Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2307 E. 2020/726 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2307 Esas
KARAR NO : 2020/726
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2019
NUMARASI : 2018/597 Esas, 2019/438 Karar
DAVANIN KONUSU: TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/03/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirketin dava dışı sigortalı …un … Hastanesindeki tedavisine ilişkin 23.236,98 TL’nin 14/08/2017 tarihli fatura ile hastaneye provizyon onayı verilerek ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin %50 lik kısmı olan 11.618,49 TL’nin, dava dışı sigortalı …ın… Hastanesindeki tedavisine ilişkin 21.256,87 TL’nin 20/09/2017 tarihli fatura ile hastaneye provizyon onayı verilerek ödendiğini, müvekkil şirket tarafından ödenen bedelin %50 lik kısmı olan 10.628,44 TL’nin Sağlık Sigortası Genel Şartları Müşterek Sigortayı düzenleyen 12. madde uyarınca, tedavi masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olunması halinde, bu masrafların sigortacılar arasında teminatları oranında paylaşılacağını, davalı şirketin poliçe limiti dahilinde ödenmiş tazminatın %50 lik kısmının davalı tarafından sulhen yazışma ile talep edildiğini, müracaatın sonuçsuz kaldığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 22.246 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, ….’un müvekkili sigorta şirketinde tanzim edilmiş olan HSBC Acil Yardım Sigortası poliçesi kapsamında olduğunu ve bu poliçenin acil yardım teminatı sağladığını, kapsamının da poliçede tanımlanan 40 acil durumla sınırlı olduğunu, bu minvalde de dava dışı sigortalının acil durum teminatı kapsamında olduğu anlaşılan tedavi giderlerinin toplamının 8.248,88 TL olduğundan dolayı davacının fazlaya ilişkin ve poliçe teminat kapsamı dışında taleplerinin reddinin gerektiğini, …’ın ise müvekkili şirkete Umuda Destek Güvence Planı poliçesi ile sigortalandığını, masrafların teminat kapsamı dışında olduğunu, dava konusu taleplere dair faizi ve faiz oranını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, dava dışı sigortalılar ile davalı şirket arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olduğu, 6502 sayılı Yasa’nın 73/1. madde ve fıkrasında yer alan tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, davanın HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, halef sıfatıyla açılan bir rücu davası olmadığını, buradaki rücu hakkının, sigorta şirketinin müşterek sigorta dolayısıyla sigortaladığı menfaati aynı süre için sigortalayan diğer bir sigorta şirketine karşı TTK’nın 1466. maddesinin ikinci fıkrası ile TBK’nın müteselsil sorumluluğa ilişkin 62. maddesi gereğince yapılan bir rücu olduğunu, tüketici mahkemelerinin görevli olmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, müşterek sigorta kapsamında ödenen tedavi gideri bedelinin, ödeyen sigorta şirketi tarafından, müşterek sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, uyuşmazlık, müşterek sigorta kapsamında tedavi giderini ödeyen sigorta şirketinin müşterek sorumlu sigorta şirketine açmış olduğu rücu davasında görevli mahkemenin, asliye ticaret mi yoksa tüketici mahkemesi mi olduğuna ilişkindir.6102 sayılı TTK’nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir. Maddede, bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsinin ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılacağı, bu takdirde sigortacılardan herbirinin sigorta bedellerinin toplamına göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olacağı, sözleşmelere göre sigortacıların müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalının uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan herbirinin yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olduğu, bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkının, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda olduğu bedeller oranında olduğu ifade edilmiştir.6098 sayılı TBK’nın 62. maddesinde ise, iç ilişkide başlığı ile, ikinci fıkrada, tazminatın kendi payına düşenden fazlasını ödeyen kişinin bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlenmiştir.Her iki yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi ve TTK 1466/2. fıkranın son cümlesindeki, rücu hakkının sigortacının sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedelleri oranında ifadelerinin iş bu davada, sigorta poliçesindeki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının kendine özgü dava şekli olduğu anlaşılmaktadır.Sigorta rücu davalarının TTK’nın 1472. maddesi hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK’nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir davada Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. Maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut olayda, dava dışı sigortalı ile gerek davacı gerekse de davalı … şirketleri arasındaki ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6502 sayılı Yasa’nın 73. maddesinde ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 3 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 37E-9K. sayılı karanında ifade edildiği üzere ”Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır.Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile davalı … arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK’nın 1466. maddesinde yer alan müşterek sigorta, 1472. Maddesindeki halefiyet, 6098 sayılı TBK’nın 62. maddesi ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, mahkemece tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usülden red karanında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile 362/1.c Maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/03/2020