Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2336 E. 2022/1606 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2336 Esas
KARAR NO: 2022/1606
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2019
NUMARASI: 2017/253 Esas, 2019/621 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında, …de bulunan … Sanatları Merkezi için kapsamlı bir biletleme hizmetleri verilebilmesi amacı ile 06.08.2013 tarihli bir “ön protokol” sözleşmesi imzalandığını, ticari ilişkinin işbu ön protokol üzerinden sürdürüldüğünü, buna göre protokolün beş yıl için imzalanıp dönem başının 1 Eylül, dönem sonunun ise 31 Ağustos olarak belirlendiğini, davacı şirkete net satış kuru rakamı üzerinden hesaplanmak üzere her sezon 950.000.USD’yi geçmemek üzere ikinci sözleşme yılı için % 6, 3 ve 5. sözleşme yıllarında % 6,75 oranında ücret ödeneceği, davacı tarafından bu şekilde bir sezonda elde edilen gelirin 350.000 USD’nin altında kalması halinde aradaki farkın davalı tarafından tazmin edileceğini, davacının verilecek hizmet kapsamında 5 adet gişe çalışanı, 2 çağrı merkezi çalışanı ve 1 biletleme koordinatörü personel maliyetini üstlendiğini, davacının protokolden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği ve davalının maliki olduğu merkezde sergilenen etkinlikler ile ilgili protokole konu hizmetleri vermeye başladığını, buna göre taraflar arasında her ay bilet satış rakamları üzerinden mutabakat yapıldığını, o yıla ait oran üzerinden ödenecek ücretin belirlendiğini, davacının üstlendiği personel masraflarının davalı tarafından davacıya fatura edildiğini ve personel maliyetinin, davacıya ait ücret alacağından düşüldükten sonra davacı tarafından kesilecek fatura tarihinde cari olan USD kuru üzerinden fatura düzenlenmekte olduğunu ve bedelinin davalı tarafından ödenmek suretiyle 2013-2014 yıllarında sürdürüldüğünü, sezon sonu minimum garanti faturası kesildiğini, 2014-2015 yılında davacı tarafından sezonda elde edilen gelirin minimum garanti tutarının üstünde olduğundan ayrıca fatura edilmeyip ihtilafın doğduğu 2016 yılı sezon sonunda gelindiğini, bu aşamada taraflar arasında elektronik ortamda yazışmalar yapıldığını, davalının herhangi bir aksiyon almaması üzerine, davacı tarafından davalıya 2015-2016 dönemi için sözleşmenin 4.maddesi uyarınca 12.10.2016 tarih ve … nolu 232.072.03 USD tutarlı “gelir farkı faturası” keşide ederek davalıya yollandığını, ancak davalının bu faturayı kabul etmeyip 04.11.2016 tarihli ve … yevmiye nolu noter ihtarı ile davacıya iade ettiğini, taraflar arasında bir dizi görüşmeler gerçekleştirildiğini, davalının 24.11.2016 tarihinde davacıya gönderdiği mail ile sözleşmeyi Aralık 2016 itibariyle sonlandırılması, üçüncü ve dördüncü sezon için toplam 300.000 TL ödeme yapılması ve bazı koşullarla sulh teklif ettiğini, davacının ise bunu kabul etmeyip sözleşmenin geçerliğini koruduğunu ve minimum gelir farkının ve fazla personel giderlerinin ödenmesinde ısrar ettiğini, anlaşma sağlanamayınca davacının davalıya Bakırköy … Noteriliği kanalı ile 29.11.2016 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarname gönderdiğini, 3 gün süre vererek gelir garantisini ödemesini, aksi halde yasal yollara başvuracağını bildirdiğini, davalının ödemeye yanaşmaması üzerine, 232.072.03 USD’lık faturadan o ana kadar yapılan kısmi ödemeler düşülüp kalan 167.462.77 USD üzerinden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalının takibe haksız ve kötüniyetle itiraz ettiğini, takibin durmasına karar verildiğini, bu nedenle icra takibine yapılan itirazının iptali ile takibin devamına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ön protokolde ödeme birimi olarak belirlenen USD’nin önceden öngörülemeyecek şekilde yükselmesi ve 2015-2016 sezonunda ortaya çıkan mücbir sebeplerle davalının yıllık asgari ödeme yükümlülüğünü yerine getiremez hale geldiğini, zira ön protokolün imzalandığı 06.08.2013 tarihinde Merkez Bankasınca 1 USD kurunun 1.9327 TL iken cevap dilekçesinin verildiği 24.04.2017 tarihinde 1 USD’nin TL karşılığının 3.6457 TL’sına tekabül eder hale geldiğini, bilet satışlarının ise Türk Lirası bazında tahsil edildiğini, bu suretle davalı yönünden fahiş ve adaletsiz bir hal aldığını, kaldı ki aynı sezon içerisinde ülkede meydana gelen terör olayları nedeniyle pek çok etkinliğin ertelendiği veya iptal edilmeyen etkinliklerin katılımın da oldukça düşük miktarlarda kaldığını ve bundan da davalının çok etkilendiğini, bu sebeple piyasa koşullarında meydana gelen değişikliğin ön protokolün ilgili maddesinin uygulanamaz hale getirdiğini, mevcut yıllık asgari ödeme tutarının hakkaniyete uygun olmayacak hale geldiğini, ön protokolün imzalandığı sırada müvekkili şirketten kaynaklanmayan ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü koşullar karşısında bu koşullara her iki tarafın katlanması gerektiğini, müvekkili şirketten 2015 – 2016 sezonu için ücretin 350.000 USD ye tamamlanarak yıllık asgari ücret farkının kapatılmasının talep edilmesinin hakkaniyete ve dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, davacının, davalıya karşı ön protokolde yazılı yükümlülükleri tam olarak yerine getirmediğini, muhasebe veri aktarımı ve beyanını hazırlarken yapılması gereken düzeltmeleri sürekli geciktirdiğini ve bunun da davacının müşterileri karşısındaki saygınlığını olumsuz yönde etkilediğini, davacının personel maliyetini davalıdan haksız şekilde talep ettiğini, Zira protokolün 4.maddesine göre biletleme sistemi hizmeti kapsamında toplam 8 çalışanının masraflarından davacının sorumlu olduğunu, davacının bunlara iki personel ekleyip hem dava konusu işlerde ve hem de diğer işlerde kullandığını, 27.12.2016 tarihli ihtarına kadar 10 personel maliyetinin kendisi tarafından karşılanmasına bir itirazda bulunmadığını, ilave 2 personel giderlerinden davalıyı sorumlu tutmasının kabul edilemeyeceğini, davacının talebi yargılamayı gerektirdiğinden ve likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin yasal koşullarının bulunmadığını, davacının icra talebinde yıllık %6 oranında döviz faizi talebinin mevzuat ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu belirterek davanın reddine ve % 20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda; faturanın davalı şirket kayıtlarında görülmediği, davacı defterlerinde kayıtlı bulunan bu faturanın davalının yaptığı ödemeler düşülerek icra takip tarihi itibariyle 167.462,77 USD karşılığı 12/12/2016 tarihi itibariyle 589.223,03 TL alacaklı görüldüğü, davalı tarafından davacıya gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 12/10/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ön protokolde belirtilen para birimi olan USD’nin TL karşısında öngörülmeyecek şekilde değer kazandığı ve meydana gelen terör olayları nedeniyle sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilemediği, TBK 138.maddesi gereğince aşırı ifa yasal koşulları oluştuğu gerekçesiyle sözleşmenin feshedildiğinin bildirdiği, davalı şirketin tacir olduğu ve TTK gereğince basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, döviz artışlarının dalgalı kur sistemine geçilmesinden sonra hemen hergün yayınlanan döviz kurlarında küçük miktarlarda değişiklikler yapılır hale geldiği ve yabancı para birimlerindeki yükselişin önceden tahmin edilebilir bir durum olduğu, terör olaylarının ilk kez taraflar arasında yapılan sözleşmeden sonra ortaya çıkan bir durum olmadığı, daha önceden de olduğunun herkes tarafından bilindiği, kaldı ki davalı şirketin davacı ile yaptığı sözleşme ile ilgili ticari faaliyetlerinde 2013/2014/2015 ve 2016 yıllarında sürekli zarar ettiği, sözleşme imzalanırken risk altına girdiği ve zarar etme riskinin göze aldığını kabul etmesi gerektiği, buna göre TBK 138.maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğü nedenine istinaden uyarlama koşullarının oluşmadığı, sözleşmenin davalı tarafıdan tek yanlı olarak feshedildiği ve bu feshin davacı yanca kabul edilmediği, davacının 232.072,03 USD tutarında fatura tanzim ederek protokolün finansal koşullar 3.maddesi kapsamında davalı tarafından garanti edilen 350.000 USD minimum tutarın daha önce fatura edilenden düşülmek suretiyle kalan kısmı fatura ettiğini, davacının 2015 Eylül-2016 Haziran aralığında 117.963,76 USD sözleşmede belirlenen oranlarda fatura tanzim ettiğini, davaya konu faturanın ise 350.000 USD tutarının eksik kalan kısmı olarak belirlenen 232.072,03 USD olduğu, bu tutardan da davalının ödemelerinin mahsubundan sonra kalan 167.462,77 TL USD alacağı bulunduğu, temerrütün 08/01/2017 tarihinde oluştuğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 167.462,77 USD için yaptığı itirazın iptaline, 167.462,77 USD asıl alacağın takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca devlet bankalarınca bir yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek ve değişen oranlarda faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın % 20′ si olan 116.011,51 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; dosyada mübrez bilirkişi raporlarına karşı sunulan itirazlarda da belirtildiği üzere; ilgili dönemde 2015 yılı yazından itibaren ülkemizde özellikle büyük şehirlerde daha evvel örneği görülmemiş şekilde pek çok üzücü olayların yaşandığını ve bu durumun eğlence sektörüne doğrudan yansıdığını, Türkiye’de, 1 yıllık süre zarfında, büyük şehirlerin merkezinde bu kadar çok sayıda terör olayı yaşanmasının eğlence sektörünü gözle görülür şekilde etkilediğini, sektörde yaşanan olumsuzlukların basında o dönemde geniş şekilde yer aldığını, ilgili haber örneklerinin yerel mahkemeye sunulduğunu, döviz kurundaki yükselişin öngörülebilir bir seviyede bulunmadığını, aşırı ifa güçlüğü meydana geldiğini, ayrıca feshin davacı yanca kabul edilmediği hususunun gerçeği yansıtmadığını, davacının hizmete konu biletleme sistemini kesmesiyle birlikte müvekkili şirketin davacı ile olan ticari ilişkilerini haklı olarak sonlandırmak durumunda kaldığını, gerekçenin yerinde olmadığını, müvekkili şirketin 20.12.2016 tarihli Ekim ve Kasım ayı dönemleriyle ilgili faturalardan doğan alacaklarının da bulunduğunu, bu iki faturanın da tespit edilen toplam alacaktan düşülerek bir sonuca varılması gerektiğini, bilirkişi raporlarına yapılan itirazların değerlendirilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhine 12.12.2016 tarihinde, dayanak, 06.08.2013 tarihli protokolden kaynaklı 12.10.2016 tarihli gelir farkı faturası gereğince 167.462.77 USD asıl alacak, 1.679,22 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam: 169.141,99 USD için ilamsız takip başlattığı, davalı vekilinin 22.12.2016 tarihli dilekçesi ile takibe itiraz ettiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. 06.08.2013 tarihli “ön protokol” başlıklı sözleşme konusunda taraflar arasında bir çekişme bulunmadığı, uyuşmazlığın ön protokolde kararlaştırılan para birimi USD’nin değer kazanmasının mücbir sebep ve aşırı ifa güçlüğü olarak kabul edilip edilemeyeceği, davalının 20.12.2016 tarihli Ekim ve Kasım ayı dönemleriyle ilgili faturalardan doğan alacaklarının bulunup bulunmadığı, bu alacaktan mahsubunun mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır.08.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda; taraflarca ibraz edilen ticari defterlerin lehlerine delil vasfı taşıdığı, davacı defter kayıtlarında, 20.10.2016 tarih ve … yevmiye no’lu kayda göre davacının davalıdan 714.967.51 TL alacaklı olduğu, davacı şirket tarafından sözleşmenin 4. maddesi uyarınca 2015-2016 dönemi için davalıya 12.10.2016 tarihli ve … nolu 232.072.03 USD tutarında “Gelir farkı faturası” düzenlenip yolladığı, davalı tarafın faturayı kendi defterlerine kaydetmeden, 04.11.2016 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname ile itiraz edip davacıya iade ettiği, davalı şirket kayıtlarında davalının davacıya borcunun görünmediği, davacı defterlerinde kayıtlı bulunan 12.10.2016 tarihli irsaliyeli faturanın 232.072.03 USD olduğu, davalının yaptığı ödemeler düşülerek icra takip tarihi itibariyle 167.462.77 USD karşılığı 12.12.2016 tarihindeki 1 USD – 34638 TL hesabı ile 589.223.03 TL alacaklı göründüğü, davalının … Tic. A.Ş hesaplarını kayıtlarında hem müşteri hem satıcı olarak iki ayrı alt hesapta takip ettiği, 20.12.2016 tarihi itibariye davacıdan 248.418,13 TL ve 20.720,24 USD Amerikan Doları alacaklı göründüğü, davalının tacir olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede, TBK’nun 138.maddesinde düzenlenen “Aşırı ifa güçlüğü “ nedenine istinaden uyarlama koşullarının oluşmadığı, sözleşmenin davalı tarafından tek yanlı olarak feshedildiği ve bu feshin davacı tarafça kabul edilmediği, davalının davacıya 12.10.2016 tarihli gelir farkı faturasından yapılan ödemelerden sonra 167.462.77 USD karşılığı icra takip tarihi itibariyle 589.223.03 TL borçlu bulunduğu belirtilmiştir.31.05.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda, bilirkişiler kök raporu aynen tekrar etmişlerdir. 15.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının taraflar arasında ihtilafa konu olmayan protokol gereği açıklaması ile ve 232.072,03 USD tutarda fatura tanzim ederek protokolün finansal koşullar 3. Maddesi kapsamında davalı tarafından garanti edilen 350.000 USD minimum tutarın daha önce fatura edilen kısımdan düşülmek suretiyle kalan kısmını fatura edildiği, Sözleşmede …’nın sorumluluklarına ilişkin 4.Maddede 5+2+1 ve diğer maliyetlerin sorumluluğunun davacıya ait olduğunun kararlaştırıldığı, 350.000 USD asgari tutarın uygulanmasından önce davacıdan bu maliyetlerin davalı tarafından tanzim edilen faturalar ile karşılıklı ticari ilişkide alacağından düşüldüğü, bu durumun karşılıklı faturalaşmalardan görüldüğü, maliyetin üzerinde kalan kısmın davalı tarafından ödendiğinin de ihtilafsız olduğu, Protokolde davacıya ödenecek asgari tutar kararlaştırılmış iken davalının gelirleri ile ilgili oransal paralelliğin protokolde bulunmadığı, sözleşmenin uygulandığı dönemde gerçekten de davacının asgari tutarı talep ettiği döneme tekabül eden davalı gelirlerinin bir önceki raporda düştüğünün tespitinin yapıldığı ve davalının zarar ettiği davalının söz konusu gelirlerin düşüşünün ülkede yaşanan döviz kurlarındaki değişim ve bilinen Sultanahmet’te 06.01.2015 tarihinde gerçekleşen vahim terör olayı ve devamındaki terör olaylarını ayrıca 15 Temmuz 2016 tarihindeki kalkışmayı, sektörün oldukça olumsuz etkilenmesine ve yaşanan gelir düşüşüne ilişkin olarak bildirdiği, davacı ve davalı arasında mevcut karşılıklı ticari ilişkide önceki uygulamalara bakıldığında protokol kapsamında “… 5 gişe çalışanı, 2 çağrı merkezi çalışanı, 1 biletleme koordinatörü, tüm sunucu ve barındırma ihtiyaçları, bilet yazıcıları ve PS bilgisayar ihtiyaçları ile lisans ve bağlantılı tüm yönetim ve personel maliyetleri dahil olmak üzere tüm operasyonel maliyetlerden sorumludur” düzenlemesinin bulunduğu, davalının ihtilaftan önce ve diğer bir ifade ile Eylül 2016 tarihine kadarki dönemi kapsar şekilde son 4.guarter faturası düzenlediği, davacının 29.11.2016 tarihli ihtarında yaklaşık 159.000 USD’nin ödenmesini istediği önceki maliyet, yansıtma faturaları dahil edildiğindeki tutara tekabül eden alacağı talep ettiği, ihtilafa konu alacağın esasen Ağustos 2013 tarihli sözleşme uyarınca Eylül 2013 tarihine kadarki dönemin finansal koşullardaki düzenlemeler kapsamında taraflar arasındaki yapılan sözleşmenin tarihine bağlı olarak raporda tabloda yer verilen 3.yıl Dönemine ilişkin olduğu, yeni başlayan ve 12.12.2016 tarihli fesih ile sona eren sözleşme döneminin ayrı değerlendirilmesinin söz konusu olduğu, davalının maliyet bedelinin düşülmesini istediği kısmın taraflar arasındaki ihtilafa konu alacak döneminden sonraki başlayan 4. yıl kısmına ilişkin olduğu, 3. dönemden sonraki kısım ayrık tutulduğunda önceki raporda tespit edilen davacının takibe konu 167.462,77 USD alacağı olduğu, davalının maliyet bedellerine ilişkin 4.yılın faturaları ile ödemezlik definin ileri sürülebileceği, davalının ödemezlik defi olarak bildirdiği maliyet bedellerinin düşülmesi gerektiği yönündeki tespitinin takdiri Mahkemeye ait olmak üzere davalının Eylül 2016 dönemi için tanzim ettiği 31.10.2016 tarihli fatura düşümü sonrası kalan davacı alacağının 154.849,07 USD, davalının Ekim ve Kasım 2016 dönemine ilişkin maliyet bedellerinin de dava tarihi değerlendirilerek alacaktan düşülmek suretiyle hesaplanan kalan alacağın 130.284,46 USD olacağı belirtilmiştir. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ( Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık ( Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali ( ikinci derecede ) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir. 6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/27196 E., 2014/2085 sayılı ilamı ) Somut uyuşmazlıkta, davalının TBK’nın 138. Maddesi gereğince sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması konusunda davası ya da karşı davasının bulunmadığı, dolayısı ile sözleşme hükümlerinin aynen uygulanması gerektiği, davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 167.462,77 USD alacaklı olduğu, esasen bu konuda taraflar arasında bir çekişme bulunmadığı, takip tarihinin 12.12.2016 tarihi olduğu, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği 20.12.2016 tarihli Ekim ve Kasım ayı dönemleriyle ilgili maliyet bedelinin düşülmesini istediği kısmın taraflar arasındaki ihtilafa konu alacak döneminden sonraki başlayan 4. yıl kısmına ilişkin olduğu, bu sebeple düşülmesinin mümkün olmadığı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken istinaf maktu karar ve ilam harcı olan 80,70 TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazla yatırılan 9.871,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 fıkrası uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.22/12/2022