Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/221 E. 2019/886 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/221 Esas
KARAR NO : 2019/886
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/789
KARAR NO : 2018/1087
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
DAVA : KONKORDATO TASDİKİ
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; şirketin 2007 yılından itibaren Türkiye’de faaliyet gösteren %100 yabancı, sermayeli operasyonel filo kiralama hizmeti sunan bir şirket olduğunu, şirketin ortaklık yapısıyla ve mali durumu hakkında açıklama yapıldıktan sonra konkordato talep etmelerini gerektirir gerekçelerini dilekçe de izah ettikleri, dilekçe ekinde İİK. 286. maddesinde açıklanan belgelerin sunulduğu, konkordatonun 36 ay vade konkordatosu niteliğinde bulunduğunun belirtildiği ve neticeten İİK. 287. maddesi uyarınca 3 aylık geçici mühlet verilmesine ve gerekli görülmesi halinde bu mühletin 2 ay daha uzatılmasına, sonrasında İİK. 289. maddesi gereğince 1 yıllık kesin mühlet verilmesine, gerek duyulması halinde bu mühletin 6 ay daha uzatılmasına ve İİK. 305. maddesi ve diğer maddeler gereğince konkordatonun tasdikine ve kararın ilanına karar verilmesini, ayrıca şirketin malvarlığının korunabilmesi için İİK. 287, 288, 294, 295. Maddelerinde öngörülen tedbirlerin alınmasına, davacı şirketin takip borçlusu olduğu veya 3. şahsı konumunda olduğu takiplerde İİK. 89. maddesi uyarınca haciz ihbarnameleri gönderilmesinin tedbiren önlenmesine, konkordato ön projesinde belirtilen rehinle temin edilmiş alacakların İİK. 309. maddesi gereğince yapılandırılmasına, davacının bankalar nezdindeki teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Uyuşmazlık, çekişmesiz yargı işine ilişkin olduğundan savunma bulunmamaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince, İİK. 292. maddesi uyarınca, konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde iflasa tabi borçlu yönünden borcun iflasına karar verileceği, davacının bir anonim şirket olup, iflasa tabi olduğu ve konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin olmadığı, başka bir deyişle şirketin mali durumunun düzelmesinin, yahut konkordatonun tasdik edilme ihtimalinin olmadığının açıkça tespit edildiği gerekçesiyle geçici mühlet kararının kaldırılarak şirketin İİK. 292. maddesi uyarınca iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 28.12.2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;1-Mahkeme tarafından müvekkili şirket hakkında 12.09.2018 tarihinde 3 aylık geçici mühlet kararı verilmiş olmakla birlikte bu mühletin normal olarak sona ereceği tarih olan 12.12.2018 tarihinden önce yeterli ve gerekli incelemeler yapılmadan ve birer hafta arayla alelacele duruşmalar yapılmak suretiyle bir hükme varılmasının usule aykırı bulunduğu, şirket araçlarının sayısının doğru şekilde tespiti için bile belirli bir süre gerektiği ve böylesine çok işi olan bir davada hazırlık için dahi süre verilmediği,2-Ayrıca geçici komiser heyeti tarafından 30.10.2018 tarihinde mahkemeye sunulan raporun kendilerine tebliğ edilmediği, harici yollardan edinebildikleri kısmının ise, ellerine hükmün verileceği duruşmanın bir gün öncesi olan 05.11.2018 tarihinde geçtiği, komiser heyeti raporunun taraflarına tebliğ edilmeyerek UYAP sistemine dahi duruşma gününden bir gün önce yüklenmiş olmasının, hukuk yargılamasının vazgeçilmez ilkelerinden birisi olan hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiği,3- Mahkemenin hükmüne dayanak teşkil ettiği komiser heyeti raporunun eksik, çelişkili ve hatalı beyanlarla dolu olduğu, zira heyetin kendisi dahi müvekkili şirket portföyünde bulunan araçların sayısının net olarak tespit edilemediğini ve araç sayısının tespitinin uzun zaman alacağını söylediği, üstelik müvekkili şirket uhdesinde bulunan araçların sayısı, Motorlu Taşıtlar Vergi Dairesinden veya Trafik Tescil Şube Müdürlüğünden rahatlıkla sorulup tespit edilebileceği halde, Doğan Hukuk Bürosu’nun göndermiş olduğu (kaynağı belli olmayan) veriler nazara alınarak raporun tanzim edildiği, bu durumda mahkemenin yapması gerekenin, gerekli resmi makamlara yazılar yazılıp müvekkili şirkete ait olan araçlar tespit edildikten sonra usulüne uygun ve tarafsız bir bilirkişi vasıtasıyla değer tespiti yapılması olduğu,4-Müvekkili şirketin aktif malvarlığı hesabı yapılırken 2001 yılından beri sektörün liderlerinden birisi olmasının sağladığı müşteri portföyü, marka değeri ve sair yazılım ve lisans hakları hiç hesaba katılmayarak göz ardı edildiği ve yaklaşık 2.500 aracın da eksik hesap edildiği, tüm bunlar hesaba katılmaksızın ve şirketin işletmekte olduğu mevcut araç sayısı dâhil gelir ve giderlerinde yapılan eksik inceleme sonucu hazırlanan raporda dahi şirketin 159.612.560,79 TL açık verdiğinin iddia edildiği, şirket aktiflerine şirketin değeri, müşteri portföyü, yazılım ve lisans hakları gibi değerler eklendiğinde şirketin negatif açık vermediği bilakis artı değerde olduğu, 5-Bununla birlikte komiser heyetince değerlendirilen bilançoda, döviz kurunun dalgalı ve artış seyrinde olmasının müvekkili şirket pasifini artırdığı ve projenin başarıya ulaşmasını zorlaştırdığının ifade edildiği, ancak malumdur ki, bu değerlendirmenin yapıldığı Eylül ve Ekim aylarında ülkemizde döviz kurunun Türk Lirası karşısında en yüksek seviyelerde olması ve 26.12.2018 tarihi itibariyle bu değerlerin (Usd=5.2795 TL, MB Efektif Alış ve Euro=6.0143, MB Efektif Alış) şeklinde lehlerine işlediği, yine müvekkili şirketin gerek geçici mühlet süreci içerisinde, gerekse hâlihazırda kredi yükümlüsü olduğu, bankalar ile görüşmelerin sürmekte olduğu, bankaların iflas prosedürü sonucunda alacaklarına hem daha geç, hem de daha az miktarda ulaşabilecekleri düşüncesiyle borç miktarının bir kısmından fedakârlık edebileceklerini müvekkili şirket ile yapmış oldukları görüşmelerde dile getirdikleri, bu hususun müvekkili şirket hakkında iflas kararı verilen 06.11.2018 tarihli duruşmada da dile getirmelerine rağmen, mahkemece dikkate alınmadığı ayrıca iflas kararının verildiği 06.11.2018 tarihinden sonra, alacak miktarı çoğunluğunu oluşturan … Bankası, … A.Ş. ve … A.Ş. finans kuruluşlarının kendi rehinli araçlarının işletilmesi suretiyle müvekkili şirketin faaliyetlerini devam ettirmesi yönünden rıza gösterdikleri, hükme etki edebilecek bu verilerin ve anlaşmaların sayın mahkeme tarafından dikkate alınmamasının mutlak bir istinaf sebebi olduğu,6-Basit yargılama usulüne tabi olan yargılamada, mahkemenin maddi vakıaları re’sen araştırma ilkesi gereği tespit ve değerlendirmesi gerekli iken, bu anlamda konkordato komiseri raporundaki eksikliklerin ek bir rapor alınarak giderilmemesi- nin usule aykırı olduğu, 5-Davacı müvekkilinin aktiflerinin tespiti resmi kurumlarla yapılacak yazışmalar sonucu belirlenebilecek iken, komiser heyetinin bu gerçeği ortaya koymaktan imtina etmesinin maddi meselenin takdirinde hata edilmesine yol açtığı,6-Müvekkili şirket hakkında verilen geçici mühlet kararı ile birlikte şirket araçlarının üzerindeki muhafaza tedbirlerinin kaldırılarak araçların müvekkili şirketin kullanımına sunulmasına yönelik taleplerinin reddinin usule aykırı bulunduğu, zira müvekkili şirket bir araç kiralama şirketi olduğu ve bütün gelirini bu şekilde elde ettiği, şirket araçlarının atıl halde yed-i emin otoparklarında tutulmasının hem bu otoparklara ödenen ücret yönünden müvekkili şirkete bir külfet oluşturduğu, hem de müvekkili şirketin bu araçları işleterek gelir elde etmesini engellediği,7-Geçici mühlet kararı verilmesi ile birlikte atanan geçici komiser heyetinin mahkeme heyetine sunduğu raporun gerçeği tam olarak yansıtmayan eksik bilgiler barındırdığı, zira aktif malvarlığı hesabı yapılırken 2001 yılından beri sektörün liderlerinden birisi olan şirketin müşteri portföyü, marka değeri ve sair yazılım ve lisans hakları hiç hesaba katılmayarak göz ardı edildiği, tüm bunlar hesaba katılmaksızın ve şirketin işletmekte olduğu mevcut araç sayısı dâhil gelir ve giderlerinde yapılan eksik inceleme sonucu hazırlanan raporda dahi şirketin 159.612.560,79 TL açık verdiğinin iddia edildiği, rapora karşı itirazlarını içeren, beyan dilekçelerinden de anlaşılacağı üzere, şirketin aktif kullanabildiği araç sayısı ve bunların mevcut değerlemeleri ile operasyonel giderler de dahil olmak üzere şirket giderleri gibi hususların yanlış hesaplanmış olup, iflastan sonra yapılan tespitlere göre araç sayısının 15.000’den fazla olduğu, Ekim 2018 dönemi itibariyle araç kiralama geliri olarak 10.449.403 TL fatura kesildiği, eğer konkordato geçici mühlet kararından sonra araçlar çalıştırılmak üzere müvekkili şirkete teslim edilmiş olsaydı bu tutarın dört-beş katına çıkarılabileceği,8-24.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen toplam 12.455 aracın rayiç değerinin 1.361.346.026,84TL olarak hesaplandığının görüldüğü, Buna göre doğru mevcut araç sayısının 15.000’den fazla olduğu, bu rakamların doğru tespit edilerek değerleme yapılsaydı, şirketin aktifinin pasifinden fazla olduğunun görüleceği,9-Müvekkili şirketin, geçici mühlet kararının verildiği 12.09.2018 tarihinden itibaren mahkeme tarafından atanmış olan komiser heyeti ile uyum içerisinde çalışmaya özen gösterdiği, heyetin talimatları doğrultusunda hareket ettiği, bu doğrultuda kanunun 297. maddesinde belirtilen hallerin müvekkili şirket açısından gerçekleşmediği, 10-Şirketin, konkordato projesine uygun olarak elindeki kısıtlı imkanlara rağmen çalışmaya ve kazanç elde etmeye devam ettiği, müvekkili şirketin mahkeme heyetine sunmuş olduğu beyan dilekçelerindeki kendi tablolarından da anlaşılacağı üzere şirket borca batık durumda olmadığı, bunun konkordato sürecinin ilerlemesi açısından pratik bir öneminin de bulunmadığı,, buna rağmen müvekkilinin, alacaklılarının bir kısmıyla alacaklarının tasfiyesi yönünden anlaştığı, diğer bir kısmı ile olan anlaşma görüşmelerinin de devam ettiği, hatta öyle ki alacaklılarından bir kısmının mühlet içerisindeki duruşmalara katılarak konkordatonun devam etmesi yönünde görüş bildirdikleri, bu husus göz önünde bulundurulduğunda müvekkili şirketin konkordato talebinden feragat etmesi bir yana, bu talebinin gereklerini yerine getirebilmek için var gücüyle çabaladığı, iflas sürecinin ve borçlarının tasfiyesinin yıllar almasının alacaklılar açısından tercih edilir bir durum sayılamayacağı, buradan da anlaşılacağı üzere iflas prosedürünün ne borçlu ne de alacaklılar bakımından faydası olmadığı, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği görüşleri istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME:Dava, İİK. 285. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen konkordatonun tasdiki istemine ilişkindir. Davacı tarafça, İİK. 286. maddesinde açıklanan belgeler sunulmak suretiyle, ön projede belirtildiği üzere borcunun 36 ay vadede ödeneceği taahhüdünde bulunduğu, İİK. 287. maddesi uyarınca 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesine ve gerekli görülmesi halinde bu mühletin 2 ay daha uzatılmasına, sonrasında İİK. 289. maddesi gereğince 1 yıllık kesin mühlet verilmesine, gerek duyulması halinde bu mühletin 6 ay daha uzatılmasına ve İİK. 305. maddesi ve diğer maddeler gereğince konkordatonun tasdikine ve kararın ilanına kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece, İİK 287.maddesi gereğince 11.09.2018 tarihinde 3 ay geçici mühlet kararı verilerek geçici komiser heyeti atanmış, geçici komiser heyetinden İİK. 287. maddesindeki düzenleme dikkate alınarak 14.10.2018 tarihli rapor alınmıştır. Rapora itiraz üzerine komiser heyetinden 30.10.2018 tarihinde ek rapor alınmıştır. Mahkemece 11.09.2018 tarihinde verilen geçici mühlet kararı ile birlikte ataması yapılan komiser heyetinin şirket merkezine aynı gün gittiği ve şirketin kapalı olduğu, kapıda onlarca tebligatın yapıştırılmış bulunduğu, ışıkların kapalı olup kimsenin bulunmadığı ve bir süre sonra şirket yetkililerinin dışarı çıkmak suretiyle tebligatları kapıdan temizleyip komiser heyetini içeri aldığı, esasında alacaklı … A.Ş vekilince geçici mühlet kararı verilmesinden önce noter vasıtasıyla yapılan bir tespit ile bu hususun belgelendiği, ancak geçici komiser heyetince de bu durumun bizzat yerinde görüldüğü, buna göre şirketin geçici mühlet kararı aldığı tarih itibariyle esasında faaliyetine ara verdiği, şirket merkezini kapalı tuttuğu tespiti yapılmıştır.Geçici komiser heyeti raporunun davacıya tebliğ edildiği, davacının itirazları doğrultusunda geçici komiser heyetinden ek rapor alındığı, ek raporun ilk rapora paralel sonuçlara varıldığı, 30.10.2018 tarihli ek raporda özetle ”Konkordato ön projesinde ve finansal analiz raporunda yer verilen gelir analiz tabloları uyarınca, şirketin 2016 yılında 14.162.616,34 TL, 20l7 yılında 10.256.140,71 TL kar elde ettiği, ancak 2018 yılının 7. ayı itibariyle faaliyet zararının 31.757.482,97 TL olduğu, borçlu şirketin ilk 7 aylık dönemin net zararının ise 28.932.083,54 TL ve 30.09.2018 tarihi itibariyle zararının 110.673.330,76 TL olduğu, zararının çok ciddi şekilde artmasının temel sebebinin kur farkı olduğu, ancak bunun dışında devam eden operasyon sebebiyle de zararın çok hızlı şekilde arttığı, şirketin 2019 itibariyle 70.000.00 TL kar elde etmesinin bu şartlarda tamamen imkansız göründüğü, bir an 2019 ve devamı yıllarda bu kar elde edilse dahi şirketin borçlarını ödemesinin mümkün olmadığı, zira bu hesaplamaların 27/07/2018 tarihli ve 28.932.083,54 TL zarar gösteren bilonçoya göre yapıldığı, 30/09/2018 tarihli bilançoya göre ise zararın 110.673.330,76 TL çıktığı, şirketin 30.09.2018 tarihi itibariyle 233.433.571,61 TL negatif açık verdiği ve bu miktar kadar borca batık olduğu, ön projede öngörülen tedbirlerin mali durumunun düzelmesi bakımından yeterli olmadığı, ortaklık sağlanması veya 3. kişi yatırımcı eliyle sermaye girişi dahil mali kaynak sağlanmasına ilişkin hiçbir somut öngörünün bulunmadığı, finansal analiz raporunda öngörülen gelirin elde edilmesinin imkansız görüldüğü, buna bağlı olarak mali durumunun düzelmesi mümkün olmadığı, geçici mühlet içinde kamu alacakları ve konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğan borçları ödeyemeyen şirketin kesin mühlet içindeki giderlerini karşılayamayacağı, konkordato teklifinin kaynaklarıyla orantılı olmadığı, dolayısıyla konkordato tasdik şartlarının yerine gelmesinin mümkün görülmediği, şirketin zarar etmeye devam etmesi, rehinli alacaklar için faiz işlemesi, otopark ve yediemin ücretlerinin yükselmesi gibi birçok sebeple pasifinin çok hızlı bir şekilde arttığı, buna karşılık, araçların değerlerinin zamanla düştüğü yani aktifin hali hazırda azaldığı, dolayısıyla şirketin geçici mühlet içinde devam ettiği faaliyetinin alacaklıları olumsuz yönde etkilediği, konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı” tespitleri yapılmıştır. Mahkemece, sunulan komiser heyeti ve bilirkişi raporlarından sonra, davacı şirketin sunduğu ön projenin ve verilen geçici mühlet içindeki faaliyetlerinin değerlendirilmesi sonucunda, davacının konkordato teklifinin başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı, İİK. 292. maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamaması ihtimalinin karşılığının iflasa tabi borçlu yönünden, iflas olduğu, geçici komiser heyetince yaptırılan kıymet takdirleri ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ve ortaya konulan borca batıklık bilançosundaki tespitlere, davacı tarafından itiraz edilerek, bu tespitlerin gerçeği yansıtmadığı yönünde beyan sunulmuş ise de, mahkemece borca batıklığı gösteren rayiç değer bilançosunun gerekçeli ve denetime olanaklı bulunup yeterli görüldüğü, yeniden bu konuda rapor alınmasına gerek duyulmadığı, bu durumun sonuca bir etkisinin olmadığı, zira İİK 292. maddesinin amir hükmü karşısında iflas kararı verilmesi için şirketin borca batık olmasının ya da olmamasının hiçbir önem arzetmediği açık olduğundan, yapılan tüm açıklamalar doğrultusunda geçici mühletin kaldırılıp şirketin İİK. 292. maddesi uyarınca iflasına karar verilmiştir.Her ne kadar davacı vekilince, mahkeme tarafından müvekkili şirket hakkında 12.09.2018 tarihinde 3 aylık geçici mühlet kararı verilmiş olmakla birlikte bu mühletin normal olarak sona ereceği tarih olan 12.12.2018 tarihinden önce yeterli ve gerekli incelemeler yapılmadan ve birer hafta arayla alelacele duruşmalar yapılmak suretiyle bir hükme varılmasının usule aykırı bulunduğu, şirket araçlarının sayısının doğru şekilde tespiti için bile belirli bir süre gerektiği ve böylesine çok işi olan bir davada hazırlık için dahi süre verilmediği istinaf sebebi olarak ileri sürülmüşse de, İİK 286.madde gereğince, borçlu şirketin tüm malvarlığını gösterir belgeleri başvuruyla beraber sunması gerektiği, mal varlığının ana unsuru olduğu anlaşılan taşıt sayısının zaten bilinir ve eksiksiz olarak belgelerinin mahkemeye sunulmuş olması gerektiği, tüm hazırlıkların başvuru öncesinde borçlu şirket tarafından yapılmış olması gerektiği, yargılamanın hızlı, duruşmaların 1 hafta arayla yapılmış olmasının tek başına usulsüzlük olarak sayılamayacağı, kaldıki yapılan incelemede, yargılama usulünde hukuka aykırılık bulunmadığı görülmektedir.Öte yandan, ek bilirkişi raporunun UYAP ortamına yüklendiği, davacı tarafça bu raporda beyanda bulunulduğu, ilk raporunda davacıya tebliğ edildiği ve itirazlar üzerine ek raporun alındığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranıldığı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.Dosyaya sunulan 14.10.2018 tarihli rapor ve 30.10.2018 tarihli ek rapor incelendiğinde, her iki raporun kapsamlı, teknik olarak yeterli, dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya elverişli oldukları görülmüştür.Bu durumda, her ne kadar davacı tarafça, istinaf dilekçesinde özetle, geçici komiser heyeti raporlarının eksik ve yetersiz oldukları, yanlış tespitler içerdiği ve hatalı sonuçlara ulaşıldığı iddia edilmişse de, yukarıda açıklandığı üzere, geçici komiser heyeti raporlarının dosya kapsamına uygun olduğu, dosyadaki verilere göre, davacı tarafça sunulan konkordato projesinin başarıya ulaşma şansının bulunmaması nedeniyle İİK 292.maddsi uyarınca mahkemece, davacının kesin mühlet talebinin reddine, geçici mühletin kaldırılmasına, borçlu şirketin iflasına dair verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 32,30 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK 293.son maddesi delaletiyle İİK 164 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/05/2019