Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2371 Esas
KARAR NO : 2019/1847
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2017/71 Esas
KARAR NO : 2018/485
KARAR TARİHİ: 31/10/2018
DAVA : İFLASIN ERTELENMESİ
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin borca batık duruma geldiğini, sunulan iyileştirme projesinin uygulanması durumunda borca batıklıktan kurtulabileceğini ileri sürerek, iflasının bir yıl ertelenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Müdahiller, iyileştirme projesinin ciddi olmadığını davanın reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; şirketin yargılama süresinde geçen yaklaşık iki yıllık süreye rağmen gelir getirici faaliyeti bulunmadığı, iyileştirme projesinde belirtmiş olduğu kârları elde edemediği, borca batıklığının dava süresi boyunca aynı seviyede kaldığı ve kâr elde ederek borca batıklıktan kurtulabileceği nitelikte hiçbir iş yapmadığı, stoklarındaki gayrimenkulleri satamadığı, bu halde davacı şirketin borca batıklıktan kurtulabileceği yolunda olumlu bir kanaat oluşmadığından davacının davasının reddi ile iflasına karar verilmiştir.
Verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dairemizin 02/11/2017 tarih 2017/2119 esas 2017/1719 karar sayılı kararı ile ” 11/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise 31/12/2016 tarihi itibariyle tüm gayrimenkullerin güncel değerleri tespit edilerek yapılan değerlendirme sonunda kaydi bilançoya göre şirket özvarlıklarının (+) 3.416.887,24.-TL, reel bilançoya göre (+) 3.126.778,44.-TL olması nedeniyle borca batık olmadığının belirtildiği, mahkemece 6.ve 7.kayyım raporlarına dayanılarak borca batıklığın -2.533.823,38-TL olduğu, iyileştirme projesinde belirtilen gelir hedeflerine ulaşabilme şartlarını oluşturamadığı, nakit hareketi sağlanamadığından borçların ödenemediği, şirketin varlık-kaynak yapısını önemli düzeyde değiştiren işlemlerin gerçekleşmediği, herhangi bir satış veya tahsilat olmaması nedeniyle borca batıklığın devam ettiği yönündeki görüşe dayanılarak iflas kararı verildiği anlaşılmaktadır. Oysa davacı şirketin borca batıklığında önemli bir değişme olmadığı gibi 11/04/2017 tarihli son bilirkişi raporuna göre şirketin özvarlıklarının kaydi bilançoya göre (+) 3.416.887,24.-TL, reel bilançoya göre (+) 3.126.778,44.-TL olması karşısında 12/04/2017 tarihli celsede davacı vekilinin itirazları ve anlatılan çelişkilerin giderilmesi bakımından tekrar rapor alınmasına karar verildiği, 14/06/2017 tarihli karar celsesinde ise dosyanın tevdi edildiği bilirkişi … vefatı nedeniyle rapor alınamadan dosyanın iade edilmesi nedeniyle davacı vekilinin itirazları ve talepleri değerlendirilmeden bilirkişi incelemesine yönelik ara karardan dönüldüğü, oysa mahkemece yeniden yukarıda açıklanan ve ara kararda geçen, davacı vekilince de ileri sürülen hususlarında değerlendirilebilmesi için gerektiğinde bilirkişilerde refakate alınarak mahallinde keşif yapılmak suretiyle yeni bir rapor alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 05/07/2012 Tarih ve 2012/2359 E. 2012/4683 K.yine aynı dairenin 07/11/2016 Tarih ve 2015/7905 E. 2016/4885 K.sayılı ve benzer içtihatlarında da işaret edildiği üzere dava tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 74. ve TBK’nın 504. maddeleri uyarınca vekilin iflas veya iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilmesi için vekaletnamesinde bu konuda özel yetki bulunmalıdır. Somut dosyada, iflas erteleme talep eden şirket vekilince sunulan vekaletnamede özel yetkiye rastlanmamıştır. Mahkemece, iflas erteleme talep eden şirket vekiline verilmiş, iflas ve iflas erteleme isteme yetkisini de içeren vekâletnamenin dosyaya sunulması sağlanmamıştır.” gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Mahkemece dairemiz kararına uygun şekilde davacıya ait taşınmazların kıymet takdirleri yapılması için keşif ve bilirkişi avansı ve yeterli iflas avansı yatırması için davacı vekiline verilen kesin süreye rağmen iflas avansı ve bilirkişi incelemesi ve keşif yapılması için gerekli avanslar yatırılmadığı, davacı şirketin borca batık durumda olduğu aldırılan bilirkişi ve kayyım raporları uyarınca açık olup, borca batıklığın sona erdiği yolunda başkaca herhangi bir veri de bulunmadığı, davacı şirketin yargılama süresinde geçen yaklaşık üç buçuk yıllık süreye rağmen gelir getirici faaliyetinin bulunmadığı, iyileştirme projesinde belirtmiş olduğu satış ve kârları elde edemediği, borca batıklığının dava süresi boyunca aynı seviyede kaldığı ve kâr elde ederek borca batıklıktan kurtulabileceği nitelikte hiçbir iş yapmadığı, stoklarındaki gayrimenkulleri satamadığı, teminatlandırılması gereken faiz alacaklarını teminatlandırmadığı, verilen kesin sürelere rağmen yatırılması gerekli iflas avansını dahi yatıramadığı görülmekle borca batıklıktan kurtulabileceği yolunda olumlu bir kanaat oluşmadığından davacının davasının reddi ile iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Mahal mahkemesince İstanbul BAM.nin kaldırma kararı gerekçesi bile gözetilmeksizin, vaki itirazlarımızda somut verilerle belirttiğimiz şirketin reel değerlere havi mal varlığı açısından asıl borç ve işleyen faizler dahil olmak üzere borçların teminatlandırılmış olması değerlendirilmeden, bu yönde tespite esas olmak üzere bilirkişi incelemesi yaptırılmasına bile karar verilmeden ” öncelikle şirket aktifinde bulunan taşınmazların icrai işlemlere konu edilmeksizin, korunması yönündeki tedbir kararı bazı alacaklıların talebi doğrultusunda” kaldırılmış ve yeni bir tedbir kararı ittihaz olununcaya kadar icrai işlemlerin devam etmesine olanak sağlanmış, bu kapsamda taşınmazların büyük kısmı alacaklı bankalarca satış işlemleri sonucunda belirlenen kıymet takdirlerine havi satış edelinin 1/2 sine tekabül edecek meblağlar ile borca mahsuben satın alınabilmiş, bu suretle de şirketin mal varlığı, aktifinde bulunan taşınmazların mal varlığından çıkarılması olanağı yaratılmıştır. Oysa ki müvekkil şirketin aktifinde yer alan taşınmazların güncel değerleri belirlenerek alacaklıların gerçek alacaklarının, tespit tarihi itibariyle asıl alacak ve ferileri ile birlikte belirlenmesi ve alacaklar açısından teminatlandırılmayan bir alacağın varit olup olmadığının belirlenerek, bu takdirde teminatlandırılmayan borçların teminatlandırılması açısından süre tayini etmesi gerekirken aksi bir uygulama ile şirket aktifindeki taşınmazlar üzerindeki ihtiyatı tedbirin kaldırılması suretiyle korunması engellenmiş, bilahare satış ve tescile müsaade edilmiş, akabinde de aktiften böylece çıkarılan taşınmazların güncel değerlerinin tespiti suretiyle faiz alacaklarının teminatlandırılıp teminatlandırılmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilebilmiştir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde gerçek anlamda şirket aktifinde bulunmayan taşınmazlar açısından gerçek durumu yansıtması olanaksız bilirkişi incelemesi yapılabilmesinin maddi gerçeklerle bağdaşmazlığına inhisaren hem itirazlar mahal mahkemesine sunulmuş ve hem de bu yönde bilirkişi incelemesine esas olmak üzere bilirkişi avansı itasının haksız bir kazanca sebebiyet verebileceği değerlendirilmiştir. Mahal mahkemesince ittihaz olunan ilk karara istinaden yaptıkları istinaf talebimizde özellikle alacaklı bankalar açısından ayrıntılı olarak asıl borç ve ferileri ve hem de feriler açısından değerlendirilmedeki hatalar belirtildiği, İstanbul BAM.nin mezkur kararında esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin istinaf talebinin kabülü suretiyle mahal mahkemesi kararının kesin olarak kaldırıldığı, dolayısıyla hem belirlenen çelişkinin giderilmesi ve itirazların değerlendirilmesi ve hem de istinaf sebebi olarak zikrettikleri hususların da irdelenmesi gerekliliğine işaret olunduğu gözetildiğinde mahal mahkemesince ittihaz olunan iflas kararının gerekçesinde bu hususların göz ardı edildiği ve herhangi bir gerekçeye yer verilmediğinden istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekili, iflasın ertelenmesi davası açmak üzere özel yetkinin bulunduğu vekaletnameyi dosyaya sunmuş olduğu, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkeme de açıldığı anlaşılmıştır.Gerek borca batıklığın ve gerekse iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tespiti açısından kayyım tarafından düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya 7 adet kayyım raporu ibraz edilmiştir. Şirketin varlıklarının reel değeri üzerinden borca batıklık bilançosu çıkarılması için SMMM, makine, inşaat mühendisleri ile hukukçu bilirkişiden oluşan heyetten 3 adet rapor alınmıştır.11/04/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda 31/12/2016 tarihi itibariyle tüm gayrimenkullerin güncel değerleri tespit edilerek yapılan değerlendirme sonunda, kaydi bilançoya göre, şirket özvarlıklarının (+) 3.416.887,24.-TL, reel bilançoya göre (+) 3.126.778,44.-TL olması nedeniyle borca batık olmadığının belirtilmesine rağmen 6.ve 7.kayyım raporlarına dayanılarak borca batıklığın -2.533.823,38-TL olduğu, iyileştirme projesinde belirtilen gelir hedeflerine ulaşabilme şartlarını oluşturamadığı, nakit hareketi sağlanamadığından borçların ödenemediği, şirketin varlık-kaynak yapısını önemli düzeyde değiştiren işlemlerin gerçekleşmediği, herhangi bir satış veya tahsilat olmaması nedeniyle borca batıklığın devam ettiği yönündeki raporları arasında çelişki bulunduğundan çelişkinin giderilmesi ve dairemizin kararı uyarınca davacıya ait taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılması için Düzce ve Hendek Asliye Hukuk Mahkemelerine talimat yazılmasına karar verilmiş ve ayrıca dava dosyasında yeterli iflas avansı bulunmadığı için 20.000,00 TL iflas avansının yatırılması için davacıya verilen kesin süreye rağmen iflas avansı ve bilirkişi incelemesi için gerekli avansların yatırılmadığından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı görülmüştür.Dairemizin 02/11/2017 tarihli kararında belirtildiği şekilde, 11/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise 31/12/2016 tarihi itibariyle tüm gayrimenkullerin güncel değerleri tespit edilerek yapılan değerlendirme sonunda kaydi bilançoya göre şirket özvarlıklarının (+) 3.416.887,24.-TL, reel bilançoya göre (+) 3.126.778,44.-TL olması nedeniyle borca batık olmadığının belirtildiği, mahkemece 6.ve 7.kayyım raporlarına dayanılarak borca batıklığın -2.533.823,38-TL olduğu, kayyım raporu ile 11/04/2017 tarihli bilirkişi heyeti arasındaki çelişkinin giderilmesi ve şirketin borca batık olup olmadığı tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi için gerektiğinde bilirkişilerle refakate alınarak mahallinde keşif yapılmak suretiyle yeni bir rapor alınması gerektiği belirtilmiş ise de mahkemece gider avansı yatırılmadığından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, dolayısıyla dairemizin kararına uygun şekilde gerektiğinde davacı şirketin, son durumu itibariyle mali durumunun tam olarak tespiti ve borca batıklığının net olarak tespit edilmeden hüküm kurulduğu görülmüştür.Resen yapılması gereken işlemlere ilişkin giderler başlıklı HMK’nın 325. maddesinde, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hakim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verileceği, belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu giderin ödenmesi gereken taraftan alınmak üzere hazineden ödenmesine hükmedileceği düzenlenmiştir. Davanın niteliği itibariyle kamu düzenine ilişkin olup masrafların, HMK 325 maddesi gözetilerek ileride davacıdan alınmak suretiyle hazineden karşılanarak gerektiğinde bilirkişilerde refakate alınarak mahalinde keşif yapılmak suretiyle konusunda uzman yeni oluşturulacak bir bilirkişi kurulundan alınacak raporla, yukarıda açıklanan ilkeler çereçesinde davacı şirketin, son durumu itibariyle rayiç değerler üzerinden borca batık olup olmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenerek hüküm kurulması gerekmektedir. Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığından davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtildiği işlem yapılması amacıyla mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-Kocaeli 1. Asliye TicaretMahkemesinin 2017/71 Esas E. 2018/485 K. 31/10/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/10/2019