Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2792 E. 2020/1501 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2792 Esas
KARAR NO: 2020/1501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2018/1247 Esas, 2019/757 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar … A.Ş., … A.Ş., … LTD ŞTİ, … ve … vekili 12/12/2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili … A.Ş.’nin 100.000,00 TL tutarlı sermayesi olduğunu, müvekkili gerçek kişilerin şirket hissedarları ve yönetim kurulu başkanı ve ortağı olduklarını, müvekkili şirketlerin yüksek kapasite ile çalışan, işleyen, üretime devam eden ve ekonomik krize rağmen bir çok aileye ekmek kapısı olan bir kuruluş olduğunu, gerek ülke ekonomisindeki dalgalanmalar gerekse dünya genelinde yaşanan likitide sıkıntısının müvekkili şirketleri olumsuz etkilediğini ve bu durumun yüksek miktardaki kredi faizlerin ödenmesini engellediği gibi kur farklarının sürekli artışı, iç piyasada kendisini gösteren satış güçlüklerininde müvekkili şirketlerin ödeme güçlüğüne düşmesine neden olduğunu, şirketlerin 30/09/2018 tarihli mali tabloları esas alınarak yapılan çalışma sonucunda, konkordato için gerekli belgelerin hazırlandığını belirterek İİK 287.maddesi gereğince üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesini, devamında şirket ve ortaklarına bir yıl süre ile kesin mühlet kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Alacaklılar yazılı ve sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı vekili tarafından 09/07/2019 tarihli davadan feragat dilekçesinin ibraz edildiği, feragatın hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatına bağlı olmadığı, davacı şirketin 31/03/2019 tarihli kaydi değer bilançosunda ( – ) 738.781,95 TL rayiç değer bilançosunda ise 709.902,36 TL tutarında borca batık olduğunun tespit edildiği, kesin mühlet içindeki şirketin gerek kaydi gerekse rayiç değer bilançosuna göre borca batık olduğunun tespit edildiği, İİK 292/d bendinde; borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragat etmesi halinde iflasına karar verileceği gerekçesiyle açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davacı … A.Ş.’nin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; mahkeme tarafından kesin süre kararı verildiğini, müvekkili şirketin bu karardan sonra faaliyetlerine devam ettiğini, ancak konkordato sürecinde olmanın piyasadaki olumsuz algısı nedeniyle bir takım sıkıntılarla karşılaşıldığını, bu sebeple alacaklılarla görülüşerek sözlü mutabakatlara varıldığını, konkordato sürecinden feragat ederek normal işleyiş düzenine dönmek istediğini, bu nedenle feragat dilekçesi ibraz edilerek konkordato sürecinden çıkma talebinde bulunulduğunu, mahkeme tarafından talep sonucunda konkordatonun reddedilip faaliyetlerine devam kararı verilmesi gerekirken şirketin iflasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İİK 289/3.fıkrası gereğince kesin mühlet içinde konkordatonun başarıya ulaşma şansının bulunması yani borçların ödenebilme ihtimalinin varlığının müvekkili şirket bakımından imkanın bulunduğunu, bu sebeple yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, borca batıklığın teknik olarak değerlendirilip şirket sahibinin otuz yıllık tecrübesini, piyasanın firmaya olan güvenini ve müvekkili şirket ortaklarının bu konuda ki iyi niyetli davranışlarının göz ardı edilerek matematiksel bir hesaplama ile doğrudan iflas kararı verilmesinin hatalı olduğunu, hukukun sadece rakamlarla ve matematikle değil, rakamlara etkisi olabilecek piyasa parametrelerini de değerlendirip öngörerek konkordatonun amacına uygun karar verilmesi gerektiğini, sektördeki sezon işleri de dikkate alındığında bu kararın şirketin mahvına neden olacağını iddia ederek kararın kaldırılmasına, müvekkili şirket hakkında verilen kararın iptaline ve konkordatonun reddi kararı verilmesine, dairece bir karar verilinceye kadar ise müvekkil şirkete ait fabrikanın komiserler nezaretinde işletilmesine, üretim yapmasına ve ticaretine izin verilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. Talep eden şirketin istinaf iddiaları, 6100 sayılı HMK’nın 341.maddesindeki düzenleme ve ilgili yasal düzenlemeler kapsamında istinaf yoluna başvurabilen kararlardan olup olmadığı üzerinde durularak değerlendirilmiştir. Bu sebeple davacı şirket vekilinin ihtiyati tedbir kararı verilmesine dair istemi yönünden talebin ileri sürüleceği yer mahkememiz olmadığından herhangi bir hüküm tesis edilmemiş ve inceleme konusu yapılmamıştır. Talebin niteliği de göz önünde bulundurularak, özel ve genel dava şartlarının mevcudiyeti resen incelenmiştir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, konkordato ile ilgili özel yetkinin ve davadan feragate dair özel yetkinin vekaletname içerisinde mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacı borçlu şirketler tarafından, 12/12/2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 07/01/2019 tarihli tensip tutanağı ile şirket hakkında, 07/01/2019 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Duruşma tarihi olarak, geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek, 03/04/2019 tarihi belirlenmiştir. 03/04/2019 tarihli celsede, geçici mühletin İİK ‘nın 287/4. maddesi uyarınca davacı şirket yönünden 3 aylık süre ile geçici mühlet kararının bittiği tarihten itibaren sürenin 2 ay uzatılmasına ve 31/05/2019 tarihinde ise davacı şirket yönünden aynı tarihten başlamak üzere bir yıllık kesin mühlet verilmiştir. Davacı vekili, kesin mühlet kararından sonra 10/07/2019 havale tarihli dilekçesinde; bir yıllık kesin mühletten sonra gelinen durum itibariyle konkordato sürecini devam ettirmenin müvekkili şirket açısından hukuki yararın kalmadığını belirterek, 6100 sayılı HMK’nın 307.maddesi gereğince davadan feragat ettiklerini, feragat beyanları doğrultusunda gereğinin yapılmasını talep etmiştir.Mahkeme tarafından dilekçe üzerine aynı tarih itibariyle ve dosya üzerinde davanın feragat nedeniyle reddine ve şirketin iflasına karar verilmiştir. 02/07/2019 tarihli kesin süre ara dönem geçici konkordato raporunda sonuç olarak; davacı şirketin geçici mühlet ve ek mühlet zarfında tüm ödemelerini komiser heyetinin onayını alarak yaptığı, mali tablolarına bakıldığında 01/01/2019 – 31/05/2019 döneminde üretim ve emtia satış faaliyetinde bulunamadığı, gelir tablosunda görülen satış tutarının önceki dönemlere ait satışlara ilişkin fiyat farkından kaynaklandığı, 31/05/2019 tarihi itibariyle dört kişi çalıştığı, söz konusu dönemde 345.879,81 TL zararın raporlandığı, zararın uzun süredir üretim faaliyetine ara vermiş şirketin yeniden üretim faaliyetine geçmek için yapılan giderler ile genel giderlerden kaynaklandığı, test üretimine geçtiği, müşterilerden sipariş almaya başladığı belirtilmiştir. Mahkemece, şirketin borca batık olduğuna dair verileri içeren rapor, 06/05/2019 tarihli geçici konkordato heyet ara raporudur. Raporda, davacı şirketin 31/03/2019 tarihi itibariyle mali verileri doğrultusunda, Aralık 2018 döneminde 140.720,34 TL tutarında satış faaliyeti gerçekleştirdiği, 2019 yılının ilk iki ayında herhangi bir üretim ve satış faaliyetinde bulunmadığı, 2019 yılının Mart döneminde 106.550,00 TL fiyat farkı faturası kesilmek suretiyle satış hasılatının elde edildiği, davacı şirketin 31/03/2019 tarihi itibariyle kaydi değerler üzerinden öz kaynaklarından nisbi bir iyileşme görülse de negatif seyrin devam ettiği, kaydi değerler üzerinden öz kaynaklarının ( – ) 738.781,95 TL olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin hali hazırda faaliyete geçmediği, ancak faaliyete geçmek için tüm hazırlıkları tamamladığı ve test aşamasında olduğu belirtilmiştir. Uyuşmazlık; talep eden borçlu şirketin kesin mühlet süresi içerisinde davadan feragatı halinde uygulanması gereken yasa maddesi kapsamında iflas kararı verilmesinde usul ve yasaya uygunluk bulunup bulunmadığıdır.Öncelikle feragat üzerinde durulması isabetli olacaktır. 6100 sayılı HMK’nın 307 ve devamı maddelerde davadan feragat düzenlenmiştir. Aynı yasanın 309.maddesinin ikinci fıkrasında; feragat ve kabulün hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakıtına bağlı olmadığı, 310.maddede; feragat ve kabulün hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311.maddede ise; feragat ve kabulün kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı belirtilmiştir. Ne var ki, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 292/1-d bendinde, sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragati halinde borca batık olmaları durumunda iflaslarına resen karar verileceğine dair düzenleme mevcuttur. Konkordato müessesesinin özelliği nedeniyle yasa koyucu tarafından 2004 sayılı yasanın 292/1-d bendinde borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragat etmesi durumunda ilk fıkrada ifade edildiği üzere borçlunun iflasına resen karar verileceğine yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 376.maddesinde; sermayenin kaybı, borca batık olma durumu, 377.maddesinde ise; konkordato düzenlenmiştir. 376.maddenin üçüncü fıkrasında şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretlerin olması halinde yönetim kurulunun aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartılacağı, bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildireceği ve şirketin iflasını isteyeceği ifade edilmiştir. 377.maddade ise; konkordato üst başlığı ile yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının 376.maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında 2004 sayılı kanunun 285.ve devamı maddeleri uyarınca konkordato talep edebileceğine yer verilmiştir. İİK’nın 179.maddesin ise; ” sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket yada kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından veya mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Türk Ticaret Kanunun 377. ve 634.maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 63.maddesi hükmü saklıdır. ” şeklindedir. TTK’nın ve İİK’nın bu düzenlemelerinin İİK 292/1-d bendindeki düzenleme ile birlikte değerlendirilmesi ve bunun bir anlamda mahkemeye borca batık şirketin mevcudiyetinin bildirimi gibi kabul edilerek, işlem yapılması gerektiği şeklinde kabulünde bir isabetsizlik olmayacaktır. İİK 292.maddesinin üst başlığı ” Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflasın Açılması ” ‘dır. Maddede:” İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa.d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse.İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ” düzenlemelerine yer verilmiştir.İşbu talepte, söz konusu maddenin uygulanması gereken fıkraları, 392/1, 1-d bendi ve 3.fıkralarıdır. Yasanın yukarıda aynen ifade edilen ilk fıkrasında belirtildiği şekilde ilgili bentlerdeki durumlarda iflas kararı verilebilmesi için komiserin yazılı raporunun olması gerekliliğinin kabulü anlaşılmaktadır. İkinci olarak ise; mahkemenin son fıkrada ifade edildiği üzere karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunun duruşmaya davet etmesi diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet ederek karar vermesi gerekmektedir. En önemli husus ise, şirketin hüküm tarihinde borca batık olmasıdır. Borca batıklık ise borçlunun mal varlığındaki aktif değerler toplamının pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borca batıklık halinin hüküm tarihi itibariyle de mevcut olması gerekmektedir. Oysa somut olayda karar tarihinde şirketin borca batık olup olmadığı net olarak tespit edilmemiştir. Davacı varlıklarının güncel rayiç değerlerine göre konusunda uzman bilirkişi görüşü alınarak borca batıklığın tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Dava konusu talepte, mahkemece hükme esas alınan şirkete ait rayiç bedel incelemesine esas tarih 31/03/2019 tarihtir. Hüküm tarihi ile rayiçlerin belirlendiği döneme ilişkin tarih arasında yaklaşık dört aylık bir süre mevcuttur. İflas gibi ağır sonuçları olan bir karar oluşturulmadan önce sermaye şirketinin güncel rayiç değerleri üzerinden borca batık olup olmadığının net olarak tespit edilmesi gerekecektir. Bu tespitin atanan kayyumların ihtisas alanları gözetildiğinde düzenlenecek raporla birlikte dosyaya ibraz edilebileceği gibi teknik bilirkişilerin hazırlamış olduğu güncel rayiç değerlere ilişkin rapor sonrasında değerlendirmekte mümkün olabilecektir. Bu durumda ise mahkemece öncelikle şirketin güncel rayiç değerlere göre borca batık olup olmadığının tespiti ile davadan feragat edilen şirket yönünden komiser heyetinden yazılı rapor alınması ve aynı yasanın son fıkrası gereğince talep eden borçlu şirket ve varsa konkordato talep eden alacaklılar ve alacaklılar grubuna davetiye çıkarılarak duruşma açılması ve uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, feragat dilekçesi üzerine şirketin borca batık olup olmadığına dair tespit yapılmaksızın, komiserlerden rapor alınmaksızın ve ilgililere duruşma davetiyesi gönderilerek duruşma yapılmaksızın sonuç olarak yasanın emredici hükümlerine riayet edilmeksizin verilen kararda isabet görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 292.maddesi gereğince; konkordato talebinden feragat edilmesi üzerine, sermaye şirketinin borca batık olmadığının tereddüte yer bırakılmayacak şekilde tespit edilmesi gerekir. Bu doğrultuda, mahkemece gerek görülmesi halinde teknik bilirkişilerden rapor alındıktan sonra İcra İflas Kanunun 292.maddesi gereğince komiserin yazılı raporu üzerine aynı maddenin emredici olan son fıkrası gereğincede tarafların duruşmaya davet ile duruşma açılarak karar verilmesi gerekir. Bu gerekçeler ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, bunun yanında, konkordato davasında feragat edilmesi üzerine dairemizce ilk derece mahkemesince verilen hüküm kaldırıldığından ilk derece mahkemesince verilen bütün tedbirlerin dairemizce kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı şirketin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, davacı şirketin borca batık olup olmadığına dair teknik bilirkişi heyetinden güncel verilerle birlikte rayiç değerlerin tespitine dair rapor alındıktan sonra komiser heyetinin yazılı görüşüne başvurularak oluşan duruma göre duruşma açılarak karar verilmesi için Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1247 Esas, 2019/757 Karar ve 10/07/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,2- Davacı vekilinin 09/07/2019 tarihli davadan feragat dilekçesi ve davadan feragate dair vekaletnamesindeki yetkiye istinaden mahkeme tarafından şirket lehine verilmiş olan tüm tedbirlerinde ayrıca KALDIRILMASINA,3- Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek ve gerekli işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın ivedi şekilde ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği nedeniyle kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-2.bendi gereğince düzeltilerek ve aynı yasanın 353/1a-6.bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/2.fıkrası uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/07/2020