Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2764 E. 2020/1057 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2764 Esas
KARAR NO: 2020/1057
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2019
NUMARASI: 2016/718 Esas, 2019/722 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 17/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …i’nin aracı kurum ve bankaların mali durumlarının bozulması halinde yatırımcıların 06/12/2012 tarih ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunundaki şartlar çerçevesinde tazmini amacıyla kamu tüzel kişiliğine haiz olarak kurulduğunu, (SPK’nun 83/1 maddesi) Yatırımcı Tazmin Merkezinin, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından idare ve temsil edildiğini, Sermaye Piyasası işlemlerine aracılık etmek üzere faaliyette bulunan … A.Ş.’nin müşterilerine olan nakit ve menkul kıymetlerden oluşan yükümlülüklerini karşılayamayacak şekilde mali bünyesinin bozulması üzerine, Sermaye Piyasası Kurulunun 01/12/2015 tarih ve 33/1543 sayılı Kararı ile Sermaye Piyasası Kanununun 96 ve 97.maddeleri uyarınca şirket hakkında Tedrici Tasfiye Kararı alındığını ve Sermaye Piyasası faaliyetlerinin 01/12/2015 saat 18:00 itibariyle geçici olarak durdurulduğunu, SPK’nun tedrici tasfiye karanndan sonra şirket nezdinde yapılan incelemeler sonucunda tanzim edilen 07/01/2016 tarihli inceleme raporundaki tespitler kapsamında, şirketin müşterilerine olan nakit ve menkul kıymet yükümlülüklerini yerine getirecek nakit ve menkul kıymet varlığının bulunmadığını, müşterilerin şirkete emanet ettikleri menkul kıymetlerin şirket hakim ortaklarından … ve …’nun … A.Ş. nezdinde açılan şahsi hesaplarına aktarıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine SPK’nun 110/1-a maddesi ve 5237 sayılı kanunun 155. maddesi kapsamında soruşturma yapılmasına teminen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına, SPK’nun 82. maddesi uyarınca yatırımcılarının tazminine ve SPK’nın 86. maddesi kapsamı gereğince aracı kurumun tedrici tasfiyesine karar verildiğini, davalılar hakkındaki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdindeki soruşturmanın devam ettiğini, davacı kurumun yönetim kurulunun 08/01/2016 tarih ve 1-YTM/3 sayılı kararı ile SPK’nun 86. maddesinin 7. fıkrası uyarınca davalılardan mal beyannamesi istenmesine ve tüm malvarlıkları üzerine ihtiyati tedbir konmasına, aracı kurumun ortak yöneticileri hakkında yurt dışına çıkış yasağına karar verildiğini, aracı kurumun yatırıcılarının tazmini kararı kapsamında yapılacak ödemelere ilişkin işlemlerin davacı kurum tarafından yerine getirildiğini ve SPK’nun 85/4 maddesi uyarınca ödenen bu tutarlar kadar yatırımcıların haklarına halef olunduğunu, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/01/2016 tarih ve 2016/42 D. İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararının kabulüne ve davalıların malları üzerinde teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiğini, 17/06/2016 tarihli raporda aracı kurumun tahmini açık tutarının 15.930.802,86 TL olduğunun tespit edildiğini, gerek aracı kurumun gerekse yöneticilerin bu borç tutarını karşılayacak malvarlığının bulunmadığını, Davacı … Yönetim Kurulunun almış olduğu 24/06/2016 tarih ve 10-YTM/26 sayılı karar ile davalılar …, …, … ve … hakkında şahsi iflas davası açılmasına ve bu çerçevede davacı kuruma anılan kişilerin malvarlıkları üzerinde alınan ihtiyati tedbir kararının devamının sağlanmasına karar verildiğini, kurul karar organının 24/06/2016 tarih ve 20/718 sayılı Kararı ile tasfiye halinde … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı …, Yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’nin şahsi iflaslarının SPK’nun 98. maddesi uyarınca istenmesine bu konuda yatırımcı tazmin merkezine uygun görüş verilmesine karar verildiğini, bu karar üzerine davalılar hakkında işbu iflas davasının açıldığını, kurul tarafından hazırlanan inceleme raporunda; aracı kurumun müşterilerine karşı olan borçlarının 9.770.387,00 TL olduğunun tespit edildiğini, söz konusu raporda yatırımcı tazmini kapsamında … tarafından ödenecek olan tutarın tahmini olarak 4.602.549,00 TL dolayında olacağı sonucuna ulaşıldığını, buna göre aracı kurumun tahmini açık tutarının 10 Milyon TL’nin üzerinde olduğunun belirlendiğini, davalılar tarafından taahhütlerinden kurtulmak ve alacaklarından mal kaçırmak üzere hileli muameleler gerçekleştirildiğini, bu durumun davalılar bakımından İİK’nun 177. maddesi uyarınca doğrudan doğruya iflas sebebi olduğunu, davalıların hileli muamelelerinin TCK. ve İİK.’nun taksirli iflas ve hileli iflas hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davalıların şahsi iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı …nin müvekkili hakkında şahsi iflas talep edebilmesi için gerekli koşulların oluşmadığını, tedrici tasfiye işlemlerinin henüz tamamlanmamış olduğunu, henüz tedrici tasfiyenin kapatılması kararının alınmadığını, müvekkilinin doğrudan doğruya iflasını gerektirecek bir eylemde bulunmadığını, müvekkilinin hukuka aykırı ve hileli eyleminin bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; lise mezunu ve ev hanımı olduğunu, Tasfiye halindeki … A.Ş.’de %1 pay sahibi olduğunu, borsa finans bilgisinin bulunmadığını, TTK’nun hükümleri gereğince anonim şirketlerinin asgari 5 ortaktan oluşması şartını yerine getirmek amacıyla eşi …’nin isteği üzerine yönetim kurulu üyeliğinin gerçekleştiğini, şirketin faaliyetine hiçbir şekilde katılmadığını, şirketten maaş, huzur hakkı gibi bir menfaatinin bulunmadığını, Şirketin tedrici tasfiyesinin şirket ve diğer yönetim kurulu üyelerinin başvurusu üzerine alınmış olduğunu, Sermaye Piyasası Kanunu ve Yönetmelik uyarınca tedrici tasfiye karan verilmesi halinde bu tasfiyenin kapatılmasına kadar iflas kararı verilemeyeceğini, tasfiyenin devam ettiğini yasal süreç tamamlanmadan şahsi iflas talebinde bulunulamayacağını bildirerek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Şirketin tedrici tasfiyesi kararının Şirket ve diğer yönetim kurulu üyelerinin başvurusu üzerine alınmış olduğunu, Sermaye Piyasası Kanunu ve Yönetmelik uyarınca tedrici tasfiye kararı verilmesi halinde bu tasfiyenin kapatılmasına kadar iflas kararı verilemeyeceğini, tasfiyenin devam ettiğini, yasal süreç tamamlanmadan şahsi iflas talebinde bulunulamayacağını, ceza soruşturmasının sonucu ile tedrici tasfiye sonucunun ve şirketin iflas kararının beklenilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, iddia, savunma ve bilirkişi raporuna göre; davalıların, SPK hükümlerine ve muhasebe ilkelerine aykırılık teşkil eden eylemleri ile, şirket emanetinde bulunan müşterilere ait hisse senetlerini müşteri talimatları olmaksızın kendi menfaatlerine olacak şekilde kullanmış olmalarından dolayı şirketin tedrici tasfiyeye alınmış olduğu, davalıların usulsüzlüklerinden dolayı şirkete olan yükümlülüklerinin 30/11/2017 itibariyle 17.971.945,60 TL olduğu, süzkonusu tutarın tahsil kabiliyetinin bulunmadığı, şirketin müşterilere olan yükümlülüklerinin 4.380.088,14 TL’lik kısmının yasal düzenleme uyarınca davacı … tarafından karşılandığı, şirketin 15.829.608,62 TL tasfiye açığından dolayı davalıların şahsi sorumluluklarının bulunduğu, SPK m. 98 uyarınca, kanunda sayılan ve sorumlulukları tespit edilmiş olan yönetici ve ortakların kurulca şahsi iflaslarının istenebilmesi için, Sermaye Piyasası Kanunun 86. maddesine göre tedrici tasfiyeye girmiş olmasının yeterli olduğunun düzenlendiği ve tedrici tasfiyenin sona ermiş olması koşulunun aranmadığı, benzer mahiyette bir davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/488 Esas, 2015/377 Karar sayılı dosyasında verilen 01/07/2015 tarihli aracı kurum yöneticilerinin iflasına ilişkin kararın, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 28/09/2017 tarih ve 2016/1344 Esas, 2017/2420 Karar sayılı ilamı ile onandığından bahisle davanın kabulüne, davalıların şahsi iflaslarına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Kanunun tedrici tasfiye işlemleri esaslarını düzenlendiği 86. maddesi, Aynı şekilde “Yatırımcıların Tazmini ile Tedrici Tasfiye Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in “Tedrici tasfiyenin kapanması ve iflas talebi” kenar başlıklı 30. maddesi; hükümlerinde açıkça ifade edildiği üzere …’nin belirtilen kişilere karşı iflas davası açabilmesi için Kurul’un …’nin de başvurusu üzerine tedrici tasfiyenin kapatılmasına karar vermiş olması gerektiğini, davada yasal şatların oluşmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda henüz kesin hesabın çıkarılmadığının tespit edildiğini, …’nin ancak tazmin kapsamında yapılan ödemeler tamamlandığında verilecek kapatılma kararı ardından eğer tedrici tasfiye kararı verilenlerin aktiflerinin hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmez ve bu durum tespit edilirse şahsi iflas davası açmaya hak kazanacağını, oysa dava konusu olayda henüz Kurul tarafından verilmiş bir tedrici tasfiyenin kapatılması kararı ve hatta …’nin bu hususta bir talebinin de bulanmadığını, bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinin değerlendirilmediğini, ayrıca “aracı kurumun elinde bulunan, değeri çok yüksek olan ancak henüz halka açık olmadığı için bilanço aktiflerinde değeri görünmeyen ‘…’ payları; ve yine, aktiflerde görünmeyen “…” işlem yapma yetkisi” hususlarında hiçbir inceleme yapılmadığını, oysa yalnızca … paylarının değerinin dahi milyonları bulduğunu, aktiflerde görünmeyen “…” işlem yapma yetkisinin para ile ölçülebilir ciddi bir aktif olduğunu, özellikle yatırım bankalarına da lisans zorunluluğu getirildikten sonra “…” işlem yapma yetkisinin değerinin ciddi anlamda arttığını, şirket aktifleri arasında bulunan ve ciddi anlamda değeri bulunan anılı aktiflerin değerlerinin hesaba katılmadığını, açığın giderilemeyeceği konusundaki bilirkişi tespitinin yerinde olmadığını, söz konusu aktiflerin parasal karşılığı hesaplanmadığı için tasfiye sonucunda eksik bir bakiye çıkıp çıkmayacağının hükme esas alınan rapor ile belirlenemediğini, raporun eksik olduğunu, davacı tarafından varlığı iddia edilen alacakların birinci derecede sorumlusunun Aracı Kurum tüzel kişiliği olup, bu alacaklardan müvekkilin sorumlu olduğuna yönelik herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığını, henüz ortada kesinleşmiş bir alacak ve bu borçtan müvekkilin sorumlu olduğuna yönelik bir mahkeme kararı bulunmamasına rağmen, müvekkil hakkında şahsi iflasına karar verilmesinin hukuki bir dayanağının olmadığını, İcra ve İflas Kanunu’nun 177. maddesindeki şartların oluşmadığını, müvekkilinin muvazaalı işlemler yapmadığını, mal kaçırmadığını, aksine Şirket’in yatırımcılarına karşı yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için kendisini zorlayıcı hiçbir sebep olmamasına rağmen şahsi varlığını satarak Şirket’e ve dolayısıyla …’ye suç duyurusundan önce ödemede bulunduğunu, davacı tarafından dile getirilen kredili işlemlerin müşterilerin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, hileli davranış olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, yurt dışı çıkış yasaklarının mahkemecelerle reddedildiğini, … A.Ş’nin tüm muhasebe sisteminin Türkiye’nin önde gelen bağımsız denetim firmalarından biri olan … Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş tarafından düzenli olarak denetlendiğini, denetimler sonucunda hazırlanan raporlar incelendiği takdirde Şirket’in hiçbir hileli, hatalı, silinen veya değiştirilen işlemine rastlanmamış olduğunun görülebileceğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalılar … ve … vekilleri istinaf dilekçesinde; “tedrici tasfiye” kararının ortakların başvurusu üzerine alındığını, müşterilerini zarara uğratmak kasdı ile hareket eden şirket ortak ve yöneticilerinin böyle bir davranış sergilemeyeceğini, yasa ve yönetmelikte belirtilen şartların gerçekleşmediğini, itirazlarının değerlendirilmediğini, müvekkillerinin muvazaalı ve hileli işlemlerinin bulunmadığını, … tarafından yapılan suç duyurusu neticesinde açılan İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017 / 88 E.sayılı dosyasının “bekletici mesele” yapılması gerektiğini, … tarafından yapılan tespit ve aktif saptamalarının yerinde olmadığını, buna dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporunun da sonuç sağlamaya yetmeyeceğini, şirketin … payları ve “… işlem yapma yetkisi”nin aktif olarak değerlendirilmediğini, tüm işlemlerin müşterilerin bilgileri dahilinde yapıldığını, doğrudan iflas şartlarının oluşmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; … A.Ş. hakkında tedrici tasfiye kararı verilmesinden ötürü şirket yönetici/ortaklarının SPK’nun 98. ve İİK’nun 177. maddeleri gereğince şahsi iflasları istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın; davalıların yönetici/ortağı oldukları … A.Ş.’nin tedrici tasfiyeye girmesinde sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, sorumlulukları söz konusu ise SPK’nun 98. ve İİK’nun 177. maddesi gereğince şahsi iflaslarına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır. SPK’nun “Yatırımcıların tazmini” başlıklı MADDE 82–(1) Kurul, yatırım kuruluşlarının sermaye piyasası faaliyetinden kaynaklanan nakit ödeme veya sermaye piyasası araçları teslim yükümlülüklerini yerine getiremediğinin veya kısa sürede yerine getiremeyeceğinin tespit edilmesi hâlinde yatırımcıları tazmin kararı alır. Bu karar, durumun tespitinden itibaren üç ay içinde alınır. Kurulun, bu Kanun kapsamındaki tedbir yetkileri saklıdır. “…” başlıklı MADDE 83–(1) Yatırımcıların bu Kanundaki şartlar çerçevesinde tazmini amacıyla kamu tüzel kişiliğini haiz … kurulmuştur. …, Kurul tarafından çıkarılacak bir yönetmelik çerçevesinde Kurul tarafından idare ve temsil olunur. … tarafından yürütülecek iş ve işlemlerin Kurul personeli ve bu iş için istihdam edilecek personel tarafından yerine getirilmesi esastır. Buna ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir. “Tazminin kapsamı” başlıklı MADDE 84–(1) Tazminin kapsamını, yatırımcılara ait olan ve yatırım hizmeti ve faaliyeti veya yan hizmetler ile bağlantılı olarak yatırım kuruluşu tarafından yatırımcı adına saklanan veya yönetilen nakit ödeme veya sermaye piyasası araçlarının teslim yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinden kaynaklanan talepler oluşturur. “Tedricî tasfiye” başlıklı MADDE 86 – (1) 82 nci madde uyarınca yatırımcıları tazmin kararı verilenler hakkında Kurul, bankalar hariç olmak üzere, tazmin sürecinin kapanmasına ilişkin kararı ile birlikte tedricî tasfiye kararı da verebilir. Bu durumda tedricî tasfiye işlemleri … tarafından yürütülür. (….) (3) Kurulca haklarında tedricî tasfiye kararı verilenlerin kanuni organlarının görev ve yetkileri, tedricî tasfiye kararından tasfiye sonuçlanıncaya kadar, … tarafından yerine getirilir. Yapılan işlemlerden tescili gerekli olanlar, …’nin talebi üzerine harca tabi olmaksızın tescil ve ilan olunur. Tedricî tasfiyenin sonuçlandığının ilan edildiği tarihte başkaca bir işleme gerek kalmaksızın, tedricî tasfiye kararı tarihinden önceki kanuni organları görev ve yetkilerini yeniden üstlenirler. (4) Hakkında tedricî tasfiye kararı verilenlerin ödemeleri durur ve tüm mal varlığı üzerinde, sadece … tarafından tasarruf edilebilir. …, tedricî tasfiyeye tabi ilgililerin aktif ve pasifini tespit eder. İlgililerin tedricî tasfiye kararının verilmesinden sonra vadesi gelen sözleşmelerinden doğan hak ve borçları da vadeleri itibarıyla belirlenir. Mevzuat uyarınca verilmiş teminatlar da aktifin hesabında dikkate alınır. Tazmin ile tasfiye süreci arasındaki süreçte uygulanacak temerrüt faizi Kurulca belirlenir. Tedricî tasfiye kararı verilmesi hâlinde, bu tasfiyenin kapatılması kararına kadar iflas kararı verilemez. Tedricî tasfiye kararı verilenler hakkında 2004 sayılı Kanun ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip yapılmaz, evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez. (5) …, tasfiye kapsamında yer alan gerçek hak sahiplerini ve bunların alacak ve borç tutarlarını tazmin sürecinde elde edilen bilgi ve belgelere dayanarak tespit eder. …’nin yatırımcılara halef olmasından kaynaklanan alacakları ile tasfiye giderleri de … alacağı olarak dikkate alınır. Haklarında tedricî tasfiye kararı verilenlerin aktiflerinden nakit olanlar doğrudan doğruya, olmayanlar ise paraya çevrilmek suretiyle, bu alacakların ödenmesinde kullanılır. Aktiflerden öncelikle müşteri alacakları ödenir. Müşteri alacaklarının tamamının karşılanamaması hâlinde garameten ödeme yapılır. Bu alacaklar tamamen karşılandıktan sonra artan kısımdan, öncelikle garameten kamu alacakları ve kalandan …’nin 85. madde kapsamında yaptığı ödemeler ve tasfiye giderleri nedeniyle doğan alacağı ödenir. Bakiye, diğer alacaklılara tahsis edilir. Haklarında tedricî tasfiye kararı verilenlerin nakit dışındaki mal varlığının paraya çevrilmesine ve garamaten yapılacak ödeme usul ve esaslarına ilişkin diğer hususlar Kurulca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. (…) (7) …, gecikmeksizin, tazmin kararı ile birlikte hakkında tedricî tasfiye kararı verilenlerin yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakları ile tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde beşinden fazlasına sahip gerçek kişi pay sahiplerinin kendilerine, eşlerine ve velayet altındaki çocuklarına ait taşınmaz mal ve iştiraklerini, haczi caiz olan taşınır mal, hak ve alacaklarını ve menkul kıymetlerini ve her türlü kazanç ve gelirlerini; ayrıca, tedricî tasfiye kararının ilanından önceki iki yıl içinde ivazlı veya ivazsız olarak iktisap ettikleri veya devrettikleri taşınmaz mal, haczi caiz taşınır mal, hak, alacak ve menkul değerleri gösterir birer mal beyannamesi vermelerini ister. Bu fıkra hükümlerine göre istenen mal beyannamesinin en geç yedi gün içinde …’ye verilmesi zorunludur. …, yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının malvarlıkları üzerine teminat aranmaksızın ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz kararları ile ilgililerin yurt dışına çıkış yasağı dâhil olmak üzere alacaklıların menfaati için zorunlu olan her türlü muhafaza tedbirinin alınmasını ilgili mahkemeden istemeye yetkilidir. Bu mal beyanının hüküm ve sonuçları hakkında 2004 sayılı Kanunun ilgili hükümleri geçerlidir. Bu fıkra hükümleri çerçevesinde alınan tedbir ve haciz kararlarından itibaren altı ay içinde dava açılmaması veya icra veya iflas takibinde bulunulmaması hâlinde bu kararlar kendiliğinden ortadan kalkar. (8) Kurul, …’nin başvurusu üzerine tedricî tasfiyenin kapatılmasına karar verir. Haklarında tedricî tasfiye kararı verilenlerin aktiflerinin, tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmediğinin tespiti hâlinde, …, Kurulun uygun görüşüyle ilgililerin iflasını da isteyebilir. “Mali durumun bozulması hâlinde uygulanacak tedbirler” başlıklı MADDE 97–(1) Kurul, sermaye piyasası kurumlarının sermaye yeterliliği yükümlülüklerini sağlayamadığı, sermaye piyasası faaliyetlerinden kaynaklanan nakit ödeme ve finansal araç teslim yükümlülüklerini yerine getiremediği veya kısa sürede yerine getiremeyeceği ya da bunlardan bağımsız olarak mali yapılarının ciddi surette zayıflamakta olduğu ya da mali durumunun taahhütlerini karşılayamayacak kadar zayıflamış olduğunun tespiti hâlinde, üç ayı geçmemek üzere verilecek uygun süre içinde mali yapılarının güçlendirilmesini istemeye ya da herhangi bir süre vermeksizin doğrudan bu kurumların faaliyetlerini geçici olarak durdurmaya; tamamen veya belirli sermaye piyasası faaliyetleri itibarıyla yetkilerini kaldırmaya; yatırımcıları tazmin kararı vermeye; sorumluluğu tespit edilen yöneticilerin ve çalışanların sahip oldukları lisansları geçici veya sürekli olarak iptal etmeye, imza yetkilerini sınırlandırmaya veya kaldırmaya ve gerektiğinde yönetim kurulunun üyelerini görevden almaya ve yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar yerlerine yenilerini atamaya; bu kurumların tedricî tasfiyelerine karar vermeye ve tasfiyenin bitmesini takiben gerektiğinde veya tedricî tasfiyeye gitmeksizin doğrudan iflaslarını istemeye veya gerekli gördüğü diğer tedbirleri almaya yetkilidir. “Tedricî tasfiye ve iflas durumlarında uygulanacak tedbirler” başlıklı MADDE 98–(1) Kurul, sermaye piyasası kurumlarının iflası veya 86. madde uyarınca tedricî tasfiyeye girmesi durumlarında, 97. madde uyarınca sorumlulukları tespit edilmiş bulunmak kaydıyla; doğrudan veya dolaylı yüzde onundan fazla paya sahip ortaklarının, görevden ayrılmış olan veya görevde bulunan, yönetim kurulu üyelerinin ve imzaya yetkili yöneticilerinin, portföy yönetim şirketi yöneticilerinin ve konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının fon kurulu üyelerinin şahsen iflaslarını istemeye yetkilidir. Yatırımcıların Tazmini İle Tedrici Tasfiye Usul Ve Esaslari Hakkinda Yönetmeliğin “Tedrici tasfiyenin kapanması ve iflas talebi” başlıklı MADDE 30–(1) Kurul, …’nin başvurusu üzerine tedrici tasfiyenin kapatılmasına karar verir. Haklarında tedrici tasfiye kararı verilenlerin aktiflerinin, tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmediğinin tespiti halinde …, Kurulun uygun görüşü ile 24. maddenin birinci fıkrasında belirtilen kişilerin iflasını da isteyebilir. Söz konusu keyfiyet 32. madde çerçevesinde ilan edilir ve 5. maddede sayılan kurumlara bildirilir.” 2004 sayılı İİK’nun “Doğrudan Doğruya İflas Halleri” başlıklı madde 177–Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir. 1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3 – 308 inci maddedeki hal varsa;(1) 4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır. (Ek: 9/11/1988-3494/36 md.) Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır. Hükümleri düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı vekili hukuki sebep olarak hem SPK mevzuatına hem de İİK’nun 177/1. Maddesine dayanmıştır. Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri göz önüne alındığında; davalı gerçek kişilerin iflasları SPK’da ve de İİK’da faklı şartlara tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. İİK 177/1. maddesi gereğince iflas istenebilmesi için öncelikle İİK’nın 43/1., 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. Maddesi gereğince davalı gerçek kişilerin iflasa tabi kişilerden olması ve de davacının iflasa tabi gerçek kişilerden alacaklı olması zorunludur. SPK mevzuatına göre de; aracı kurumun tedricî tasfiyeye girmesinde 97. madde uyarınca davalıların sorumluluklarının bulunması, tedrici tasfiyenin kapatılması, haklarında tedrici tasfiye kararı verilenlerin aktiflerinin, tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmemesi şartlarına bağlandığı anlaşılmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu 01/12/2015 tarih ve 33/1543 sayılı kararı ile, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’un 96 ve 97. maddeleri uyarınca … A.Ş’nin [“Aracı Kurum veya Şirket”] sermaye piyasası faaliyetleri geçici olarak durdurulmuş olup, bu tarihten sonra Aracı Kurum nezdinde yapılan incelemeler neticesinde 08/01/2016 tarih ve 1/29 sayılı toplantı da Kanun’un 82. maddesi gereği yatırımcılarının tazminine ve 86ncı maddesi kapsamında müvekkil ve iflası istenen diğer davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları Aracı Kurum’un tedrici tasfiyesine karar verilmiştir. Tedrici tasfiye işlemlerini yürütmekle görevli davacı … [“…”] yönetim kurulu 24/06/2016 tarihinde; “SPK’nun 86/7 ve 86/8 maddelerinin birlikte değerlendirilmesi neticesinde, İİK’nun 177. maddesi de dikkate alınarak, borcu karşılayacak malvarlığı olmayan ve hileli muamelelerde bulunduklarına dair emareler olan Aracı Kurum’un ortak ve yöneticileri …, [müvekkil] …, … ve … hakkında Kurul’un uygun görüşünün alınmasını müteakip doğrudan şahsi iflas davası açılmasına ve bu çerçevede, …’ce Kanunun 86/7 maddesi çerçevesinde anılan kişilerin malvarlıkları üzerinden alınan ihtiyati tedbir kararının devamının sağlanmasına” karar vermiştir. Bu karar üzerine …, Kurul’dan şahsi iflas davası açılması için uygun görüş talep etmiş olup, Kurul Karar Organı’nın 24/06/2016 tarih ve 20/718 sayılı kararı ile; “ SPK’nun 86. ve maddesinin yedinci ve sekizinci fıkrası uyarınca … tarafından da Aracı Kurum yönetim kurulu başkanı …, yönetim kurulu üyeleri …, … ve … ‘nin şahsi iflas istenmesi konusunda …’ye uygun görüş verilmesine” karar verilmiştir. Mahkemece, taraf delilleri toplanmış, bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişiler Prof. Dr. … ve … 07/02/2018 tarihli raporlarında; … A.Ş.’nin ortakları ve yöneticileri olan davalıların, SPK hükümlerine ve muhasebe ilkelerine aykırılık teşkil eden eylemleri ile, şirket emanetinde bulunan müşterilere ait hisse senetlerini müşteri talimatları olmaksızın kendi menfaatlerine olacak şekilde kullanmış olmalarından dolayı şirketin tedrici tasfiyeye alınmış olduğunu, davalıların usulsüzlüklerinden dolayı şirkete olan yükümlülüklerinin 30/11/2017 itibariyle 17.971.945,60 TL olduğu, süzkonusu tutarın tahsil kabiliyetinin bulunmadığını, şirketin müşterilere olan yükümlülüklerinin 4.380.088,14 TL’lik kısmının yasal düzenleme uyarınca davacı … tarafından karşılandığını, şirketin 15.829.608,62 TL tasfiye açığından dolayı davalıların şahsi sorumluluklannın bulunduğu, 06/12/2012 tarihli Sermaye Piyasası Kanunun 86. maddesinin 8. fıkrasının; “Kurul, …nin başvurusu üzerine tedricî tasfiyenin kapatılmasına karar verir, Haklarında tedricî tasfiye kararı verilenlerin aktiflerinin, tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmediğinin tespiti hâlinde, …, Kurulun uygun görüşüyle ilgililerin iflasını da isteyebilir.” şeklinde olduğunu, Mülga Sermaye piyasası Kanununun 46,maddesinin (h) bendinin daha açık olarak “(Kurul) Sermaye piyasası kurumların, mali yapılarının ciddi surette zayıflamakta olduğunun tespiti halinde; verilecek uygun süre içinde, mali durumlarının güçlendirilmesini istemeye; kurum görevlilerinin imza yetkilerini sınırlandırmaya veya kaldırmaya; verilen bu süre içinde, bu kurumlar tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması halinde veya mali durumlarının taahhütlerini karşılayamayacak kadar zayıflamış olduğunun tespiti halinde gerekli tedbirleri almaya, herhangi bir süre vermeksizin kurumların faaliyetlerini geçici olarak durdurmaya veya sürekli olarak durdurarak yetkilerini kaldırmaya; bu tedbirlerden netice alınmadığı takdirde tedrici tasfiyelerine karar vermeye ve tasfiyenin bitmesini takiben gerektiğinde veya tedrici tasfiyeye gitmeksizin doğrudan iflaslarını istemeye, …yetkilidir” hükmünün bulunduğunu, öğretide SPK m. 98 uyarınca, kanunda sayılan ve sorumlulukları tespit edilmiş olan yönetici ve ortakların kurulca şahsi iflaslarının istenebilmesi için, sermaye piyasası kanunun 86. maddesine göre tedrici tasfiyeye girmiş olması yeterli olduğunun belirtildiğini, SPK m, 86, f.4’e göre, Tedricî tasfiye karan verilmesi hâlinde, bu tasfiyenin kapatılması kararına kadar iflas kararı verilemez. Hükmünün bulunduğunu, fakat bu hükmün sadece sermaye piyasası kurumu bakımından geçerli olması gerektiğini, Nitekim SPK m. 98 bunu teyit ettiğini, Maddede “Kurul, sermaye piyasası kuramlarının iflası veya 86. madde uyarınca tedrici tasfiyeye girmesi durumlarında, 97. madde uyarınca sorumlulukları tespit edilmiş bulunmak kaydıyla; doğrudan veya dolaylı yüzde onundan fazla paya sahip ortaklarının, görevden ayrılmış olan veya görevde bulunan, yönetim kurulu üyelerinin ve imzaya yetkili yöneticilerinint portföy yönetim şirketi yöneticilerinin ve konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının fon kurulu üyelerinin şahsen iflaslarını istemeye yetkilidir.” hükmünün bulunduğunu, bu maddenin, sermaye piyasası kurumunun tedrici tasfiyeye girmesini, sorumlulukları tespit edilmiş olan ve maddede sayılan kişilerin iflasının istenmesi için yeterli saydığını, tedrici tasfiyenin sona ermiş olmasını aramadığını belirtmişlerdir. Bilirkişi heyeti ek raporlarında; … A.Ş. nin ortakları ve yöneticileri konumundaki davalıların kanuna ve muhasebe ilkelerine aykırı, aynı zamanda güveni kötüye kullanma kapsamındaki eylemleri nedeniyle SPK’nun almış olduğu karar ile şirketin tedrici tasfiyeye alınmış olduğunu, şirketin halen devam eden 15.538.592,13 TL tasfiye açığı nedeniyle davalıların şahsi iflaslarının talep edilebileceğini, bu açılardan kök rapordaki görüşlerde değişiklik yapılmasını gerektiren bir hususa rastlanmadığını bildirmişlerdir. Tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde; SPK’nun Tedricî tasfiye başlıklı 86/8. maddesi, Yatırımcıların Tazmini İle Tedrici Tasfiye Usul Ve Esaslari Hakkinda Yönetmeliğin, Tedrici tasfiyenin kapanması ve iflas talebi başlıklı 30. Maddesi gereğince davalı gerçek kişiler hakkında iflas kararı verilebilmesi için tasfiyenin kapatılması ve haklarında tedrici tasfiye kararı verilen … A.Ş’nin aktiflerinin, tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmemesi şartına bağlı olduğu, kesin hesap yapılmadığından, yönetici davalıların … A.Ş’ni eylemleri ile zarara uğrattıkları ve sorumlulukları konusunda davacının İİK’nun 177. maddesi kapsamında henüz davalılar için alacaklı sıfatını kazanmadığı anlaşılmıştır. Bu sebeple; davacı …nin, SPK’nun kararı ile tedrici tasfiyeye alınan … A.Ş’nin ortakları ve yöneticileri konumundaki davalılar hakkında yasa ve yönetmelik hükümleri gereğince sorumluluklarının tespiti halinde iflaslarını isteme ve mal varlıkları hakkında tedbir uygulama yetkisinin bulunduğu, ancak davalıların iflasına karar verilebilmesi için SPK’nun 86/8. maddesi, Yönetmeliğin, 30. maddesi gereğince … A.Ş’nin tasfiyesinin kapatılmasının beklenmesi, tedrici tasfiye kararı verilen … A.Ş’nin aktiflerinin, tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarını, tazmin kapsamında yapılan ödemeleri ve tasfiye giderlerini karşılamaya yetmemesi durumunda davalıların yasal sorumluluklarının bulunup bulunmadığının yukarıda açıklanan SPK mevzuatı ve İİK 177. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ile sonuca gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalılar …, … ve … vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/718 Esas, 2019/722 Karar, 09/05/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davalıdan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan her bir davalının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın kararı istinaf eden her bir davalıdan tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA, 5-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/06/2020