Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2477 Esas
KARAR NO : 2020/582
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI : 2017/358 Esas, 2019/445 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalının 01/11/2011 tarihli kira sözleşmesi uyarınca kullandığı taşınmazı satın aldığını, davalının 7 aylık kira borcu olan 206.500,00 TL’yi ödemediğini ve sonrasında taşınmazı tahliye ettiğini, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden iflas yolu ile adi takip talebinde bulunulduğunu, davalının usulüne uygun yapılan tebliğe rağmen itiraz etmediğini belirterek davalının iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı, davaya cevap vermemiş, ancak depo kararının ve bilirkişi raporunun tebliği üzerine 10/09/2018 tarihli dilekçesinde özetle; takipte ve davada müvekkiline yapılan tebliğin usulsüz olduğunu, müvekkilinin bilirkişi raporunun tebliği üzerine takipten ve davadan haberdar olduğunu, taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi olmayıp, davacının taşınmazı satın almasından kısa bir süre sonra müvekkilinin taşınmazı tahliye ettiğini, davacının 2014 yılı Şubat, Mart ve Nisan ayları kira bedeli için Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile de takip başlattığını, tarafların anlaşması ile anılan takibin işlemsiz bırakıldığını ve mecurun tahliye edildiğini, ancak davacının sonradan bu ayları da içine alacak şekilde 7 aylık kira bedelini, davaya konu takip ile talep ettiğini, davacının kira alacağı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacının davalı hakkında iflas yolu ile başlattığı takibin itiraz edilmeden kesinleştiği, takibin kesinleştiğinin İİK’nın 166. maddesi uyarınca ilan edildiği, davacının depo emrine rağmen borcu ödemediği ve iflas avansının da yatırıldığı gerekçesiyle davalının iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davalı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde, 10/09/2018 tarihli dilekçesini tekrarla; müvekkiline davada ve takipte yapılan tebliğin usulsüz olduğunu, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, depo kararı verilmesi için alacağın kesinleşmesi gerektiğini, ancak müvekkilinin kesin, muayyen ve ödenmemiş borcu bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 158. Maddesi uyarınca kesinleşmiş icra takibi nedeniyle borçlunun iflasına ilişkindir.İİK’nın 155. maddesi; “Borçlu iflas yoliyle takibe tabi şahıslardan olup da alacaklı isterse ödeme emrine yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde alacaklının mahkemeye müracaatla iflas talebinde bulunabileceği ve borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerek kendisinin iflasa tabi kimselerden bulunmadığına dair itirazı varsa bu müddet içinde dilekçe ile icra dairesine bildirmesi lüzumu ve konkordato teklif edebileceği ilave olunur. Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir” hükmünü, aynı Yasa’nın 156/1 maddesi; “Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir.” hükmünü düzenlemektedir.Ayrıca İİK’nın 158/1 maddesi uyarınca iflas takibi kesinleştiğinde İİK’nın 166. Maddesinde belirtilen usulle ilan edilmesi gerekir.Somut olayda, davacının davalı şirket aleyhine kira bedellerinin tahsili için, İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında iflas yolu ile adi takip başlattığı, ödeme emrinin davalı şirkete tebliği için çıkartılan davetiyenin, borçlunun tanınmaması üzerine iade edilmesi üzerine, borçlunun sicile kayıtlı adresine TK’nın 35. maddesi uyarınca tebligat yapıldığı, borçlunun takibe itiraz etmediği ve davacının ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinden iflas talebi ile eldeki davayı açtığı, mahkemece iflas takibinin kesinleştiğinin İİK’nın 166. maddesi uyarınca ilan edildiği, ancak davaya katılan olmadığı, davalıya çıkartılan depo kararına rağmen borcun ödenmediği anlaşılmaktadır.Davalı taraf, takibin ve davanın kendilerine usulsüz tebliğ edildiğini, davadan ve takipten bilirkişi raporunun tebliği ile haberdar olduklarını savunmuşsa da; takipte ve davada, davalıya çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine, davalının sicile kayıtlı adresine TK’nın 35 maddesi uyarınca yapılan tebliğ usulüne uygun olduğu gibi, bilirkişi raporunun da, takipte ve davada, davalıya tebliğ yapılan aynı adrese, yine aynı usulle, TK’nın 35. Maddesi uyarınca tebliğ edildiği, ayrıca davalının usulsüz tebliğ ile ilgili şikayeti de bulunmadığı anlaşıldığından savunmaya değer verilmemiştir.Öte yandan davalı borcu bulunmadığını da savunmuştur. İİK’nın 158/2 maddesi uyarınca borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemişse, mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir. Şu halde, davalının takibe itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği, usulüne uygun depo emrine rağmen borcu da ödenmediği gözetildiğinde davalının savunmasına değer verilmemiştir. Bunun yanında davacı iflas gideri ve iflas avansları da yatırdığından, mahkemece davalının iflasına karar verilmesi yerindedir.Sonuç olarak davanın kabulü ile davalının iflasına dair ilk derece mahkemesi kararı esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/02/2020