Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2556 E. 2020/1130 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2556 Esas
KARAR NO : 2020/1130
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/496 Esas
KARAR NO : 2019/515
KARAR TARİHİ:16/05/2019
DAVA:İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil şirketin son dönemde mali yapısının bozulduğunu, nakit ödeme güçlüğü çektiğini, şirketin rayiç değerlere borca batık durumda olduğunu, sunulan iyileştirme projesinin uygulanması ile müvekkili şirketin sermayesini 2.000.000,00 TL tutarında artıracağını, şirketin 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarında gerçekleştireceği projelerden elde edeceği karlar, gider ve maliyetlerde yapılacak tasarruflar ile borca batıklıktan kurtulma imkanının bulunduğunu bildirerek müvekkili şirketin iflasının ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Müdahil vekilleri gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanlarında davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan itirazlarını bildirmişlerdi.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece,Davacı şirketin geçmiş yılları performansları, iyileştirme projesinde yer verilen satış, maliyet ve kârlılık hedefleri, ortakların sermaye taahhütlerini yerine getirmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, iyileştirme projesinin mevcut durumda ciddi, inandırıcı ve gerçekleşebilir olmadığı, borca batık durumda olan şirketin adresinde faal olmadığı, üretimin fiilen tamamen durmuş olduğu, davacı şirket verilen tedbire rağmen durumunu iyileştiremediği, finansman sağlayamadığı, iflâsın ertelenmesinin alacaklıların haklarını iflâsın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşüreceği sonucuna varıldığından, iflâsın ertelenmesi davasının reddi ile borca batık haldeki davacı şirketin iflâsına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil şirketin borca bataklık durumu 2018 itibarı ile sona erdiğini ve şirketin borca bataklıktan kurtulduğunu, davanın konusuz kaldığını, bilirkişi heyeti tarafından istenilen bilgi ve belgeleri sunmak için kendilerine makul süre verilmediğini, bu nedenle 19/04/2019 tarihli bilirkişi raporu eksik evrak ve eksik inceleme neticesinde oluşturulduğunu, bu raporun şirketin güncel durumunu yansıtmadığını, bilirkişi tarafından rayiç ve güncel evraklar incelenmeden kendi takdirine göre değerlendirme yaptığını ayrıca iyileştirme projesinini değerlendirilmediğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve Kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, aynı yasanın 179/b maddesinde ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket yönetim kurulu 20.05.2015 tarihli kararı ile şirket hakkında iflas erteleme talebinde bulunulmaya karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkeme de açıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin şirketin tüm aktif ve pasifleriyle demirbaşlarının rayiç değerlerinin tespiti noktasında mahallinde keşfen inceleme yapılarak bilirkişilerden rapor alınmış, ayrıca şirketin kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak şirketin mali durumunun analizi ile borca batık olup olmadığının belirlenmesi ve sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunup bulunmadığı hususunda yeniden üçlü bilirkişi kurulundan ve kayyım heyetinden düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya raporlar ibraz edilmiştir. Şirketin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesine göre davacı şirketin iflas erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda üçlü bilirkişi heyetinden alınan nihai 19/04/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirketin 30/11/2018 tarihinde kayden öz varlığının 4.275.620,00 TL olduğu ancak şirketin iflas erteleme talebinde bulunduğu tarihten itibaren başlayarak 30/11/2018 tarihine kadar olan 4 yıllık süre içinde tahsile verilen çeklerin, tahsil edilemeyen çeklerin ve alıcılar hesabında olup tahsil edilmeyen alacakların ve verilen sipariş avansların tahsili mümkün olmadığı halde, şüpheli alacak hesabına aktarılmadığı ve aktif/varlıklar hesabında tutularak şirket öz varlığındaki azalmanın gizlendiği ve şirket öz varlığı müspet yönde artıyormuş gibi kanaat oluşturulduğu, davacı şirketin 30/04/2015 tarihinde alacağında görülen ve tabloda gösterilen 5.068.940,80 TL’nin, 30/11/2018 tarihine kadar tahsil edilmeyen 4.317.460,46 TL’nin şirket varlıklarından mahsup edilmesi gerektiği, 30/11/2018 tarihinde davacı şirketin defter kayıtlarında “gelecek aylara giderler, özel maliyetler, gelecek yıllara giderler” olarak gözüken toplam 1.208.691,82 TL tutarın, rayiç bilançoda sıfır olduğundan şirket aktifinden mahsup edilmesi gerektiği, yine 30/11/2018 tarihinde tesis-makine ve cihaz +demirbaş+taşıt hesabının toplamı 1.458.832,00 TL olup 11/08/2015 tarihinde ise teknik bilirkişi tarafından toplam 384.858,00 TL değer biçildiğini ancak şirketin 30/04/2015 tarihinden itibaren maddi duran varlıklara amortisman ayırmadığı, değer düşüklüğü, yıpranma gözetildiğinde rayiç değeri 11/08/2015 tarihli rayiç değeri kabul edildiğinden aradaki farkın (1.458.832,00 – 284.858 ) 1.073.974,00 TL’nin şirketin öz varlığından mahsup edilmesi gerektiği, davacı şirketin defter kayıtlarında bina hesabı 350.000,00 TL olarak gözüktüğü, 11/08/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda rayiç değeri 275.000,00 TL olarak belirlendiği, şirketin bina değeri, 350.000,00 TL olarak kabul edildiğinden, rayiç değerde bir farklılık olmadığı, neticede davacı şirketin 30/11/2018 tarihinde kayden 4.275.620,00 TL olan özvarlığının yukarıda tespit edilen alacaklar/varlıklar mahsup edildiğinde şirketin öz varlığının (-) 3.767.549,72 TL olup, şirketin borca batık durumda olduğu tespiti ve değerlendirmesi yapılmıştır. 06/05/2019 tarihli kayyım heyeti raporunda; şirket merkezine gidilerek raporun hazırlanması için gerekli bilgi ve belgelerin tutanak halinde 24/04/2019 tarihinde şirket yetkilisinden istendiği ancak kayyım heyeti bu bilgi ve belgelere almaya gittiğinde şirketin kapalı olduğu, bu durumu tutanağa geçirdikleri, bu nedenle 31/12/2018 tarihli bilanço tespitlerine göre raporu hazırladıkları, şirketin 2019 ocak ve şubat döneminde ticari faaliyeti olmadığı, bu durum vergi dairesinden alınan BA-BS formlardan tespit edildiği, 31/12/2018 tarihli bilançoya göre şirketin kaydi özvarlığı (+) 4.275.527,53 TL ise de bilançonun gerçeği yansıtmadığı, şirketin kayden 1.199.583,01 TL stoğu göründüğü ancak fiili stok olmadığı, şirketin 1.796.052,29 TL maddi duran varlığı olduğu fakat belirlenen böyle bir varlığı olmadığı, sadece faturası ve kaydi değeri tespit edilemeyen mevut 1 adet boya aleti 2 adet baskı presi makinası tespit edildiği, başkaca tesis, makina, cihaz ve demirbaşa rastlanmadığı, bilirkişi heyetince 30/11/2018 bilanço üzerinden yapılan tespitlerin doğru olduğunu, raporda ayrıntılı gösterilen tespit edilen şüpheli alacaklar, fiilen tespit edilemeyen stoklar, tesis-makine ve cihaz +demirbaş+taşıtlarn rayiç değeri ile defter kayıtlarında “gelecek aylara giderler, özel maliyetler, gelecek yıllara giderler” olarak belirtilen alacak kalemleri mahsup edildiğinde şirketin 31/12/2018 tarihli rayiç bilançoya göre özvarlığının (-) 3.589.099,80 TL olup borca batık durumda olduğu tespitine yer verilmiştir.İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb, bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, iflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, iflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. Kısacası, iflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.).İyileştirme projesi ise, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK’nın 376/2. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK’nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. Sunulan iyileştirme projesinin uygulaması ve erteleme sürecinin başarı ile yönetimi bakımından ciddi, inandırıcı, somut ve uygulanabilir nitelikte bulunmalıdır.Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde; davanın 20/05/2015 tarihinde açıldığı, yaklaşık dört yıldır tedbir kararların uygulanmasıyla davacı şirket haciz baskısı olmadan faaliyetine devam ettiği, ancak şirketin 2019 ocak ve şubat döneminde ticari faaliyeti olmadığı, bu durum vergi dairesinden alınan BA-BS formları ile teyit edildiği, şirketin kapalı olup üretimin fiilen durmuş olduğu tespit edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde şirketin faaliyetinin devam ettiğini ileriye yönelik 2 yıllık ihracata uygun siparişleri mevcut olduğunu iddia etmiş ise de alınan siparişlerin doğruluğunu teyit edecek bilgi ve belge sunmamıştır. Nitekim kayyım raporunda belirtildiği üzere, şirketin stokların ürün bulunmadığı gibi sadece faturası ve kaydi değeri tespit edilemeyen mevut 1 adet boya aleti 2 adet baskı presi makinası tespit edildiği, başkaca tesis, makina, cihaz ve demirbaşa rastlanmadığı görülmüştür. Bu nedenle şirketin iyileştirme projesinde yer verilen satış ve karlılık hedeflerine ulaşmaması mümkün değildir. Şirkete verilen tedbire ve aradan geçen dört yıllık süreye rağmen durumunu iyileştiremediği, finansman sağlayamadığı, iyileştirme projesinin mevcut durumda ciddi, inandırıcı ve gerçekleşebilir durumda olmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili, şirketin borca batıklıktan çıktığını, bilirkişi ve kayyım raporlarının hatalı olduğunu, davanın konusuz kaldığını ileri sürmüştür. Dosyaya son sunulan nihai bilirkişi heyeti ve kayyım heyeti raporları incelendiğinden şirketin, 31/12/2018 tarihli bilançoya göre şirketin kaydi özvarlığı (+) 4.275.527,53 TL ise de bilançonun gerçeği yansıtmadığı, dört yıldır tahsil edilemeyen 4.311.962,34 TL şüpheli alacak, fiilen tespit edilemeyen 1.199.583,01 TL stok tutarı, tesis-makine ve cihaz +demirbaş+taşıtların 1.073.974,00 rayiç değer farkı ile defter kayıtlarında “gelecek aylara giderler, özel maliyetler, gelecek yıllara giderler” olarak belirtilen 1.279.107,98 TL alacak tutarı mahsup edildiğinde şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle (-) 3.589.099,80 TL borca batık olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar 11/08/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda bina rayiç değeri 275.000,00 TL olarak belirlendiği, şirketin defter kaydında bina değeri, 350.000,00 TL olarak kabul edildiğinden, defter kaydı esas alınmış ve yine 30/11/2018 tarihinde tesis-makine ve cihaz +demirbaş+taşıt hesabının toplamı 1.458.832,00 TL olup 11/08/2015 tarihinde ise teknik bilirkişi tarafından toplam 384.858,00 TL değer biçildiği ancak şirketin 30/04/2015 tarihinden itibaren maddi duran varlıklara amortisman ayırmadığı, değer düşüklüğü, yıpranma gözetildiğinde rayiç değeri 11/08/2015 tarihli rayiç değeri kabul edilmiş ise de borca batıklık miktarı dikkate alındığında binanın güncel rayiç değerinin tespiti borca batıklık durumunu değiştirmeyeceği, taşıt, makine, teçhizat ve damirbaş yönünden ise şirkette mevut 1 adet boya aleti 2 adet baskı presi makinası tespit edildiği, başkaca tesis, makina, cihaz ve demirbaşa rastlanmadığından rapora esas alınan 11/08/2015 tarihli rayiç değerinin yüksek olduğu bu itibarla davacı şirketin borca batık durumda anlaşılmakla iflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile ÎÎK 164 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere karar verildi.23/06/2020