Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2615 E. 2023/55 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2615 Esas
KARAR NO: 2023/55
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/05/2019
NUMARASI: 2018/265 Esas, 2019/458 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin, davalı ile akdettiği 05.12.2016 tarihli katılım sözleşmesi ile 08-12 Mart 2017 tarihleri arasında CNR EXPO Fuar merkezinde düzenlenen … Banyo Mutfak Fuarına … no’lu stantta katılmış olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme şartlarında bulunan fuar zamanlama tablosu ile, fuara katılım, giriş, yerleşme, toplama ve boşaltma zamanlarının bildirildiğini, işbu yazılı bildirime göre fuar bitim tarihinden sonra hollerin boşaltılması işinin bitiş tarihinin 13.03.2017 günü saat 12:00 olarak gösterilmesine rağmen, müvekkili şirketin yetkilisi ve çalışanlarının fuar bittikten sonra 13.03.2017 tarihi sabahı standını toplamak için fuar alanına gittiklerinde stantlarının yerinde olmadığını, 13.03.2017 günü sabaha karşı 01:00 – 01:30 saatleri arasında parçalanmak suretiyle kaldırılmış olduğunu öğrendiklerini, müvekkili şirketin fuar bitişinin ertesi günü saat 12:00’ye kadar standını toplamak ve boşaltmak için süresi olduğu halde taraflarına herhangi bir bilgi dahi verilmeden tüm ürünlerinin parçalanarak kullanılamaz hale getirildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik belirsiz alacak davası olarak 10.000 TL alacağın 13.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde bahsi geçen zarar kalemlerine ilişkin mal veya malzemelerin fuar alanına giriş yaptığı, fuar esnasında ilgili stantta bulunduğu, bahsi geçen fuar kurulum ve söküm zamanlarında ilgili stantta bulunduğuna ilişkin bir emare, kanıt bulunmadığını, stant alanının tahliyesinden önce standa ait hangi menkullerin davalı tarafından alındığı, hangi menkullerin davalı tarafından alınmadığının net olmadığını, herhangi bir zararın olup olmadığı ya da oldu ise ne kadarlık bir zararın olduğunun da tespit edilebilir nitelikte olmadığını, … Fuarının yapıldığı dönemin çok yoğun bir dönem olduğunu, bu fuarın ardından yeni bir fuarın katılımının başlayacak olması nedeniyle CNR Expo Alan Yönetimi ve fuarın diğer işbirliği ortakları olan Türkiye Seramik Federasyonu (TSF) ve Tesisat İnşaat Malzemeleri Derneği (TİMDER) ortak kararı ile ilgili stantların derhal boşaltılması yönünde karar alınarak bu kararın davacı firmanın da içinde bulunduğu bütün katılımcılara bildirildiğini, 20 ülkeden 400’ü aşan katılımcı tarafından söz konusu bildirime uyulduğunu ve herhangi bir ihtilaf yaşanmadığını, ancak davacı firmanın stant alanını tahliye etmemiş olduğunu, stant alanının boşaltılması istendikten sonra alanda bulunduğu iddia edilen eşyalar ile ilgili müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, bu sorumluluğun fuar katılım sözleşmesinin 16, 18, 24 ve 28. maddelerine uyulmaması sebebiyle tamamen davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; stant boşaltma işlemlerinin bitirilme süresi 13.03.2017 saat 12:00 olmasına rağmen sürenin bitmesi beklenmeden stantların söküm işlemlerinin davalı şirket tarafından yapılmış olduğu, söküm işlemi esnasında davacının mallarının hasar gördüğü ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda hasar miktarının 80.000 TL olduğunun belirtildiği, davacının, davalıdan haksız fiilden kaynaklı 80.000 TL alacağının bulunduğu, temerrütün haksız fiil tarihi itibariyle oluşacağı gerekçelerine istinaden davanın kısmen kabulü ile, 80.000 TL alacağın 13/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ve fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; tanıkları dinlenmediği için tahkikatın eksik yapıldığını ve bu nedenle karara esas alınan bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, oysa süresinde cevap sunulmadığı takdirde süreyi kaçıran tarafın delil bildirebileceğini, taraflar arasında imza edilen sözleşme hükümleri doğrultusunda, bir sonraki fuara olan talebin artması, çok yoğun bir fuar olacak olması, hazırlıkların zaman alacak olması ve indirme boşaltma süreçlerinde aralarında davacının da bulunduğu katılımcıların herhangi bir problemle karşılaşmaması için fuar başlangıcından önce 07.03.2018 tarihinde tüm katılımcılara duyuru ve bildirim yoluyla bilgilendirme yapılarak stand söküm işlemlerinin 12.03.2017 tarihi saat 24:00’a kadar sökülmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, davaya esas alınan davacı yanın bir takım faturalar sunarak meydana gelen zararı ispat etmeye çalışmasının kabulünün hukuken mümkün olmadığını, bilirkişilerce söz konusu zararın hesabında piyasa araştırması yapılmadığını, davacının, kuralları ihlal eden tek firma olduğunu ve kendi hatasını müvekkili şirkete mal etmeye çalışmasının TMK’nun 2. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı şirket yetkililerinin 13.03.2017 saat 10.00’da fuar alanına geldikleri dikkate alındığında davacının, fuar alanını tahliye etmesi için kendisine 13.03.2017 tarihi saat 12.00’ye kadar süre verildiğinin kabulünde dahi bu kadar kısa sürede standını toplayamayacağının açık olduğunu, haksız fiil kapsamında açılan iş bu dava kapsamında meydana gelen zarar net olmadığı gibi, kusurun da davacıya ait olduğunu, TBK’nun 50. maddesinde zararın hakkaniyete uygun olarak belirlenebileceğinin belirtildiğini, bunun yanı sıra, zararın tam olarak ispat edilememiş olması ve kusurun da davacı yanda olması sebebiyle TBK’nun 52. maddesi gereğince tazminatın kaldırılması gerektiğini, savcılık tarafından yürütülen tahkikatta kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, ilgili zarar verme işleminin müvekkili şirket ve yetkilileri tarafından işlendiğine ilişkin bir bilginin bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, haksız fiil sebebiyle oluştuğu iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili 11/03/2019 tarihli dilekçesi ile, dava değerini 100.000 TL arttırarak harcını yatırdığı anlaşılmıştır. Bilirkişi heyeti 20/03/2019 tarihli raporunda; CNR Expo Alan Yönetimi tarafından fuar bitiş saati olan 17.00 itibarı ile fuar dahilinde bulunan stand sahiplerine stantlarının boşaltılmasının bildirilmiş olduğunu, stant boşaltma işlemlerinin bitirilme süresinin 13.03.2017 saat 12:00 olmasına rağmen sürenin bitmesi beklenmeden stantların söküm işlemlerinin davalı şirket tarafından yapılmış olduğunu, fotoğraflardan da görüldüğü üzere davacı standında bulunan tüm malzemelere söküm işlemi sırasında büyük zarar verilmiş olduğunu, malzemelerin kullanılamaz durumda olduğunun tespit edildiğini, ancak listede verilen tüm malzemelerin orada olup olmadığı bilinmeden zararın bütününü belirtmenin mümkün olmadığını, davacının verdiği listedeki ürünlerin bazılarının fotoğraflarda görüldüğü haliyle kırılmış olduklarının (küvet,masa,tabela,duvar kapl. …v.s) tespit edilmiş olması sebebiyle toplam zarar miktarının 12.03.2018 dava tarihi itibariyle takriben 80.000,00 TL (Dolar kuru ile Merkez Bankası Efektif Alış Fiyatına göre 12.03.2018 tarihi itibariyle 1 USD – 3.8164 TL dır. Toplam zarar miktarı takriben 80.000,00 TL/3.8164 TL = 20.962,00 $) olduğunu bildirilmişlerdir. Taraflar arasında Fuar Katılım Sözleşmesi imzalandığı ve davacının söz konusu fuara katıldığı hususları ihtilaf konusu değildir. Uyuşmazlık, davacının fuar alanında bulunan standı ve buradaki ürünlerinin zarara uğraması sebebiyle davalının sorumlu olup olmadığı ile zararın kapsamı ve miktarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Fuar Zamanlama Tablosuna göre, toplama ve boşaltma başlangıcının 12/03/2017 saat 17:00; araçsız boşaltma başlangıcının 12/03/2017 saat 17:00; araç ile boşaltma başlangıcının 12/03/2017 saat 18:00; hollerin boşaltılmasının bitişinin 13/03/2017 saat 12:00 olduğu anlaşılmaktadır. Davalı, fuar başlangıcından önce 07/03/2018 tarihinde tüm katılımcılara duyuru ve bildirim yoluyla bilgilendirme yapılarak stand söküm işlemlerinin 12/03/2017 tarihi saat 24:00’a kadar sökülmesi gerektiğini katılımcılara bildirdiğini iddia etse de davacı kendisine bu yönde bir bilgi verilmediğini ileri sürmektedir. Bu noktada çözülmesi gereken uyuşmazlık, davalı tarafından, kararlaştırılan tarih ve saatten daha önce malzemelerin sökülüp fuar alanının boşaltılacağı zamanının davacıya bildirilip bildirilmediği noktasında toplanmaktadır. Dosya kapsamında yer alan davalı tarafça sunulmuş “Önemli Bilgilendirme” başlıklı 07/03/2017 tarihli imzasız belgede, tüm stantların söküm işlemlerinin 12/03/2017 tarihi saat 24:00’a kadar tamamlanması gerektiği yazılı olsa da söz konusu belgenin davacıya tebliğ yada teslim edilip edilmediği belli olmadığı gibi davalının bu yazı haricinde başka bir şekilde bildirim yaptığını ortaya koyamadığı, ayrıca dinlenen tanık anlatımlarında da bu yönde bir bildirimin yapılmadığının ifade edildiği hususları dikkate alındığında davalının, taraflar arasında sözleşmede kararlaştırılan zamandan daha önce stantların sökülmesini davacıya bildirmediğini kabul etmek gerekir. “…Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle, Kanunun 2. maddesinin her iki fıkrası da emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağının kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden (resen) bunu dikkate almalıdır (Dural / Sarı, s. 243-244, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.02.1951 tarihli ve 17/1, Hukuk Genel Kurulunun 21.10.1983 tarihli ve 1981/1-30 E., 1983/1000 K. sayılı kararları)…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2016/(21)10-1602 Esas 2020/711 Karar sayılı ilamı). Dürüst davranma ilkesinin düzenlendiği 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesi uyarınca herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bu ilkeye vurgu yapan bir önceki paragrafta paylaşılan YHGK ilamından da anlaşılacağı üzere bu ilkenin emredici nitelikte olduğu ve tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağını kararlaştırmalarının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Somut olayda davalının, davacıya kararlaştırılan zamandan önce stantların sökülmesi gerektiğini bildirdiği hususunu ispatlayamadığı yukarıda değerlendirilmiş olup bu halde kararlaştırılan zamana göre süresi olan davacının stant alanını boşaltmaması bakımından kusurlu olduğu söylenemez. Kaldı ki bir an için davacıya bildirimin yapıldığının yahut sözleşme ile davalıya, stant alanını boşaltmak bakımından yetki verildiğinin kabulü halinde de davalının, davacıya ait stant alanını boşaltırken dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket ederek bu hakkını kullanması gerekir. Davacıya bildirim yapmadığı halde dahi davalıdan bu ilkeye uygun davranması beklenir. Aksi halde yani bu hakkın kullanılması açıkça dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi halinde hukuk düzeni tarafından korunması mümkün değildir. Oysa somut olayda ise, davalının, fuar alanında bulunan davacıya ait stant ve malzemelere zarar vererek bu boşaltma işlemini yaptığı tanık anlatımları, fotoğraflar ve dosya kapsamı ile sabittir. Dolayısıyla davalının TMK’nun 2. maddesine uygun hareket ettiğinden bahsedilemez. Bu nedenle davalı meydana gelen olayda tam kusurludur. 6098 sayılı TBK’nun 50. maddesi uyarınca zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Somut olayda her ne kadar bu konuda davacı tarafından yaptırılmış bir tespit yok ise de davacıya ait fuar alanında bulunan malzemelere davalı tarafından sökülerek zarar verildiği dosyaya yansıyan bilgi, belge, beyan ve delillerden anlaşılmaktadır. Fakat uğranılan zararın kapsamı tam olarak belli değildir. Gerçek zararın miktarının tam olarak belirlenemediği böyle bir durumda TBK’nun 50. maddesi uyarınca dosya kapsamına, olayın oluşuna göre hakkaniyet ölçüsünde uygun bir maddi tazminata karar vermek gerekir. Buna göre somut olayda fuar alanında bulunan davacıya ait malzemelerin zarar görmeden öncesi ve sonrasına ait resimleri dosya kapsamına sunulmuş olup söz konusu resimler de bulunan malzemeler ile yine dosya kapsamında bulunan faturalar değerlendirildiğinde ve davacı tarafından beyan edilen tüm malzemelerin fuar alanında olup olmadığı bilinmediğinden meydana gelen zarar miktarını tümüyle tespit etmenin mümkün olmadığı dikkate alındığında bilirkişi heyeti tarafından tespit edilen zarar miktarının dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düştüğünü kabul etmek gerekmiştir.Öte yandan davacı şirket ve yetkilisinin şikayeti üzerine meçhul şüpheliler hakkında mala zarar verme suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/31342 soruşturma sayılı dosyasında yürütülen soruşturmada, yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmediği ve anlaşmazlığın hukuki nitelik arzettiğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmış olup davalı, kusurun varlığının soruşturma dosyasında ispat edilememesi sebebiyle davacının iddialarını kanıtlayamadığını iddia etmiş ise de davalının, meydana gelen olay sebebiyle kusurunun olmadığına yönelik kesinleşmiş bir karar mevcut değildir. Diğer taraftan meydana gelen olayın davalının sorumluluğunda olan fuar alanında meydana gelmesi sebebiyle davalının, davacının ürünlerine kendisi tarafından zarar verildiğine ilişkin delil bulunmadığı yönündeki savunmasına itibar edilemez. Kaldı ki davalı vekili ön inceleme duruşmasında, müvekkili şirket tarafından gerekli bildirimlerin yapılmasına rağmen davacının fuar alanını tahliye etmemesi sebebiyle yönetim hakkına dayanarak tahliyenin gerçekleştirildiğini beyan etmiştir. “…“Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu” başlıklı 6100 sayılı HMK’nın 128/1. maddesine göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” “Davayı inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra ikici cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. Cevap dilekçesi vermemiş olan davalının sadece inkar ile yetinmiş olduğu varsayılır ve ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece inkar çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Sh. 294-295)…Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır…Yukarda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesi mümkün değildir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/13-856 Esas 2016/523 Karar sayılı ilamı). 6100 sayılı HMK’nun 128. maddesi uyarınca, süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Bu durumda davalının, davayı inkar etmiş sayıldığının kabulü ile yargılamanın yürütülmesi gerekir. Bir önceki paragrafta paylaşılan Yargıtay ilamı da dikkate alındığında, delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredildiğinden usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermeyen ve herhangi bir delil de bildirmeyen davalının tanıklarının dinlenilmesi mümkün değildir. Bu nedenle bu yöne ilişkin davalının istinaf sebebi yerinde değildir. Bu sebeple ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/265 Esas, 2019/458 Karar ve 06/05/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.366,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.186,30 TL harcın karar kesinleştiğine ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b-1 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/01/2023