Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2484 E. 2019/1848 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2484 Esas
KARAR NO : 2019/1848
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/637
KARAR NO : 2016/754
KARAR TARİHİ: 27/10/2016
DAVA : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkil şirketin temizlik hizmet sektöründe faaliyet gösterdiğini, hali hazırda 15 personel çalıştırdıklarını, 2015 yılının başlarından itibaren piyasada meydana gelen olumsuzluklar sonucunda 2015 yılı kasım ayından bu yana ödeme güçlüğü çektiklerinden bahisle; şirkete ortak alınması ve sermaye attırımı yapılarak ödenecek sermaye ile vadesi gelen borçların ödenmesi, şirketin depo olarak kullandığı adresin aylık kira bedeli daha düşük olan bir depoya geçilmek suretiyle tasarrufa gidilmesi, sektörde uzun yıllardır faaliyet gösteren ve ödemeleri düzenli olarak yapan kişilere daha önem verilmesi, ileri tarihli çek ile yapılan satışlarda 3. bir kişinin kefaleti veya ipoteği alınmadan mal ve hizmet satışı yapılmaması, kısa vadeli banka kredilerinin yapılandırılması, şirket adına kayıtlı taşınmazların ve depoda bulunan emtiaların satışı ile elde edilecek gelirlerin borçların ödenmesinde kullanılması suretiyle iyileştirme projesinin uygulanarak borca batıklıktan kurtulacakları için müvekkilinin iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanlarında, davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesi; “borca batıklığı tespit edilen davacı şirketin sunmuş olduğu borca batıklıktan kurtulmaya ilişkin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcılığı hususunda gerek alınan bilirkişi heyet raporu, gerek kayyım raporu ve Yüksek Yargıtay’ın iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcılığı noktasındaki görüşleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davacı-borçlu şirketin sunmuş olduğu iyileştirme projesinin somut belgelere dayalı ve gerçekçi nitelikte olmadığı, aksine tamamen afaki taahhütlerden oluştuğu, öngörülen nakdi sermaye attırımının dahi gerçekleştirilmediği, talebin sırf ihtiyati tedbire yönelik olduğu ve sonuç itibariyle iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunmadığı, bu haliyle borca batık olan davacı şirketin iflas erteleme için öngörülen şartları taşımadığı anlaşılmakla davanın reddi ile borca batık olan şirketin iflasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı şirketin iflasına karar verildikten sonra Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün 22/03/2017 tarih … esas sayılı müzekkeresinde, Bakırköy … İcra İflas Dairesi, 03/03/2017 tarihinde yapılan 1.alacaklılar toplantısında müflisin mallarının ve araçlarının İİK’nun 229.maddesi gereğince satılarak paraya çevrilmesine karar verildiğini, ancak müflis adına kayıtlı araçlara mahkememiz dosyasından konulan ihtiyati tedbirlerin gözüktüğünü belirterek tedbirin cebr-i icra satışına engel olup olmadığı konusunda bilgi verilmesi talep edilmiş, mahkemece İflas erteleme talebinde bulunan … San Ve Tic Ltd Şti. Hakkında tensip 13 nolu ara karar gereğince ” davacılar adına kayıtlı araçlar ve … İli, … İlçesi, … Mah. … Ada, … Parsel, … Blok, 38 ve 39 bağımsız bölümlü taşınmazların 3.kişilere devir ve temlikinin yasaklanarak tedbir kararının kayıtlara işlenmesine, ilgili tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına,” yönünde tedbir kararı verildiği, verilen bu tedbirle ilgili olarak tedbirin kaldırıldığı yönünde herhangi bir ara karar tesis edilmediği gibi, hükümde de tedbirin kaldırıldığı yönünde bir belirlemenin bulunmadığı, 6100 sayılı HMK’nın 397/2. maddesi gereğince “İhtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam eder.” hükmü göz önüne alındığında konuyla ilgili olarak HMK 397/2.maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verildiği, müdahil …Bankası A.Ş vekilince verilen 24/03/2017 tarihli ara kararda rücu edilmesi talep edilmiş olmakla mahkemenin 22/06/2016 tarihli ara kararı ile önceki ara karardaki gerekçe doğrultusunda talebin reddine karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; mahkemece, şirket merkezinde ve mahallinde yapılan keşif neticesinde düzenlenen 25/08/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; 30/06/2016 tarihli kaydi değere göre şirketin mevcutlarının ve alacaklarının borçlarının tamamını karşıladığı, aktiflerin borçlarında 959.333,21 TL fazla olduğu, 30/06/2016 tarihli rayiç değere göre şirketine aktiflerinin satış fiyatı üzerinden değerlendirilmesi durumunda borçlarının aktiflerinden 2.099.590,06 TL fazla olduğu, şirket mevcutlarının ve alacaklarının borçlarının tamamını karşılayamadığı ve borca batık olduğu değerlendirilmesi yapıldığı, iki rapor arasında bu kadar fark olmasının sebebi şirkete ait temizlik ürünlerinin fiyatlandırılmasının doğru yapılamadığını, şirkete ait iki adet taşınmaz için bilirkişi heyeti raporunda tespit edilen bedelin hatalı olduğunu, kayyım tarafından düzenlenen 05/08/2016 tarihli rapor ile bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 25/08/2016 tarihli raporda, davacı şirketin 1.281.550,00 TL şüpheli ticaret alacağı ile 2.122.818,32 TL verilen sipariş avanslarının tamamının geri alınamayacağı öngörüsü ile şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğu değerlendirilmesi yapıldığı, ancak davacı şirketi şüpheli ticari alacaklarının tamamı tahsil edilmesi ve yine sipariş avanslarının tamamının geri alınması mümkün değilse de ticari alacaklarının bir kısmının tahsil edileceği ve yine verilen sipariş avanslarını büyük bir kısmının tahsil edileceği muhakkak olduğu, bu nedenle bilirkişi heyeti ile kayyım raporunda bu hususlar hatalı olarak değerlendirildiğinden mahkeme kararının kaldırılmasını ve iflasın ertelenmesine karar verilmesini istinaf etmiştir.Müdahil … Bankası A.Ş vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; yerel mahkeme tarafından iflas kararı verilmesine rağmen tedbirlerin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmesi iflas hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinden mahkemenin 22/06/2017 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasını istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve Kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket ortaklar kurulunun 20.06.2016 tarihli kararı ile şirket hakkında iflas erteleme talebinde bulunulmaya karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkeme de açıldığı anlaşılmıştır. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb, bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, iflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, iflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. Kısacası, iflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.).İyileştirme projesi ise, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK’nın 376/2. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK’nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. Sunulan iyileştirme projesinin uygulaması ve erteleme sürecinin başarı ile yönetimi bakımından ciddi, inandırıcı, somut ve uygulanabilir nitelikte bulunmalıdır.Şirketin malvarlığının tespiti amacı ile keşfen mahalinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi heyeti raporu alınmıştır. Kayyım tarafından düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya 2 adet kayyım raporu ibraz edilmiştir.Davacı şirketin son fiili durumunu göstermesi açısından incelendiğinde 2. Nolu 05/09/2019 tarihi kayyım raporuna göre kaydi değerlere göre, şirketin borca batık olmadığı, ancak verilen sipariş avanslarının 202.761,47 TL’lik kısmının gerçek avans olduğu, kalan 2.142.818,32 TL’lik kısmının geri alınamayacak şüpheli alacak olduğu ifade edildiği, buna rağmen bu tutar şüpheli alacakları alınmadığı ve takibe başlanmadığı, ve karşılık ayrılmadığı, şirketin toplam şüpheli alacağı 1.281.550,00 TL olup bu alacaklara karşılık ayrılmadığı ve gider yazılmadığı bu itibarla şirketin 30.06.2016 tarihi itibariyle, şüpheli alacaklara karşılık ayırmaması ve verilen sipariş avansların geri alınamayacak olması nedeniyle öz varlık tutarı -2.465.035,07 TL olduğu, şirket muhasebe kayıtları gerçek öz varlık tutarını göstermediğini, şirketin dönem net zararı bu dönem, ilk beş aylık döneme nazaran 768.882,35 TL’den 1.649.707,05 TL’ye yükselerek 880.824,67 TL arttığı, ancak kredi faiz giderleri tahakkuku yapılmaması, şüpheli alacak zararı kaydedilmemesi, verilen sipariş avansların şüpheli alacaklara alınmamasından dolayı oluşan bu zarar gerçek durumu yansıtmadığı, gerçek zarar ( 1.281.550,00 TL + 2.142.818,32 TL ) 3.424.368,32 TL daha fazla olacağı, iyileşme projesinde düşünülen şirkete yeni ortak alınmadığı, sermaye artışı yapılmadığı, şirketin depo olarak kullanıldığı yerle ilgili herhangi bir tasarruf edilmediği, iyileştirme projesinde şirkete ait depoda 3.000.000,00 TL tutarında ticari emtia bulunduğu ve depoda bulunan malların satışından elde edilecek tutar ile borçların bir kısmını ödenmesi planlanmış ise de, şirketin stokları 31/05/2016 tarihinde 1.882.963,84 TL iken 30/06/2016 tarihinde 1.247.238,75 TL olduğu, bu dönemde satışlar 2.110.867,94 TL arttığı, şirket iyileştirme projesinde hedef bilanço ve gelir tablosu bulunmadığından değerlendirme yapılamadığı, ancak şirket mallarını maliyetinden daha düşük fiyata sattığını, ön projede şirket ortağının kendi gayrimenkülünü satarak sermaye artışı yapmayı planladığını, ancak sermaye artışına ilişkin şirket yönetim kurulu karar defterinde henüz bir karar alınmadığı, bu nedenle davacı şirketin hazırladığı iki sayfalık proje iyileştirme projesi adlandırılamayacağı gibi şirketi halihazırdaki borca batıklık durumunda kurtarmaya yönelik somut verilen içermeyen, şirkete yol gösterir nitelikte, kılavuz etme yolunda somut bir iyileştirme projesi olmadığı tespiti yapılmıştır.Hükme esas alınan kayyım raporu ve bilirkişi heyet raporunda ayrıntılı şekilde izah edildiği üzere şirketin kaydi değer bilançosu gerçeği yansıtmadığı, şirketin 30.06.2016 tarihi itibariyle, şüpheli alacaklara karşılık ayırmaması ve verilen sipariş avansların geri alınamayacak olması nedeniyle öz varlık tutarı -2.465.035,07 TL borca batık olduğu, ön projede düşünülen sermaye artışı yapılmadığı, şirkete yeni ortak alınmadığı, şirketin bu dönem içerisindeki (31/05/2016-30/06/2016) net zararı beş aylık döneme nazaran %114,56 daha fazla arttığı. davacı şirket sunmuş olduğu iyileştirme projesinin somut belgelere dayalı ve gerçekçi nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.Müdahil … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkeme tarafından iflas kararı verilmesine rağmen tedbirlerin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmesi iflas hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinden mahkemenin 22/06/2017 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nın 397/2 maddesi “ihtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde nihai kararın kesinleşmesine kadar devam eder.” hükmünü içermektedir. Ancak bu durum iflasın mahiyetine aykırıdır. Yargıtay emsal kararlarında da belirtildiği üzere davacı şirketin iflasına karar verildiğine göre İİK 179/b maddesi uyarınca uygulanan ihtiyati tedbirlerin de ihdas nedenine ortadan kalkmıştır. Zira ihtiyati tedbirlerin uygulamada yani iflas idaresinin işlemleri içerisinde sorunlar oluşturacağı kaçınılmazdır. Bu sebeple mahkemece verilen iflas kararı nedeniyle tedbirlerin kaldırılmasına karar vermesi gerekirken, infazda sorun yaratacak şekilde tedbirler hakkında karar verilmiş olması hatalıdır. Sonuç olarak, davacı şirket tarafından sunulan iyileştirme projesi ve revize projenin, gerçek ve uygulanabilirliliği ihtimâllere bağlı, ciddi ve inandırıcı olmadığı, şirketin borca batık olduğu, bu nedenlerle iflas erteleme şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddi ile şirketin iflasına dair kararın esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.l maddesi gereğince esastan reddine, verilen iflas kararı ile birlikte tedbirlerin kaldırılması gerektiğinden müdahil banka vekili istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353.1.b.2 maddesi gereğince tedbire yönelik hükmün düzeltilmesi cihetiyle aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacının istinaf başvurusunun REDDİNE,2-Müdahil …. Bankası‘nın istinaf başvurusunun KABULÜNE,3-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/637 Esas, 2016/754 Karar ve 27.10.2016 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a Davanın reddi ile borca batık olan borçlu-davacı şirketin İFLASINA, iflasın 27/10/2016 günü saat 10:52 itibariyle AÇILMASINA, 3-b Kayyımın görevine son verilmesine, 3-c İİK.’nun 166. maddesi uyarınca gerekli işlem ve ilanların yapılmak üzere kararın derhal Bakırköy Nöbetçi İcra İflas Müdürlüğüne ayrıca bilgi için İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, iflas avansının Bakırköy Nöbetçi İcra İflas Müdürlüğüne aktarılmasına,3-d Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 29,20 TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,3-e Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 3-f HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine, 3-g Mahkemece verilen tüm ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince, alınması gereken toplam 189,50 TL harçtan, davacının peşin olarak yatırdığı 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın tahsili ile hazineye irat kaydına, 5- Müdahil banka tarafından yatırılan başvurma harcı yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 6-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,7- Müdahil …Bankası A.Ş. tarafından istinaf yargılama gideri olarak yapılan istinaf başvurma harcı olan 85,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak müdahil bankaya verilmesine Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, iflas erteleme davası yönünden verilen kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere, tedbir yönünden verilen kararın aynı yasanın 362.1.f bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/10/2019