Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2544 E. 2022/1635 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2544 Esas
KARAR NO: 2022/1635
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/03/2019
NUMARASI: 2017/276 Esas, 2019/199 Karar
DAVA: KAYIT KABUL
KARAR TARİHİ: 29/12//2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; Almanya’da ikamet eden müvekkillerinin dövize yüksek faiz sloganından etkilenerek döviz bazında yatırım yapmak amacıyla … Bankası T.A.Ş. Ankara şubesi nezdinde, üç adet ortak hesap açtırdıklarını ve birikimlerini bu hesaplara yatırdıklarını, paralarının güvende olduğuna inanan müvekkillerinin, bankaya 03.07.2003 tarihinde TMSF tarafından el konulduğunu ve bankacılık faaliyetlerinin yasaklandığını, akabinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/132 Esas 2005/361 Karar sayılı ilamı ile 08.06.2005 tarihinde bankanın iflasına karar verildiğini öğrendiklerini, paralarını idari yoldan tahsil etmeye çalıştıklarını ancak bu çabalarının sonuç vermediğini, müvekkillerinin … Bankasına para yatırdığını, ancak paralarının banka tarafından … Bankası … Ltd. Şti. (… Bankacılığı) isminde Kıbrıs menşeili başka bir hesaba aktarıldığını, müvekkillerinin paralarını … Bankasına yatırması sebebiyle paralarının daha sonradan … hesabına aktarılmasının müvekkillerini bağlamadığını, … Bankası T.A.Ş. ile … Bankası … Ltd. Şti. arasında organik bağ bulunduğundan davalı müflis banka idaresinin zarardan sorumlu olduğunu, masaya kayıt başvurusu olmadan dava açılmasına hukuken bir engel bulunmadığını belirterek 63.093,14 Euro bakiyeli … numaralı, 450.119,58 Euro bakiyeli … numaralı, 49.169,21 Euro bakiyeli … numaralı … hesaplarına aktarılan müvekkillerine ait paradan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 562.381,93 Euro’nun iflas tarihi olan 08.06.2005 tarihindeki T.C. Merkez Bankası’nın efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan 949.019,50 TL’nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, bu alacağa 07/03/2003 tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; BDDK’nın 03/07/2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile müflis bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılarak … Bankası T.A.Ş.’nin yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal ettiğini, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/132 Esas sayılı dosyasında … Bankası T.A.Ş.’nin 08/06/2005 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, kararın ise 20/04/2006 tarihinde kesinleştiğini, tasfiye işlemlerinin TMSF Tasfiye Daire Başkanlığının 2005/1 sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğünü, husumet itirazları saklı kalmak kaydıyla davacı tarafından dava konusu alacak talepleriyle ilgili olarak iflas masasına alacak kaydı başvurusu yapılmadığından davanın, dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, dava dilekçesinde ikrar edildiği üzere, davacıların davaya konu hesabının, … Bank … Limited nezdinde olduğunu ve müflis … Bankası T.A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin … Bank … Ltd.’nin tüzel kişiliğinden ayrı olduğu için müflis bankaya husumet yöneltilemeyeceğinden davanın husumet nedeniyle de reddinin gerektiğini, somut olayda davacı yanın iradesinin fesada uğratıldığına ilişkin haksız eylemlerin 2003 yılı ve öncesine ait olduğunu, işbu eylemleri kabul anlamına gelmemek ve hak kaybına uğramamak üzere davanın 2017 yılında ikame edildiği gözönüne alındığında, haksız fiile dayanan huzurdaki davanın, zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılmış olduğundan zamanaşımından reddi gerektiğini, dava konusu hesabın davacı tarafında açıkça beyan ettiği üzere … Bank … Ltd nezdinde bulunması sebebiyle işbu alacakların müflis T…. Bankası T.A.Ş’den talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müflis bankanın sadece … Bank … Ltd. ile yapılan işlemlere muhabirlik hizmeti verdiğini, … Bank … Ltd. nezdinde açılan hesaplar ile ilgili bilgilerin müflis banka bünyesinde bulunmadığını, Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca yapılan çalışmalarda, 27.10.1997-03.07.2003 tarih aralığını içeren “… Bank … Ltd’den Türkiye … Bankası T.A.Ş.’ye gelen havaleler” ve 03.09.2001-03.07.2003 tarih aralığını içeren “Türkiye … Bankası TA.Ş.’den … Bank … Ltd.’ye giden havaleler” kayıtlarına ulaşılabildiğini, söz konusu tarihler arasında Savcılık tarafından ortaya çıkarılan kayıtlar ve banka arşivi üzerinde yapılanı araştırma sonucunda davacılar tarafından farklı tarihlerde gerçekleştirilen 4 adet giden … havale işlemlerine rastlandığını, davacının 13.08.1997 tarihinden itibaren offshore gelen-giden havale işlemleri gerçekleştirdiğinin tespit edildiğini, bu durumun davacının … Bank … Ltd. ile uzun süredir işlem yaptığını ve … uygulamasını bildiğini gösterdiğini, davacının T. … Bankası T.A.Ş. bünyesinde dava dışı 1 adet mevduat hesabına rastlandığını, dava konusu …, …, … no.lu hesapların açılış kaynağı 13.08.1997, 04.09.1997, 20.12.1999 tarihinde gönderilen 76.000 DM, 48.686 DM, 622.000 DM’lik havale tutarlarının operasyon şubesi nezdindeki diğer şubelerce gönderilen tüm havale bedelleri ile birlikte “395.01-Ödenecek Havale-YP” hesabına alacak kaydedildiğini, bir ay boyunca hesaba gelen havale bedellerinin, toplu olarak ay sonu itibariyle … Bank … Ltd.’nin muhabir banka hesabı olan … no.lu hesabına (29.08.1997 tarih B123 bimrefli fiş, 30.09.1997 tarih B112 bimrefli fiş ve 30.12.199 tarih B140 bimrefli fiş) alacak geçildiğini, söz konusu alacak kayıtları ile de havale bedellerinin, … Bank … Ltd.’nin hesabına transfer edilmiş bulunduğunu, davacı, bilerek ve işteyerek parasını … Bank … Ltd.’ye yatırmış olduğundan iradesinin fesada uğratıldığı iddiasında ise bunu ispata mecbur olduğunu, muhabirlik hizmeti vermiş olan müflis …. Bankası T.A.Ş.’nin yaptığı havale işlemlerinin, kıyı bankacılığı prosedürüne uygun olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafın faiz talebinin kabulünün de mümkün olmadığını, zira müflis banka ile davacı arasında davaya konu alacağa ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmadığını, kaldı ki davacı tarafından işbu faizin günümüze kadar işletilmesi talebinin de hukuka aykırı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere faizin ancak iflas tarihi olan 08/06/2005 tarihine kadar istenebileceğini belirterek davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; husumet ve zamanaşımı itirazlarının reddi ile davacıların kayıt ve kabul istemi yerinde görülerek davanın kabulü ile, müflis … Bankası T.A.Ş. iflas idaresi tarafından oluşturulan iflas tasfiye masasına 562.381,93 EURO asıl alacağın iflas tarihi olan 08/06/2005 tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan 949.019,50 TL davacı alacağının imtiyazsız alacak olarak kayıt ve kabulüne dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesinde taraflarınca dava konusu alacağa TMSF tarafından müflis bankaya el konulma tarihi olan 07.03.2003 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi talep edilmiş ise de yerel Mahkemece bu talebe hükmedilmeksizin sadece kayıt kabul hükmünün kurulduğunu, bu durumun müvekkilleri nezdinde büyük bir kayba yol açtığı gibi usul ve yasaya da aykırı olduğunu davalısı ve dava konusu aynı olan dosyaya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/14786 Esas, 2015/10746 Karar sayılı, 20.10.2015 tarihli kararıyla, iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilen dava konusu alacağa avans faiz işletileceğine dair yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verildiğini, bu sebeple kararı faiz yönünden istinaf etme zorunluluğunun doğduğunu, ayrıca 07.03.2019 tarihli duruşmada açıklanan kararda istinaf süresinin de hatalı bir biçimde 10 gün olarak gösterilmesinin bir diğer hukuka aykırı husus olduğunu belirterek istinaf taleplerinin kabulü ile, iflas masasına kaydına karar verilen 562.381,93 Euro’nun TL karşılığı olan 949.019,50 TL’nin 07.03.2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müflis … Bankası T.A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin … Bank … Ltd.’nin tüzel kişiliğinden ayrı olduğu için müflis bankaya husumet yöneltilemeyeceğinden huzurdaki davanın husumet yönünden reddi gerekirken aksi yönde karar verilmesinin yerinde olmadığını, sözleşme serbestisi ilkesine aykırı hüküm tesisinin hukuka da aykırı olduğunu, dosyada mübrez hesap cüzdanının, davacının dava konusu ettiği alacağının kıyı bankası … …’a gönderildiğini doğruladığını, hesap cüzdanı üzerinde yer alan “… Bank … Limited” ibaresinin yoruma mahal vermeksizin açık ve net olarak yazılı olduğunu, davacı, hesap cüzdanını aldıktan sonra TTK’nun 23/son maddesi uyarınca 8 gün içinde … Bankası’na itirazını bildirmediğini, bu durumun davacının … uygulamasını benimsemiş olduğunu gösterdiğini, yerel Mahkemece davacının iradesinin görmezden gelinerek karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, … uygulamasını benimseyerek yüksek faiz getirisinden faydalanan davacının bütün dünya ülkelerinde uygulandığı şekilde kıyı bankacılığının risklerine katlanması gerektiğini, davacının, yüksek faiz getirisi nedeniyle tercih ettiği ve faydalandığı … uygulamasından dolayı müflis bankadan alacak talebinin yasal mevzuata ve özellikle TMK’nun 2. maddesine aykırı olduğunu, müflis bankanın sorumluluğu bulunmadığı yönündeki itirazları saklı kalmak kaydıyla, davanın 2017 yılında ikame edildiği göz önüne alındığında, haksız fiile dayanan huzurdaki dava 1 yıllık zamanaşımı süresinden sonra açılmış olduğundan bu itirazlarının dikkate alınarak yerel mahkeme kararının bozulmasının gerektiğini, davacı vekilinin tüm taleplerinin kabulü mümkün olmadığı gibi 15.07.2003 tarihinden itibaren faiz isteminin kabulünün de mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile müflis bankanın yapılan alacak kayıt başvurusunu kabul ettiği varsayıldığı takdirde bile İİK’nun 195 ve 196. maddeleri gereğince faizin, iflas tarihine kadar hesaplanması gerektiğini, yerel mahkeme tarafından iddianın dışına çıkılarak davanın genişletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerel Mahkemenin, havale yapılmamışsa doğan zarardan, havale yapılmışsa da banka çalışanlarının yönlendirmesinden bahisle müflis bankanın sorumlu tutulması gerektiğine kanaat getirmiş ise de davacının banka çalışanları tarafından yönlendirildiğine ilişkin herhangi bir iddiası bulunmadığını, davacının … uygulamasını bilinçli olarak tercih ettiğinin aynı zamanda … Bankası T.A.Ş. nezdinde mevduat hesapları bulunmasından da anlaşıldığını, bu nedenle yerel Mahkemenin emsal kararlara atıfla davacının yönlendirildiğine ilişkin varsayım ve dosyada bulunmayan iddialar üzerinden yine dosyada bulunmayan emsal kararlara atıfla karar ihdasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin örnek aldığı ve gerekçeli kararda da belirtilen ceza mahkemesi kararlarının huzurdaki davayla ilgisinin bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereğince faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve Fonun iflas talebi üzerine aynı kanun gereğince iflasına karar verilen müflis bankadan olan alacak talebinin kayıt ve kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, BDDK’nın 03.07.2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14/3. maddesine dayalı olarak davalı bankanın bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul izninin kaldırıldığı, yönetim ve denetimi aynı Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca TMSF’na intikal ettiği, TMSF tarafından 4389 sayılı Kanun’un 16/3. maddesine dayalı olarak davalı bankanın doğrudan iflasının talep edildiği, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.06.2005 tarih ve 2004/132 Esas, 2005/361 Esas sayılı kararı ile davalı bankanın iflasına karar verildiği, kararın 20.04.20006 tarihinde kesinleştiği, TMSF Tasfiye Dairesi’nin 2005/1. sayılı dosyası ile tasfiye işlemlerine başlandığı, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 106. maddesinin 5. fıkrası hükmü gereği alacaklılar toplantısı görev ve yetkisinin Fon’da olması nedeniyle Müflis … Bankası T.A.Ş. İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine kaim olmak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu’nca 28.12.2006 tarih ve 658 sayılı kararın alındığı, Fon Kurulunca iflas idare memurlarının atandıkları anlaışılmıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106. maddesinde, faaliyet izni kaldırılan ve Fona devredilen bankalara İlişkin hükümler düzenlenmiş olup maddede, Fonun bu kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 166, 218, 219, 223, 234, 236, 249, 251 ve 254.maddedeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, İflâs idaresinin alacaklılar toplantısı ve İflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edeceği düzenlenmiştir. Diğer yandan, “Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile bu bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında ki Yönetmelik” 23 Şubat 2007 tarihli, 26443 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin amacının 1. maddede, faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106. maddesine göre Fona intikal eden banka nezdinde bulunan sigortalı mevduat ve sigortalı katılım Fonunun tespiti ve hak sahiplerine ödenmesi ile bu bankaların İflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş olup 2. maddede, yönetmeliğin 5411 sayılı 106. maddenin son fıkrasına dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir. Somut olayda, İflas tasfiyesinin Fon tarafından gerçekleştirildiği, tasfiyenin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre yerine getirildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İİK’nun 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, ancak İİK’nun 223/3 maddesi hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK’nun 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK’nun 223. maddesi). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü İİK’nun 235. maddesinde açıkça İİK’nun 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar. İİK’nun 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut davada öncelikle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Dava açıldığı sırada davacı tarafça iflas masasına yapılan alacak kayıt başvurusu yoktur. Yargılama sırasında davacılar vekilinin 25/09/2017 tarihli dilekçesi ile iflas masasına başvurularak, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 562.381,93 Euro’nun iflas tarihi olan 08.06.2005 tarihindeki T.C. Merkez Bankası’nın efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan 949.019,50 TL’nin 07/03/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi talep edilmiş olup iflas idaresi tarafından talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Buna göre iflasın kapanmasına kadar alacaklıların kayıt kabul isteminde bulunmaları mümkün olduğundan öncelikle iflas idaresine müracaat edilmemiş olsa bile kayıt kabul iddiasının doğrudan mahkeme önüne getirilmesinin de İİK’nun 236. maddesine göre mümkün olduğu (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/5755 Esas 2013/36 Karar sayılı ilamı) anlaşılmakla davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına yönelik bir durum söz konusu değildir. Bilirkişi tarafından sunulan 19/12/2018 tarihli raporda; Yapılan inceleme, değerlendirme ve hesaplamalar sonucunda, davalı tarafın, davacılara ait … numaralı, 05/09/2003 vadeli, 49.169,21 EURO bakiyeli, … numaralı, 14/08/2003 vadeli, 63.093,14 EURO bakiyeli ve … numaralı, 20/12/2012 vadeli, 450.119,58 EURO bakiyeli … mevduatların varlığına yönelik bir itirazlarının bulunmadığı, söz konusu Euro mevduatlara, davacı tarafın Ankara Şubesinde bulunan DM mevduat hesaplarının ve … mevduat için yine Ankara Şubesine yatırdıkları DM mevduat hesaplarının ve işleyen faizlerinin kaynak teşkil ettiği, bu nedenle DM hesaplar için yatırılan tutarlar, talimatlarda ve hesap cüzdanlarında yer alan DM/Ꞓ faiz oranları sabit kabul edilerek yapılan hesaplamalar sonucunda dava konusu Euro mevduatların varlığının teyit edildiği, ancak tarafınca hesaplanan tutarlar ile hesap cüzdanlarında yer alan Euro mevduat tutarları arasında farklar oluştuğu, ancak davalı tarafın hesap cüzdanları mevcudu Euro mevduat tutarlarına yönelik bir itirazının bulunmadığı, davalı taraf bünyesinde uygulanan … … adı altında mevduat toplama işleminin havale görünümlü mevduat toplama olduğu, davalı tarafın bankacılık usullerine aykırı ve yasalarla dayanaksız bir şekilde yaptığı işlemlerden dolayı davacıların herhangi bir hatasının bulunmadığı, davalı tarafın … bankasını adeta … Bankası ile hiçbir organik bağı olmayan yabancı bir muhabir banka olarak görerek … mevduat işlemlerini muhabirlik hizmeti aracılık hizmeti olarak nitelendirdiği, ancak … mevduatların … Bankası bünyesinde kaldığı, nitekim davacıların da davalı taraf bünyesinde yukarıda belirtilen vadelerde de 3 adet Euro hesabına ait toplam 562.381,93 Euro paraları kaldığı, söz konusu mevduat alacaklarının davacılara ödenmediği, mevduatlarını alamayan davacıların zararından davalı tarafın sorumlu olduğu, davalı tarafın, … faaliyetlerinden ötürü davacıya, yatırmış olduğu paraları tazmin yükümlülüğü altında bulunduğu, davacı tarafın … bankasının … Bankası dışında ayrı bir banka olduğu yönündeki itirazlarının kabul edilemeyeceği, mevduatların görüntüde … hesap şeklinde işlem gördüğü, ancak paranın gerçek borçlusunun davalı taraf olduğu, bu nedenle takdiri mahkemeye ait olmak üzere belirtilen mevduatların davalı banka iflas idaresine kaydı gereken mevduat alacakları olabileceği, bu çerçevede söz konusu mevduat alacakları olan; 05/09/2003 vadeli, 49.169,21 EURO, 14/08/2003 vadeli, 63.093,14 EURO, 20/12/2012 vadeli, 450.119,58 EURO mevduatlara belirtilen vade tarihlerinden … Bankasının iflas tarihi olan 08/06/2005 tarihine kadar 3095.S.Kanun doğrultusunda Kamu Bankalarının Euro ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanması, 08/06/2005 iflas tarihinden itibaren de TCMB döviz alış kuru/TL-1,6769 üzerinden TL’ye dönüştürülmesi gerektiği (davalı tarafın itirazları çerçevesinde), bu doğrultuda davacı tarafın … hesaplarına aktarılan 3 hesap toplamı 562.381,93 EURO’nun şimdilik iflas tarihi olan 08/06/2005 tarihinde TCMB Efektif Satış Kuru üzerinden TL karşılığı olan 949.019,50-TL’nin davalı iflas idaresinden tahsilini sağlamak yönünden iflas masasına kayıt ve kabulüne, bu alacağa 07/03/2003 tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine yönelik taleplerinin mahkemenin taktirinde olduğu bildirilmiştir. Somut olayda, davacılar vekili dava dilekçesi ile iflas masasına kayıt ve kabulünü talep ettiği alacağa 07/03/2003 tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiş olup aynı zamanda Mahkemece bu talebe hükmedilmeksizin sadece kayıt kabul hükmünün kurulduğundan bahisle kararı bu yönüyle istinaf etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun Hükmün kapsamı başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrasının “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” ifadelerini içerdiği görülmüştür. Mahkemece, davanın kabulü ile, müflis T. … Bankası T.A.Ş. iflas idaresi tarafından oluşturulan iflas tasfiye masasına 562.381,93 EURO asıl alacağın iflas tarihi olan 08/06/2005 tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan 949.019,50 TL davacı alacağının imtiyazsız alacak olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesine rağmen alacağa 07/03/2003 tarihinden itibaren avans faiz işletilmesi talebine ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. Açıklanan sebeplerle iflas masasına kayıt ve kabulü talep edilen alacak ile ilgili karar verilmiş ise de bu alacağa 07/03/2003 tarihinden itibaren avans faiz işletilmesi talebi yönünden karar verilmemiş olup bu talep hakkında da bir karar verilerek karar gerekçesinde bu durumun tartışılması gerekirken, yasanın emredici hükmüne aykırı olarak talep hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemiş olması yerinde olmamıştır. HMK’nun 355. maddesi gereğince bu durum kamu düzenini ilgilendirdiğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nun 355, 297. maddeleri gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Öte yandan, 08/10/2022 tarihli ve 31977 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 22.04.2022 tarih ve 2021/7 Esas 2022/2 Karar sayılı kararına göre, TMSF tarafından el konulan bankalarda … hesabı sahibi mudilerin … alacaklarının tahsiline yönelik açtıkları davalarda zamanaşımının başlangıcının tespitinde haksız fiilin gerçekleşme tarihi olan … hesabına aktarma tarihinin esas alınması gerektiğine karar verilmiştir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45/5 maddesi “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.” hükmünü ihtiva etmektedir. “…Hiç kuşku yoktur ki, içtihadı birleştirme kararları ilke kararlarıdır ve benzeri hukuki konularda da Yargıtay genel kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Bu husus Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Mahkemelerin ve hakemlerin içtihadı birleştirme kararına aykırı karar vermiş olmaları temyiz ve bozma sebebidir. Dahası, yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkmış olması usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası olup; bir dava hakkındaki karar Yargıtay’ca bozulmuş ve mahkemenin bu bozmaya uyması ile usule ilişkin kazanılmış hak doğmuş olsa bile, mahkeme bozma kararının içeriğini bırakarak bu yeni içtihadı birleştirme kararı gereğince inceleme yapıp karar vermek zorunluluğundadır…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/15-728 Esas 2006/1 Karar sayılı ilamı). Buna göre yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkmış olması usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası olup mahkeme bu yeni içtihadı birleştirme kararı gereğince inceleme yapıp karar vermek zorundadır. Bahsi geçen içtihadı birleştirme kararına göre ise, TMSF tarafından el konulan bankalarda … hesabı sahibi mudilerin … alacaklarının tahsiline yönelik açtıkları davalarda zamanaşımının başlangıcının tespitinde haksız fiilin gerçekleşme tarihi olan … hesabına aktarma tarihinin esas alınması gerektiğine karar verilmiştir. Yani zamanaşımının başlangıcı, paranın … hesabına aktarıldığı tarihtir. Dolayısıyla her ne kadar Mahkemece, davacının yatırdığı mevduatın başka yollardan … şirketinden tahsil imkanının kalmadığını öğrendiği tarihten itibaren zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı, buna göre henüz zamanaşımı süresinin dolmadığı kabul edilmiş ise de zamanaşımının değerlendirilmesinin artık yeni içtihadı birleştirme kararına göre yapılması gerektiği izahtan varestedir. Somut olayda, paranın davalı müflis banka hesabında kalıp kalmadığı, … hesabına aktarılıp aktarılmadığı zamanaşımı itirazının değerlendirilmesinde önem taşımaktadır. Ayrıca bu yönde yapılacak inceleme yukarıda bahsi geçen içtihadı birleştirme kararının gereğidir. Mahkemece davacı ve benzeri durumdaki hesap sahiplerinin yatırdıkları paraların yurtdışına çıkarılmadığı, … şirketinin … Bankası T.A.Ş merkez şubesindeki hesabına aktarıldığı, bir takım grup şirketlerine kredi sağlanmasında kullanıldığı, T. … Bankası T.A.Ş hesabında kaldığı kabul edilmiş ise de bu kabul, iddia ve savunmaya uygun değildir. Çünkü davacılar vekili, müvekkillerinin … Bankasına para yatırdığını, ancak paralarının banka tarafından … Bankası … Ltd. Şti. (Kıyı Bankacılığı) isminde Kıbrıs menşeili başka bir hesaba aktarıldığını beyan etmiş olup davalı vekili ise cevap dilekçesi ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, havale tutarlarının operasyon şubesi nezdindeki diğer şubelerce gönderilen tüm havale bedelleri ile birlikte “395.01-Ödenecek Havale-YP” hesabına alacak kaydedildiğini, bir ay boyunca hesaba gelen havale bedellerinin toplu olarak ay sonu itibariyle … Bank … Ltd.’nin muhabir banka hesabı olan … no.lu hesabına alacak olarak geçildiğini, söz konusu alacak kayıtları ile de havale bedellerinin … Bank … Ltd.’nin hesabına transfer edilmiş bulunduğunu belirtmiştir. O halde davalı vekili, Şişli Cumhuriyet Savcılığınca yapılan çalışmalarda, 27.10.1997 – 03.07.2003 tarih aralığını içeren “… Bank … Ltd’den Türkiye … Bankası T.A.Ş.’ye gelen havaleler” ve 03.09.2001 – 03.07.2003 tarih aralığını içeren “Türkiye … Bankası TA.Ş.’den … Bank … Ltd.’ye giden havaleler” kayıtlarına ulaşılabildiğini belirtmiş olmasına göre gerekirse ilgili savcılık dosyası getirtilmek, tarafların bu hususa ilişkin gösterdiği deliller celbedilmek ve banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle bilirkişiden alınacak rapor ile, paranın … hesabına aktarılıp aktarılmadığı, aktarılmışsa tarihinin ne olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak bir şekilde kesin olarak ortaya konmasından sonra davalı tarafın zamanaşımı itirazı hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerekir. Sonuç olarak HMK’nun 355. maddesi gereğince talep hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemesi kamu düzenini ilgilendirdiğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nun 355, 297. maddeleri gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/276 Esas, 2019/199 Karar ve 07/03/2019 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacılar … ve … tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacılardan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/12/2022