda muaccel hale gelen ödemeler için de davacının takip başlattığını, başlatılan takibin, sözleşme şartları dikkate alındığında yerinde olduğunu bildirmişlerdir. Öncelikle taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisinin bulunup bulunmadığının denetlenmesi gerekir. 6098 sayılı TBK’nun 40. maddesinin “Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar. Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur. Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.”; aynı kanunun yetkisiz temsil üst başlığı altında onama haline ilişkin 46. maddesinin “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.” ve onamama haline ilişkin 47. maddesinin ise “Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez. Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir. Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır. ” hükmünü ihtiva etmektedir. “…Borçlandırıcı işlemin temsilci aracılığı ile yapılabilmesi de mümkündür. Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar (6098 s. TBK m. 40/1). Bir kişi temsil yetkisi olmadığı halde başka bir kişi adına bir hukuki işlem veya sözleşme yaparsa yetkisiz temsil söz konusu olur. Böyle bir durumda yapılan işlemin hüküm ve sonuçları temsil olunanı bağlamaz. Bu işlemin temsil olunanı bağlaması için onun tarafından onanmış olması gerekir( TBK m.46/1). Onama temsilciye veya 3. kişiye varması gerekli tek taraflı bir irade beyanı ile yapılır. Asıl işlem bir şekle bağlı olsa dahi onama şekle bağlı değildir. Dürüstlük kuralları gerektirdiğinde hareketsizlik ve susma da onama olarak kabul edilmelidir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2015, s.456)…” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2020/5025 Esas 2021/2396 Karar sayılı ilamı). Yasal düzenleme dikkate alındığında, sözleşmeden doğan alacak ve borçlar, ancak yetkili temsilci tarafından yapılması halinde temsil olunana ait olacaktır. Eğer temsilci yetkili değil ise, kendisi sözleşmeden şahsen sorumlu olur. Ayrıca bu durumda temsil olunan, icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu kabul edilemez. Ancak temsil olunan, sonradan icazet verir yahut kendi adına yapılan hukuki işlemi benimser ise baştan itibaren hukuki işlem geçerli ve temsil olunanı bağlar. Somut olayda, 24/06/2017 tarihli sözleşmenin, davalı şirket adına ve kaşesi üzerine işletme müdürü sıfatıyla … tarafından atılan imza ile akdedildiği, sözleşmenin adı geçen kişi tarafından imzalandığı her iki tarafın da kabulünde olup davalı, bu kişinin sözleşme imzalamaya yetkili olmadığını, dolayısıyla sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmektedir. Sözleşme bedelinin 4.000,00 TL’lik kısmının 04.07.2017, 3.400,00 TL’lik kısmının 04.08.2017 ve 3.400,00 TL’lik kısmının ise 04.09.2017 tarihinde olmak üzere 10.800,00 TL olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının, davalıya 29/06/2017 tarihli biri 8.440,00 TL ve diğeri 2.360,00 TL olmak üzere toplamda 10.800,00 TL tutarında fatura keşide ettiği, davalının incelemeye sunulan muavin hesap ekstresine göre, 20.11.2017 takip tarihi itibarıyla sözleşme bedeli olan 10.800,00 TL tutarında davacıya borçlu bulunduğu, buna göre davacının sözleşme bedeline ilişkin davacı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydettiği, öte yandan teknik bilirkişi tarafından yapılan tespit uyarınca da davacının sözleşmeye göre yüklendiği edimini vermeye başladığı ve davalının da hizmetten faydalandığı (davalı tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle sözleşme kapsamında davacının bir süre hizmeti sağlamayı durdurup sonra tekrardan vermeye başladığı) dikkate alındığında her ne kadar sözleşme yetkisiz temsilci tarafından yapılmış ise de, davacı ile davalı arasında akdi ilişkinin kurulduğunun kabulü gerektiği, artık bu noktadan sonra davalının, sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından yapıldığına yönelik iddialarının TMK’nun 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı düştüğü kabul edilmelidir. Sözleşme bedelinin 10.800,00 TL olduğu, bunun belirli vadelerle ödeneceğinin sözleşme ile kararlaştırıldığı, buna göre 4.000,00 TL’lik kısmın 04.07.2017, 3.400,00 TL’lik kısmın 04.08.2017 ve 3.400,00 TL’lik kısmın ise 04.09.2017 tarihinde ödeneceği, davacının, davalıya 29/06/2017 tarihli biri 8.440,00 TL ve diğeri 2.360,00 TL olmak üzere toplamda 10.800,00 TL tutarında fatura keşide ettiği, dolayısıyla davacının, davalı hakkında icra takibi başlattığı 20/11/2017 tarihi itibariyle sözleşmeden kaynaklanan alacağının, belirlenen vadelere göre muaccel hale geldiğinin anlaşıldığı, buna göre cari hesabın usulüne uygun kapatılmadığından bahisle icra takibinin geçersiz olduğundan söz edilemeyeceği, yayınlanma tarihi 1 Şubat 2018 – 30 Nisan 2018 tarihleri arasında olan “İndirim Kategori Slider İstanbul Nikah Sonrası Yemeği” isimli ürüne ait hizmetin, icra takibi başlangıç tarihi itibariyle verilmemiş olduğundan bahisle bu hizmete ilişkin bedelin mahsup edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de icra takip tarihi itibariyle alacağın belirlenen vadelere göre muaccel olması sebebiyle davacının, sözleşme bedelini talep edebileceği, sonradan bu hizmetin verilmediğine yönelik bir iddianın bulunması halinde ancak gözetilebileceği, davacının sözleşmeye göre yüklendiği edimini 28/06/2017 tarihinde vermeye başladığı ve davalının da hizmetten faydalandığı, ancak 09/08/2017 tarihinde davalı tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle davacının, sözleşmenin 5.9 maddesinin verdiği hak kapsamında bir süre hizmeti sağlamayı durdurup 16/11/2017 tarihinde tekrardan vermeye başladığı, dolayısıyla davacının sözleşme uyarınca yüklendiği edimini yerine getirdiğinin teknik bilirkişi raporu ile de tespit edilmesi sebebiyle Mahkemece verilen karar isabetlidir. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1083 Esas, 2019/394 Karar 10/05/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 184,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,60 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a fıkrası gereğince miktar itibarıyla kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09/02/2023