Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2772 E. 2023/171 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2772 Esas
KARAR NO: 2023/171
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/02/2019
NUMARASI: 2015/486 Esas, 2019/91 Karar
DAVA: TAZMİNAT
BİRLEŞTİRİLEN İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/747 ESAS SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 16/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin …, …, … markalı ürünlerinin tanıtım faaliyetleri ile ilgili olarak davalı şirket ile müvekkili arasında 01/01/2014 tarihinde bir yıl süreli bir reklam veren-reklam ajans sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 1 yıllık sürenin dolması sebebi ile 01/01/2015 tarihi itibari ile sona erdiğini, müvekkili şirketin, işbu sözleşme hükümleri çerçevesinde muhatap şirkete aylık sabit hizmet bedeli olarak 20.000 TL + KDV’ye ilaveten bazı prodüksiyon ve benzeri maliyetlerin fatura tutarları üzerinden %5 ile %10 oranında değişen ajans hizmet payı ödemesi yaptığını, şirketin iç denetimi sonucunda davalı şirket ve müdürleri tarafından ajans hizmet payına esas teşkil eden ve üçüncü kişiler tarafından keşide edilen masraf faturalarında tahrifat yapılmış olduğunu, ajans hizmet payına esas teşkil eden masraf kalemlerinin fatura, makbuz vb. dayanaklardan yoksun olarak şişirilmiş olduğunu, kötü niyetli bir şekilde fiyat farkı faturaları kesmek ve sahte fatura kullanmak suretiyle fazladan tahsilat yapılmış olduğunu tespit ettiklerini, davalı şirketin, müvekkili şirketten haksız menfaat elde ettiğini, müvekkili şirket tarafından yapılan iç denetim sonucunda davalı şirket tarafından müvekkili şirkete yansıtılan masraf kalemlerinin 21 tanesinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapılmış olduğunun ve ilgili eylemler sonucunda bugüne kadar uğranılan maddi zararın en az 800.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini belirterek davanın kabulü ile, müvekkili şirketin uğradığı 800.000,00 TL’den az olmamak kaydı ile maddi tazminatın, haksız ödemenin müvekkili şirketten tahsil edildiği tarihten itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket ile davacı arasında reklamveren-reklam ajansı sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme uyarınca müvekkil şirketin, reklam ajansı sıfatı ile reklam verenin tanıtım faaliyetleri için gerekli hizmet ve organizasyonları planlamayı, planlanan hizmet ve organizasyonlar için bütçe belirleyerek, belirlenen ve reklam veren tarafından onaylanan bütçe dahilinde hizmet sunmayı taahhüt ettiğini, bu kapsamda yapılacak işin müvekkili tarafından planlandığını, bütçe konusunda davacının da onayı da alınarak planlanan hizmet ve organizasyonların gerçekleştirildiğini, davacıya gönderilen faturalara konu edilen hizmetlerin, ajans tarafından reklam verene sunulan hizmetler olduğunu, 3. kişilerden ajans tarafından satın alınan hizmetlerin faturaların konusu olmadığını, müvekkili tarafından gerek bizzat verilen gerekse de üçüncü şahıslardan satın almarak sunulan hizmetlerin maliyetinin reklam veren açısından herhangi bir önemi olmadığı gibi esas olanın ajans ile reklam verenin söz konusu işin yapılması için belirlediği ve mutabık kaldığı bütçe olduğunu, müvekkili şirket ortaklarına bireysel olarak husumet tevcihi mümkün olmadığından, davanın esasına girilmeksizin müvekkilleri davalılar … ve … hakkında pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, sözleşmenin 13. maddesi uyarınca, taraflar arasındaki sözleşme 1 yılın sonunda kendiliğinden sona ermemekte, aksine taraflarca herhangi bir bildirimde bulunulmaması halinde sözleşme yürürlükte kalmakta, hak ve borç doğurmaya devam etmekte olduğunu, müvekkili şirket tarafından 3. kişilerden satın alınarak davacıya sunuları tüm hizmetlere ilişkin faturaların, 3. kişilerce usulüne uygun olarak kesilerek müvekkili şirket tarafından ticari defterlere işlendiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya kesilen faturaların üçüncü şahıslardan alınan hizmet bedelleri ile örtüşmemesinin faturalarda tahrifat yapıldığı anlamına gelmeyeceğini, müvekkili şirketin, 3. şahıslardan aldığı hizmet dışında kendi yarattığı katma değeri, ajans ve aracılık hizmetlerini, masraflarını, komisyonunu ve sair giderlerini de dahil ederek ve kendi içinde tüm bu yan giderleri dahil ettikten sonra en önemlisi de her bir faaliyet için davacının onayını da almak suretiyle hesaplanan bedeli faturalandırdığını, müvekkili şirket tarafından davacıya eksiksiz ve kusursuz bir ajans hizmeti verildiğini, davacının herhangi bir zararı olmadığı gibi aksine müvekkil şirketin, davacıdan alacağı bulunduğunu belirterek müvekkilleri davalılar … ve … hakkında husumet itirazları sebebiyle davanın usulden reddine, hukuki yarar yokluğu nedeniyle ve HMK’ya aykırı ikame edilmiş olan davanın esasına girilmeksizin usulden reddine, her halükarda davacının davasının esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davacı arasında reklamveren-reklam ajansı sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili şirketin taraflar arasındaki sözleşme ve ticari ilişki uyarınca davalıya kusursuz şekilde hizmet verdiğini, sözleşmede yer almamasına rağmen davalı tarafından talep edilen bir çok ek hizmeti maddi manevi tüm imkanlarını da kullanarak zaman ve mekan sınırlaması olmaksızın davalıya sunduğunu, müvekkili şirketin sunmuş olduğu hizmetlere istinaden faturalar keşide ettiğini ve davalıya gönderdiğini, ancak 241.034,62 TL tutarındaki 27 adet fatura bedelinin ödenmemesi nedeni ile müvekkili tarafından 14/04/2015 tarihli Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, borcun ödenmemesi halinin devam etmesi nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı şirketçe yapılan itiraz neticesinde takibin durduğunu, müvekkili şirketin sözleşme ile üstlendiği edimlerini eksiksiz ve kusursuz olarak yerine getirdiğinin, taraflar arasındaki yazışmalar ve sunulan faaliyet raporları ile de sabit olduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin …, …, … markalı ürünlerinin tanıtım faaliyetleri ile ilgili olarak davacı şirket ile müvekkili arasında 01/01/2014 tarihinde bir yıl süreli bir reklam veren-reklam ajans sözleşmesi akdedildiğini ancak iş bu sözleşmenin 1 yıllık sürenin dolması sebebi ile 01/01/2015 tarihi itibari ile sona erdiğini, müvekkili şirketin, işbu sözleşme hükümleri çerçevesinde muhatap şirkete aylık sabit hizmet bedeli olarak 20.000 TL + KDV’ye ilaveten bazı prodüksiyon ve benzeri maliyetlerin fatura tutarları üzerinden %5 ile %10 oranında değişen ajans hizmet payı ödemesi yaptığını, şirketin iç denetimi sonucunda davacı şirket ve müdürleri tarafından ajans hizmet payına esas teşkil eden ve üçüncü kişiler tarafından keşide edilen masraf faturalarında tahrifat yapılmış olduğunu, ajans hizmet payına esas teşkil eden masraf kalemlerinin fatura, makbuz vb. dayanaklardan yoksun olarak şişirilmiş olduğunu, kötü niyetli bir şekilde fiyat farkı faturaları kesmek ve sahte fatura kullanmak suretiyle fazladan tahsilat yapılmış olduğunu tespit ettiklerini, davacı şirketin, müvekkili şirket üzerinden haksız menfaat elde ettiğini, bu şekilde taraflar arasındaki sözleşmeyi esaslı bir şekilde ihlal ederek müvekkili şirketi dolandırdığını, müvekkili şirket tarafından ilgili eylemler sonucunda bugüne kadar uğranılan maddi zararın en az 800.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, davacı şirketin, müvekkili şirketi aldatmak suretiyle taraflar arasındaki sözleşmeyi esaslı surette ihlal ettiğini ve hiçbir yükümlülüğünü layıkıyla yerine getirmediğini, dosyaya sunulan cari hesap dökümüne göre, müvekkili şirket tarafından keşide edilen ve tebliğ edilen 29.04.2015 tarih, … sayı ve “… – … nolu Faturalara Yapılan Fazla Ödemelere İstinaden (Fiyat Farkı)” konulu ve 236.000 USD tutarlı faturanın davacı şirket kayıtlarında yer almadığını, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacı şirketin huzurdaki davada haklılığına karar verilmesi halinde, bu alacağın müvekkil şirketin, davacı şirketten alacaklı olduğu tutar ile mahsup ve takasını talep ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:İlk derece mahkemesince; asıl dava bakımından, benimsenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, tarafların cari hesap bakiyelerinin birbirini teyit ettiği, iddia ve savunmalarında belirttiği 3. kişilerce keşide edilen faturaların asıl davada davalının defter ve kayıtlarında yer aldığı, davalının, davacıya verdiği hizmetlerin bedelini içeren faturaları düzenleyip davacıya gönderdiği ve davalı ile davacının bu faturaları ticari defterlerine işlediği, akdi ilişkinin sona erdiği 09.03.2015 tarihine kadar da bu fatura bedellerinin haksız olarak düzenlediği hususunda davalıya herhangi bir ihtar ve/veya uyarıda bulunmadığı, sözkonusu faturaların davacı ile davalı arasındaki sözleşmeye uygun olarak düzenlendiği ve davacı tarafından da onaylanmak suretiyle benimsendiği, dosyaya sunulan ve tarafların ticari defterlerinde yer alan kayıtlara göre davacıdan fazla tahsilat yapılmadığı ve davacının davalı şirketten alacağının bulunmadığı; birleşen davada ise, davalının, davacıdan 232.367,54 TL ana para yönünden alacaklı olduğu, dava konusu alacak talebinin sözleşmenin ihlaline dayanan TBK’nun 112 maddesi vd. uyarınca bir tazminat alacağı talebi niteliğinde olduğu, davacı ile davalı şirketin ortağı hissedarı durumunda oldukları anlaşılan … ve … arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı ve davalıların, davacının yaptığı ödeme ile kurulan sözleşmeye taraf olmadıkları gerekçelerine istinaden sonuç olarak asıl davada, davalı … aleyhine açılan davanın reddine, davalılar … ile … aleyhine açılan davanın ise pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine; birleşen davada ise, davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin 232.367,54 TL asıl alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %10,50’den aşağı olmamak kaydı ile değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak sureti ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, hüküm altına alınan alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 46.473,51 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, reddedilen alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 1.733,41 TL kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı birleşen davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından dava konusu faturalara yasal süresi zarfında itiraz edilmemiş olması hali, adi kanuni karine oluşturduğuna kanaat getirilmiş ise de, mevcut delil durumu ile bu karinenin aksinin ispatlandığını, taraflar arasında akdedilmiş olan reklamveren-reklam ajansı sözleşmesi ile ekinde yer alan ücretlendirme formüllerinin ilk derece mahkemesi tarafından dikkate alınmadığını, buna göre tarafların bir bütçe üzerinden değil, aksine üçüncü kişilere yaptırılan işlerin maliyetleri üzerinden ve bu maliyetlerin %10’una tekabül eden ajans hizmet payı üzerinden anlaşmış olduklarını, bu suretle davalı şirketin, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerini ihlal ederek fatura keşide ettiğini ve bu surette haksız kazanç elde ettiğini, dava dosyasına celp edilmiş olan üçüncü kişi maliyet faturalarının göz ardı edildiğini, ancak ne bilirkişi raporunda ne de ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında bu maliyet faturalarının irdelenerek tartışılmadığını, müvekkil şirket tarafından bugüne kadar davalı şirkete toplam 4.428.151,39 TL ödeme yapılmış iken, davalı şirketin sadece ve sadece 1.970.000,00 TL tutarında masraf faturası sunabildiğini, bir başka deyişle davalı şirketin ajans payı düştükten sonra toplam 2.261.151,39 TL tutarında haksız kazanç elde ettiğini, dava dosyasına ibraz edilen fotoğrafçı … ile olan sözleşme ve …’nın keşide ettiği iddia edilen sözde/sahte faturaların da göz ardı edilerek ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında sahte sözleşme ve faturalardan bahis dahi edilmediğini, …’nın savcılık ifadesinde, sözleşmenin sahte olduğunu söylediğini, hatta …’nın da davalı şirket yetkililerinden şikayetçi olduğunu, davalı şirketin, müvekkili şirketten bu proje için 400.000 USD + KDV (800.000TL + KDV) tahsil ettiğini, ancak …’na sadece 436.550 TL + KDV ödeyerek 363.450 TL + KDV haksız ücreti alıkoyduğunu, Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında elde edilen davalı …’nun 22.04.2014 tarihli e-postasının da göz ardı edildiğini, buna göre davalı şirket yetkili ve çalışanlarının, söz konusu e-posta yazışmasından da görüleceği üzere, dava konusu olan ve fotoğrafçı … tarafından imzalandığı iddia edilen, ancak gerçekte olmayan bir sözleşmeyi photoshopta sahte imza eklemek suretiyle yaratmış olduğunun tespit edildiğini, tanık deliline dayanmış olmalarına rağmen, ilk derece mahkemesinin tanıklarını dinlemekten imtina ettiğini, davalı şirketin, müvekkili şirket ile arasındaki sözleşme hükümlerini esaslı surette ihlal ederek ücretlendirme hükmüne aykırı davranmak suretiyle kötü niyetli ve kasıtlı olarak müvekkili şirketi zarara uğratığını, davalı şirket tarafından sözleşmenin yürürlüğü süresince verilen tüm ajans hizmetlerinin işbu sözleşmenin hüküm ve esaslarına bağlı olması sebebiyle davalı şirket tarafından gönderilen her bir faturanın hukuken “icap” olarak nitelendirilmesi ve müvekkil şirketin de bu faturalara itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydetmiş olmasının da hukuken “kabul” olarak nitelendirilemeyeceğini, davalı şirketin keşide etmiş olduğu faturaların taraflar arasında imzalı sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, zaten müvekkil şirketin, dolandırılmış olduğunun daha önce farkına varmış olsaydı faturaları kabul etmeyip iade edeceğini, bu durumu anladığı anda ise davalı şirket ile ticari ilişkisini sonlandırdığını ve ilgili yasal süreci başlattığını, davalılar … ve …, diğer davalı şirketin sadece şirket ortağı olmayıp, ayrıca tek başına idare ve temsile yetkili şirket müdürleri olup verilen zarardan davalı şirket ile birlikte şahsen de sorumlu olduklarını, davanın bu kişilere şirket ortağı sıfatları gereğince değil, tek başına idare ve temsile yetkili şirket müdürü olmaları sebebiyle yönetildiğini, bahsedilen usulsüzlüklerin adı geçenlerin kusurlu ve ihmali davranışlarından kaynaklanması sebebiyle müvekkili şirkete karşı sorumlu olduklarını belirterek ilk derece mahkemesi kararının hem esas hem de birleşen dava yönünden kaldırılmasını istinaf ederek esas davanın kabulüne ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı birleşen davacı … vekili istinaf dilekçesinde; birleşen davada, davanın kısmen reddedilmesini kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı/birleşen davalının kötü niyet tazminatı talebi bulunmaması nedeniyle talebi olmayan taraf lehine mahkemenin kötüniyet tazminatına hükmetmiş olmasının, İİK’nun 67/2 maddesi ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, kötüniyet tazminatına ancak diğer tarafın isteği üzerine hükmolunabileceğinden ve davacı/birleşen davalı tarafından kötüniyet tazminatı talep edilmediğinden ilk derece Mahkemesi kararının bu yönden kaldırılıp düzeltilerek yeniden karar verilmesi gerektiğini, ayrıca itirazın iptali davalarında, davanın bir kısmının reddedilmesinin kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için yeterli olmadığını, mahkemenin kötüniyet tazminatına hükmetmesi için kötüniyetin delillerle açıkça ortaya konulması gerektiğini, davanın kısmen reddini kabul anlamına gelmemek kaydıyla, reddolunan kısmın kabule göre çok düşük bir miktar olduğu da dikkate alınacak olursa müvekkilinin icra takibinin açılmasında herhangi bir kötüniyetinin olmadığının da ortada olduğunu, yerel mahkemece birleşen dava bakımından tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, oysa takibin 232.367,54 TL üzerinden devamına karar verilmişse de cari alacak ve takibe esas bedel olan 241.034,62 TL üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/129731 Soruşturma ve 2019/1847 Karar numaralı kararıyla, müvekkili şirket temsilcilerinin şikayete konu dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarını işlemediğine kanaat getirilerek haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ve söz konusu kararın kesinleştiğini, bu kararın ise davacı/birleşen davalı iddialarının gerçeği yansıtmadığını ve müvekkilinin ticari ilişki boyunca hizmeti kusursuz verdiğini ortaya koyduğunu belirterek asıl dava bakımından verilen kararın onanmasını, birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmını kabul etmekle birlikte, birleşen davanın kısmen reddine ve reddedilen kısım üzerinden müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve kötüniyet tazminatına hükmolunmasına ilişkin kararın usul, yasa ve Yargıtay İçtihatlarına aykırı olması nedeniyle ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasını istinaf ederek istinaf edilen husus yeniden yargılamayı gerektirir bir husus olmadığından yerel mahkeme kararının bu yönden düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı birleşen davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacı birleşen davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Asıl dava, davalıların hukuka aykırı davranışları sebebiyle uğranıldığı iddia edilen maddi zararın tazmini; birleşen dava ise, fatura ve cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Birleşen dava kapsamında itirazın iptali talep edilen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davacı tarafından, davalıya karşı toplamda 241.034,62 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak 27 adet fatura ve cari hesap ekstresinin gösterildiği, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.Bilirkişi heyeti 30/03/2018 tarihli raporlarında, asıl dava bakımından; davacı ile davalı arasında akdedilen 01.01.2014 tarihli Reklam Veren-Reklam Ajansı Sözleşmesi ile davalının (ajans), sözleşmede belirtilen reklam hizmetlerini vermeyi; davacının da (reklam veren), verilen hizmetlerin bedelini ödemeyi üstlendiğini, sözleşmenin 13. maddesine göre, sözleşme 01.01.2014 tarihinde itibaren 1 yıl süreli olarak akdedilmiş olup 1 yıldan sonra, taraflardan birinin diğerine yazılı bildirimi ile birlikte, bildirim tarihinden itibaren 30 günlük ihbar süresi sonunda feshedilebileceğinin düzenlendiğini, sözleşmenin 1 yılın sonunda taraflardan biri tarafından feshedilmemiş olup, tarafların cari hesap kayıtlarındaki son işlem tarihi olan 06/09.03.2015 tarihine kadar uygulanmaya devam ettiğini, dolayısıyla, bu sözleşmeye dayalı akdi ilişkinin, 1 yıllık sözleşme süresinin sona ermesinden sonra (yani 01.01.2015 tarihinden sonra), 06/09.03.2015 tarihine kadar, belirsiz süreli bir akdi ilişki olarak uygulanmaya devam ettiğini, davacının iddiasının; akdi ilişkinin devamı boyunca davalı/ajansın, 3. kişilerden herhangi bir hizmet alıp akdi ilişki uyarınca bu hizmeti davacıya sunmadığı halde sanki 3. kişilerden hizmet alıp davacıya sunmuş gibi bu hizmetlerin bedellerini içeren faturalar düzenleyip göndermek suretiyle haksız olarak tahsilatlar yaptığı ve ayrıca davalının, 3. kişilerden almış olduğu hizmetlerin bedelini de, gerçek bedelinden daha yüksek olarak fatura ettiği (yani gerçek bedelinden daha yüksek bedelli faturalar düzenleyip davacıya gönderdiğini ve davalının bu şekilde hareket ederek davacıdan haksız tahsilatlar yaptığı noktasında toplandığını, davacının, bu sebeple uğradığı zararın tazminini talep ettiğini, davalının ise; 3. kişilerden almadığı hizmetlerin bedelini içeren faturalar düzenleyip davacıya göndermediğini, 3. kişilerden aldığı mal ve hizmetleri, adeta bir hizmet paketi şeklinde davacıya sunduğunu, bu nedenle de kendi yarattığı katma değeri, ajans ve aracılık hizmetlerini, masraflarını, komisyonunu ve sair giderlerini de dahil ederek sonra da en önemlisi davacının da onayını almak suretiyle hesaplanmış olan hizmet bedellerini faturalandırdığını, davacıya kesilen faturaların, sadece 3. kişilerden alınan hizmet bedellerinin direk (doğrudan) davacıya yansıtılmasına ilişkin olmayıp davalı tarafından gerçekleştirilen tanıtım faaliyetleri ve sair birçok ek hizmetlere istinaden (bu hizmetlerin bedellerini de içerir şekilde) düzenlenip davacıya gönderildiğini, davalı/ajansın, davacı/müşterisine faturalandırdığı bedelin nihai hizmet bedeli olup bahse konu hizmetin 3. kişiden hangi fiyata alındığının (yani alınan hizmetlerin alt maliyetinin ne olduğunun), ajans ile müşteri arasındaki akdi ilişki çerçevesinde sorgulanabilir olmadığını savunduğunu, davacı ile davalı arasında akdedilmiş olan sözleşmenin gerek 7. maddesinde yer alan hükümler ile gerekse sözleşmenin EK-A nolu ekinde yer alan hükümlere göre, davalının, taraflar arasındaki akdi ilişki kapsamından davacıya herhangi bir hizmeti vermeden önce davacının onayını alacağı gibi, vermiş olduğu hizmetlerin bedellerini içeren faturaları düzenleyip davacıya göndermeden önce de davacının onayını alacağını, dolayısıyla, sözleşme hükümlerine göre, davalının, gerek sözleşme kapsamında davacıya reklam hizmeti vermesi, gerekse bu hizmetlerin bedelini içeren faturaları davacı adına düzenlemesi aşamasında, davacının onayının gerektiğini, sözleşmenin açıklanan bu hükümlerine göre, gerek akdi ilişki kapsamındaki reklam hizmetlerinin verilmesi, gerekse bu hizmetlerin bedelini içeren faturaların düzenlenmesinin, sürekli olarak davacının da kontrol, denetim ve onayına tabi olacağını, bu durumun, davacının da taraflar arasındaki akdi ilişki kapsamında davalı tarafından verilecek reklam hizmetlerinin kapsam ve nlitelikleri ile bu hizmetlerin fiyatlarının tespit edilip fatura edilmesi hususunda belirli bir bilgi, deneyim ve tecrübeye düzeyine sahip olduğuna delalet ettiğini, akdi ilişkinin devamı boyunca davalının, akdi ilişki kapsamında davacıya vermiş olduğu hizmetlerin bedelini içeren faturaları düzenleyip davacıya göndermiş olup, davacının da bu faturaları, yasal süresi içinde itiraz etmeden ticari defterlerine işlediğini, dolayısıyla davacının, akdi ilişkinin devamı boyunca bu faturalara itiraz etmeyip bunları ticari defterlerine işlemiş olması ve akdi ilişkinin sona erdiği 09.03.2015 tarihine kadar da bu fafura bedellerinin haksız olarak düzenlediği hususunda davalıya herhangi bir ihtar ve/veya uyarıda bulunmamış olmasının kanaatlerince, sözkonusu faturaların davacı ile davalı arasındaki sözleşmeye uygun olarak düzenlendiği ve davacı tarafından da onaylanmak suretiyle benimsendiği anlamına geldiğini, nitekim dava dosyasında, davalı tarafından verilen hizmetlerin ve faturaların davacı tarafından onaylanmadığını gösteren bir delilin de bulunmadığını, öte yandan, bir an için davalının faturalarda yazılı olan bedelleri hesap ve tespit ederken sözleşmede belirlenen fiyatlandırma esaslarının dışına çıktığı farz edilse bile, davacının bu faturaların içeriğine itiraz etmeyip bunları ticari defterlerine işlemiş olmasının kanaatlerince sözleşmede belirlenmiş olan fiyatlandırma esaslarının, akdi ilişkinin uygulanması sırasında, tarafların eylemli ve örtülü anlaşması ile revize edildiği (değiştirildiği) anlamına geldiğini, kaldı ki, taraflar arasındaki akdi ilişki kapsamında davalı tarafından verilecek reklam hizmetlerinin kapsam ve nitelikleri ile bu hizmetlerin fiyatlarının tespit edilip fatura edilmesi hususunda belirli bir bilgi, deneyim ve tecrübeye düzeyine sahip olduğu anlaşılan davacının, akdi ilişkinin devamı boyunca davalı tarafından düzenlenmiş olan faturaların taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiklerini fark etmemek suretiyle bunlara onay vermiş olmasının kanaatlerince hayatın olağan akışına da uygun görünmediğini, raporun mali kısmındaki tespitlere ve dava dosyası içeriğindeki e-mail yazışmalarına göre, davalının …’ndan aldığı hizmetin de, davacı ile davalının mutabakatları (anlaşmaları) doğrultusunda alındığını, bu hizmetin bedelini içeren faturanın da tarafların mutabakatları doğrultusunda davalı tarafından düzenlenip davacıya gönderildiğini, davacının, bu faturaya itiraz etmeyip ticari defterlerine işlediğini, bütün bu durumların da kanaatlerince, …’ndan alınan hizmetin bedelini içeren faturanın da davalı tarafından taraflar arasındaki eylemli ve örtülü anlaşmaya uygun olarak düzenlendiği ve davacı tarafından da onaylanmak suretiyle benimsendiği anlamına geldiğini, dava dosyasında, davalı tarafından verilen … ile ilgili hizmetlerin ve faturaların davacı tarafından onaylanmadığını gösteren bir delil bulunmadığını, açıklanan bütün bu gerekçelerle, davacının asıl davadaki iddia ve taleplerinin yerinde olmadığını, davacının, davalıdan iddia ve talep ettiği gibi tazminat alacağının olmadığı kanaatine varıldığını, takdirin tamamen Mahkemeye ait olduğunu, ayrıca bir an için davacının, davalıdan iddia ettiği gibi tazminat alacağının olduğu farz edilse bile dava konusu alacak talebi, sözleşmenin ihlaline dayanan (TBK.md.112 vd.) bir tazminat alacağı talebi niteliğinde olduğundan, davalı şirketin ortağı durumunda olan davalılar sözleşmenin tarafı durumunda olmadıklarından, bir tüzel kişiliğin ticari faaliyetlerinden dolayı açılan davalarda tüzel kişilik dava ehliyetine sahip olduğundan, davalı şirketin ortağı (hissedarı) durumunda oldukları anlaşılan davalılar … ve …’nun bu davada taraf sıfatlarının bulunmadığı kanaatine varıldığını, birleşen dava bakımından; raporun mali kısmındaki tespitlere göre, her iki tarafın ticari defter kayıtlarına göre, davacının, davalıdan aralarındaki akdi ilişkiye dayalı cari hesap ilişkisinden dolayı takip tarihi itibariyle 232.367,54 TL alacaklı bulunduğunu, bu duruma göre kanaatlerince, davacının, davalıdan bu miktarda alacağı olduğunu ispat etmiş durumda olduğunu, bu alacağın, talep gibi takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsili gerektiğini bildirmişlerdir.Bilirkişi heyeti ek raporlarında, kök raporlarında yapmış oldukları değerlendirmeler ile vardıkları kanaatlerde bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir.Asıl dava bakımından istinaf başvurusunun değerlendirilmesi;Taraflar arasında Reklamveren-Reklam Ajansı Sözleşmesi imzalandığı ihtilafsızdır. Sözleşmede, davacı reklamveren, davalı ise ajans olarak anılmaktadır. Sözleşmenin 3/1 maddesine göre, davalı, davacıya reklam, PR, sosyal medya yönetimi konularında stratejik danışmanlık, kreatif işlerin üretimi, markalara ait sosyal medya hesaplarının yönetimi, medya planlama ve satın alma konularında hizmet verecek olup sözleşmenin 6. maddesinde, davalının yerine getireceği iş ve hizmetlerin neleri kapsadığının kapsamlı bir şekilde düzenlendiği, sözleşmenin “Onay, Yetki, Değişiklik/Düzeltme” başlıklı 7. maddesinde; 6. maddede belirtilen çalışmalar ve işlerin reklemverenin onayı olmadan başlatılamayacağı ve “Onay” başlıklı bölümünde ise, ajansın, bir kampanya için reklamverenin genel onayını alması gerektiği, ayrıca reklam metni, tasarım, grafik, modeller, storyboard ve/veya senaryo, zaman, yer ve bütçeyi kapsayan medya planları ile reklamın çeşitli kalemlerine ilişkin (tasarım, film yapımı, fotoğraf çekimi ve her türlü uygulama, baskı vb) üretim maliyetleri, tüm basın bültenleri ve medyalarla olan ilişkiler bakımından ise reklamverenin özel onayının alınması ve bu onayın, önceden imzalı ve yazılı olarak verilmiş yada toplantı notu biçiminde yazılı olarak teyit edilmiş olması gerektiği, bu imzalı ve yazılı teyitlere itiraz edilmediği sürece reklamverence onay verildiği kabul edileceği, sözleşmenin 8. maddesinde, ajans komisyonuna (ajans hizmet bedeline) tabi giderlerin nelerden oluştuğu ve bu giderlerin önceden onay alınarak gerçekleştirileceği ve reklamverene ayrıca fatura edileceği, sözleşmenin 13. maddesinde ise, sözleşmenin 01.01.2014 tarihinde itibaren 1 yıl süreli olarak geçerli olduğu, 1 yıldan sonra taraflardan birinin diğerine yazılı bildirimi ile birlikte bildirim tarihinden itibaren 30 günlük ihbar süresi sonunda feshedilebileceği, sözleşmenin 16. maddesinde, sözleşmenin ekleri ile birlikte geçerli olduğu hususları düzenlenmiştir. Sözleşmenin Ek (A) 1. maddesinde, ajansın, reklamverene uygulayacağı fee bedellerini, reklam danışmanlık ve grafik yaratım hizmetleri için 20.000 TL + KDV/ay, PR faaliyetleri ve danışmanlık için 10.000 TL + KDV/ay ve sosyal medya yönetimi için 5.000 TL + KDV/ay olarak ve tüm prodüksiyon vb. ajans tarafından 3. partilere yaptırılan işlerin maliyetleri üzerinden AHP (ajans hizmet payı) %10 olarak belirlendiği, diğer maddelerde ise, basın, televizyon, film yapımı, radyo, sinema, outdoor, basılı işler, özel karakterlerin yaratımı, jingle, spot yapımı, araştırma hizmetleri, sair masraflar ve diğer işler ile ilgili fiyatlandırma ve faturalandırma işlemlerinin ayrıntılı olarak düzenlendiği, 3. şahıslardan alınan çalışmaların bedellerinin ayrıca onaya sunulup onay alındıktan sonra %10 AHP eklenerek fatura edileceği, ajansın, reklamverenin yazılı onayı olmaksızın hiçbir çalışmayı medyaya çıkartmayacağı hususları düzenlenmiştir.Davacı tarafından davalılar hakkında dolandırıcılık, özel evrakta sahtecilik ve Vergi Usul Kanununa muhalefet suçlarından soruşturma yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, 2015/64662 soruşturma sayılı dosya üzerinden yürütülen soruşturmada 2017/3610 Karar numarası ve 04/05/2017 tarihli ayırma kararı ile, her üç şüpheli yönünden Vergi Usul Kanununa muhalefet suçu açısından evrakın soruşturma defterinin 2017/67218 numarasına kaydedilmesine karar verilerek diğer suçlardan tefrik edildiği, 2015/64662 soruşturma sayılı dosya üzerinden dolandırıcılık ve özel evrakta sahtecilik suçlarından yürütülen soruşturmada 2017/20275 Esas numarası ve 04/07/2017 tarihli iddianame ile, şüphelilerin zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik ve tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine iddianame düzenlendiği, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/116 iddianame değerlendirme numarası ve 13/07/2017 tarihli kararı ile iddianamenin iadesine karar verildiği, bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 07/01/2019 tarih, 2017/129731 Soruşturma ve 2019/1847 Karar numaralı kararı ile davalılar hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.Davacı tarafından davalılara keşide edilen Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye numaralı 02/04/2015 tarihli ihtarnamesi ile, taraflar arasındaki 01/01/2014 tarihli 1 yıl süreli sözleşmenin sürenin sonunda kendiliğinden sona erdiğinin bildirildiği, yaptığı incelemeler neticesinde zarara uğratıldığından bahisle haksız, usul ve yasalara aykırı işlem ve eylemlerle tahsil edilen 1.100.000,00 TL’nin ödenmesinin, aksi halde yasal yollara başvurulacağının talep edildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalıya tanzim edilen … seri sıra numaralı, 29/04/2015 tarihli, “…-… nolu faturalara yapılan fazla ödemelere istinaden (fiyat farkı)” açıklamalı 236.000,00 USD bedelli faturanın davalı tarafından davacıya keşide edilen Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye numaralı 05/05/2015 tarihli ihtarnamesi ile itiraz edilerek iade edildiği görülmüştür. “…Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise davalı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın m.222 (TTK’nın 84. ve 85.) madde hükümleri uyarınca ispatlamış olur….” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/5678 Esas 2015/5377 Karar sayılı ilamı). Somut olayda, davacı vekili, davalı şirketin, 3. şahıslardan ya hiç hizmet almadığı halde hizmet almış gibi yada hizmet almasına karşın gerçeğe aykırı beyanda bulunarak aslında olandan daha yüksek miktarda fatura tanzim etmek suretiyle yahutda 3. şahıslardan alınan hizmet sebebiyle 3. şahıslar tarafından düzenlenen orijinal faturalarda yer alan bedelin tahrifat yapılarak değiştirilmesi suretiyle haksız kazanç elde ettiğini ve müvekkili şirketin de bu şekilde zarara uğratıldığını iddia etmiş, davalı vekili ise, müvekkili şirketin, 3. şahıslardan aldığı hizmet dışında kendi yarattığı katma değeri, ajans ve aracılık hizmetlerini, masraflarını, komisyonunu ve sair giderlerini de dahil ederek ve kendi içinde tüm bu yan giderleri dahil ettikten sonra her bir faaliyet için davacının onayını da almak suretiyle hesaplanan bedeli faturalandırdığını, yani davacıya sunulan hizmetin maliyetinin sadece faturalardan ibaret olmadığını, ek maliyetlerin değerlendirilmesi ile davacıya sunulan ve itiraza uğramayan bütçenin esas alınması gerektiğini savunmuştur. Davacının zarara uğramasına sebep olduğu iddia edilen faturalar, davalının, davacı için 3. şahıslardan aldığı hizmetler sebebiyle düzenlenen faturalardır. Dava dilekçesinde belirtildiği üzere davalının usulsüzlük yaptığı iddia olunan ve bu çerçevede tespit edilen 21 adet faturadan kaynaklı zarar talebi işbu davanın konusunu oluşturmaktadır. 3. şahıslar tarafından, verilen hizmet karşılığı düzenlenen faturalar davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu gibi bu faturalara dayalı davalı tarafından davacıya düzenlenen faturaların da taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu bilirkişiler tarafından tespit edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davacının, davalı şirket tarafından düzenlenen işbu davanın konusunu oluşturan faturalara süresi içerisinde itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydettiği, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin bir iddia ileri sürmediği gibi bu yönde istinaf talebinin de bulunmadığı dikkate alındığında, davalının alacağının varlığı HMK’nun 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir. Dava konusu faturalara süresinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine borç kaydeden davacı, fatura münderecatını aynen kabul etmiş sayılacağından faturalar sebebiyle iddia ettiği şekilde zarara uğradığından bahisle davalıya yönelttiği taleplerinde haklı değildir. Bu açıdan Mahkemece davanın reddine yönelik tesis edilen karar isabetlidir. Öte yandan davalılar … ve …’nun davalı şirket ortağı ve yetkilileri olduğu, sözleşmenin davacı ve davalı şirket arasında tanzim edilerek imzalandığı, bu haliyle adı geçen gerçek kişi davalılar ile davacı arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı, sözleşmenin tarafı olan davalı şirketin, davalı gerçek kişilerden ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliğinin bulunduğu dikkate alındığında Mahkemece, davalılar … ile … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi de isabetlidir. Kaldı ki az önce Mahkemenin, davacı şirketin zarara uğradığına yönelik iddia ve taleplerinin esastan reddine yönelik kararına karşı davacı tarafın istinaf başvurusunun da yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Bu sebeplerle davacının istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Birleşen dava bakımından istinaf başvurusunun değerlendirilmesi;Davacı vekili 30/03/2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, müvekkili şirketin, davalıdan 232.367,54 TL alacaklı olduğu yönündeki bilirkişi tespitine itiraz etmemiş davanın, bilirkişi raporu doğrultusunda kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Bu nedenle davacının, Mahkemece reddedilen kısma yönelik istinaf isteminde hukuki yararı yoktur. Öte yandan Mahkemece reddedilen kısım bakımından davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmiş ise de, davalı vekilinin, buna yönelik bir talebi bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ikinci bölümünde “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” üst başlığı altında 26. maddede “Taleple bağlılık ilkesi” düzenlenmiştir. 26/1. fıkrada, hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceğine yer verilmiş olup yasal düzenleme emredici niteliktedir. Bu nedenle, Mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde talep edilmeyen kötüniyet tazminatı ile ilgili karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir. Davacının istinaf istemi bu bakımdan yerindedir.Davalının istinaf başvurusunun incelenmesinde,, takibe ve işbu davaya konu edilen faturaların, asıl dava kapsamında bahsi geçen 21 adet faturadan farklı faturalar olduğu, yapılan bilirkişi incelemesine göre her iki tarafın ticari defter kayıtlarında davacının, davalıdan alacaklı olduğu sabit olduğundan davalının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak hem asıl hem de birleşen davaya ilişkin yapılan açıklamalar kapsamında, davacı birleşen davalının asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun reddine, diğer taraftan davalı birleşen davacının ise birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun belirtildiği şekilde kısmen kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesinin birleşen davaya yönelik kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı birleşen davalı vekilinin vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davalı birleşen davacı … vekilinin birleşen dava yönünden yapmış olduğu istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen nedenlerle KISMEN KABULÜ ile, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/486 Esas, 2019/91 Karar ve 07/02/2019 tarihli kararının birleşen dava yönünden HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında HÜKÜM TESİSİNE,3-a)Birleşen davanın KISMEN KABULÜNE, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE, 232.367,54 TL asıl alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %10,50’den aşağı olmamak kaydı ile değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak sureti ile TAKİBİN DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine, b)Hüküm altına alınan alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 46.473,51 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,c)Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 15.873,02 TL nispi harçtan peşin alınan 2.911,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.961,92 TL nispi karar harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, d)Davacı tarafından yapılan 73,00 TL tebligat posta gideri üzerinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 70,37 TL ile 2.942,90 TL harç gideri olmak üzere toplam 3.013,27 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,e)Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 35.531,46 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,f)Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, İstinaf Başvurusu Yönünden; 4-Asıl dava yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davacı birleşen davalı tarafından peşin olarak yatırılan 4.014,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.834,50 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacı birleşen davalıya İADESİNE, birleşen dava yönünden alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı ile 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının davacı birleşen davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Birleşen dava yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davalı birleşen davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacı birleşen davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, mükerrer olarak yatırılan 44,40 TL karar harcı ile 121,30 TL istinaf başvuru harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı birleşen davacı …’ye İADESİNE, 6-Davacı birleşen davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı birleşen davacı … tarafından peşin olarak yatırılan 165,70 TL harcın davacı birleşen davalıdan alınarak davalı birleşen davacıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 9-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra artan kısmın yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16/02/2023