Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2528 E. 2020/1124 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2528 Esas
KARAR NO : 2020/1124
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI : 2006/104 Esas, 2019/606 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Mersin Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğünce davalı şirket adına tescilli TIR karneleri muhteviyatı transit eşyaların, Gürbulak Gümrük Müdürlüğü, Erenköy Gümrük Müdürlüğü ve Halkalı Gümrük Müdürlüğünden yurtdışı edilmek üzere sevk edildiği halde, süresi içerisinde ilgili gümrüklerden yurtdışı edilmediğinin anlaşılması üzerine idarece soruşturma başlatıldığını, davalının 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na aykırı olarak sahte mühür, kaşe ve basılı sahte boşaltma tutanakları kullanılmak suretiyle yasadışı olarak malları yurt içinde bıraktığını, şirket ve ortakların mal varlıklarının bulunmadığını, davalının tır karnelerinden kaynaklanan 1.115.376,24 TL’lik hazine zararına sebebiyet verdiğini belirterek davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin araçları kiraladığını, işlemin tarafı olmadıklarını, soruşturmanın müvekkilinin Doğubeyazıt C. Savcılığına 23/09/2004 tarihinde verdiği şikayet dilekçesi ile başladığını, bu konuda ki soruşturmanın halen devam ettiğini, şirketin faal olduğunu, müvekkiline idarece yapılmış bir tebligatın bulunmadığını, alacağın niteliği ve miktarını tam açıklanmadığını, yargılamayı gerektirdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporuna göre; davacı idare zararının 1.115.376,24 TL olduğu, yargılamanın devamı sırasında davalı şirketin TTK’nun geçici 7. madde hükmü gereğince sicilden resen terkin edildiğinin belirlendiği, mahkeme ara kararı ile ihya edildiği, davacı zararının ödenmediği, davalı şirketin faaliyetenin bulunmadığı, ödemelerini tatil ettiği, doğrudan doğruya iflasın koşullarının oluştuğundan bahisle davanın kabulüne davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirket hakkında usulüne göre tebliğ edilmiş bir tahakkukun bulunmadığını, olmayan bir borcun hesaplamasın yapılamayacağını, şirket yetkililerinin yargılandıkları Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinden beraat ettiklerini, kaçakçılık olayının bulunmadığını, bu durumun mahkeme kararı ile sabit olduğunu, tahakkuk için idarece müvekkiline gönderilen bildirimde tahakkukun münferiden hangi işlemlerden kaynaklandığı, tahakkuk konusu borcun nevinin ne olduğu, sayı ve tarihi ve nasıl hesaplandığı metnin içeriğinden anlaşılamadığını, talebin fahiş olduğunu, ödeme emrinin şeklini ve unsurlarını düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55. maddesi hükmüne uygun bir bildirim bulunmadığını, tahakkuk konusu olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenip tespit edilmesi gerekmekte iken, doğrudan doğruya var olmayan bir borcu hesaplama yoluna gidildiğini, müvekkili şirket tarafından konuyla ilgili açılan davaların süre yönünden reddedildiğini, bu davalarda alacağın varlığının tartışılmadığını, var olduğu iddia edilen borcun, müvekkil şirketin işlemlerinden dolayı meydana gelmediğini, bu konuda beraat kararı verildiğini, olayla zarar arasında müvekkili açısından illiyet bağının bulunmadığını, alacağın varlığının isat edilemediğini, dava şartının gerçekleşmediğini, davacının 02/12/2014 tarihli beyanında alacaklısı olduğunu iddia ettiği kamu alacağının bir kısmını, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden kefil kuruluş sıfatıyla tahsil edildiğini belirttiğini, açıklamasının yetersiz olduğunu, mahkemenin bu hususu araştırmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nun 177. maddesi 2. bendi gereğince davalı şirketin ödemelerini tatil etmesi nedenine dayalı doğrudan doğruya iflas davasıdır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK‘nun 177.maddesinde, “Doğrudan Doğruya İflas Halleri“ üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas”, “Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 117/1.fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen “4” bent ise sırasıyla ,” 1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308. maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır.6183 sayılı Kanun’un 100. maddesinin birinci fıkrasına göre. “Amme alacaklarının tahsili için İcra ve İflas Kanunu hükümleri dairesinde amme borçlusunun iflası istenebilir.” Bu kapsamda davacı takipli İflas yoluna başvurmamış, doğrudan doğruya iflas davası açmıştır. Bu çerçevede, İİK’nun kapsamında doğrudan doğruya iflas sebeplerine ilişkin şartların gerçekleşip gerçekleşmediği incelenmelidir.Uyuşmazlık; davacının alacaklı sıfatının var olup olmadığı, davalı şirketin ödemelerini tatil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.Olayla ilgili olarak, davacı idare tarafından 1.115.376, 24 TL tahakkukta bulunarak davalıya tebliğ ettiği, davalının tahakkuklarla ilgili olarak 13 adet idari dava açtığı, davaların süre yönünden reddine karar verildiği, kararların kesinleştiği, davalı şirket yetkililerinin ceza yargılamasında beraat ettikleri yanlar arasında çekişmesizdir. Bilirkişi heyetindenalınan 07/11/2014 tarihli raporda; davacının kesinleşmiş idari mahkemesi karaları ve tahakkuk işlemlerine göre davalı şirketten 1.137.645,71 TL alacaklı olduğunu, doğrudan doğruya iilas sebeplerinin ispatı bağlamında, dosya içeriğinde davalı şirketin malvarlığı durumuna ilişkin bir bilgi bulunmadığını, idare mahkemesi ilamlarına güre davacı Hazinenin davaya konu alacağının 2004 yılında tahakkuk ettirildiğini, alacağın ödendiğini gösteren bir verinin dosyada bulunmadığını bildirmişlerdir.
Mahkemece bilirkişi heyetinde değişiklik yaparak uyuşmazlık hakkında ek rapor almıştır.Bilirkişi heyeti 21/03/2016 tarihli ek raporlarında; kefil TOBB’nin, 5 adet TIR karnesinden kaynaklanan vergilerin tamamını, 9 adet TIR karnesinden kaynaklanan vergilerin ise bir kısmını ödediğini davacının 403.965,12 TL ana para alacağının kaldığını, TOBB’un kefil olmasına rağmen neden tüm ana parayı ödemediğinin anlaşılamadığını, taahhütnamede kefil kuruluş TOBB, IRU ve sigortacılar garanti zinciri olarak gösterildiğini, 2004 senesinde yapılan tarh işleminden sonra, kamuoyunda vergi affı olarak adlandırılan birden fazla kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin Yasanın yürürlüğe girdiğini, davanın 22/02/2006 tarihinde açıldığını, TOBB’in, davacıya 23/03/2007, 28/03/2007 ve 04/05/2007 tarihlerinde ödemeler yaptığını, Vergi Mahkemesinin kesinleşme şerhlerinin 17/02/2014 tarihli olduğunu, TOBB’un düşük ödemesine vergi aflarının sebep olup olmadığı, olmadıysa neden TOBB’un tamamını ödemediğinin davacı yanca açıklanması gerektiğini, dosyada mübrez belgelere göre davalı … şirketin sermayesinin 5.000,00 TL olduğunu, 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20. maddesine göre: Anonim ve limited şirketler sermayelerini, Türk Ticaret Kanununun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Anonim ve Limited Şirketler bakımından öngörülen asgari sermaye tutarlarına yükseltmekle yükümlü olduklarını, sermayelerini, kanunda Anonim ve Limited Şirketler bakımından öngörülen asgari sermaye tutarına yükseltmeyen şirketlerin, üç yılın sonunda infisah etmiş sayılacağını, davalı şirketin yasal süresi içerisinde sermayesini arttırmadığını, 07/07/2014 tarihinde şirketin sicilden resen terkin edildiğini bildirmişlerdir.Aynı heyet daha sonra ibraz ettikleri son raporlarında; davalı şirketin sermayesini arttırmadığını, sicilden terkin edildiğini, dosya kapsamına göre, davalının ödemelerini tatil ettiğinin söylenebileceğini ifade etmişlerdir.Davacı vekilinin 02/12/2014 tarihli dilekçe ekindeki belgelere göre davalı şirketin adreste bulunmadığı ve mal varlığının da bulunmadığı anlaşılmaktadır.Tüm dosya kapsamına nazaran; dava tarihi itibari ile davacı idarenin davalıdan alacaklı olduğu, davalının tahakkuk eden hazine zararını ödemediği, dava tarihinden sonra bir kısmının kefil TOBB tarafından ödendiği, Ticaret Sicil Müdürlüğünün cevabi yazısına göre tasfiye halinde bulunan şirketin sermaye artışında bulunmaması nedeniyle 07/07/2014 tarihinde sicilden resen terkinine karar verildiği, şirketin gayri faal olduğu, yargılamaya ihya ile devam edildiği, TAKBİS’den yapılan sorgulamada davalı şirketin her hangi bir aktifine rastlanmadığı, borcun kefil tarafından ödenmesinin, davalının ödemede tatile düştüğü gerçeğini ortadan kaldırmayacağı, mahkemeye tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davalının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harsına davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/06/2020