Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/28 E. 2019/480 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/28 Esas
KARAR NO : 2019/480
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2018
NUMARASI : 2018/784 ESAS – 2018/1237 KARAR
DAVA : Konkordato
KARAR TARİHİ : 14/03/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA:Davacı vekili, 28.06.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin, Türkiye sınırları içinde ve yabancı ülkelerde, resmî ve özel kurum ve kuruluşlar tarafından kapalı zarf, açık artırma, eksiltme, teklif alma ve pazarlık usulü İle ihaleye çıkarılacak her türlü büyük ve küçük yapılar, her türlü mekanik, elektrik, tesisat ve inşaat işlerini bunlarla ilgili bütün ekipman ve malzeme alımı, satımı ve anahtar teslimi taahhüt etmek ve 29.11.2016 tarihinde tescil edilen tadil metninde yazılı olan diğer işlerle iştigal ettiğini, şirketin faaliyetlerine 1994 yılında başladığını, müvekkili şirketin 2007’den başlayarak 2016 yılına kadar Libya, Madagaskar, Azerbeycan ‘da çeşitli projeler alarak sadece yurt dışında faaliyet gösterdiğini, 2016 yılında, İSKİ’den 15 milyon USD bedelli ….. 14,5 milyon USD ‘ye ve DSİ’den %11,25 Kırım’la Iğdır İçmesuyu İsale Hattı, 111 milyon TL’ye aldığını, projeler için yaklaşık 20 milyon dolarlık boru alımı yapıldığını, hala dolar bazlı boru ödemelerine devam edildiğini, dolar kurunun ve sac fiyatlarının artmasından dolayı kazanma hedeflenilen oranın çok üzerinde kurdan ödemeler yapmak zorunda kaldığını, müvekkili şirketin idarelerden tahsilat yapmakta zorluklar yaşadığını, şirket borçlarının %80 ‘lik kısmının Haziran – Ağustos dönemine sıkışmış olduğu dikkate alındığında, borç vadelerinin ödemesiz bir dönem olmak üzere minimum taksitler halinde ödenmesinin işletme faaliyetlerinin sürdürebilir olmasını sağlayacağını, firma borçlarının %65’lik kısmının çek taahhütlerinden yaklaşık %20’lik kısmının cari hesap şeklinde çalışan piyasadaki taşeron firmalar olduğunu, yaklaşık %15’lik kısmının finans kurumlarından olan borçlar olduğunu, işletmenin yaşamasının hem kamu projelerinin sekteye uğramadan devam etmesini, hemde küçük ve orta ölçekli firmaların zarara uğramaması adına zorunlu ve elzem olduğunu, şirketin, 2017 yılı sonu itibariyle yıl içinde bankalara ve finans kurumlarına ödediği faiz giderinin 2.000.000,00 TL ‘ye ulaşmış olup, son tahlilde şirketin ödeme kabiliyetini kaybetmeye başladığını, Mayıs 2018 dönemine gelindiğinde ise şirketin 2017 yılı sonu itibarı ile zaten negatifte olan çalışma sermayesinin negatif yönde daha çok büyüdüğünün anlaşıldığını , dolayısıyla şirketin kısa vadeli borçlarını ödeyemez duruma geldiğini, sonuç olarak, İİK .285. ve devamı maddelerinde değişen haliyle tanımlanan, borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyememe veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunma durumunun gerçekleştiğini, bu tespit üzerine şirket Yönetim Kurulu’nun mali durumun iyileştirilmesi ve faaliyete devam edilebilmesi için İİK m.285 vd uyarınca konkordato talebinde bulunulmasına karar verildiğini, şirketin borca batık olmadığının anlaşıldığını, müvekkili şirketin, konkordatoya tabi olmayan rehinli alacaklılarla, mühlet içinde, konkordato komiserinin tavassutu ile İİK m.308/h ‘de öngörülen usulle, rehinli alacaklılarla müzakere ve borçların yapılandırılması yoluyla anlaşmalar yapmayı talep ettiklerini, İİK 206.maddedeki işçi alacaklarının mühlet içinde ödeneceğini, şirketin ödenmemiş vergi ve SGK borçlarının bulunmadığını, konkordato projesinin temel felsefesinin, konkordatoya tabi alacaklılarla 3 yıl vade konusunda anlaşarak konkordatonun tasdiki tarihinden başlayarak üçer aylık taksitlerle garameten ödemek olduğunu, konkordatonun 2019 yılı sonunda tasdik edilebileceği varsayımından hareket edilerek ödemelere 2020 yılından başlanmasının beklendiğini, projelerinin vade konkordatosu teklifi olduğunu belirterek, İİK 287/1 çerçevesinde geçici mühlet kararı verilmesini, talepleri gereğince İhtiyati tedbir kararları verilmesini talep ve dava etmiş, dava dilekçesine, İİK 286.maddesi gereğince konkordato talebine eklenecek belgeleri ilave etmiştir.Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, uygulamada borçlu tarafından hem vade hem de tenzilat istendiği, böylece karma konkordato teklif edildiği, borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden aciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesinin mümkün olduğu, diğer bir deyişle mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçlarını ödemesi mümkün değilse, o zaman borçlunun borçlarını %100 yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılarından kendisine bir mühlet verilmesini isteyebileceği, bu durumdaki bir borçlunun normal olarak tenzilat konkordatosu isteyebilmesinin mümkün olmadığını, zira böyle bir teklifin, teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartına uygun düşmeyeceği, İİK ‘nun konkordatonun tasdiki şartlarını içeren 305 maddenin a bendinde adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılmasının mal varlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme halinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflas yolu ile tasfiye halinde elde edilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması, b bendinde teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olmasının tasdik şartları arasında gösterildiğini, 7101 sayılı kanun ile değişik 285. maddenin hükümet gerekçesininde bu yönde olduğunu, mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan davacı borçlunun düzenlemiş olduğu konkordato projesinde %20 tenzilat istemesinin mümkün olmadığını belirterek koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ;Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, mali durumun iyileştirilmesi ve borçların ödenebilmesi için İİK 285 vd uyarınca konkordato talebinde bulunmanın mecburiyetinin hasıl olduğunu, 05.09.2018 tarihli komiser heyet raporunda, müvekkili şirketin yükselmekte olan döviz kurlarınında gözetilerek, döviz kurlarında artışın etkilerinin giderilmesine çalışılması ve artık tenzilat konkordatosunun da düşünülmesi gerektiğinin telkin edildiğini, akabinde 31.05.2018 tarihli mali verilere dayanan konkordato ön projesini 30.09.2018 tarihli bilanço ve finansal tablolar esas alınarak “ tenzilat ve vade konkordatosu “ olarak revize edilerek güncel hale getirilmesinin sağlandığını , revize edilen projede hem tenzilata yer verildiğini, hem de döviz kurlarındaki yakın dönemdeki hızlı yükseliş ve bundan sonraki olası yükselme eğilimine karşılık döviz gelirine sahip olabilmeleri için özellikle yurt dışı projelere talip olunduğunu, döviz girdisi ( USD ) sağlayacak ihalelere girildiğini, yerel mahkemenin ise gerekçeli kararında borca batık olmayan müvekkili şirketin tenzilat konkordatosu isteyemeyeceğinden bahisle şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, gerekçede ki cümlelerin İİK 285.maddesinin hükümet gerekçesinden alıntılandığının anlaşıldığını, ancak bu cümleden hemen sonra gelmek üzere, hazırlık çalışmaları sırasında, mahkemelerin somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapabilmeleri yolunu açık tutmak gerektiği ileri sürüldüğünden, madde metninin bu yönde bir sınırlama getirilmesinden kaçınılmıştır denildiğini, nitekim öğretide ki görüşlerinde borca batık olmayan şirketlerinde tenzilat konkordatosu isteyebilecekleri yönünde olduğunu, aciz halindeki borçlunun konkordato projesi ile birlikte iyileştirme planı verdiği hallerde borçluya tenzilat konkordatosu isteme imkanının tanınması gerektiğini, çünkü, zaten likitide sıkıntısı içindeki borçluya sadece süre verilmesi ile başlayan bu sürecin ( vade konkordatosu), muhtemelen ödemelerin zamanında yapılamaması ile son bulacağını, aciz halindeki borçlunun iflası halinde dağıtılacak paydan daha fazla teklifte bulunuyorsa anılan şartın yerine gelmiş olacağını, aciz halindeki bir borçlunun kaydi olarak pasifinin üzerinde görünen malvarlığının piyasada gerçek değerine satın alınmak isteneceğini beklemenin mümkün olmadığı gibi cebri icra yolu İle satışlarda da sonucun farklı olmayacağını, şüphesiz, borçlunun kendisine tanınan bu imkanı kötüye kullanır ve orantılılık şartını dolanmak için mallarını saklar ve alacaklara olması gerekenden daha az bir teklifte bulunursa, konkordatonun tasdik edilmeyeceği, aksi durumda ise, alacaklıların konkordatonun feshini isteyebileceğini, mahkemenin 28.11.2018 tarihli son komiser raporunu yeterince incelemediğinin anlaşıldığını, aktiflerin 31.05.2018 tarihi itibariyle de borçları karşılamayacağının anlaşıldığının belirtildiğini,mahkemenin 285. maddenin hükümet gerekçesinde ifade bulan somut olayın özelliklerine göre de değerlendirme yapmadığının anlaşıldığını, 305. maddenin sondan ikinci fıkrasında, mahkemenin konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine düzeltmenin yapılmasını isteyebilir hükmünü havi olduğunu, iki ay daha uzatılmasına karar verilip, 5 aylık sürenin sona ereceği 3 gün öncesine duruşma günü verildiğinin düşünüldüğünü, 5 aylık süre dolmadan davanın red edildiğini, konkordato mühleti verilmesinin bir çekişmesiz yargı işi olduğu için hakimin ihtilafın çözümü için gerekli olan delilleri ve vakıaları resen araştırıp toplayabileceğini, İİK 305. maddenin belirtilen fıkrasının resen gerekli görülen düzeltmelerin yapılmasını isteme yetkisi verdiğini, mahkemenin red kararı ile müvekkili şirketin iflasa sürüklenmesi ve alacaklıların alacaklarını tahsil etmesinin önünün kesilmesinin de an meselesi olduğunu, kamu ihalesi ile alınan işlere ait şantiyelerin haciz ve muhafaza riski ile karşı karşıya karşıya kaldığını belirterek, hukuka ve kanuna aykırı kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin vekaletnamesin de konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirketin, konkordato projesinde tenzilat talebine engel bir yasal düzenlemenin olup olmadığı, konkordato tasdik şartlarının, kesin mühlet aşamasında değerlendirilmesinin yerinde olup olmadığı ile verilen hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davacı borçlu şirket tarafından, 28.06.2018 tarihli ihtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 02.10.2018 tarihli tensip ara kararının 6-a bendinde belirtildiği üzere, 7101 sayılı kanunla değişik İİK ‘nun 287. maddesi gereğince 286. maddede belirtilen belgelerin mevcut olduğu belirtilmek suretiyle, davacı hakkında 02.07.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri oluşturulmasına ve ön rapor hazırlanmasına hükmedilmiştir. 02.10.2018 tarihli ara kararının “1” nolu bendinde, İİK 287/4.maddesi gereğince 02.07.2018 tarihli tensip ara kararı ile verilen 3 aylık geçici mühlet süresinin 02.10.2018 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına ve duruşmanın 30.11.2018 tarihine bırakılmasına karar verilmiş, geçici konkordato komiserleri tarafından 4. heyet raporu dosyaya ibraz edilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir.Mahkemece, teknik bilirkişi raporu alınmış, geçici konkordato komiserleri raporlarını dosyaya ibraz etmişlerdir.Geçici konkordato komiserleri 24.07.2018 tarihli 1. heyet raporlarında, şirketin faaliyet konusunun su borusu döşeme işi olduğu, ülkenin değişik yerlerinde 7 şantiyesinin, dahil olduğu adi ortaklığında 1 şantiyesi olduğu, şantiyelerde üretimin devam ettiği, şirketin likidite sıkıntısı nedeniyle bazı aksamaların duraksamaların olduğu, ayrıca likitide sıkıntısı içinde bulunan şirketin, …….A.Ş İle 4.000.000,00 TL tutarlı iki ay vadeli faizsiz kredi sözleşmesi akdettiği, sözleşmenin geçici komiser heyetince onaylandığı, şirketin mühlet talep dilekçesi ekinde İİK 286. da sayılan belgelerin ve bilgilerin konkordato projesinde ve eklerinde yer aldığı, ön projenin defter ve kayıtlarla uyumlu olup olmadığının incelemelerinin başlandığı, şirketin sunduğu kaydi değerlere göre düzenlenmiş bilançodaki öz kaynak tutarının 10.740.142,00 TL olduğu, şirketin öz kaynağını yitirmemiş durumda olduğu, 05.09.2018 tarihli raporda, mevcut şantiyelere Haziran ayı içinde 8.358.008,10 TL maliyet / harcaması yapıldığı, bu aşamada şirketin en büyük sıkıntısının döviz kurlarındaki artış olduğu, iki ayda davacı şirketin döviz borçlarında 15.860.465,38 TL artış olduğunu, şirketin öz kaynağını yitirmemiş olduğu, ancak döviz kurları nedeniyle önümüzdeki aylarda öz kaynak tutarının eksi değerlere gelmesinin söz konusu olabileceği, döviz kurundan dolayı ortaya çıkan borç tutarındaki artışın, şirketin ödeme planında ve konkordato kaynaklarında revize ihtiyacını ortaya çıkardığı, kendisine konkordato projesinin tamamlanmasına katkı sağlama ödevi de verilmiş olan kanun ve mahkeme kararı gereğince geçici konkordato heyetinin, özellikle döviz kurlarındaki aşırı yükseliş ile birlikte konkordatoya bağlı borç tutarındaki artış dikkate alınarak, şirketin sunduğu ön projenin gözden geçirilmesi gerektiği, bu bağlamda konkordato borç ödeme kaynakları konusunda mümkünse uygun tedbirlerin alınıp ciddi ve inandırıcı biçimde açıklanması veya mevcut projedeki vade konkordato teklifinin tenzilat konkordatosu imkanı da alınarak yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı bulunduğu hususlarının şirket yetkilisine ve vekiline işaret edildiği, şirket aktifleri İle ilgili bilirkişi incelemesinin devam etmesi nedeniyle ön projenin başarı umudu bulunup bulunmadığı hususunda nihai değerlendirmelere geçici mühlet sonu için verilecek raporda yer verileceği, 26.09.2018 tarihli 3. raporda, şirketin ön projesini revize etmesi gereğinin ortaya çıkması, bunun için süreye ihtiyaç duyulması, bilirkişi ek incelemenin tamamlanmamış olması dikkate alınarak, geçici komiser heyetince, geçici konkordato mühletinin iki ay süreyle uzatılmasının uygun olacağı belirtilmiş, 28.11.2018 tarihli konkordato komiserlerinin 4. raporunda ise, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenip değerlendirilmesi ve borçlunun rayiç değer bilançosunun düzenlenebilmesi için borçlunun varlıklarının rayiç değerlerinin tespitine ihtiyaç duyulduğundan ve ayrıca borçlu hakkında kesin mühlet kararı verilmesi ihtimalinde konkordato işlemlere esas alınmak üzere, İİK m.298 uyarınca yine borçlunun varlıklarının rayiç değerlerinin tespiti gerektiğinden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, raporun 07.09.2018 tarihinde ulaştığı, geçici konkordato mühleti verilen şirketin ön projesinde, sekiz ayrı şantiyede yürüttüğü yurt içi işlerden ve boru üretimi için kurduğu fabrikadan elde edeceği kaynaklardan borç tasfiyesini hedeflediği, konkordato geçici mühletinin verilmesinden bugüne yaklaşık beş aylık sürede, yurt içindeki işlerin mevcut borçların ödenmesi için kaynak yaratmak bakımından yetersiz kaldığı, ayrıca İzmit ilindeki işlere ilişkin sözleşmelerin feshinden sonra boru üretimine ilişkin faaliyete devam edilemediğinin görüldüğü, yurt içi işlerde geçici mühlet içindeki olumsuz gelişmeler ve kur hareketi de dikkate alınarak şirketin bir revize proje sunduğu, revize proje hazırlanmasına giden sürecin ayrıntılı açıklandığı, revize konkordato projesinde, Dubai, Kazakistan ve Gürcistan ‘da alınması planlanan 3 işle ilgili sözleşme görüşmelerine ve proje hazırlıklarına İlişkin bilgi ve belgelere yer verildiği, şirketin yurt dışı işlerle ilgili planlamasının ön projede de bir alternatif olarak yer aldığı bunun dışında şirketin yurt dışı tecrübesinin bulunduğu, bu işlere ilişkin öngörülerin gerçekleşmesi için makul bir süre tanınmasının gerekli olduğunun değerlendirildiği, kesin mühlet tanınması halinde, özellikle somutlaştırılan 3 sözleşme bakımından, sürecin konkordato komiser heyetince takip edilerek mahkemeye bildirileceği, borçlunun konkordato projesini %80 ödeme teklifiyle mühlet öncesi borçlarına ilişkin tenzilat ve vade konkordatosu ( karma konkordato ) teklifine dönüştürdüğü, tespitlere göre, 31.05.2018 tarihi itibarı ile borca batık olmadığı, şirketin bu tarih itibariyle aktifinin pasifinden 6.141.338,30 TL fazla olduğu, 17.519.329,78 TL olarak hesaplanan kur farklarının dikkate alınması durumunda, aktiflerin 31.05.2018 tarihi itibarıyle borçları karşılamayacağının anlaşıldığı, sonuç olarak, davacı şirketin mali durumun iyileşmesi ve konkordato teklifinin tasdiki bakımından konkordatonun başarıya ulaşması ümidinin bulunduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir.Mahkemece, yukarıda özetlendiği üzere, mevcut borçlarını ödeyebilecek durumda olan davacı borçlunun düzenlemiş olduğu konkordato projesinde %20 tenzilat istemesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiştir.28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. fıkrada ,mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK 285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.Konkordatoyu, konkordatonun yapılış tarzı, yapılış zamanı ve amacına göre üç kategoride sınıflandırabiliriz. Konkordato içeriğine göre;1- Mühlet ( Vade) Konkordatosu,2- Yüzde ( tenzilat ) Konkordatosu,3- Kombine ( bileşik ) Konkordatodur.Tasdik İle hüküm ifade eden, borçluya, borçlarını tam olarak ödemesi için, uzun veya kısa bir ödeme süresi verilmesini ya da mevcut borçlarının yine tam olarak ödenmesi kaydıyla takside bağlanmasını öngören konkordato türüne, mühlet ya da vade konkordatosu denir. Bu genelde, geçici bir süre için ödeme yeterliliğini kaybetmiş olması yüzünden vadesi dolmuş olan borçlarını ödeyecek durumda olmayan borçluların, sabırsız alacaklıların takiplerini devam ettirmek suretiyle kendilerini güç durumda bırakmalarını ve özellikle iflaslarına sebebiyet vermelerini önlemek için başvurdukları konkordato türlüdür.Yüzde (tenzilat) konkordatosu, elinde olmayan nedenlerden ötürü mali açıdan güç durumda bulunan borçlunun içine düştüğü bu durumdan kurtulabilmesi için, ona yeni bir ödeme süresi verilmesi (vade uzatımı) çoğu kez yeterli olmaz.Alacaklılarında bir takım şeylere katlanmaları gerekebilir. Bunun gerçekleştirilmesinde ve dolayısıyla borçlunun mali durumunu düzeltmesinde, kendisine başvurulacak olan araçlardan biri de, yüzde veya tenzilat konkordatosudur. Bu konkordato türünde, borçlu alacaklılarına belli bir yüzde ödemede bulunmayı garanti eder. Buna karşılık alacaklılarda, bu yüzdenin kapsamı dışında kalan alacak kesimlerinden feragat ederler.Kombine ( bileşik ) konkordato, genellikle borçlunun, malvarlığı ilişkilerinin içinde bulunduğu durum, birden ziyade konkordato türünün ( vade+ tenzilat ) bir araya getirilmesini gerektirir. İşte böyle bir durumda, kendisinden yararlanılabilecek araç ise kombine konkordatodur. (Konkordatonun Tasdiki – Tanrıver- Deynekli ,sayfa 39 vd ).2004 sayılı İİK 285. maddeye ilişkin hükümet gerekçesinde, konkordatonun vade konkordatosu ve tenzilat konkordatosu olarak ikiye ayrıldığı, bu ayrımın icra ve iflas kanununda yer almamakla birlikte öğretide genel olarak kabul edilen bir ayrım olduğu, tenzilat konkordatosunda alacaklıların, borçluya karşı, alacaklarının belirli bir yüzdesini tahsil etmekten vazgeçecekleri ve borçlunun borçlarını konkordato kabul edilen kısmını ödemek suretiyle borçlarının tamamından kurtulacağı, vade konkordatosunda ise borçlunun borcunun tamamını ödemek için alacaklılarından bir vade isteyeceği veya borçlarını taksitlendireceği, ülkemiz uygulamasında çok kere borçlu alacaklıların hem vade ve de hem tenzilat istediği ve böylece karma konkordato teklif ettikleri, borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden aciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesenin mümkün olduğu, diğer bir deyişle, mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçları ödemesi mümkün değilse, o zaman borçlunun yüzde yüz yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılardan kendisine bir mühlet verilmesini isteyebileceği, bu durumdaki bir borçlunun normal olarak tenzilat konkordatosu isteyebilmesinin mümkün olmaması gerektiği, zira böyle bir teklifin, ödenmesi teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartına uygun düşmeyeceği, fakat hazırlık çalışmaları sırasında, mahkemelerin somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapabilmeleri yolunu açık tutmak gerektiği ileri sürüldüğünden madde metninde bu konuda bir sınırlama getirilmesinden kaçınıldığı belirtilmiştir. İlk Derece mahkemesi tarafından, gerekçenin son satırında ifade edilen, “ ..hazırlık çalışmaları sırasında, mahkemelerin somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapabilmeleri yolunu açık tutmak gerektiği ileri sürüldüğünden, madde metnine bu yönde bir sınırlama getirilmesinden kaçınılmıştır…” açıklaması göz ardı edilerek, davacı şirketin konkordato projesinde %20 tenzilat istemesinin mümkün olmayacağı gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Ret gerekçesinin, madde gerekçesi ile uyumlu olduğunu kabul etmek, ne yasa metnine ne de dosya kapsamına göre mümkün değildir.Öncelikle, gerekçede açıklandığı üzere, İİK 285. maddede tenzilat konkordatosu talebi ile ilgili ayrık bir düzenleme mevcut değildir. Diğer yandan böyle bir düzenlemenin olduğu kabul edilse dahi, geçici komiser heyet raporları doğrultusunda özellikle , şirketin revize projesi hazırlaması aşamasında, şirketin yürütmekte olduğu işlerin İdare tarafından 17.09.2018 tarihinde feshedilmesi, davacı şirketin teminat mektuplarının paraya çevrilmemesini talep ettiği, komiser heyetinin olumlu görüş bildirdiği olağanüstü fesih talebinin mahkemece reddedilmesi, idarenin feshi sonrasında yaklaşık 4.000.000,00TL tutarında teminat mektubunun paraya çevrilerek irat kaydedilmesi, bundan doğan borç yükü nedeniyle şirketin ön projesini revize etmesinde yeni bir gelişme olduğu, şirket vekilinin revize proje hazırlığı için ek süre talebinin kabul edildiği, 28.11.2018 tarihli 4. rapordaki, şirketin sunduğu revize konkordato projesinde, borçlu şirketin konkordato projesini %80 ödeme teklifi ile mühlet öncesi borçlarına ilişkin tenzilat ve vade konkordatosuna ( karma konkordatoya ) dönüştürdüğüne dair tespit ile de uyumlu değildir. Diğer yandan, aynı raporda, şirketin 31.05.2018 tarihi itibarı ile borca batık durumda olmadığı belirtilmesine rağmen, raporun devamında, borca batıklık tutarının hesaplanmasında yabancı para borçlarının kur farkının yer almadığı, bu tutarın bilançoda borca batıklık hesabında TTK 376 ile 15 Eylül 2018 tarihli tebliğ nedeniyle dikkate alınmayacak olsa da, alacaklılara ödenmesi gereken bir borç olarak ortaya çıktığı, hesaplanan 17.519.329,78 TL kur farkının dikkate alınması halinde aktiflerin 31.05.2018 tarihi itibarı ile borçları karşılamayacağının anlaşıldığı belirtilmiştir.Bu durumda, mahkemenin kabul şekli de ,yukarıda ifade edildiği üzere dosya kapsamına uymamaktadır. Diğer yandan hazırlık aşamasında ki işlemlerin, konkordatonun tasdikini düzenleyen 305. maddedeki şartlarından birinin yokluğuna indirgenerek söz konusu hükmün değerlendirilmesi de yerinde değildir. Aksi takdirde ,yasa koyucu söz konusu hükme atıf yapardı ve konkordato sürecinin bir anlamda farklı bir boyutu ortaya çıkardı. Oysa yasa koyucu, hazırlık aşamasından itibaren yapılacak işlemleri, konkordatonun tasdik aşamasına kadar belli bir sıralama içerisinde gerçekleştirmiştir. Düzenleme kapsamında, 287. maddede, geçici mühlet kararı ile birlikte, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla bir geçici konkordato komiserinin görevlendirileceği, 289. maddede komiserin duruşmadan önce raporunu sunacağı, gerekli görülürse beyanının alınması için duruşmada hazır bulunacağı belirtilmiştir. Somut dosya, bu anlamda da değerlendirilmiş, ancak, konkordato komiserlerinin karar tarihinden önce dosyaya ibraz etmiş oldukları ve yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen tespitleri yanında, rapor sonucunda belirtilen, davacı şirket yönünden mali durumun iyileşmesi ve konkordatonun başarıya ulaşması imkanının bulunduğuna dair değerlendirmeleri hiçbir şekilde gerekçede zikredilmemiştir.Bu konuda hiçbir gerekçe belirtilmemiş olması da yerinde görülmemiştir. Keza yasa koyucu, 289. maddede, kesin mühlet kararı verilebilmesi için, geçici komiserin yazılı raporunu dosyaya sunması gibi emredici bir düzenlemeye yer vermiştir. Emredici hüküm üzerine hazırlanıp dosyaya ibraz edilen, geçici komiser raporunun kesin mühlet kararı için tek başına yeterli ve geçerli bir unsur olduğu kabul edilmemekle birlikte, gerekçede değerlendirme yapılmaması da büyük bir eksikliktir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle İİK ‘nun 285. maddede düzenlenen konkordato talebine ilişkin yasal düzenleme, hükümet gerekçesi, gerekçede ki sınırlama getirilmesinden kaçınıldığına dair açıklama, şirketin mali durumu, yabancı para borçları, geçici konkordato komiser heyet raporları, rapordaki tespitler, davacı şirketin konkordato ön projesine dair revize ön projesi ve tüm dosya kapsamı neticesinde, İİK ‘nun 289/3. fıkrası gereğince konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu gerekçesi ile bir yıllık kesin mühlet verilmesi gerekirken aksine verilen ret kararı isabetli görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüş ve ilk derece mahkeme kararı kaldırılmıştır. İİK 293/2. fıkrada ki düzenleme kapsamında, mühlet kararı verilmekle yetinilmiş, aynı yasal düzenleme kapsamında, komiserin görevlendirilmesi de dahil olmak üzere müteakip işlemlerin yürütülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. 2004 sayılı İİK ‘nun 289/1. fıkrasında, mahkemece kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde vereceği düzenlenmiştir. Yasanın düzenlemesi emredici niteliktedir. Kesin mühlet talebinin değerlendirilmesi sonucunda, hakkında İflas kararı verilmeyen borçlunun konkordato talebinin reddine karar verilirse, borçlu veya varsa konkordato talep eden alacaklının istinaf yoluna başvurabileceği, istinaf mahkemesinin mühlet kararı verdiği halde yapılacak işlem İİK 293. maddede belirtilmiş olmasına rağmen, istinaf mahkemesinin kesin mühlet kararını hangi süre içinde vereceği veya verdiği kesin mühletin hangi tarihin esas alınarak başlatılacağına dair özel bir düzenleme getirilmemiştir. Bu durumda, mahkememiz tarafından kesin mühlet süresinin de, geçici mühlet süre sonu dikkate alınarak verilmesi uygun görülmüştür. Somut olayda, 02.07.2018 tarihli tensip ara kararı ile davacı şirket için 3 aylık geçici mühlet kararı verilmiş, 02.10.2018 tarihli celsede ise, geçici mühletin 2 ay daha uzatılmasına karar verilmiştir. Bu durumda, geçici mühlet süresinin son günü, 02.12.2018 tarihi olacağından ve yasa gereğince kesin mühlet kararının geçici mühlet içinde verilmesi gerektiğinden, davacı şirket için 02.12.2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2- İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/784 Esas, 2018/1237 Karar ve 30.11.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a ) … Plaza Ataşehir / İstanbul adresinde , İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … Sicil numarasında faaliyet gösteren davacı şirkete, İİK 289/2. fıkrası gereğince, 02.12.2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere BİR YILLIK KESİN MÜHLET VERİLMESİNE ,b) İİK 293/2. fıkra gereğince , komiserin görevlendirilmesi de dahil olmak üzere müteakip işlemlerin yürütülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,6- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği nedeniyle kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/03/2019