Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2537 E. 2020/1422 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2537 Esas
KARAR NO : 2020/1422
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2019
NUMARASI : 2018/1153 Esas, 2019/499 Karar
DAVANIN KONUSU : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin tekstil alanında faaliyet gösterdiğini, davacı gerçek kişilerin ise şirketin ortakları olup, şirketin borçlarına kefil olduklarını ve yine şahsi malvarlıklarını şirket borçları için teminat gösterdiklerini, alacakların tahsil edilememesi, kurlarda ve faizlerdeki artışlar, ülke ekonomisindeki dalgalanmalar ve dünyada yaşanan likidite sıkıntısı nedeniyle müvekkili şirketin olumsuz etkilendiğini ve yakın süreçte borçlarını ödeyemez duruma düşeceğini, müvekkili şirketin borca batık durumda olmadığını, konkordato projesi ile borçların tamamının 3,5 yıl içerisinde üçer aylık vade ile ödenmesinin planlandığını belirterek davacılar hakkında geçici mühlet ve 1 yıllık kesin mühletin verilmesini, kesin mühlet içinde yapılacak konkordato anlaşmalarının akdedilmesi halinde konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; davacı şirketin ciro ve karlılık bazında hedeflerinin gerisinde kaldığı, ön projenin başarıya ulaşma imkanı olmadığı, revize proje de sunulmadığı; şirket ortakları davacı gerçek kişilerin ise, davacı şirketin gelirlerinde ve karında yaşanan büyük düşüş nedeniyle gelir elde edemeyeceği, davacı şirket ortaklarına ait taşınmazların ipotekli olduğu, davacı ortakların da konkordato ön projelerinin başarıya ulaşamayacağı gerekçesiyle davacıların kesin mühlet talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacılar vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesi ile; davacı şirketin öngörülenin üzerinde satış gerçekleştirdiğini ve kar oranında geçmiş yıllara oranla artış olduğunu, mahkemenin, ciro ve karlılık bazında hedeflerin çok gerisinde kalındığına dair gerekçesinin gerçeği yansıtmadığını ve maddi hata yapıldığını, müvekkili şirketin toplam borcu 8.761.265,92 TL olup, müvekkillerinin toplam 40.000.000,00 TL tutarında taşınmaza sahi olduklarını, ipotek verilen teminatlı taşınmazların değerlerinin toplamı dahi 20.000.000,00 TL olup, satışı halinde şirketin borçlarını tamamen karşılamaya yeteceğini ve şirkete sermaye olarakta gelir sağlanacağını, taşınmazların satışı için görüşmelerin sürdüğünü, mahkemece taşınmazların değerlendirilmesinin doğru yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve müvekkilleri hakkında 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Müdahil … Bankası vekili istinaf talebine cevabında, davacı … kendine özgü projesi bulunmadığını, icra tehdidinden kurtulmak amacıyla konkordato talep ettiğini belirterek istinaf başvurusunun reddini istemiştir.Müdahil … vekili istinaf talebine cevabında; komiser heyeti raporuna göre davacı şirketin mevcut satışlardan elde edeceği kar ile borçlarının ödemesinin mümkün olmadığını, davacı gerçek kişilere ait taşınmazların satışına ilişkin ise herhangi bir adım atılmadığını, kaldı ki taşınmazların ipotekli olup, ancak ipotekli alacaklının alacağını karşılayacağını belirterek istinaf talebinin reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, şirket ve şirket ortakları davacıların İİK 285. vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, davacıların vekaletnamesinde konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır.Mahkemece, davacıların kesin mühlet talebinin reddine karar verilmiş, davacılar vekili karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, davacıların, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı ve kesin mühlet şartlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.İİK’nun 285. maddesine göre borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek suretiyle veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). Diğer taraftan iyileşme kavramı, borçlunun alacaklılara tam ve zamanında ödeme yapabilecek şekilde ödeme gücünü kazanması şeklinde anlaşılabilir ise de, İİK’nın 291. madde çerçevesinde özellikle açıklanmamış ve konu kazai ictihatlara bırakılmıştır. İİK’nın 287/5. maddesi yollaması ile geçici mühlet hakkında da kıyasen uygulanması gereken İİK’nın 292. maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece geçici mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise iflasına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamından, mahkemece İİK’nın 286. maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirlenerek davacılar heline 06/12/2018 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verilmiş, 04/03/2019 tarihli duruşmada geçici mühlet 2 ay daha uzatılmıştır. Davacı şirketin konkordato teklifi vade konkordatosu olup, projede borçların tamamının 3,5 yılda ödeneceği öngörülmektedir. Şirket ön projesinde, sermaye girdisi yaratılamayacağı, kredi temin imkanının bulunmadığı, şirketin varlıklarının satılamayacağına değinilmiş, iyileştirme yöntemi olarak; mühlet içinde, borçlara ödeme yapılmayarak işletme sermayesi yaratılması ve satışların canlandırılması yoluyla mevcut durumdan çıkılması temel felsefe olarak belirlenmiştir. Yine borçların yeniden yapılandırılarak alacaklarda %10 indirim ile ek kaynak sağlanacağı, mühlet sürecinde tedarikçilerden peşin alım yapılarak satış bedellerinde yüksek iskonta ile şirketin durumunun güçlendirileceği, ayrıca davacı şirket ortaklarına ait taşınmaların satılarak şirket borçlarının ödeneceği belirtilmiştir.Geçici konkordato komiser heyeti son raporunda özetle; davacı şirketin mevcut çalışma düzenini koruduğu, davacı şirketin 31.03.2019 tarihi itibariyle 146.935,50 TL kâr raporladığı, şirketin 31.03.2019 tarihi itibariyle toplam borcunun 8.761.265.92 TL olduğu, davacı şirketin ön projesi ve 31.03.2019 tarihli kaydi bilançosunda görülen 5.599.812.58 TL’lik öz varlık tutarı ile borca batık olmadığı, davacı şirketin 2019 yılında ön projesinde 6.000,000.00 TL tutarında net satış gerçekleştirilmesinin hedeflendiği, bunun 1.821.478,34 TL’lik kısmının 2019/Mart ayı itibari ile gerçekleştirildiği, şirketin rayiç değerler yönünden (… Tutarı) + 1.656.089.47 TL olarak hesap edildiği, buna göre davacı şirketin borca batık durumda olmadığı, şirketin gerçekleştirmiş olduğu satışlar sonucunda elde edeceği kâr ile söz konusu borçların ön projede belirtilen sürede karşılanmasının mümkün olamayacağı, bununla birlikte şirket tarafından sunulmuş olan ön projenin gerçekleştirilmesi için işbu rapor tarihine kadar ön projeye ilişkin herhangi bir revize ve/veva alternatifin davacı şirket tarafından sunulmadığı, şirketin borçlarını ödeme kabiliyetine haiz olabilmesi için davacı şahıslar tarafından yeterli derecede gayrimenkul satışı yapmaları veya şirkete sermaye sokmalarının gerektiği, geçici mehil süresinde gayrimenkul satışına ilişkin görüşmelerin yapıldığı, rapor tarihi itibariyle bu hususta herhangi bir somut sonucun oluşturulamadığı, bahsi geçen bu hususların gerçekleşmesi halinde alacaklılara olan borçların ödenmesinin ve konkordato tekliflerinin başarıya ulaşmasının kuvvetle muhtemel olacağı belirtilmiştir.Mahkemece, şirketin ciro bazında hedefinin % 87 gerisinde, karlılık bazında ise hedefinin % 96,8 gerisinde kaldığı belirtilmişse de, şirketin 2019 yılı için öngördüğü dönem karı 281.112,52 TL olup, ilk üç ay için hedeflenen karın 70.278,13 TL olduğu, ancak şirketin 2019 yılı ilk üç ayında öngördüğünün üzerinde 146.935,50 TL kâr raporladığı, ayrıca 2018 yılı son iki ayı ile, 2019 yılı ilk üç ayında öngörülen satış tutarının üzerinde satış yapıldığı gözetildiğinde, mahkemenin kabulü doğru olmamıştır.Bununla birlikte davacı şirketin ön projesinin temeli, şirketin mühlet süresi içinde eski borçlara ödeme yapılmayarak işletme sermayesi biriktirmesine dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak mühlet içinde faaliyetine devam edecek olan bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir, ne var ki mali durumu bozulan işletmeler, kural olarak karlılığını kaybetmiş işletmelerdir. Bu nedenle mali durumun ve özellikle likiditenin sadece bu yolla iyileştirileceği iddiasını taşıyan bir proje gerçekçi değildir. Diğer taraftan komiser heyeti raporuna göre şirketin gerçekleştirmiş olduğu satışlar sonucunda elde edeceği kâr ile borçlarını ön projede belirtilen sürede karşılanmasının mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır. Yine şirketin ön projesinde borçların yeniden yapılandırılarak alacaklarda %10 indirim ile ek kaynak sağlanacağı, mühlet sürecinde tedarikçilerden peşin alım yapılarak satış bedellerinde yüksek iskonta ile şirketin durumunun güçlendirileceği belirtilmişse de, bu hususlarda somut bir delil sunulmadığı gibi, mühlet süresince de herhangi bir somut veri bulunmamaktadır.Bununla birlikte davacı şirketin projesinde ortaklara ait şirket lehine ipotekli taşınmazların satılarak şirketin borçlarının ödeneceği öngörülmüş olup, komiser heyeti raporunda şirketin borçlarını ödeme kabiliyetine haiz olabilmesi için davacı ortakların yeterli derecede taşınmaz satışı yapmaları halinde konkordato tekliflerinin başarıya ulaşmasının kuvvetle muhtemel olduğu belirtilmiştir. Ancak davacı ortaklara ait taşınmazların satışı ile şirket borçlarının ödenmesi halinde, davacı ortaklar şirketten alacaklı haline gelecek ve şirketin mali durumunda değişiklik olmayacaktır. Davacı ortaklara ait taşınmazların satışı ile şirket borçlarının ödenmesi halinde, ortakların şirketten herhangi bir hak talep edip etmeyecekleri belli olmadığı gibi, taşınmazların satışı hususunda herhangi bir somut veri de sunulmuş değildir. Konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp, sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu sebeple ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, şirketin gerçekleştirmiş olduğu satışlar sonucunda elde edeceği kâr ile borçlarını ön projede belirtilen sürede karşılanmasının mümkün olamayacağı, ortaklara ait taşınmazların satışından elde edilecek gelirle şirket borçlarının ödenmesi halinde ortakların şirketten herhangi bir hak talep edip etmeyecekleri belli olmadığı gibi, taşınmazların satışı hususunda dosyaya yansıyan somut bir bilgide de bulunmadığı gözetildiğinde, davacı şirketin konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından, mahkemece kesin mühlet talebinin reddi kararı sonucu itibarıyla yerindedir.Davacı gerçek kişiler yönünden yapılan istinaf incelemesinde ise;Mahkemece, davacı şirketin gelirlerinde ve karında yaşanan büyük düşüş nedeniyle şirket ortakları davacıların gelir elde edemeyeceği, davacı şirket ortaklarına ait taşınmazların ipotekli olduğu, davacı ortakların da konkordato ön projelerinin başarıya ulaşamayacağı gerekçesiyle davacıların kesin mühlet talebinin reddine karar verilmiştir.Tüzel kişi ve kefillerinin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir (Yargıtay 19 HD’nin 2006/7121 Esas, 2006/10981 Karar sayılı kararı). Davacıların sunduğu konkordato projesine göre, davacı şirket ortaklarının konkordato teklifi, şirketin borçlarına kefil olmasından ve şahsi malvarlığını şirket lehine ipotek vermesinden kaynaklanmaktadır. Kefil mahkemeye sunacağı konkordato ön projesinde kefalet borcunu hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, ödemelerin yapılması için mevcut mallarını satıp satmayacağını, kefalet borcu ödemesini yapabilmek için gerekli mali kaynağı nasıl sağlayacağını açıkça belirtmelidir. (Yeni Konkordato Hukuku, Editör Selçuk Öztek, 2. Baskı, sh. 148)Ne var ki somut olayda, davacı … borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projesinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirildiği, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı görülmektedir. Sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesi de müessesenin amacına uygun düşmeyecektir. Buna göre ilk derece mahkemesince davacı Burak Elçi yönünden konkordato talebinin reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğrudur.Diğer davacı ortaklar ise, konkordato ön projesinde, borçlu şirketin borçlarını ödeyememesi halinde sahip oldukları taşınmazların satışı ile elde edilecek gelirin borç ödemesine tahsis edileceğini belirtmişlerdir. Ne var ki yukarıda açıklandığı üzere bu hususta herhangi bir somut bilgi ve belge sunulmadığı gibi, bilirkişi incelemesi ile değer tespiti yapılan taşınmazlar üzerinde de ipotek bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle somut veriler ile davacı gerçek kişilerin konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından mahkemece kesin mühlet talebinin reddi kararı yerindedir.Açıklanan nedenler ile mahkemece davacıların konkortdatonun reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğru olup gerekçede hata edildiğinden ve yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenlerle kabulü ile, HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereği yeniden esas hakkında yukarıdaki gerekçe ile kesin mühlet talebinin reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABÜLÜNE,2-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1153 Esas, 2019/499 Karar, 25/04/2019 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince KALDIRILMASINA, a-Konkordato talep edenler İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı borçlu … ANONİM ŞİRKETİ’nin, … TC nolu …, … TC nolu …. ve … TC nolu … hakkındaki geçici mühletin kaldırılarak kesin mühlet ve KONKORDATO TALEPLERİNİN AYRI AYRI REDDİNE, b) Davacılar hakkında verilen geçici mühlet kararlarının ve ihtiyati tedbir kararlarının hüküm ile birlikte KALDIRILMASINA ,c) Geçici mühletin ve tedbir kararlarının kaldırıldığının ilan edilerek ilgili yerlere bildirilmesine ( İİK m.288/2 .),ç) Hükümle birlikte geçici komiser heyetinin görevine son verilmesine,e)Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, f) Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,g) Davacı tarafından yatırılan iflas avansının davacıya iadesine ,h) Talebin niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ı) Davacı tarafından yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde , kararın tebliğ giderleri karşılanarak HMK 333. maddesi gereğince iadesine ,3- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince davacılardan ayrı ayrı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10’er TL harcın, davacı şirket ve davacı…. tarafından ayrı ayrı olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40’er TL harcın anılan davacılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA,Diğer davacılar tarafından yatırılan yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile İİK’nın 293/2 fıkrası uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/07/2020