Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2563 E. 2023/95 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2563 Esas
KARAR NO: 2023/95
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/03/2019
NUMARASI: 2016/1270 Esas, 2019/366 Karar
DAVA: MENFİ TESPİT (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 05.06.2013 tarihinde yönetim kurulunun 215 nolu kararı ile üyelik başvurusunun kabul edildiğini, kooperatifin … nolu blokta bulunan 26 nolu dubleks dairenin taahhüdü karşılığında müvekkiline verildiğini, müvekkilinin üyelik bedeli olarak keşidecisinin kendisinin olduğu 05.06.2013 vade ve 150.000 TL meblağ, 05.07.2013 vade ve 50.000 TL meblağ, 05.08.2013 vade ve 50.000 TL meblağ, 05.09.2013 vade ve 50.000 TL meblağ, 05.10.2013 vade ve 50.840 TL meblağlı senetler düzenleyerek davalı kooperatife verdiğini, müvekkilinin, senet bedellerinin tamamını dönemin yönetim kurulu başkanı …’e ödediğini ve ödemeleri karşılığında kooperatif kaşeli makbuzlar aldığını, ayrıca müvekkilinin …, …, … ve … gibi altyapı bedellerine karşılık olarak davalı kooperatife 7.500 TL ödeme yaptığını, netice olarak müvekkilinin, davalı kooperatife toplam 358.340,00 TL ödediğini, davalı kooperatif tarafından gönderilen Kartal … Noterliğinin 07.09.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, müvekkilinin, taahhüt etmiş olduğu 370.840,00 TL’nin ödenmesinin ihtar edildiğini, davalının ihtarına cevaben Kartal … Noterliğinin 09.09.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, tüm borçların ödendiğinin bildirildiğini, müvekkilinin daha sonra kooperatifin yeni yönetimi ile yapmış olduğu yüz yüze görüşmelerde eski başkan …’in müvekkilinin yapmış olduğu ödemeleri bilançoya yansıtmadığını ve bunun gibi bir çok kişinin aynı durumda olduğunu öğrendiğini, yapılan ödemenin bilançoya yansıtılıp, yansıtılmadığı hususunun kooperatifin sorumluluğunda olduğunu, … ve bir takım eski yöneticiler hakkında zimmet, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak vb. suçlamalar ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/124826 soruşturma sayılı dosyasına taraflarınca şikayet dilekçesi sunulduğunu, müvekkilinin, borcunu ödemiş olmasına rağmen davalı kooperatif tarafından borçlu çıkarıldığını, davalı kooperatifi dolandıranın eski yönetim olduğunu, eski yönetimin kusurlarının müvekkiline yükletilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle ileride olabilecek muhtemel icra takipleri veya üyelik ihraçlarını önlemek adına müvekkilinin ödemiş olduğu 358.340 TL açısından borçlu olmadığının tespiti için işbu davanın açıldığını belirterek müvekkili tarafından ödenen 358.340 TL üyelik bedeli yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafça müvekkili kooperatife yapılmış herhangi bir ödemenin söz konusu olmadığını, ödeme belgesi olarak sunulan makbuz ve senetlerin, sonradan kötü niyetli olarak davacı taraf ile kooperatifi, tek başına temsil etme ve borçlandırma yetkisi bulunmayan eski yönetici olan … arasında imzalanan belgeler olduğunu, bu belgelerin müvekkili kooperatifi bağlamadığını, zira yapılan işlemlerin yetkisiz temsile dayandığını, davacı tarafın tüm ödemelerini senet ile yaptığını iddia etmesinin tek bir banka dekontu dahi sunamaması karşısında tek başına anılan senetlerin sonradan oluşturulduğunu gösterdiğini, zira, müvekkili kooperatifin tüm aidatları senet karşılığı tahsil etme gibi bir uygulaması olmadığını, aidatların nakit olarak ve banka hesabına yapıldığını, ancak aidat yapılandırılmasına gidilmesi halinde, peşin nakit ödemeler yapılması kaydı ile bakiye kısım için senet kabul edilebilir olduğunu, bu durumda da yönetim kurulu üyelerinin çift imzası ile ödeme olarak senedin kabulünün söz konusu olabildiğini, nitekim, gerek senetlerin kooperatifçe teslim alındığı iddia edilen 03.06.2013 tarihinde gerekse senetlerin ödendiği iddia edilen 09.07.2013- 06.08.2013- 09.09.2013- 12.10.2013- 04.02.2014 tarihlerinde kooperatifi taahhüt altına sokmaya ve ilzama, her türlü sözleşme, senet, çek ve makbuzu imzalamaya kooperatif yönetim kurulu üyelerinin herhangi ikisinin yetkili kılındığını, dolayısıyla bir an için davacının iyi niyetli olduğunun kabul edilmesi halinde dahi, dayanakları belgelerin, eksik temsile dayalı olduğundan müvekkili kooperatifi bağlamadığını, dolayısıyla yetkisiz kişiye yapılan ödemenin usulüne uygun ödeme sayılamayacağının ve davacıyı borçtan kurtarmayacağının izahtan vareste olduğunu, halihazırda kayıtlarında yaptıkları incelemelerde, davacı tarafından yapılmış herhangi bir ödemeye rastlanılmadığını, davacının, kooperatifin üyesi olup dava tarihi itibariyle müvekkili kooperatife toplamda 370.840,00 TL borcunun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacının, davalı kooperatif üyesi olduğu konusunda taraflar arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, davacının 30.09.2013 tarihinde … Blok D:… nolu kooperatif dairesini devraldığı, Kooperatif ana sözleşmesinin 46. maddesinde kooperatifin temsili için kooperatif başkanı ile yönetim kurulu üyelerinden birinin birlikte imzasının gerektiği, davacı tarafından ibraz edilen makbuzlarda sadece o dönemde kooperatif başkanı olan …’in imzasının bulunduğu, davacı tarafından kooperatif başkanı …’e yapılan ödemelerin kooperatif kayıtlarında gösterilmediği, bu sebeple kural olarak tek imza ile düzenlenen ve kooperatif kayıtlarına işlemeyen makbuzların kooperatifi bağlamayacağının kabulü gerektiği, ancak davalı kooperatifin kayıtlarına geçen başka üyelerden tahsil edilmiş olan ödeme makbuzlarında yine kooperatif başkanının tek başına imzasının bulunduğu ve bu şekilde yapılan tahsilatların teamül haline geldiğinin tespit edilmesi halinde tahsilatların kooperatif başkanı tarafından tek imza ile yapıldığı ve davalı kooperatifin bu şekilde yapılan tahsilatları benimsediğinin kabulü gerekeceğinden bu durumda davacının yaptığı ödemelerin davalı kooperatife yapılmış olduğunun kabulü gerekeceği, buna göre, incelenen defter kayıtlarından bu husus tespit edilemediğinden ve bu nedenle davacının ödeme yaptığı tarihlerde kooperatif adına yapılan tahsilat makbuzlarının incelenmesi ve bu şekilde yapılan tahsilatların kooperatif kayıtlarında geçip geçmediğinin tespiti gerektiğinden davalı kooperatif vekiline, davacının ödeme yaptığı tarihler arasında üyelere kesilen makbuz suretlerine ilişkin kayıtları sunması için kesin süre verildiği ve aksi taktirde eski kooperatif başkanı …’in davacı gibi diğer üyelerden tahsil ettiği paralara ilişkin tek imzalı makbuz düzenlediğinin kabulü ile yargılamaya devam edileceğinin ihtar edildiği, buna rağmen verilen kesin süre içinde istenen kayıtlar sunulmadığından ve davalı kooperatifin kayıtlarına geçen başka üyelerden tahsil edilmiş olan ödeme makbuzlarında yine kooperatif başkanının tek başına imzasının bulunduğu ve bu şekilde tahsilatların önceki kooperatif başkanı … tarafından tek imza ile yapıldığı ve davalı kooperatifin bu şekilde yapılan tahsilatları benimsediğinin kabulü ile sonuç olarak davacının yaptığı ödemelerin davalı kooperatife yapılmış olduğu kanaatine varıldığı belirtilerek davacının, davalıya ödediği 358.340,00 TL üyelik bedeli yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemenin 19.12.2018 tarihli duruşma ara kararının hukuka aykırı olduğunu, 120 üyesi olan müvekkili kooperatifin dava konusu döneme ilişkin ödenen makbuzları sunmasının fiilen mümkün olmadığı gibi verilen sürenin de yetersiz olduğunu, zira yaklaşık 5 yıl önceki kayıtları bulma, hazırlama ve mahkemeye sunmanın uzun bir iş olması sebebiyle ara karar içeriği ve süresinin yetersiz olduğunu, bu bakımdan kesin süreye ilişkin ara kararın kesin sürenin sonuçlarını doğurmayacağını, müvekkili kooperatifin tüm evrak, belge ve ticari defterlerinin kooperatif merkezinde olduğu 23.02.2018 tarihli beyanları ile sabitken bu ara kararın anlamsız olduğunu, Mahkemenin, kooperatifin önceki başkanının tek imzaladığı ve davacı tarafından sunulan makbuzların, kooperatifin bir uygulaması olduğu yönünde teamül oluştuğu şeklinde değerlendirmesinin hukuki olmadığını, yetkisiz temsilin 6098 Sayılı Borçlar Kanununda düzenlendiğini, Yargıtay uygulamasında teamül olması için tahsilatların tek imzalı olarak kooperatif kayıtlarına işlendiği zaman geçerli olacağının kabul gördüğünü, müvekkili kooperatifin tüm defter ve kayıtlarını bilirkişilere sunduğunu ve tek imzalı makbuz olduğu yada teamül haline geldiği şeklinde bir uygulamaya rastlanmadığını, yine mahkemenin, ara kararında “ibrazdan kaçınma” durumunda karşı tarafın iddiasının kabul edileceği gibi bir ara karar oluşturması gerekirken ara kararda böyle bir hususa yer verilmediği, müvekkili kooperatifin delil listesinde, ticari defter ve kayıtların sadece davacı tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının delili olarak gösterildiğini, davacının ise delil olarak kooperatifin defter ve kayıtlarına dayanılmadığından mahkemenin HMK 220 maddesini uygulaması gerekirken kesin süre vererek işlem yapmasının hukuksuz olduğunu, mahkemenin 19.12.2018 tarihli kesin süreye ilişkin duruşma ara kararında bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verildiğini, defter ve kayıtların incelemeye sunulacağı beyan edilmesine rağmen bilirkişilerin kooperatif merkezine gelmediğini, Mahkemenin, davacının kooperatif üyesi olduğuna dair kabulünün yanlış olduğunu, davacının, müvekkili kooperatifin bir üyesi olmadığını, Mahkemenin, davacının, 30.09.2013 tarihinde … Blok-… nolu kooperatif dairesini devraldığı yönündeki tespitinin hukuksuz olduğunu, davacının, dava dilekçesinde 05.06.2013 tarih ve 215 sayılı yönetim kurulu kararına atıf yapmasına rağmen böyle bir karar olmadığını, davacı tarafından sunulan tüm senetler, makbuzlar, belgelerin sadece davacının imzasını ve dönemin kooperatif başkanı …’in imzasını taşıdığını, sonradan oluşturulduklarını, sahte olarak hazırlandıklarını, gerek 12.06.2012 tarihli 200 nolu yönetim kararında, temsil ve ilzam başlıklı kısmın 6. maddesinde, kooperatifi taahhüt altına sokmaya ve ilzam edecek her türlü sözleşme, senet, makbuz, çek ve belge imzalamaya, Yönetim Kurulu Başkanı …’in yanında yönetim kurulu üyelerinden en az birisinin kooperatif ünvanı üzerine atacakları iki imza ile kooperatifi en geniş şekilde temsil edeceğinin düzenlendiği, gerek benzer içerikli 30.06.2014 tarihli … nolu karar ve gerekse kooperatif ana sözleşmesinin “kooperatifin temsil ve ilzamı” başlıklı 46. maddesi uyarınca kooperatifin temsili için en az 2 üyenin imzasının gerektiği hususları dikkate alındığında davacının sunduğu senetler ve makbuzların müvekkili kooperatifi bağlamadığını, İstanbul Adalet Komisyonunun … sıra numarasında kayıtlı bilirkişi Emekli Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi …’ın hazırladığı ve haklılıklarını ortaya koyan 16.04.2019 tarihli uzman görüşü raporunu da ekte sunduklarını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, davacı tarafından davalı kooperatife ödendiği iddia olunan 358.340 TL üyelik bedeli yönünden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bilirkişi heyeti 16/11/2018 tarihli raporlarında, davalı kooperatifin 2013 2014 ve dava tarihi itibariyle 2016 yılı ticari defterleri olan yevmiye, kebir ve envanter defterlerinde, 2013 yılında davacının, muhasebe defterlerinde üyelik kaydının yapılmadığını, incelemeye sunulan defterlerin usulüne uygun tutulmuş olduğunu, davacı taraftan, Kooperatif Yönetim Kurulu Başkanı tarafından alınan 350.840,00 TL tutarındaki senetlerin alındığına dair muhasebe kaydının yapılmadığını, daha sonrasında, senetlerin tahsil edildiği tarih itibariyle ve 2014 yılında …, …, … VE … alt yapı bedellerine istinaden alınan 7.500,00 TL tutarın muhasebe kaydının yapılmadığını, davalıya ait incelenen ticari defterlerde davacı tarafa ait ödeme yaptığına dair muhasebe kaydının olmadığını, kooperatif ana sözleşmesinin 46. maddesinde, kooperatif adına düzenlenecek evrakın muteber olması veya kooperatifi ilzamı için, kooperatif unvanı altında temsile yetkili olanlardan ikisinin imzasının gerekli olduğu, yönetim kurulunun, kooperatifi temsil ve kooperatif adına imza atmaya yetkili şahısları kararla tespit edeceği ve bu kararın noterlikçe onaylanmış bir suretinin, imzalarla birlikte tescil edilmek üzere Ticaret Sicili Memurluğuna verileceği, gerektiğinde, yukarıdaki fıkra hükmüne göre hareket edilerek imza yetkisine sahip kimselerin değiştirilebileceği hükümlerine yer verildiğini, davacı tarafından ibraz edilen makbuzlarda sadece o dönemde kooperatif başkanı olan …’in imzasının bulunduğunu, davacı tarafından kooperatif başkanı …’e yapılan ödemelerin kooperatif kayıtlarında gösterilmediğini, bu sebeple kural olarak tek imza ile düzenlenen ve kooperatif kayıtlarına işlemeyen makbuzların kooperatifi bağlamayacağının kabulü gerektiğini, ancak davalı kooperatifin kayıtlarına geçen başka üyelerden tahsil edilmiş olan ödeme makbuzlarında yine kooperatif başkanının tek başına imzasının bulunduğu ve bu şekilde yapılan tahsilatların teamül haline geldiğinin tespit edilmesi halinde tahsilatların kooperatif başkanı tarafından tek imza ile yapıldığı ve davalı kooperatifin bu şekilde yapılan tahsilatları benimsediğinin kabulü gerekeceğinden bu durumda davacının yaptığı ödemelerin davalı kooperatife yapılmış olduğunun kabulü gerekeceği kanaatine varıldığını, incelenen defter kayıtlarından bu husus tespit edilemediğinden davacının ödeme yaptığı tarihlerde kooperatif adına yapılan tahsilat makbuzlarının incelenmesi ve bu şekilde yapılan tahsilatların kooperatif kayıtlarında geçip geçmediğinin tespiti gerektiğini bildirmişlerdir. Mahkemenin 19/12/2018 tarihli ara kararı ile, davalı vekiline, davacı vekilinin belirttiği davacının ödeme yaptığı 06 Ağustos 2013, 3 Haziran 2013, 4 Şubat 2014, 12 Ekim 2013, 9 Eylül 2013 ve 9 Temmuz 2013 tarihlerini kapsayan 6 Ağustos 2013-5 Şubat 2014 tarihleri arasında üyelere kesilen makbuz suretlerine ilişkin kayıtları sunması veya bilirkişi incelemesini açık hale getirdiğini bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verilmesine, davalı vekili tarafından kesin süre içinde beyanda bulunulduğunda ilgili makbuzların incelenip ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın aynı bilirkişi heyetine tevdiine, davalı vekili tarafından yapılan ihtarın yerine getirilmediği taktirde eski kooperatif başkanı …’in davacı gibi diğer üyelerden tahsil ettiği paralara ilişkin tek imzalı makbuz düzenlediğinin kabulü ile yargılamaya devam edileceğinin ihtarına (ihtar edildi), bilirkişilere yerinde inceleme yapma yetkisi verilmesine, inceleme gününün 08/01/2019 günü saat: 09:30 olarak belirlenmesine karar verildiği anlaşılmış olup bilirkişi heyeti 14/01/2019 tarihli ek raporlarında, inceleme günü olarak belirlenen 08.01.2019 günü saat 09.30’da davalı vekili tarafından inceleme için herhangi bir defter ibraz edilmediğini, davacı vekili tarafından 6.12.2018 tarihli dilekçesi ekinde dosyaya sunulan … isimli şahsa ait iki adet makbuzun kooperatif adına sadece o tarihteki yönetim kurulu başkanı …’in imzası ile düzenlendiği ve bu şahıs tarafından alınan paraların kooperatif kayıtlarına işlendiği ileri sürülmüş ise de davalı kooperatif kayıtları ibraz edilmediği ve bu sebeple incelenemediği için bu hususun teyidinin yapılamadığını, davacı tarafından davalı kooperatifin eski başkanı …’e yapılan ödemelerin kooperatif kayıtlarında yer almadığını, kooperatif ana sözleşmesinin 46. maddesinde kooperatifin temsili için kooperatif başkanı ile yönetim kurulu üyelerinden birinin birlikte imzası gerektiğinden kural olarak kooperatif başkanı …’in tek imzası ile düzenlenen ve kooperatif kayıtlarına işlemeyen makbuzların kooperatifi bağlamayacağının kabulü gerektiğini, mahkemece sonuçları hatırlatılarak verilen kesin süreye rağmen davalının, ibrazı istenen evrak ve defter kayıtlarını ibraz etmediğinden taktir mahkemeye ait olmak üzere davalı kooperatif başkanı tarafından atılan tek imza ile yapılan tahsilatların kooperatif tarafından benimsendiğinin ve davacı tarafından yapılan ödemelerin davalı kooperatife yapıldığının kabulü gerektiğini, davacı tarafından davalı kooperatif başkanına makbuz karşılığı yapılan ödeme tutarı 358.340,00 TL olduğundan bu tutar kadar davalı kooperatife borçlu olmadığının tespitinin istenebileceğini bildirmişlerdir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının, davalı kooperatife üye olup olmadığı, üyelik bedelinin ödendiğine ilişkin davacı tarafından sunulan ve davalı kooperatifin kaşesi üzerinde o dönemin yönetim kurulu başkanı olan …’in imzasının bulunduğu makbuzların geçerliliği bulunup bulunmadığı, kooperatifi bağlayıp bağlamadığı ve netice olarak üyelik bedelinin ödenip ödenmediğinin tespiti noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, davalı tarafından davacıya çekilen Kartal … Noterliğinin 06.09.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde, davacının, halihazırda kooperatifin üyesi olduğu belirtilerek üyeliği gereği kooperatife taahhüt ettiği 370.840,00 TL’nin tamamının 10 gün içerisinde ödenmesinin talep edildiği, yine davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde, davacının, müvekkili kooperatifin üyesi olduğu belirtilerek dava tarihi itibariyle toplamda 370.840,00 TL borcunun bulunduğunun belirtildiği, davalı vekilinin 15/03/2017 tarihli dilekçesi ile ve bundan sonraki aşamalarda, davacının üyeliğe alınmasına ilişkin bir yönetim kurulu kararı dolayısıyla geçerli bir üyeliğinin bulunmadığını beyan etmiştir. Dosya kapsamındaki mevcut bilgi ve belgelere göre, kooperatife ait kayıt defteri fotokopisinde, davacının 30/09/2013 tarih ve … nolu yönetim kurulu kararı ile …’un hissesini (… Blok D:…) devraldığının yazılı olduğu, 30/09/2013 tarih ve … nolu yönetim kurulu kararının ise, … Blok … nolu bahçe katına üye olmak isteyen …’nın üyeliğinin kabulüne ilişkin olduğunun anlaşıldığı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen davalı kooperatife ait kayıtlar incelendiğinde, davalı kooperatifin 29/06/2013 tarihli 2012 yılı olağan genel kurulu hazirun cetvelinde …’un üye olarak göründüğü, davacının ise üye olarak görünmediği, kayıt defterine göre bu tarihte henüz devir işleminin yapılmamış olduğu, devir işleminin yapıldığı belirtilen 30/09/2013 tarihinden sonra davalı kooperatifin 21/06/2014 tarihli 2013 yılı, 28/06/2015 tarihli 2014 yılı, 05/06/2016 tarihli 2015 yılı ve 30/04/2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurulları hazirun cetvellerinde davacı …’ın üye olarak göründüğü, …’un ise üye olarak görünmediği, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden, davalı kooperatife ait 2016 yılına kadar olan genel kurul toplantı tutanaklarının gönderildiği, sonraki tarihlerde yapılan işlemlerin ne olduğu bilinmese de söz konusu tarih itibariyle ise davacının kooperatife üye olduğunun anlaşıldığı, buna karşılık davalının, davacının kooperatife geçerli bir üyeliğinin bulunmadığını iddia ettiği, kooperatiflerde üyelik ilişkisinin kurulması kooperatif yöneticilerinin gerçekleştirdikleri üyelik kaydı ile olabileceği gibi zımnen üyeliğin benimsenmesi yolu ile de üyelik ilişkisinin kurulmasının mümkün olduğu, davacının, davalı kooperatifin 2013, 2014, 2015 ve 2016 yılı genel kurul toplantıları hazirun cetvellerinde üye olarak gösterildiği gibi hem davalının, davacıya çektiği ihtarda hemde cevap dilekçesinde, davacının kooperatif üyesi olduğunu kabul ettiği ve davalı kooperatif tarafından davacının geçerli bir üyeliğinin bulunmadığından bahisle aksine herhangi bir işlem tesis edilmediği hususları dikkate alındığında davacının, davalı kooperatife üye olduğuna yönelik Mahkemenin kabulü yerindedir. Dosya kapsamında bulunan 03.06.2013 tarihli 128 nolu makbuzda, …’dan kooperatif giriş peşinatına karşılık 150.000 TL alındığının ve parayı alanın … olduğunun yazılı olduğu, kooperatif kaşesi üzerinde tek imzanın bulunduğu, 09.07.2013 tarihli makbuzda, …’dan 2013 ödemelere mahsuben 50.000 TL alındığının yazılı olduğu, kooperatif kaşesi üzerinde tek imzanın bulunduğu, 06.08.2013 tarihli … nolu makbuzda, …’dan 05.08.2013 vadeli senedine karşılık nakden 50.000,00 TL alındığının ve parayı alanın … olduğunun yazılı olduğu, kooperatif kaşesi üzerinde tek imzanın bulunduğu, 09.09.2013 tarihli 162 nolu makbuzda, …’dan 05.09.2013 vadeli senedine karşılık nakden 50.000,00 TL alındığının ve parayı alanın … olduğunun yazılı olduğu, kooperatif kaşesi üzerinde tek imzanın bulunduğu, 12.10.2013 tarihli makbuzda, …’dan 05.10.2013 ödemesine mahsuben 50.000 TL alındığının ve parayı alanın … olduğunun yazılı olduğu, kooperatif kaşesi üzerinde tek imzanın bulunduğu, 04.02.2014 tarihli … nolu makbuzda, …’dan …, …, … ve … alt yapı bedellerine istinaden 7.50,00 TL alındığının ve parayı alanın … olduğunun yazılı olduğu, kooperatif kaşesi üzerinde tek imzanın bulunduğu, kooperatif kaşesi üzerindeki tek imzaların o dönemin yönetim kurulu başkanı olan …’e ait olduğu anlaşılmıştır.Mahkemece ilk alınan bilirkişi raporundan sonra 19/12/2018 tarihli celsede, bu kez davacının ödeme yaptığı tarihlerde diğer üyelerden kooperatif adına yapılan tahsilat makbuzlarının incelenerek bu şekilde yapılan tahsilatların kooperatif kayıtlarında geçip geçmediğinin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, ara kararda davalı kooperatife, kayıtları sunması veya bilirkişi incelemesini açık hale getirdiğini bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verildiği, aksi taktirde eski kooperatif başkanı …’in davacı gibi diğer üyelerden tahsil ettiği paralara ilişkin tek imzalı makbuz düzenlediğinin kabulü ile yargılamaya devam edileceğinin ihtar edildiği, davalı tarafından kayıtların sunulmadığından bahisle davalı kooperatifin kayıtlarına geçen başka üyelerden tahsil edilmiş olan ödeme makbuzlarında yine kooperatif başkanının tek başına imzasının bulunduğu ve bu şekilde tahsilatların önceki kooperatif başkanı … tarafından tek imza ile yapıldığı ve davalı kooperatifin bu şekilde yapılan tahsilatları benimsediğinin kabulü ile davacı tarafından yapılan ödemelerin davalı kooperatife yapılmış olduğunun kabulüne karar verilmiş ise de Mahkemece, ara karar gereğinin yerine getirildiğinden bahsedilemez. Ayrıca söz konusu ara kararın kendi içinde çelişkili olduğu da anlaşılmaktadır.6100 sayılı HMK’nun “Belgenin yerinde incelenmesi” başlıklı 218. maddesinin 1. fıkrası “Mahkemeye getirilmesi zor veya sakıncalı olan belgeler, hâkim veya görevlendireceği bilirkişi tarafından yerinde incelenir ya da bu belgelerin mahkemeye sunulmuş örnekleri asıllarıyla karşılaştırılır. İnceleme sonunda bir tutanak düzenlenir ve gerekli görülürse uygun teknik araçlarla belgenin aslı kaydedilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Somut olayda, Mahkemece bir taraftan davalıya, ilgili kayıtları sunması veya bilirkişi incelemesine açık hale getirdiğini bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verilirken diğer taraftan ise bilirkişilere yerinde inceleme yapma yetkisi verilerek kendi içinde çelişkili bir ara karar oluşturulmuştur. Bu ara karar gereğince de, tayin edilen inceleme gününde tarafların hazır olmadığı ve dosyanın mevcut haliyle bilirkişiye teslim edildiği, bilirkişi heyeti tarafından ise, kesin süreye rağmen davalının istenen belgeleri sunmadığından bahisle ek rapor tanzim edildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça, bilirkişilerin yerinde inceleme yapılması amacıyla kooperatife gitmelerinin zorunlu olduğu bildirilerek yerinde inceleme yapılması talep edilmiş ise de Mahkemece, kendi içinde çelişkili ve usulüne uygun olmayan ara karara dayalı olarak hatalı şekilde, davalı vekilinin kesin süre ihtarlı olarak oluşturulan ara kararların gereğini yerine getirmediği ve bu durumun davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturduğundan bahisle yerinde inceleme yapılması talebini reddetmiştir. Oysa ara karar ile yerinde inceleme yetkisi de verilmişken, bilirkişilerce ek rapor, yerinde inceleme için kooperatife gidilmeden dosyanın mevcut haliyle düzenlenmiştir. Davalının, bilirkişileri yerinde incelemenin yapılacağı yere götürmesi gibi bir sorumluluğu bulunmadığı gibi ayrıca HMK’nun 218. maddesinde de bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Böyle bir sorumluluk yüklenecekse eğer, dava açarak kendi lehine hak iddia etmesi sebebiyle bunun davacı tarafta olduğunu kabul etmek gerekir. O halde bilirkişilerin ya davacı tarafından götürülerek yada kendiliklerinden yerinde incelemenin yapılacağı yere giderek incelemelerini yapıp bu doğrultuda ek raporlarını tanzim etmeleri icap eder. Bu durumda kooperatif ana sözleşmesinin 46. maddesi uyarınca, kooperatif adına düzenlenecek evrakın muteber olması veya kooperatifi ilzamı için kooperatif ünvanı altında temsile yetkili olanlardan ikisinin imzasının gerekli olduğu kararlaştırılmış olduğuna göre, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 23. maddesi uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumda olduklarından davalı kooperatifte borcu olan üyelerin borç ödemelerinin hangi usulle gerçekleştiği, ödemelerin kim tarafından kabul edildiği, yapılan ödemelerde çift imza uygulamasının bulunup bulunmadığı, yönetici tarafından kooperatif kaşesi üzerine atılan tek imza ile para tahsilinin yapılıp yapılmadığı, yapılan ödemelerin defter ve kayıtlara işlenip işlenmediği, sonuç olarak kooperatife daha önce yapılan ödemeler karşılığında verilen makbuzlarda tek imza ve koopertif kaşesi bulunup bulunmadığı tereddüte yer vermeksizin ortaya konularak davalı kooperatif yönünden makbuz üzerine tek imza ile tahsilat yapılmasının teamül halini alıp almadığı, böyle bir uygulamanın kooperatif tarafından benimsenip benimsenmediğinin tespiti bakımından usulüne uygun bir şekilde ara karar oluşturularak gerekirse bilirkişilere HMK’nun 218/1 maddesi uyarınca yerinde inceleme yetkisi de verilerek gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması gerekirken Mahkemece yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinc tesis edilen karar usul ve yasaya uygun olmadığından davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1270 Esas, 2019/366 Karar ve 29/03/2019tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 6.120,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.940,10 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 5-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/01/2023