Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2575 E. 2020/1734 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2575 Esas
KARAR NO: 2020/1734
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2015/1103 Esas, 2019/122 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı şirketin plastik ve plastik ürünlerin imal ve ticareti ile iştigal ettiğini, gıda sektörüne hizmet verdiğini, şirket sermayesi 400.000,00 TL olup tamamının ödendiğini, şirket aktiflerinin borçları karşılayamadığını ve şirketin borca batık olduğunu, sundukları iyileştirme projesi kapsamında iyileşmesinin mükmün bulunduğunu belirterek iflasın ertelenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, şirketin 3 yılı aşkın süre tedbirlerden faydalandığı halde borca batıklıktan çıkamadığı, projede belirtilen satış hedeflerini gerçekleştiremediği, öngörülen sermaye artırımının gerçekleşmediği, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı gerekçesiyle davacı şirketin iflas erteleme talebinin reddine ve şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; alınan son bilirkişi ve kayyım raporunda, şirketin borca batık olduğu ancak bir önceki döneme göre borca batıklık tutarında azalma olduğunun belirtildiğini, şirketin 2018 yılı satış hedeflerini olumsuz piyasa koşullarına rağmen % 50 oranında tutturduğunu, bilirkişi raporlarında şirketin olumlu gelişme gösterme kapasitesinin mevcut olduğunun belirtildiğini, şirketin aktiflerinin borcu karşılayacak durumda olduğunu, nakit darboğazının işletme sermayesi düşüklüğünden kaynaklandığını, yapılan sermaye artırımının taahhüt edilenin altında kaldığı hususunun mevcut piyasa koşullarında kabul edilemeyeceğini, köklü bir şirket olan müvekkili şirketin borçlarını ödemeye devam ettiğini ve projeye uygun hareket ettiğini belirterek kararının kaldırılarak iflasın ertelenmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, aynı yasanın179/b maddesinde ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, iflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekaletnamesinde, iflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket yönetim kurulu 17.11.2015 tarihli kararı ile şirket hakkında iflas erteleme talebinde bulunulmaya karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin mal varlığının tespiti amacı ile keşfen mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Ayrıca şirketin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesine göre davacı şirketin iflas erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda üçlü bilirkişi kurulundan 10/12/2015 tarihli rapor alınmış, kayyım tarafından düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya 12 adet kayyım raporu ibraz edilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb, bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, iflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, iflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. Kısacası, iflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.). İyileştirme projesi ise, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK’nın 376/2. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK’nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. Sunulan iyileştirme projesinin uygulaması ve erteleme sürecinin başarı ile yönetimi bakımından ciddi, inandırıcı, somut ve uygulanabilir nitelikte bulunmalıdır. Kayyım raporlarında; şirketin iyileştirme projesinde öngörülen satışları gerçekleştiremediği, kısa vadeli borçları döndürebilme yeteneğinin kısıtlı olduğu, nakit sermaye eklentisine ihtiyaç duyduğu, iyileştirme projesinde şirketin sermayesinin 2017 yılı sonuna kadar 1.038.427,95 TL artırılacağı öngörülmesine rağmen 1.000.000,00 TL sermaye artırımı gerçekleştirdiği ve bunun 156.000,00 TL’sinin ödenmediği belirtilmiştir. Şirketin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesine göre davacı şirketin iflas erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda üçlü bilirkişi heyetinden alınan 10/12/2015 tarihli raporda, sunulan iyileştirme projesinin genel yapısı itibarıyla şirketin faaliyetlerden elde edilecek satışlara odaklandığı, ancak son yılda gerçekleştirilen satışlar dikkate alındığında öngörülen satış hedeflerinin iyimser bir yaklaşım sergilediği, öngörülen sermaye artırımının çalışma sermayesinin 2/3’nü karşılayabildiği ve şirketin en büyük sorunun çalışma sermayesinin sağlanması olarak görüldüğü, şirketin, 31/10/2015 tarihi itibariyle şirket aktiflerin satış değerleri esasından hareketle yapılan hesaplama sonuçlarına göre şirketin öz kaynaklarının (-) 1.634.801,06 TL olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi heyeti 31/12/2015, 30/06/2016 ve 31/03/2017 tarihi itibarıyla da şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğunu tespit etmişse de, son alınan raporda, şirketin 30/06/2018 tarihi itibarıyla sadece kaydi değerler üzerinden borca batık olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece sunulan projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı ve şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle iflasın ertelenmesi talebinin reddin karar vermişse de, dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Somut olayda 31/03/2017 tarihi itibarıyla şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğunun tespit edildiği, 14/02/2019 karar tarihine kadar, iki yıla yaklaşan süre içerisinde, son durumu itibariyle rayiç değerler üzerinden şirketin borca batık olup olmadığının tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Aradan geçen yaklaşık 2 yıllık süre dikkate alınarak, şirketin güncel durumu itibariyle rayiç değerler üzerinden borca batık olup olmadığı kesin olarak tespit edilmelidir. Bu nedenle mahkemece belirtilen hususta dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak şirketin borca batıklık olup olmadığının değerlendirilmesi ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle son durumu itibariyle rayiç değerler üzerinden borca batık olup olmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 bendi gereğince kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, belirtilen eksik hususlar doğrultusunda dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine iadesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1103 Esas, 2019/122 Karar, 21/02/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 165,70TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/09/2020