Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2211 E. 2020/1019 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2211 Esas
KARAR NO: 2020/1019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI: 2018/229 Esas, 2019/320 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 09.05.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin makine mühendisi …. tarafından kurulduğunu, … ürünlerinin ana bayisi olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü, bununla birlikte, …, …. … ürünlerinde satış ve pazarlaması ile uygulamasını yaptığını, şirket sermayesinin 600.000 ,00 TL olduğunu, Maltepe / İstanbul adresinde üretim ve satış faaliyetleri yürütüldüğünü, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle borçlu şirketlerin iflas etmesi vb sebeplerle alacaklarını tahsil edemediğini, alacaklarının şüpheli alacak haline geldiğini, alacakların tahsil edilememesi nedeniyle borçlarını da süresinde ödeyemediğini, özellikle 2015 yılının Aralık ayından itibaren ortaya çıkan olumsuzlukların temel nedeni olan finansman giderlerinin yüksek olması, alacakların tahsil edilememesi nedeniyle borca batık hale geldiğini, finansman politikaları, yönetim uygulamalarındaki yanlışlar ile birlikte muhasebede ki hataları değerlendiren şirket yönetiminin mali yönden içine düşülen sıkıntının net olarak anlaşılabilmesi için 2016 yılı Mart ayında gerekli çalışmaları başlattığını , yapılan çalışmalar sonucunda 31.03.2016 tarihi itibariyle şirketin borca batık duruma düştüğünün tespit edildiğini, müvekkili şirkete zaman verildiği takdirde mali durumun olumlu duruma rahatlıkla gelebilecek potansiyele sahip olduğunu iddia ederek, İİK m.179 vd ,TTK 376 ve 377 uyarınca müvekkili şirketin iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanları İle davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir. MAHKEMENİN 2016/578 ESAS, 2017/631 KARAR ve 21.06.2017 TARİHLİ KARARI;Davacı şirketin, (-) 453.198,87 TL borca batık olduğunun tespit edildiği, İflas erteleme davasında dava şartı olan iyileştirme projesinin süreç içinde uygulanabilirliğinin bulunmadığının saptandığı gerekçesiyle, İflas erteleme talebinin reddi ile şirketin İİK 179. maddesi gereğince iflasına, tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. DAİREMİZİN 2017/2407 ESAS, 2017/1985 KARAR ve 14.12.2017 TARİHLİ KARARI;Bilirkişi raporunun davacı vekiline 15.06.2017 tarihinde tebliğ edildiği, 21.06.2017 tarihinde davacı vekilinin raporu inceleyip beyanda bulunması için yasa hükümleri gereğince belirlenen sürenin dolması beklenmeden karar verilmesinin doğru olmadığı, bunun aynı zamanda Anayasa’nın 26 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 27. maddesi gereğince savunma ve hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, Dairemiz kararından sonra ise, davacı şirketin 2017 yılı sonlarından beri ticari faaliyetinin bulunmadığının belirlendiği, revize projede sözü edilen sermaye artırımının halen tescil edilmediği gibi, öngörülen 300.000 TL sermaye artırımının davacı şirketin tek ortağının şirketten olan alacağından karşılanması şeklinde sağlandığı, ortaklara borçlar hesabından yapılan öz kaynaklara aktarma şeklinde hesabı bir işlem olduğu, öte yandan 31.12.2017 tarihinden itibaren davacı şirketin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığı, gayri faal durumda olan şirketin iyileşme ümidinin bulunmadığı, iyileşme çabalarının samimi ve ciddi bulunmadığı gerekçesiyle davacı şirketin İflas erteleme talebinin reddi ile borca batık olması nedeniyle iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, 21.06.2017 tarihinde İflas kararı verildiğini, karar sonrasında ve müdahil … A.Ş ‘nin talepleri ile şirketin tüm malzemelerinin İflas müdürlüğü tarafından muhafaza altına alındığını, mahkemece, 07.08.2018 tarihinde müvekkili şirkete teslim için İflas dairesine yazı yazıldığını, müvekkili şirketin faaliyetlerinin devamı, malvarlığının korunması için … A.Ş deposunda bulunan malların taleplerine rağmen teslim edilmediğini, oysa ki bayilik sözleşmesi kapsamında ana bayi olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü, müvekkili şirketin, … A.Ş den alımı yapılıp faturaları kesilmiş, ödemeleri yapılan ticari malların bayilik sözleşmesi gereğince müvekkili şirkete kira faturası kestiği depoda beklettiğini, taleple müvekkili şirkete sevk edildiğini, ticari malların teknik bilirkişi raporunda 1.114.861,86 TL olduğunun tespit edildiğini, iyileştirme projesi kapsamında faaliyetlerini gerçekleştirecek, elde edeceği gelirle de borca batıklıktan kurtulabilmesi için teslimi zorunlu olan malların teslim edilmediğini, mahkemece beyanları dikkate alınmaksızın şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle İflas kararı verildiğini, şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle borca batıklığının tespiti için artırılan ve tescil edilen sermaye artırım kararı doğrultusunda bilirkişi heyetinden rapor alınarak karar verilmesi gerektiğini, stoklar, demirbaşlar ve ticari mallar incelenmeden, görülmeden ve rayiç değerler tespit edilmeden borca batıklığın tespit edildiğini, iyileştirme projesi, uygulanabilir, ciddi ve inandırıcı olduğu halde, borç ödemelerinde bulunulması, hammaddelerin alınması, gibi maddi olguların dahi dikkate alınmadığını, sermaye artırımının somut ve ciddi bir adım olarak değerlendirileceğini, mahkeme tarafından 10.04.2019 tarihli duruşmadaki ek rapor talepleri kabul edilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve bir yıl süre ile İflasın ertelenmesini, müvekkili şirketin kesin ve tereddüte mahal bırakmayacak şekilde borca batıklığının bilirkişi incelemesi ile tespiti ile davanın reddi ve iflas kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmesini istemiştir.(Terditli talepte bulunduğu anlaşılmıştır ).
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi İsteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir, şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, İflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesini gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket ortaklar kurulunun, 31.03.2016 tarihli kararı ile şirketin borca batıklığının bildirilmesi ile iflas ertelenmesi talebinde bulunulması kararı alındığı, mahkemece, ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır. 12.05.2016 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir kararları alınarak kayyımlar atanmıştır. İhtiyati tedbir kararları mahkemenin 21.06.2017 tarihli verilen iflas kararı ile kaldırılmıştır.Uyuşmazlık, şirketin borca batık olup olmadığı, bu konuda ki incelemenin hüküm kurmaya yeterli bulunup bulunmadığı, şirket projesinin, ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davacı vekili tarafından, 28.06.2016 tarihli dilekçe ile istinaf dilekçesinde önemli bir yer verilen, bayilik sözleşmesi kapsamında bayisi olarak faaliyette bulunduğu … A.Ş ‘nin muhafazası altında bulundurduğunu iddia ettiği ticari mal ve ekipmanların, kayyımların denetiminde bulunan şirket yetkilisine teslimine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.Mahkemece, davacı vekilinin bu talebi hakkında, 19.07.2016 tarihli ara karar ile, İİK 179. maddesinde sözleşmelerin ifası veya edimler hakkında herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, sözleşmenin nisbiliği ilkesi dikkate alınarak bu davada taraf olmayan ve satım sözleşmesinin tarafı … A.Ş ‘den davacı şirketin envanterinde kayıtlı ticari mal ve ekipmanların ihtiyati tedbir yoluyla alınarak şirkete teslimine karar verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Ara karara dair istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır. Diğer yandan, davacı şirket tarafından, davanın başından itibaren böyle bir ihtilafın mevcudunun bilindiği anlaşılmaktadır. Oluşturulacak karar ile şirketin faaliyetine devam edileceği iddiasına rağmen, dava dışı şirkete karşı herhangi bir dava açıldığına ilişkin dosyada bir iddia veya delil mevcut değildir. İflas ertelemesine dair talepte, dava dışı üçüncü kişilerin haklarını etkileyecek şekilde hüküm tesisi mümkün değildir. Bu husus, mülkiyet hakkının ihlali gibi ciddi sonuçlar doğurabileceği gibi İflas erteleme davasında maddi hukuku etkileyecek nitelikte tedbirler alınamayacaktır. Özellikle, nisbi nitelikte olan sözleşmeye ,sözleşmenin her iki tarafının yer almadığı bir uyuşmazlıkta, müdahale etmek yasal düzenlemeler kapsamında korunamayacaktır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan İİK 179 / b maddesinde erteleme kararı ve sonuçlarına yer verilmiştir.179//b/2. fıkrasında yer alan, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipler nedeniyle muhafaza tedbirlerinin alınamaması hükmünün de iş bu talepte değerlendirilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin, belirtilen konuda, eksik inceleme sonucu usul ve yasaya aykırı karar verildiğine dair istinaf iddialarının, ara karar istinaf edilmemiş ise de, talebin niteliği göz önünde bulundurarak cevaplandırılması gerekmiştir. Sonuç olarak buna dair iddiaların yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.13.06.2016 tarihli teknik bilirkişi heyet raporunda, Maltepe / İstanbul adresine gidilerek şirket merkezinde ve depolarında aktif varlıkları incelenerek değerlemeye tabi tutulduğu, stoklar kaleminde yer alan ticari malların; 1.937.052,56 TL, olduğu, bunlardan, 1.114.861,86 TL, nin … depoda, 101.575,48 TL, Merkez depoda, 720.615,22 TL Başıbüyük depoda bulunduğu , maddi duran varlıklarda yer alan demirbaşların 31.045,50 TL olmak üzere toplam 1.968.098,06 TL olduğu belirtilmiştir.26.10.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, şirketin ticari faaliyetine 2007 yılında başlamış olduğu, hali hazırdaki faaliyetinin bina veya diğer İnşaat projelerinde ısıtma, havalandırma, soğutma ve iklimlendirme sistemlerinin tesisatı ( ev tipi kombi kazan vb ) ve brülörlerin bakım, onarım ve kurulumu ile elektriksiz güneş enerjisi kolektörlerinin kurulumu işleri ile iştigal ettiği, iyileştirme projesinde şirket ortağının 200.000,00 TL tutarında nakdi sermaye artışı yapmayı ve bunu da 6 aylık bir süreçte ödemeyi taahhüt ettiğine İlişkin bilginin yer aldığı, dosyaya sermaye artırımına dair herhangi bir karar sunulmadığı, 13.06.2016 havale tarihli rapordaki raporda yer alan tespitlere göre 31.03.2016 tarihi itibariyle stoklar kapsamında ticari mallar toplamının 1.968.098,06 TL olduğu, ayrıca davacı vekili tarafından karşılıksız çek ve protestolu senetlerin dosyaya sunulduğu, karşılıksız ve protestolu çek tutarlarının şirketin bilançosunda ait olduğu çek ve senet hesaplarından düşülmek suretiyle dikkate alındığı, 31.03.2016 tarihi itibariyle kaydi değerli öz kaynak değerinin (+)903.023,90 TL, teknik bilirkişilerce tespit edilen aktif varlıkların rayiç değerleri esas alınarak çıkarılmış olan rayiç değerli özvarlık değerinin (-)3.698,87 TL olduğu, tahsili şüpheli hale gelen toplam (-) 449.500,00 TL alacağın eklenmesi ile şirketin (-) 453.198,87 TL borca batık olduğunun tespit edildiği, şirketin son 3 yıllık mali yapı analizlerinden de anlaşılacağı üzere, aldığı projelerin önemli bir kısmını dış kaynaklardan finansa ettiğinden, borçlanma maliyetlerinin arttığı ve brüt satış karlılığınında düştüğü, borçlanma miktarının arttığı, şirketin 31.03.2016 tarihi itibariyle borçlarının 972.251,41 TL ‘sinin banka kredi borcu, 952.350,45 TL ‘sinin satıcılara ve 8.383.111.14 TL ‘nin verilen çeklere, 55.020,00 TL ‘nin ortaklara, 36.678,00 TL ‘nin personele, 88.343,14 TL ‘nin diğer borçlara olmak üzere toplam 10.920.874,87 TL tutarındaki borcuna karşılık, aktiflerinde mevcut bulunan değerlerin rayiç bedellerinin 9.953.254,92 TL olduğu, stokların tamamının satışı ile elde edilen bedelden bu borçların bir anda ödenmesinin mümkün olmadığı, kamu borçlarından Vergi ve SGK borçlarının taksitlendirildiği, sonuç olarak şirketin 31.03.2016 tarihi itibariyle (-) 453.198,87 TL tutarında borca batık olduğu, şirketin son üç yılda kar ettiği ,hatta son beş yılında kar ile kapattığının doğru olduğu, ancak son beş yıl kar ortalamasının 52.392 TL, son üç yıl kar ortalamasının ise 70.119 TL iken, 2016 yılında 250.000 TL, 2017 yılında 320.000 TL ve 2018 yılında 430.000 TL kar öngörüsünün gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı, bu yönüyle mevcut iyileştirme projesinin revize edilmesi gerektiği, şirketin rapor tarihi itibariyle sermaye artırımını gerçekleştirmediği, şirketin borca batıklığı dikkate alınarak minimum 300.000 TL sermaye artırımı yapılması, artırılan sermayenin 2016 yılı sonuna kadar ödenmesi gerektiği görüşünde olduklarını, 300.000 TL sermaye artırımı yapılarak 2016 yılı sonuna kadar ödemesi halinde ve geçmiş yıllar karşılığı halinde iyileşme umudunun mevcut olduğu, ancak mevcut iyileştirme projesinin geçmiş yıl verilerinden kopuk olduğundan ve revize edilmesi gerektiği anlaşılmakla birlikte revize edilmesi yada samimi ve inandırıcı bulunmayan mevcut haline göre karar oluşturulmasının takdirinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.28.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda, şirketin borç ödemelerine başlamış olmasının olumlu değerlendirildiği, ancak borcun ödenmesinde aktiflerden yararlanılması ya da yeni borçlanma yoluyla borç tasfiyesinden ziyade fon yaratmak ve sermaye artırımı yoluyla, diğer bir deyişle özkaynak artışı yolu ile borç tasfiyesi yapmasının şirketin mali yapısını daha güçlü ve sürdürülebilir bir hale getireceği, bu bakımdan sermaye artırımın biran önce gerçekleştirilmesinin önem arz ettiği, 100.000,00 TL alacağın tahsil edildiğinin belgelendirilmediği, borca batıklık hesabını değiştirecek nitelikte bulunmadığı, sermaye artırımın ivedilikle gerçekleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.02.09.2016 tarihli 1. kayyım raporunda:şirketin borca batık olduğu, şirketin rapor tarihi itibariyle herhangi bir sermaye artışında bulunmadığı, şirketin ticari defterlerinde kaydi olarak bulunan ancak mülkiyeti ve tasarrufunda fiilen bulunmayan ve … A.Ş deposunda bulunan kaydi 1.537.140,78, rayiç değeri 1.114.861,86 TL olan malların şirketin mülkiyet ve tasarrufuna geçmesi ve satışların maliyetinde gerekli tasarruf sağlanarak satışlara oranla azaltılması halinde somut ve uygulanabilir olduğu belirtilmiştir.23.12.2016 tarihli kayyım raporunda, önceki kayyım raporundaki tespitlere aynen yer verilir, özetle, şirketin borca batık olduğu, rapor tarihi itibariyle sermaye artışında bulunulmadığı belirtilir.Mahkemece, 21.06.2017 tarihinde mevcut raporlara göre şirketin İflasına karar verilmiştir.Yukarıda belirtildiği üzere, kararın istinaf edilmesi ve kaldırılması neticesinde mahkemece yeniden rapor alınmıştır. Davacı vekilinin talebi üzerine, 11.04.2018 tarihli celse ara kararı ile iflas dosyasında defter tanzimi yapılarak muhafaza altına alınan menkul malların tutanak ile şirket yetkilisine teslimine karar verilmiştir.06.02.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda, önceki raporlar özetlendikten sonra, 21.06.2017 tarihli karar ile şirketin iflasına karar verildiği belirtilerek, şirketin sunmuş olduğu revize proje ekinde yer alan 08.12.2016 tarihli karara göre şirketin sermayesinin 600.000 TL den 900.000 TL ye artırılmasına karar alındığı, 1/4 ünün tescil tarihinden önce kalanının ise 3 ay içinde ödeneceğine dair bilginin yer aldığı, rapor tarihi itibariyle şirketin henüz sermaye artırım kararını tescil ettirmediği, şirketin 2017 yılının son dönemleri ve 2018 yılında herhangi bir faaliyet göstermediği , kurumlar vergisi beyannamesi ile 2018 yılı 3. dönem geçici vergi beyannamesi, bilanço, gelir tablosu ve mizan (31.10.2018) alınarak şirketin 2018 yılında herhangi bir faaliyetinin olmadığının görüldüğü, İflas kararından önce sunulmuş bulunan revize iyileştirme projedeki 2016/2017 yılı öngörüleri bakımından inceleme yapılabileceği, şirketin 31.03.2016 tarihi itibariyle öz varlığının kaydi olarak 903.023,90 TL olduğu, en son sunulan bilançosuna göre 31.10.2018 tarihi itibariyle öz varlık değerinin 502.313,14TL olduğu, görüldüğü üzere şirketin son 31 ayda (2 yıl 7 ay ) gerçekleştirdiği 700.227,48 TL tutarındaki zarar ile öz varlığının bu tutar kadar olumsuz etkilendiği, bunun 300.000,00 TL ‘sinin sermaye yedeği adı altında yapılan ödeme ile karşılandığı, şirket aktif toplamının 10.688.940,52 TL den 7.203.847,99 TL ye inerek 3.485.092,53 TL azaldığı, azalan varlıkların borç ödenmesinde kullanıldığı, bir kısmının ise zarar yolu İle yok olduğu, 2017 yılı Temmuz ayından 2018 yılı dahil şirketin İflas sürecinde faaliyet gösterememesinden dolayı ciro ve karlılığı yakalayamadığı, hatta zarar ettiğinin düşünüldüğü, 2018 yılı Ekim ayı itibarıylada şirketin herhangi bir faaliyetinin olmadığı, yalnızca genel yönetim giderlerinin oluştuğu, 31.10.2018 tarihli bilanço mizan ve gelir tablosu incelenerek şirketin 31.12.2017 tarihinden itibaren hiçbir faaliyetinin olmadığı, sonuç olarak, 31.03.2016 tarihli öz kaynağı 903.023,90 TL, iken 31.10.2018 tarihi itibariyle 502.313,04 TL ye düştüğü, rayiç değerler bakımındanda borca batıklığının artarak devam ettiği, revize iyileştirme projede yer alan 2016-2017-2018 yılı öngörüleri üzerinde yapılan incelemede 2017-2018 yılı verileri ile ilgili olarak şirketin İflas kararı İle birlikte faaliyet gerçekleştirmediği, 31.12.2017 tarihinden itibaren hiçbir faaliyetinin bulunmadığı, 300.000 TL sermaye artırımının diğer sermaye yedekleri hesabı yolu ile şirket aktifine girişinin sağlandığı, ancak yapılan ödemenin resmî bir niteliği bulunmayıp sermaye artırım sürecinin olağan aşamaları gerçekleştirilerek tescil ve ilan edilmemiş olması nedeniyle bağlayıcı olmadığı, her halükarda ortaklara borçlar hesabından yapılan öz kaynaklara aktarma işleminin hesabi bir işlem olduğu, davacı şirkete nakit girişi olmadığı, faaliyette bulunmadığından iyileşme olmadığı, gayri faal olan şirketin mevcut halde iyileşme ümidinin olmadığı , İflasın ertelenmesi şartlarının oluşmadığı belirtilmiştir.19.03.2019 tarihli kayyım raporunda ise, şirketin herhangi bir faaliyetinin olmadığı, bu yıl satış işlemi olmadığı ,satışların %100 azaldığı, bu yıl 241,64 TL faaliyet gideri ve zararı olduğu, 31.12.2018 tarihi itibariyle şirket bilançosunun rayiç değer tespiti yapılarak düzeltilmesi durumunda, fatura edilmiş fakat fiili olarak … A.Ş deposunda bulunan kaydi olarak 1.537.140,78 TL ticari mal, firma uhdesi ve tasarrufunda bulunmadığından firmanın varlıklar hesabından çıkarıldığında pozitif olarak görünen öz varlık hesabının negatife döneceği, şirketin borca batık durumda olduğu, kısa vadeli yabancı kaynakların önemli bir bölümünün ticari borçlardan oluştuğu, ticari borçların pasif toplamı içerisindeki payının %78,68 TL olduğu, … A.Ş deposunda bulunan malların şirketin mülkiyet ve tasarrufuna geçtiğinde, satışların maliyetinde gerekli tasarruf sağlanarak satışlara oranla azaltması halinde somut ve uygulanabilir olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili 04.03.2019 tarihli yazılı beyanında, 14.02.2019 tarihli duruşmada sermaye artırımına ilişkin kararın sunulması için 2 haftalık süre verildiğini belirterek , sermaye artırımına dair işlem evrakını dosyaya sunar. Ekli, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 27.02.2019 tarihli ilan metninde, sermaye artırımına dair 22.02.2019 tarihli kararın, 300.000,00 TL’sinin iç kaynaklardan karşılandığı, diğer sermaye yedekleri ile artırıldığı hususların 27.02.2019 tarihinde tescil edildiği belirtilmektedir. Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere şirketin iflasına karar verilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur.Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde, iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb dir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, İflas erteleme kararının, alacaklıların haklarını, iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında İflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir. Somut olayda, davacı şirketin, iyileştirme projesine esas aldığı bilanço tarihinde ve daha sonraki tarihlerde, bilirkişi raporları ile subuta erdiği üzere, şirket malvarlıklarının yani aktiflerinin rayiç değerleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemektedir. Şirket hakkında verilen iflas kararı ile birlikte şirketin faaliyetlerinin durduğu, hatta 31.12.2017 tarihinden itibaren hiçbir faaliyette bulunmadığı, son bilirkişi ve kayyım raporlarında şirketin gayri faal olduğuda bir gerçektir. Diğer yandan, davacı şirketin bayilik sözleşmesi bulunduğu … A.Ş ile malların teslimi konusunda ihtilaflı olduğu, … A.Ş ‘nin bayisi olarak faaliyetinin büyük kısmını yerine getiren şirketin, … A.Ş den aldığını belirttiği mallar kendisine teslim edilmemiş olmasına rağmen kaydi öz varlıkları arasında göstermektedir. Son kayyım raporunda, söz konusu malların kaynaklardan düşülmesi halinde şirketin pozitif olarak görünen öz varlık hesabının negatife döneceği ifade edilmiştir. Yaklaşık üç yıldır hiçbir faaliyet göstermeyen, satış yapmayan, kendi uhdesinde bulunmayan malları kaydi olarak gösteren ve hüküm tarihinden kısa süre öncesine kadar, iyileştirme projesi ve revize projede yer alan nakti sermaye artışını gerçekleştirmeyen, söz konusu gerçekleştirmeyi ise, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, ortaklara borçlar hesabından özkaynaklara aktarma, hesabı işlem olduğu şirkete nakit girişi sağlamadığı somut bir gerçektir. Davacı şirketin mevcut durum ve işleyişi ile 31.10.2018 tarihli bilanço mizan ve gelir tablosundan şirketin, 31.12.2017 tarihinden itibaren faaliyette bulunmadığı, bu tarih itibarıyla öz varlıklarının kaydi değerlerinin nerede ise yarı yarıya azaldığı ve borca batıklığında artarak devam ettiği ve hatta gayri faal olduğu anlaşılmaktadır. Şirketin, hüküm tarihinde borca batıklığına ilişkin somut veriler ve bilirkişi raporu karşısında, yeniden şirket varlıklarının rayiç değerlerinin teknik bilirkişi raporu ile tespitinde, davanın gelmiş olduğu aşama ve mevcut veriler karşında gerekli görülmemiştir. Aksi durum dosyaya katkı sağlamayacağı gibi, her geçen gün zarar ettiği anlaşılan şirketin zararının artmasına ve alacaklılarında alacaklarının tahsilinin güçleşeceği de başka bir gerçektir. Bu nedenlerle davacı vekilinin buna dair iddiaları yerinde görülmemiş, şirketin borca batık olduğunun kabulü uygun görülmüştür. Ayrıca, borca batıklık oranı gittikçe artmıştır. Diğer yandan, şirketin borca batık olması, şirket hakkında iflas erteleme kararı verilmesine tek başına yeterli olmayacaktır. İflas erteleme kararının en önemli ikinci şartı ise, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasıdır. Bu husus İİK’nun 179. Maddede, mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar vereceği, 6102 sayılı TTK’nun 377. maddesinde ise, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflas ertelemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir. İyileştirme projesinde yer alan, İyileştirme tedbirleri ve yöntemlerinin somut, gerçekçi ve objektif olması gerekir. Somut olayda, bilirkişi raporunda ve kayyım raporlarında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, davacı şirketin İyileştirme ve hatta revize projesinde belirtmiş olduğu sermaye artışı, vaadedilen süreden çok sonra ve ne yazıkki yalnızca şirkete nakit girişi sağlamayan hesabi bir işlem şeklinde gerçekleştirilmiştir. Davacı şirket, geçmiş yıllarda kar etmiş olsa dahi bu kar oranları çok düşüktür. Projede gelecek yıllar bazında kar oranlarının çok yüksek gösterilmiş ise de inandırıcı görülmemiştir. Kaldı ki, şirket faaliyetleri tamamen durdurulmuştur. Davacı şirket, bayiliğini yaptığı şirketin uhdesinde olan malların iade edilmesi halinde faaliyetini devam ettireceğini ve projeyi gerçekleştireceğini iddia etmiş ise de ,malların iadesi iş bu davada uyuşmazlık konusu olamayacağı gibi mülkiyetinde bulunmayan mal varlığının dahil olduğu projenin ciddi ve inandırıcı bulunması da düşünülemeyecektir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 2004 sayılı İİK m.179’da açıkça, iyileştirme projesinde, yeni nakit kaynak konulması dahil nesnel ve gerçek kaynaklar ve önlemler ile erteleme süresince tüm işletme giderlerinin ve çalışma sermayesinin nasıl karşılanacağının gösterileceği ifade edilmiştir. Bilirkişi raporlarında belirtilen ve yukarıda özetlenen diğer tüm nedenlerle, davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Özellikle, ihtiyati tedbir kararından itibaren, İflas erteleme hükümlerinden fiilen yararlanan davacı şirketin, bu süreç içerisinde iyiniyetli girişiminden söz etmekte mümkün görülmemiştir. İflas erteleme talebinde, yalnızca alacaklı taraftan fedakarlık beklemek yasal düzenlemeler kapsamında kabul edilemez. İflas erteleme şartları oluşmayan, borca batık şirketin, erteleme talebinin reddi ile şirketin iflası kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle iflas erteleme hükümleri ve dosya kapsamı göz önünde bulundurarak,davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/229 Esas, 2019/320 Karar ve 10.04.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun353/1-b/1 bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun 353 /1-b/1 bendi ve İİK’nun 164 . Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.11/06/2020