Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2546 E. 2020/1415 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2546 Esas
KARAR NO : 2020/1415
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2019
NUMARASI : 2018/1036 Esas, 2019/284 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacılar vekili, 09/11/2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin kurularak 1996 tarihinde ticaret siciline tescil edildiğini, şirketin temsilinin şirket müdürü olan diğer davalı gerçek kişinin münferiden sağladığını, şirketin 2000 yılında Bayrampaşa’da … bayisi olarak hizmet vermeye başladığını, 2016 yılına kadar devam ettiğini, Skoda bayiliğinin iptali sonucunda, 2016 yılı sonunda … Bayiliğinin alındığını, müvekkili gerçek kişinin Jeoloji mühendisi olduğunu, şirketin 2012 yılında hem plaza yapma hedefinde hemde o dönemde karlı gözüken Gaziosmanpaşa Kentsel Dönüşüm Projesi olarak inşaat sektöründeki projeye dahil olması çerçevesinde iştiraklerinin mevcut olduğunu, adi ortaklık ile … konutlarını inşa ettiklerini, … bayilik sözleşmesini fesih etmesinin olumsuz olarak şirketi etkilediğini, .. bayilerinin Plaza olarak faaliyette bulunmasını talep ettiğini, projesini onaylamadığı bayilerin, bayiliklerini iptal edeceğini bildirdiğini, şart koşulan plaza inşaatına kentsel dönüşüm projelerinin plan iptalleri ve ekonomik etkiler nedeniyle başlanamamış olması neticesinde bayiliğin fesih edildiğini, … bayiliğinin alınması aşamasından sonraki sürecin olumsuz etkileri nedeniyle iki yıl boyunca beklenen satışın elde edilemediğini, önemli tutarda zarar ettiğini, inşaat sektöründeki genel durgunluk ve piyasada gayrimenkul stoku oluşması nedeniyle yatırımların durma noktasına geldiğini, piyasaların bozulmaya başlaması neticesinde konut satışlarının durma noktasına geldiğini, müvekkili şirketin elde etmesi gereken karları elde edemediğini, faiz oranları ve kurların yükselmesinin olumsuz etkilediğini, kredi kullandıran bankalar tarafından yüksek maliyetli kredi verildiğini, müvekkili şirketin 30/09/2018 tarihli mali durumuna göre TTK 376/3.maddesi çerçevesinde, borca batık durumda olmadığını, borçlarından herhangi bir iskonto yapılmadan bir buçuk yıl geri ödemesiz, sonraki iki yılda eşit paylı ödeme şeklinde borçlarının ödeneceğini, müvekkili şirketin aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin satılarak elde edilen kaynakların borç ödemelerinde ve ticari faaliyetlerinin devamında kullanılacağını, konkordato sürecinde toplam 1.000.000,00 TL tutarında nakit sermaye artışı yapılacağını, konut projesi kapsamında yapılan konutların satılarak borçların ödenmesinde ve faaliyetin devamında kullanılacağını, müvekkili gerçek kişinin ise şirketin %100 ortağı olduğunu, şirketin banka kredi borçlarına müşterek borçlu, müteselsil kefil olduğunu, bu nedenle şahsi konkordato talep ettiğini, şirketin konkordato talebinin kabulü halinde, borçların bu çerçevede ödendiğinde müvekkili gerçek kişininde kefil olduğu borçlarında ödenmiş olacağını ve borçtan kurtulacağını iddia ederek, müvekkilleri için İİK 286.maddesinde belirtilen belgelerin eksik olmaması sebebiyle İİK 287.maddesi gereğince üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli tedbirlerin alınmasını, geçici mühlet içinde yapılacak inceleme sonucunda bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Alacaklılardan bir kısmı, davaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, İİK 285.maddesi gereğince; borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebileceği, davacı şirketin konkordato ön projesinde yazılı inşaat projesi satışında hali hazırda gelirinin olduğu, davacının anılan projede yer alan taşınmazların satışından elde edilecek en yüksek kar oranını yakalamak için zaman kazanmak ve muhtemel icra takiplerinden korunmak için konkordato talebinde bulunduğu, davacıların mevcut mal varlıkları – gelirleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde İİK 285.maddesindeki koşulların somut olayda gerçekleşmediği, ret gerekçesinin konkordato ön projesine ilişkin olmaması nedeniyle İİK 292/1-b bendi gereğince resen iflasa karar verilemeyeceği gerekçesiyle davacıların kesin mühlet talebinin reddine, geçici mühletin ve ihtiyati tedbir kararlarının hüküm ile birlikte kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak; müvekkili şirketin borca batık olmadığını ifade edilerek yöneltilen teklifin vade konkordatosu olduğunun açıkça belirtildiğini, komiser heyetinin 26/03/2019 tarihli kesin süre değerlendirme raporunda konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün bulunduğundan davacılara kesin mühlet verilebileceği konkordatonun kaldırılması durumunda ise şirketin mal varlığını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalınabileceğinin açıkça ifade edildiğini, hal böyle olmasına rağmen mahkeme tarafından maddi ve hukuki olguların gerektiği gibi değerlendirilmeyerek konkordato kesin mühlet talebinin reddine karar verildiğini, karar tarihinden dilekçe tarihine kadar şirket faaliyetlerinin haciz ve ihtiyati haciz kararları neticesinde durma noktasına geldiğini, mal varlığını kaybetme tehlikesi durumunun gerçekleştiğini, kanun koyucunun borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçlunun vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için hukuki bir çare olarak konkordatonun getirildiğini, konkordato komiser heyet raporunun gerekçede değerlendirilmediğini, mahkeme kararının subjektif ve gerekçesiz olduğunu, ” davacı şirketin konkordato ön projesinde yazılı, inşaat projesi satışından hali hazırda gelirinin olduğu, davacının anılan projede yer alan taşınmazların satışından elde edilecek en yüksek kar oranını yakalamak için zaman kazanmak ve muhtemel icra takiplerinden korunmak için konkordato talebinde bulunduğu ” şeklinde ifade ve gerekçenin yer aldığını, gerekçenin yanılgılı ve geçersiz olduğunu, müracaat tarihinden itibaren beş aylık sürede ön projedeki yazılı inşaat projesinden sadece 100.000,00 TL’nin şirkete gelen para olduğunu, beş aylık sürede gelen bedelin harcamalar gözetildiğinde çok düşük olduğu, sabit giderleri dahil karşılayamadığının açıkça ortada olduğunu, bu nedenlerle gerekçenin uygun olmadığının görüldüğünü, mahkemenin kar oranı yakalamak için satış beklenildiği anlamına gelen yanılgılı bir yorumda bulunduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulü ile bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde ve ayrıca davacı gerçek kişinin ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, davacıların vermiş olduğu vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacıların, konkordato taleplerinin yerinde olup olmadığı, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davacılar tarafından, 09.11.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 15/11/2018 tarihli ara kararı ile davacılar hakkında, 14/11/2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte göz önünde bulundurularak, 11/02/2019 tarihi, duruşma tarihi olarak belirlenmiştir. 11/02/2019 tarihli celsede, geçici mühlet süresinin 15/02/2019 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına karar verilmiştir.Konkordato geçici komiser heyetinin dosya ibraz etmiş oldukları 14/12/2018 tarihli ön raporlarında; şirketin rayiç değerlere göre borca batık olup olmadığını, tespit edebilmek için hazırlıklara başlandığı, bu anlamda mal varlıklarının değerlendirilmesinin yapılması amacıyla uzman kişilerin tespit edildiği, konkordato ön projesinde davacı gerçek kişinin şirketin %100 ortağı olduğunu, şirketin banka kredi borçlarına müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, banka kredi borçlarına kefil olmasından dolayı şahsi konkordato talep ettiği, davacı gerçek kişiye ait mal varlıklarının rayiç bedellerinin toplam 2.650.000,00 TL verilen ipotek tutarının ise toplam 1.921.000,00 TL olduğu, toplam kefalet borçlarının 8.994.349,30 TL bulunduğu, davacı gerçek kişiye ait 2.650.000,00 TL tutarında gayrimenkulun olduğu söz konusu gayrimenkullerin, şirketin … Bankası nezdinde kullandığı krediler için ipotek olarak verildiği, farklı bankalara toplamda, 8.994.349,30 TL kefalet borcunun olduğu belirtilmiştir.17/01/2019 tarihli geçici konkordato komiser heyet raporunda, davacı şirketin ticari faaliyetlerinin kesintiye uğramadan devam ettiği, servis hizmeti ile otomotiv satışı yaptıklarını, konkordato ön projesinde hedeflenen gelir tablosu rakamları için 30/09/2018 – 31/12/2018 döneminin öngörüldüğü, 2018 yılı kapanış kayıtlarının henüz yapılmadığından karşılaştırma imkanının bulunmadığı, 31/11/2018 tarihli mali verileri incelendiğinde bağlı ortaklıklar hesabında 843.900,00 TL tutarında bir azalma meydana geldiği, söz konusu azalmanın dava tarihinden önce şirketin bağlı ortaklıktaki hisselerinin satışından kaynaklandığı, ortaklıklar alacaklar hesabında 921.162,42 TL bir artış olduğunun görüldüğü, ticari mallar hesabında 164.936,45 TL tutarında azalma olduğu, azalmanın şirketin stokunda bulunan otomobillerin satışından kaynaklandığı, krediler hesabında 346.012,05 TL tutarında bir azalma olduğu, borç senetleri hesabında 81.000,00 TL tutarında bir azalmanın olduğu, personele borçlar hesabında 71.867,09 TL tutarında artış olduğu, iki ayrı süreçte 487.902,93 TL tutarında net satış gerçekleştirdiği, 30/09/2018 tarihinden sonraki iki aylık süreçte 557.453,80 TL tutarında satışların maliyetinin arttığı, bununla birlikte şirketin her ne kadar konkordato ön projesinde belirtilen ciro ve karlılık oranlarını yakalayamadığı, mevcut tesis makine ekipmanları ve stokları ile çalışma düzenini devam ettirdiği, şirketin makine tesisat ve stokları ile çalışma düzenini koruduğu ancak borçlunun bu süreçte haciz ve icra baskısından tam olarak kurtulamadığı, nakit krizini de henüz atlatamadığı, ön projede süreç içerisinde toplam 1.000.000,00 TL tutarında nakit sermaye artışı yapılacağı, şirketin iştiraklerinin konut projelerinde ürettiği konutların satılarak elde edilen kaynakların şirketin borçlarının ödenmesinde ve ticari faaliyetlerinin devamında kullanılacağının belirtildiği, bu iki aylık süre içerisinde sermaye artışı ve konut satışının olmadığının tespit edildiği, davacı gerçek kişiye ait mal varlığında ve borçlarında 30/11/2018 tarihi itibariyle herhangi bir gelişme olmadığının görüldüğü, sonuç olarak, şirketin çalışma kabiliyetini kaybetmediği, çalışma düzenini koruduğu, faaliyetlerine devam ettiği, ön projedeki borç rakamı ile ticari defter kayıtlarındaki borç rakamının uyumlu olduğu, teknik bilirkişiler tarafından rayiç değer çalışmalarının henüz tamamlanmadığı, borca batıklıklık hesabının bu aşamada hesaplanamadığını, şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle çalışan sayısının on üç kişi olduğu, personel ücretlerinin düzenli ödendiği, borca batıklık hesabının geçici iki aylık mühlet içerisinde ancak tamamlanacağı, davacı gerçek kişiye ait mal varlığında ve borçlarında herhangi bir gelişme olmadığı belirtilmiştir.08/02/2019 tarihli geçici konkordato komiser heyet raporunda, şirketin çalışma faaliyetlerine devam ettiği, 30/09/2018 tarihinde gerçekleşen faaliyet net satışlar oranının -%51 iken üç aylık süreçte -%46 olarak gerçekleştiği, ancak şirketin hedeflenen esas faaliyet karlılık oranı olan -%2’yi üç aylık süreçte yakalayamadığı, 31/12/2018 tarihi itibariyle çalışan sayısının sekiz olduğu, şirketin konkordato ön projesinde 2019 yılında nakit sermaye ön gördüğü halde 2018 yılında 500.000,00 TL sermaye taahhüdünde bulunduğu ve bu tutarın 300.000,00 TL’lik kısmını ödediği, bununda konkordato sürecinin başarıya ulaşması açısından olumlu değerlendirildiği, şirketin mal varlıklarına dair incelemenin henüz tamamlanamadığı, borca batıklık yönünden herhangi bir değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiştir. 26/03/2019 tarihli, geçici komiser heyetinin kesin süre değerlendirme raporunda; davacı … adına kayıtlı taşınmazların rayiç bedellerinin çıkarıldığı, rayiç bedel toplamının 2.440.000,00 TL, verilen ipotek tutarının 1.921.000,00 TL olduğu, şirketin çalışma kabiliyetini kaybetmediği, faaliyetlerine devam ettiği, 31/01/2019 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre öz varlığının ( + 5.181.679,35 TL ) olarak tespit edildiği, bilançolara göre öz varlığının ( 34.939.535,86 TL ) olduğu, davacı şirketin borca batık durumda bulunmadığı, konkordato ön projesinde yer alan satış hedeflerini yakalayamamış olmakla birlikte karlılık hedeflerinin üstünde performans gösterdiği, otomotiv sektöründe yaşanan durgunluk nedeniyle satış hasılatının düşük olduğunun anlaşıldığı, şirketin konkordato ön projesinde 2019 yılında arttırılacağı öngörülen 500.000,00 TL değerinde sermaye taahhüdünün 320.000,00TL’sinin şirket banka hesaplarına ödendiğinin görüldüğünü, söz konusu tutarların komiser onayı ile işletme sermayesinde kullanıldığı, dört aylık süreçte göstermiş olduğu performans çerçevesinde kesin mühlet içerisinde doğacak borçları ile imtiyazlı borçlarını ödeyebileceği, hali hazırda alacaklı sayısının iki yüz elliyi aşmadığını, imtiyazlı alacaklar dahil toplam borcunun ise 9.620.347,58 TL olduğu, davacı şirketin karlılık hedeflerini tutturması, inşaat projelerinde önemli mesafelerin alınması, bağlı ortaklığı olan şirketlerden tahsilata başlaması, sermaye taahhüt borcunu yerine getirmesi çerçevesinde borçların konkordato ön projede verilen teklif kapsamında ödenebileceğinin değerlendirildiğini, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün bulunduğu, davacılara kesin mühlet verilebileceği belirtilmiştir.10/04/2019 tarihli geçici komiser kesin süre değerlendirme ek raporunda; şirketin otomotiv satışı ve servis hizmeti faaliyetinin görüldüğü, çalışma düzenini koruduğu, davacı şirketin asıl faaliyet konusunun her türlü otomotiv, otobüs, kamyonet, kamyon, çekici, tır, traktör vb. nakil vasıtalarının alım satımı, ithalatını ve ihracatını yaptığı, 2016 yılının şubat ayına kadar şirketin …. markasının bayiliğini yapmakta iken bayiliğin iptal edildiği, …. markasının bayiliğini almış olduğunu, davacı şirketin 2012 yılında Gaziosmanpaşada … ve … Plevne Kentsel Dönüşüm Projesi olmak üzere; dolaylı olarak dahil olduğu, davacı şirketin projede yer alan firmalardan %50 hissesine sahip olduğu, projenin imalatının tamamlandığı, hali hazırda oturumun başlandığını, … projesinde ise %53,12 oranında hisse sahibi olduğu, davacı şirketin … projesinden elde etmesi beklenen toplam 29.024.824,54 TL gelir olduğunu, davacı şirketin varlıklarının toplamının ( + 44.559.883,44 TL ) borçlarının ( – 9.620.347,58 TL ) olduğu, rayiç öz varlık tutarının ise ( + 34.939.535,86 TL ) olarak tespit edildiği, çalışan sayısının sekiz kişi olduğu, iştirakleri konumundaki şirket projesinden gayrimenkullerin satılması halinde, hisse tutarına 13.208.075,71 TL ve 29.024.824,54 TL isabet edeceği, tutarın şüpheli hale gelmesi, tahsil edilememesi halinde bilançonun bu tutar kadar aktif varlığının azalacağı, davacı şirketin konkordato ön projesinde yer alan satış hedeflerini yakalayamadığı görülmekle birlikte karlılık hedeflerinin konkordato döneminde hedeflenenin üzerine çıktığı, inşaat sektöründeki iştiraklerinin tahsilatlara başladığı hususları birlikte değerlendirildiğinde şirketin konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunun değerlendirildiği, ön projede belirtilen 500.000,00 TL tutarındaki sermaye taahhüdünün 320.000,00 TL ‘sinin ödendiği, alacaklı sayısının iki yüz elliyi aşmadığını, imtiyazlı alacaklar dahil toplam borcunun 9.620.347,58 TL olduğu, konkordatonun başarıya ulaşması mümkün bulunduğundan, davacılara kesin mühlet verilebileceği, konkordatonun şuan için kaldırılması durumunda ise şirketin mal varlığını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceği ifade edilmiştir.12/04/2019 tarihli celsede, davacılar vekili; raporda yer alan tespitlere bir diyeceğinin olmadığını, talepleri doğrultusunda davacılar için kesin mühlet kararı verilmesini istemiştir. Aynı celsede, alacaklılar vekili ise kesin mühlet talebini kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini ifade etmişlerdir.Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelere binaen konkordato talebinin reddine karar verilmiştir.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir.Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ile ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda, davacı şirkete ait ön projede, sermaye artışı yapılacağı, şirket aktifine kayıtlı gayrimenkullerin satılarak elde edilen kaynaklarla borçların ödeneceği, davacı gerçek kişinin ise şirketin kullanmış olduğu banka kredi borçlarına, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmasından dolayı şirketin konkordato talebinin kabul edilmesi halinde kefil olduğu borçlarında ödeneceği ve ön projesine iştirak edeceği belirtilmiştir.Davacı şirket bu kapsamda ön projede yer vermiş olduğu sermaye artışına dair taahhüdününü tam olarak yerine getirmediği gibi, daha önceki aşamaya ait sermaye bakiye borcunu da ödememiştir. Bu husus kayyum raporlarından anlaşılmıştır. Diğer yandan şirket ön projede belirtmiş olduğu karlılık oranını da yakalayamamıştır. Yukarıda ifade edildiği üzere, 2018 yılındaki sermaye taahhüdünün yalnızca 300.000,00 TL’lik kısmını ödediği, bakiye kısmının karar tarihine kadar ödenmediği anlaşılmaktadır.Davacı şirketin bağlı ortaklığı bulunan şirketlerle oluşturduğu projeler kapsamında gayrimenkul satışlarından şirketin borçlarının ödenmesinde önemli etken olduğu belirtilmiş ise de söz konusu satışların ne kadar sürede ve ne miktarda olacağına yönelik somut bir veri dosyada mevcut değildir. Davacının konkordato ön projesinde yer alan satış hedeflerini yakalayamadığı, araç satışı ve araç servis hizmeti ile ilgili satış hasılatının düşük olduğu da konkordato geçici komiser raporlarında vurgulanmıştır. Şu halde, davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirket, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş olmakla birlikte sermaye artışının tamamını dahi karşılamamıştır. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacaktır. Davacılar vekilinin kabulünde olduğu üzere, İnşaat ve gayrimenkul sektöründeki durgunluk, İnşaat malzeme fiyatlarında ki artış, döviz kurlarında ki dalgalanmalar ve sektörel diğer hususlar göz önünde bulundurulduğunda, sermaye artımının veya kredi temini gibi mali kaynakların, likitide anlamında şirketlerin faaliyetinin devamına ve alacaklılara ödemelerin yapılması için en gerçekçi çözüm olarak gözükmektedir. Ne var ki, davacı ön projede bu hususa mali kaynaklar arasında yer vermiş olmasına rağmen yukarıda ifade edildiği üzere sermaye artış taahhüdünü tam olarak yerine getirmemiştir. Davacı gerçek kişi ise, ortağı olduğu davacı şirketin banka kredi borçlarına kefil olmasından dolayı şirketin konkordato talebinin kabulü ve borçların ödenmesi neticesinde kendi borçlarınında sona ereceğini iddia etmiştir. Davacı gerçek kişiye ait ön projede yalnızca şirket ön projesine iştirak edildiği ifade edilmiş olmakla kendine özgü bir ön projenin varlığından söz edilemeyecektir.Geçici konkordato heyet raporlarında her ne kadar konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün bulunduğu ifade edilmiş ise de söz konusu kabul şeklinin dosya kapsamına ve mevcut duruma uygun olmadığı, raporun sonuç kısmındaki tespitin rapor içeriği ile örtüşmediği sonucuna ulaşılmıştır. 2004 sayılı İİK’nın 289.maddesinde; kesin mühlet düzenlenmiştir. Söz konusu maddede; geçici komiserin duruşmadan önce yazılı raporunu sunacağı ve mahkemenin gerekli görürse beyanını almak üzere duruşmada hazır bulunacağı, mahkemenin yapacağı değerlendirmede, itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alacağı ifade edilmiştir. Geçici komiser raporlarındaki kabul şekli sonucunda dosya kapsamına göre talebin kabulü yönünden karar verilmesi mümkün görülmemektedir. Aynı yasanın, 287. maddesinde mahkemenin geçici mühlet kararı İle birlikte, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla geçici konkordato komiseri görevlendiriceği düzenlenmiştir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacı borçlu şirket ve gerçek kişinin konkordato kesin mühlet taleplerinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato talebine dair kesin mühlet isteminin reddine dair hüküm yerinde olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1036 Esas, 2019/284 Karar ve 12/04/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1.maddesi gereği REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacı şirketin peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacı şirketten tahsili ile hazineye irat kaydına, davacı … peşin olarak yatırmış olduğu 203,00 TL harcın alınması gereken 232,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacı … tahsili ile hazineye irat kaydına,3- Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve talebin niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 293/2 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/07/2020