Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2562 E. 2019/1854 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2562 Esas
KARAR NO : 2019/1854
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 16/11/2018
NUMARASI : 2018/966 Esas, 2018/894 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacılar vekili, 15/08/2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin 25 yıldır petrol satış bayisi işi ile iştigal ettiğini, milyonlarca liralık gayrimenkul mal varlığı bulunan müvekkilinin rekabetin etkisi ile düşen kar marjlarınında etkisi ile borçlarını ödeyemez hale geldiğini, müvekkilinin iyi niyetli olup borçlarını ödemek istediğini, ancak mevcut parası ve mal varlığı ile bunu yapma olanağının bulunmadığını, bu nedenle konkordato talebinde bulunarak hiç olmaz ise, mahkemenin de kabulü ile mevcut mal ve gelirini adil bir şekilde alacaklılarına paylaştırmak istediğini, müvekkilinin faizleri ödeyemez duruma geldiğini, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarının satılıp satılmayacağına konkordato komiser raporları ile karar verileceğini, Ataşehir Tapu Müdürlüğünde kayıtlı binanın kentsel dönüşüm alanı içerisinde bulunduğunu, kesin mühlet süresinin sonuna doğru değerinin kat ve kat artmasının muhtemel olduğunu, şuan dahi çevresinde 30-40 katlı binaların inşa edildiğini, arsanın değerinin kentsel dönüşüm sebebiyle çok yüksek olduğunu, bilirkişilerin bu durumu görmezden geldiğini iddia ederek konkordato mühlet isteminin kabulüne ve uygun görülmesi halinde ise konkordato süresi verilmesini talep ve dava etmiştir.Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, konkordato talep eden şirketin bayilik sözleşmesini imzaladığı, tekrar faal hale geldiğinin beyan edilmesine rağmen öncelikle bu sözleşmenin komiserin onayı alınarak yapılmış bir sözleşme olmadığını, davacının komiserlere şifai olarak bildirdik şeklindeki beyanının konkordato sürecinin komiserin gözetiminde nezaretinde yürütüleceği ilkesine uygun olmadığını, komiser onayı ve görüşü ile ayrıca sözleşmenin feshedilmesinin de uygun olmadığını, konkordato talep edenin kendisini borçlandıran iş ve işlemlerde mutlaka onay alması gerektiğini, gelinen nokta itibari ile şirketin faaliyetine devam ederek alacaklarına ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağı sağlayamayacağı, yapısal bir iyileşmenin olmadığı, davacının 23 ayda ödemeyi vaat ettiği borcun teklif edilen şekilde ödenmesinin mümkün olmadığı, gerçek kişi davacıya ait taşınmazların kentsel dönüşüme tabi tutularak ileride 30-40 katlı binalar yapılacağı önerisinin soyut kaldığı, bilirkişilerin bu konuda inceleme yaptığı, rayiçlerin çıkarıldığı, talebin iktisadi hayata göre inandırıcı olmadığı, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün bulunmadığı, rayiçlere göre de davacı şirketin borca batık olduğu, İİK 292.maddesi uyarınca borçlunun mal varlığının korunması içinde iflasına karar verilmesi gerekeceği belirtilerek, davacıların konkordato taleplerinin reddine, davacı … iflasa tabi kişilerden olmaması nedeniyle iflas kararı verilmesine yer olmadığına, davacı şirketin İİK 287/5.maddesi yollaması ile İİK 292.maddesi uyarınca 16/11/2018 tarihi itibari ile iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ;Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacıların iki kişi olması ve istinaf harcının yalnızca davacı şirket tarafından karşılanıp davacı gerçek kişi tarafından karşılanmamış olması nedeniyle bu eksikliğin giderilmesi amacıyla dosya mahalline geri çevrilmiştir. Davacılar vekili geri çevirme kararının kendilerine tebliği ile birlikte 29/07/2019 tarihli dilekçesinde, istinaf müracaatlarının sadece şirket yönünden olduğunu belirterek işin esası yönünden incelenmesi için dosyanın dairemize gönderilmesini istemiştir. Bu talep ve açıklama sonrasında, istinaf başvurusunun yalnızca davacı şirket yönünden gerçekleştirilmiş olduğu kabul edilerek bu konuda inceleme yapılmıştır. Davacı şirket vekili, istinaf nedenleri olarak; 16/11/2018 tarihli duruşmada mahkeme tarafından geçici konkordato kararının kaldırılarak konkordato taleplerinin reddine karar verildiğini, şirketin ise iflasına karar verildiğini, firmanın ticari faaliyetine tekrar başladığını, buna ilişkin belgelerin sunulduğunu, gelecek dönemde ipotekli taşınmazların kentsel dönüşüm sebebi ile değer kazanacak durumda iken olumsuz bir kararın marjinal fayda verecek bir karar olmadığını, ayrıca alacakların ipotek ile teminat altına alınmış iken ipotekli taşınmazlar sayesinde daha çok alacaklıların tatmin edilerek borcun ödenebileceğini, bu olumsuz karar ile alacaklıların zararının artacağını iddia ederek, iflas kararının kaldırılıp konkordato kararının verilmesini istemiştir. 20/12/2018 tarihli dilekçesinde ise, iflası istenen benzin istasyonun haftalık 222.470,16 TL ciroya sahip olduğunu, yıllık 11-12 milyon TL kapasite ile çalışabilecek seviyede olduğunu, komiserin verdiği raporda belirtilen cironun söz konusu olmadığını, rapor tarihinden sonra satışa başlandığını, sözleşmenin feshinin zarar değil fayda sağladığını belirterek iflas kararının kaldırılıp kesin konkordato kararı verilmesini istemiştir. Dilekçeye ekli olarak, akaryakıt satış cirosuna dair belge ve mizana ilişkin bilgisayar çıktı örneklerini ibraz etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin vekaletnamesin de konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacı şirketin, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davacılar vekilinin, 15/08/2018 tarihli dava dilekçesi üzerine, mahkeme tarafından 31/08/2018 tarihli tensip ara kararının 7 nolu bendi gereğince, davacı şirket hakkında 16/08/2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, davacı gerçek kişi yönünden ise projelerin ve alacaklı olanların imtiyaz durumunu gösterir listeyi ibraz ettikten sonra mühlet kararının değerlendirilmesine dair karar oluşturulmuştur. Ayrıca, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiserin, borçlu davacının mevcudunun defterini tutmalarına, projenin tamamlanmasına katkıda bulunmalarına, davacı faaliyetlerine nezaret etmelerine, ön projede eksiklik bulunup bulunmadığı, şirketin borca batık olup olmadığı, ön projenin uygulama imkanının olup olmadığına dair, ön rapor hazırlanmasına hükmedilmiştir Duruşma tarihi olarak, geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek 16/11/2018 olarak belirlenmiştir.Geçici konkordato komiserler tarafından dosyaya ibraz edilen 25/09/2018 tarihli ara raporda, şirketin 30/06/2018 tarihli bilançosundaki kayıtlı değerlere göre varlıkları toplamının 4.404.043,99 TL, borçlarının 8.269.030,76 TL olduğu, konkordato öncesi borçlu ve alacaklılarla mutabakatın yapılmadığı, kaydi değerlere göre bilançodaki öz kaynak tutarının -3.864.986,77 TL olduğu, şirketin öz kaynağını yitirmiş durumda olduğu, 2016 yılında 2.608.243,71 TL, 2017 yılında 8883.380,08 TL ve 2018 yılının ilk 6 ayında 193.597,44 TL net dönem zararını gerçekleştirdiği, şirket kasasında 11.237,43 TL’nin göründüğü, şirketin yerinde yapılan incelemeye göre faaliyetinin devam ettiği, 30/06/2018 tarihi itibari ile sunulan kaydi değerlere göre düzenlenmiş bilançolardaki öz kaynak tutarlarının ( – ) değerde olduğu, şirketin öz kaynaklarını yitirmiş olduğu, şirket için sunulan konkordato ön projelerinde şirketin faaliyetlerine özgülenerek nasıl sağlanacağına ilişkin anlatımlara ve verilere yeterince yer verilmediği belirtilmiştir. 15/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda şirket mal varlığının değerleri hesaplanmış, raporda davacı şirketin Sancaktepe İstanbul adresinde … akaryakıt istasyonunun bulunduğu, … plakalı tankerin 2012 yılında satın alınmış olduğu, toplam demirbaşların fatura değerinin 199.786,76 TL olduğu, rayiç değerlerin toplamı ise 115.569,00 TL olduğu belirtilmiştir.23/10/2018 tarihli gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi raporunda, davacı … adına kayıtlı, İstanbul ili, … İlçesi, … Mahallesinde bulunan, … parsel sayılı 440,80 metre kare yüz ölçümüne, betonarme bina ve arsası nitelikli gayrimenkulde iki bodrum kat 1 nolu bölümün ve ayrıca üçüncü bodrum katta depolu dükkan nitelikteki bölümün davacı adına kayıtlı olduğu, şerh hanesinde, bankaların icra takiplerine ait icra dosyalarının ve ipoteklerin mevcut olduğu, alacaklı …Bankası A.Ş. Lehine 250.000,00 TL bedel ile borçlu … adına ipotek bulunduğu, … A.Ş. Lehine 800.000,00 TL bedel ile ipotekli bulunduğu, keşif ve inceleme günü değer tespitine göre dairelerin kapalı olup anahtarların temin edilmemesi nedeniyle içeriye girilemediği, daire sakinlerinden bilgilerin alındığı, emsal araştırmasının yapıldığı, ancak gayrimenkule emsal olabilecek herhangi bir serbest alım satımın bulunmadığı, resen yapılan araştırma sonucunda dairenin birim metre kare satış değerinin 3.500,00 TL / metre kare olduğunun tespit edildiği, sonuç olarak bağımsız bölümlerin güncel rayiç değerler toplamının 3.133.750,00 TL olarak hesap ve tespit edildiği belirtilmiştir.Geçici konkordato komiserlerinin dosyaya ibraz etmiş oldukları 2 nolu 09/11/2018 tarihli raporda, şirket bilançosunda toplam borcun 8.323.174,22 TL olduğu, banka borçlarının toplam 4.336.428,44 TL, şirketin konkordato ön projesinde sunmuş olduğu 30/06/2018 tarih ve beyan ettiği 30/09/2018 tarihli gelir tabloları incelendiğinde, üç ay içerisinde 20.232,16 TL ciro yaptığı, 3.971.001,21 TL borcu batık durumda olduğu, tedbir süresince finansal sıkıntılarını aşamadığı, bu sebeple de gelecek dönemde olumlu bir tablo ile karşılaşabileceği konusunda bir kanının elde edilemediği, geçici mühletin uzatılmasında ve kesin mühlet kararının verilmesinde temel alınan tek kriterin konkordatonun başarıya ulaşma ihtimali olduğu, geçici mühletin uzatılmasının fayda sağlamayacağı belirtilmiştir.Davacılar vekili, 16/11/2018 tarihli duruşmadaki zapta geçen beyanında, müvekkili şirkete kesin mühlet kararının verilmesi halinde, firmanın akaryakıt istasyonunu uygun bir yere taşıyabileceğini, işletme faaliyetine devam edeceğini, ayrıca müvekkili gerçek kişiye ait bir takım taşınmazlar olduğunu, bu taşınmazlarında kentsel dönüşüme tabi tutularak yıl sonunda oldukça yüksek oranda değerleneceğini, borçların kapatılabileceğini ifade etmiştir. Müdahale talep eden … vekili ise zapta geçen beyanında, davacı şirketin müvekkili ile arasında bayilik sözleşmesi olduğunu, yerin kullanım hakkının intifa bedeli karşılığında müvekkiline tanındığını, söz konusu istasyonun bulunduğu yerin zaten üçüncü bir kişiye ait olduğunu, kendilerine tahsis edildiğini, ancak davacının komiserlerin onayı ve mahkemenin kararını almadan sözleşmeyi fesih ettiğini, bu durumda zaten bulundukları istasyonda işgalci konumda olduklarını, projenin inandırıcılığının bulunmadığını, fesih sebebi ile davacı şirketin yüklü bir cezai şart ve borcun altına girdiğini belirterek davanın reddi ile iflas kararı verilmesini istemiştir.Mahkemece, geçici komiser raporlarına, rayiç değerleri belirleyen teknik bilirkişi raporları ve dosya kapsamı gereğince konkordatonun başarıya ulaşma şansının bulunmadığı belirtilerek konkordato talebinin reddi ile borca batık durumdaki davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış , İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur.Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. fıkrada ,mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir.Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları ,297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir.Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir.Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir.15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.İsv.İİK ‘da, konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça , “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre , geçici mühletin , açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı, İİK ‘da ise, m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir.Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. ( Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt).İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacı şirketin, dava dilekçesine ekli konkordato projesinde alacaklıların eline geçecek miktarın 2.511.000,00 TL olarak gösterildiği, Ataşehir Tapusuna kayıtlı binanın kentsel dönüşüm alanı içinde bulunması nedeniyle kesin mühlet sonunda 7.500.000,00 TL alacaklılara paylaştırılacağının belirtildiği, ayrıca alacaklılara alacaklarının en az %50’sini faizsiz olarak kesin mühlet sonunda alacaklarının %50’sinden vazgeçmek suretiyle alacaklarına kavuşturmayı vaat ettiği görülmüştür. Ancak, taşınmaz tapu kaydı üzerinde davacı şirketin alacaklısı olan bankalar tarafından konulmuş bulunan yüksek miktarlı ipoteklerin mevcut olduğu, taşınmazın rayiç bedelinin ön projede belirtildiği miktarda olmadığı, davacı şirket tarafından, dava tarihinden hüküm tarihine kadar mali kaynak olarak gösterilen taşınmazla ilgili kentsel dönüşüme dair herhangi bir gelişimin veya projenin de dosyaya ibraz edilmediği, ayrıca şirketin 2016/2017/2018 yıllarını zararla kapattığı, toplam borç miktarının ön projede iddia edilen miktardan çok yüksek olduğu, şirketin borca batık durumda olmasına rağmen intifa hakkı ile kullanmış olduğu petrol istasyonu ile ilgili bayilik sözleşmesini komiserlerin onayı ve mahkemenin kararı olmadan fesih etmiş olduğu ve diğer olumsuz gelişmeler karşısında davacı şirketin sunmuş olduğu konkordato ön projesinin İcra İflas Kanununun 289.maddede belirtildiği üzere başarıya ulaşmasının mümkün bulunmadığı, bu konuda değerlendirmede bulunan geçici konkordato komiser raporlarının yeterli olduğu kanaatine ulaşılmıştır.İİK 286.maddede konkordato talebine eklenilecek belgeler düzenlenmiştir. İİK’nın 286/1-a bendinde, borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarına, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye arttırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren konkordato ön projesine yer verilmiştir. Somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere, davacı şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve ayrıca alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynak olarak yalnızca davacı gerçek kişi adına kayıtlı olan taşınmazın kentsel dönüşüm alanı içerisinde 7.500.000,00 TL değer kazanacağı ve alacaklılara paylaştırılacağını iddia etmiş olmakla birlikte başkaca bir somut veriye yer verilmemiştir. Yine yukarıda ifade edildiği üzere, kentsel dönüşüm kapsamına dair de herhangi bir proje vs ibraz edilmemiştir. Konkordatoda belirlenen süreler yasa koyucu tarafından belirlenmiştir. Bu durumda gerek iş bu yasal düzenleme kapsamında gerek ise usul kanunları uyarınca değiştirilmesi veya genişletilmesi mümkün olmadığından, konkordatodan yararlanmak isteyen gerçek veya tüzel kişilerin ön projesinin ve özellikle ön projesinde göstermiş olduğu mali kaynakların bu süreç içerisinde uygulanabilir olması ve ayrıca somut verilere dayanması gerekecektir. Yasal sürelerin bitim tarihinden sonra yapılan veya yapılacağı vaat edilen bir kısım girişimlerin mahkemenin kabul ve tespit edeceği sürelere olumlu etkisi olması da hukuken mümkün olmayacaktır.Şu halde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğundan söz edilemeyeceği aşikardır.Açıklanan nedenlerle ve özellikle konkordatonun başarıya ulaşamayacağına dair, konkordato geçici komiser raporları, rayiç verileri gösteren bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı neticesinde, mahkemece, konkordato talebinin reddi ile iflas kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/966 Esas, 2018/894 Karar ve 16/11/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın davacı şirketten tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği nedeniyle kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İİK’nun 293/3.fıkrasının yollaması ile aynı yasanın 164.maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/10/2019