Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2173 Esas
KARAR NO : 2019/1850
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09/11/2018
NUMARASI : 2018/495 ESAS – 2018/1206 KARAR
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacılar vekili, 04.06.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili … Sanayi ve Ticaret A.Ş ‘nin, ev, bina, işyeri devre mülk gibi her türlü gayrimenkulün, tatil köyleri, otel, motel, apart otel, kamping tesisleri gibi turistik tesislerin ve depoların, organize sanayi bölgeleri, spor tesisleri gibi tesislerin inşaası ve satışı amacıyla 3 Eylül 2008 yılında kurulduğunu, müvekkili, … Limited Şirketinin, ev, bina, işyeri devre mülk gibi her türlü gayrimenkullerin, tatil köyleri, otel, motel, apart otel, kamping tesisleri gibi turistik tesislerin ve depolar, soğuk hava depoları, organize sanayi bölgeleri, spor tesisleri gibi tesislerin inşaası ve satışı ile iştigal ettiğini, müvekkili … Sanayi Ticaret Limited Şirketinin ise, beton satışı ve İnşaat işleri ile iştigal ettiğini, üç müvekkili şirketin birbiriyle ilişkili şirketler olup aynı ortaklık yapısına sahip olduğunu, müvekkili Sarot Şirketinin iki ayrı büyük gayrimenkul projesinin sahibi ve yüklenicisi, … Şirketinin kendisi ile aynı adı taşıyan büyük bir inşaat ve devremülk termal tesisi projesinin sahibi ve yüklenicisi, … Şirketinin ise her iki şirketin taahhüt şirketi durumunda olduğunu, şirketlerin ayrı tüzel kişiliklere sahip olsa dahi birbirlerine yönelik ciranta, kefalet ve taahhüt ilişkisi olup zincirleme sorumluluk içerisinde olduklarını, … ve … Şirketlerinin özellikle Ortadoğu ülkelerine, çoğunlukla da Kuveyt pazarına yönelik satış ve pazarlama içinde olduğunu, her üç şirketinde bulunduğu gayrimenkul sektörünün son yıllarda en hızlı büyüyen sektörlerin başında gelmesine rağmen, ekonomide maruz kalınan jeopolitik riskler ve olumsuzluklar ve özellikle kar dengesizliklerinin gayrimenkul sektör verilerini de olumsuz etkilediğini, son 4 yıldaki konut yapı izinlerinde ki artış ile satışların birlikte değerlendirilmesi halinde stoktada ciddi bir artışın gerçekleştiğinin görüldüğünü, arz talep dengesizliğinin bozulduğunu, yabancıların, özellikle Körfez Ülkelerinin Türkiye’deki gayrimenkul yatırımları ve taleplerinin ciddi şekilde azaldığını, projelerin başlangıç yıllarında, projelere talebin yüksek olmasına denk olarak şirketin ön satışlardan elde ettiği gelirlerle söz konusu projelerinin finansmanını sağladığını, şirketin 2017 yılında likitide sıkıntısını banka borçlanması yapmak suretiyle aşmaya çalıştığını, ancak satışlar ve likitide sıkıntısının 2018 yılında da devam etmesi nedeniyle şirketi kımıldayamaz noktaya getirdiğini, yaşanan sorunları aşmak için ortaklar tarafından şirketlere anlamlı tutarda faiz alınmaksızın borç para kullandırıldığını, yaşanan krizlerin, gayrimenkul ve devremülk satışlarının düşmesine, ciro yaratılalamasına sebep olduğunu, ağır faiz ve kur farkının şirketin finansal yapısının bozulmasına yol açtığını, tüm dünyada yaşanan global mali daralma içinde müvekkili şirketlerin tasarruf tedbirleri uygulayarak, küçülerek faaliyetlerine devam ettiğini, teminatsız borçların tenzilata tabi tutulması ve vadeye yayılarak ödenmesi konusunda alacaklılarla anlaşma yapılmadığı takdirde şirketin faaliyetine son vermesi ve iflasa sürüklenmesinin kaçınılmaz olacağını, İflas halinde ise, şirketin kendi bünyesinde istihdam ettiği tüm işçiler yanında, müvekkili şirkete tedarikçi olarak çalışan yaklaşık 400 işletmenin ve halihazırda gerçek ve tüzel kişi olarak satış yaptığı ve inşaatların bitmesini bekleyen 9.000 kişinin etkileneceğini, şirketin yarattığı katma değerin tamamen yok olacağını, şirketin yaklaşık %90 satışının yabancılara satış olduğunu , şirketin iflası halinde önemli bir döviz girdisi kaybı da olacağını, pazar oluşturma, tanıtım faaliyetleri ve ağların kurulmasına yönelik yaklaşık iki şirkette 10.000.000,00 TL lik reklam, satış ve pazarlama harcamasınında bulunduğunu, şirketin iflası halinde, Devlet ve 206. maddenin birinci sırasında ki alacaklılar ve rehinli alacaklılar dışında hiçbir alacaklının alacağına tam olarak kavuşamayacağını iddia ederek, müvekkili şirketlere geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli tedbirlerin alınmasını talep ve dava etmiştir.Alacaklılardan bir kısmı, davaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, geçici komiser heyetinin 30.10.2018 tarihli nihai raporunda, şirketin sunmuş olduğu konkordato ön projelerinin uygulanmasının mümkün görünmediği, bu aşamada kesin mühlet verilmesi yönünde hüküm kurulmasının alacaklılar bakımından yararlı olmayacağı yönünde görüş bildirdikleri, komiser heyetinin nihai raporunun incelendiği 09.11.2018 tarihli duruşmada, İİK 289. maddesi uyarınca davacı ve alacaklı taraf vekillerinin beyanlarının alındığı, tüm dosya kapsamından, davacı şirketlerin geçici mühletten bu yana meydana gelen gelişmeler de dikkate alınmak sureti ile mali durumunu iyileştirme ve önceden doğmuş ve gelecekte doğacak borçlarını ödeyebilecek duruma geleceğine dair gerçekçi ihtimalin bulunmadığı, konkordato ön projesinin uygulanmasının mümkün görülmediği, konkordatonun tasdiki ihtimalinin olmadığı gerekçesi ile davacı şirketlerin kesin mühlet taleplerinin reddi ile İİK 292/1- b bendi gereğince davacı şirketlerin ayrı ayrı iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ;Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulmasının, usule, hukuka ve yasaya aykırı nitelikte olduğunu, heyet raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, davanın hiç bir aşamasında, gerek müvekkili şirketlerin gerekse de alacaklılar tarafından İflas talebinde bulunulmadığını, müvekkili şirkete ait mali tablolar incelendiğinde şirketlerin borca batık olmadığının açıkça görüldüğünü, kaldı ki faaliyetlere devam edilip, öngörülen devre mülk projeleri tamamlandığında borçtan ziyade açıkça kar elde edileceğinin görüleceğini, komiser raporlarında ki şirketlerin iflasına İlişkin açık bir ibare bulunmadığını, doğrudan doğruya İflas hallerinin İİK 177 ve 178. maddelerinde sayılı şekilde sıralandığını, şirketin aciz halinde olduğu varsayımı ile iflas kararı verilmiş ise bu konuda uzman kişilerden rapor alınması gerektiğini, bu aşamada şirketlerin iflasına karar verilmesinin açıkça hukuka, usule ve yasalara aykırı olduğunu, İflas kararı veren mahkeme hükmünün kaldırılması gerektiğini, mahkemenin gerekçesini açıklamadığını, HMK 27. ve 297. maddelerin açık olduğunu, komiser heyeti tarafından düzenlenen nihai raporun kabul edilebilir nitelikte olmadığını, sonuç olarak, konkordato ön projesinde yer alan ödemelerin gerçekleşme ihtimalinin çok zayıf olduğunun mütalaa edildiğini, şirket varlıklarının rayiç değerlerinin tespitinin SPK tarafından yetkilendirilmiş bir değerleme şirketine yaptırılmamasının yanlış olduğunu,…. projesinde konkordatoya başvuruya esas 30.08.2018 tarihi itibarı ile tamamlanan 5187 adet mülk bulunduğunu, bunların 182 adedinin satıldığını, 5005 adedinin satılmaya bekler durumda olduğunu, komiser heyetinin tam tersi bir değerlendirme yaparak 5005 adedin satıldığı kabülü ile hesap ve değerlendirme yapıp yanlış sonuçlara ulaştığını, komiser heyetinin objektiflikten uzak bir tutum sergilediğini, müvekkili şirketin geçici mühlet içerinde hukuka aykırı şekilde haciz tehdidi altında kaldığını, satışların azaldığını, uzman görüşünün dosyaya ibraz edildiğini, komiser heyetinin mali değerlendirmesinin gerçekleri yansıtmadığını, komiser heyetinin her üç şirketin yeni ortağı konumunda ki … İle bir defa bile görüşmediğini, hisse bedeli ve iştirak paylarının devrine ilişkin sözleşmenin talep edilip incelenmediğini, yetkili … öncesinde sadece eski bir çalışan olduğu belirtilerek tüm grup şirketlerin sahipliği konusunda haksız şüphe oluştuğu şeklinde iddialarda bulunularak görevleri dışında mütalaada bulunduklarını, komiser heyetinin görev ihmalinde bulunduğunu, mahkemenin, konkordatonun tüm yapılanmasını, getirilen düzenleme ile kanunun ruhunu ve amacını göz ardı ederek, kesin mühlet talep eden müvekkili şirketin tüm mali yapısı incelenmeksizin ve haklarında verilen İflas kararı neticesinde oluşacak zarar da gözetilmeden hüküm tesisinin kabul edilebilir nitelikte olmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını, davanın kabulü ile şirketler hakkında kesin mühlet kararı verilmesini, istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar şirket hakkında geçici mühlet hükümlerinin uygulanmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır.Somut olayda, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, davacı şirketlerin vermiş olduğu vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacı şirketlerin, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, İflas kararı verilmesi ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davacı borçlu şirket tarafından, 04.06.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 13.06.2018 tarihli tensip ara kararı ile şirketler hakkında, 13.06.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte göz önünde bulundurularak, 07.09.2018 tarihi, duruşma tarihi olarak belirlenmiştir. 07.09.2018 tarihli celsede, geçici mühlet süresinin 13.09.2018 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına karar verilmiştir.Konkordato geçici komiser heyetinin dosya ibraz etmiş oldukları 04.09.2018 tarihli ön rapor niteliğinde ki raporlarında, konkordato talep eden şirketlerin birden fazla olması nedeniyle şirketlerin faaliyetlerinin geçici mühletten sonra ki işleyişi hakkında mahkemeye yeterince objektif bir değerlendirme yapılabilmesi için geçici mühlet süresinin 2 ay daha uzatılması hususunun mahkemenin takdirlerine arz edildiği ifade edilmiştir. 26.08.2018 tarihli geçici komiser heyet raporunda, şirketlerin, … Mah… … Cad.No…. /A Arnavutköy/ İstanbul adresinde faaliyetini sürdürdüğü, mahkemeye sunulan 30.04.2018 tarihli mali tablolar ile en yakın, denetime en elverişli tarih olarak 30.06.2018 tarihli mali tabloların şirketin yasal defterleri ile uyumlu olup olmadığı, davacı şirketlerin borca batık olup olmadığına ilişkin ayrıntılı tespit, analiz ve değerlendirmelerin müteakip raporlarda beyan edileceği, sonuç olarak, davacıların 2004 sayılı İİK 286. maddesinde yer alan konkordato talebine eklenmesi gereken belgeleri eksiksiz ve tam olarak dosyaya sunmuş oldukları, geçici mühlet kararından itibaren davacı şirketlerin, ön konkordato projesi kapsamında yaptıkları ve yapılanların mali tablolarının etkilerini görebilmek için 30.06.2018 tarihli mali tabloların tamamlanması, şirket yönetiminden talep edilen diğer belgelerin ibrazının beklendiği, mali tablolar ile ilgili kayıtlar ve dayanak belgeler ile diğer bilgiler alındıktan sonra ön projenin uygulanma imkanının olup olmadığı konusunda nihai tespit ve değerlendirmelerin mahkemeye sunulacağı belirtilmiştir.19.09.2018 tarihli konkordato geçici komiser heyet raporunda, şirketin aylık faaliyetlerinin incelendiği, karşılaştırmalar yapılması neticesinde her bir davacı şirketin ayrı ayrı değerlendirildiği, sonuç olarak, geçici mühlet kararından bu yana davacı şirketlerin ön konkordato projesinde yaptıkları ve yapılanların ara bilançosu ve gelir tablosu kalemlerine etkilerinin konkordato müracaatına esas 30.04.2018 tarihli mali tabloları 30.06.2018 tarihli mali tabloların incelenmek sureti ile değerlendirildiği, 31.07.2018 ve 31.08.2018 tarihli kesin mizan ve buna bağlı mali tabloların incelenmesine müteakip şirketin taahhüt işlerinin tamamlanma dereceleri dikkate alınarak yapılacak öngörüler ile birlikte ön projenin uygulanma imkanı olup olmadığı konusunda nihai değerlendirmenin mahkemenin takdirlerine sunulacağı belirtilmiştir.15.10.2018 tarihli, konkordato geçici komiser heyetinin nihai raporunda, her bir şirket yönünden ayrı ayrı bilançolar değerlendirilerek karşılaştırılmış, davacı …Şirketinin incelenen dönemde, dönen varlıklarının 141.387.832,37 TL ‘den 153.038.630,86 TL ‘ye çıkarak 11.650.807,49 TL artış gösterdiği, duran varlıklarında amortisman gideri kadar azalarak 9.896.276.77 TL ye indiği, dönen varlıklarda meydana gelen artışın kaynağında ise çoğunluğun yüklenici …firmasına avans olarak verilen tanzim edilmiş 10.154.113,81 TL tutarında farklı ödeme vadelerine bağlı 55 adet çekin oluşturduğu, keşide edilen çeklerin hangi kaynak ile ödeneceğinin belli olmadığı, zira keşide edilen çeklerin hazırda karşılığını teşkil eden hazır değerin mali tablolarda yer almadığı, bu anlamda söz konusu çeklerin, konkordato teklifini kapsayan dönemde ek borç yükü yarattığı, 31.08.2018 tarihi itibarı ile özvarlıklarının toplam 5.160.594,83 TL olup borca batıklık durumunun bulunmadığı, toplam borcunun 61.754.694,99 TL olduğu, şirket ortağının şirkete net 3.944.365,45 TL tutarında kaynak girişi yaptığı, şirketin konkordato müracaat tarihinden itibaren 3 aylık dönemde herhangi bir satışının söz konusu olmadığı, zira şirketin inşaatının tamamlanmamış olması nedeniyle tapu devir işlemleri, dolayısı ile devir teslimlerine başlayamadığı, projede, 201 adet villa, 5226 devre mülk bulunduğu, 4599 adet devre mülkün satılmış, 627 adedinin halen satılmayı bekler durumda olduğunu, diğer projede, 5187 adet devre mülkün bulunduğu, 5005 adedinin satıldığı, ön projesinde, satışların artırılması, eldeki devre mülklerin %25’inin satışının ilk yıl gerçekleştirilmesi, İnşaat maliyetlerinin azaltılması, genel yönetim giderlerinin azaltılmasının hedeflendiği, 30.04.2018/31.08.2018 tarihleri arasındaki dönemde devre mülklerin satışlarında projenin uygulanmasına hizmet edecek bir satışın gerçekleştirilmediği, bununla birlikte şirket ortağının 31 milyonun üzerinde şirketten alacaklı olması, İnşaat projelerinin birinin %90, diğerinin ise henüz %48,50’ sinin tamamlanmış olduğu, projelerin toplamda %91 lik kısmının satılmış olduğu, ayrıca alacak senetleri hesabında satılan devre mülk bedellerinden elde edilecek miktarın da 4.708.853,48 TL olduğu dikkate alındığında halen devre mülklerin ön satışlarının yapılabilmesi halinde dahi, kalan maliyetin karşılanma ve buna ilaveten ön projede yer verilen ödemelerin gerçekleştirilmesi ihtimalinin çok zayıf olduğu, davacı …Şirketinin, keşide edilen çekler nedeniyle çeklerin hali hazırda karşılığını teşkil eden bir hazır değerin mali tablolarda yer almadığı, söz konusu çeklerin konkordato teklifini kapsayan dönemde ek borç yükü yarattığının değerlendirildiği, şirketin rehinli, çalışan, kamu ve diğer adi borç toplamına konu kararına mesnet mali tablolar sonrasında, toplam 10.536.739,25 TL artış gösterdiği, öz varlıklarında aynı dönemde 63.418,04TL azalma gösterdiği, 31.08.2018 tarihi itibarı ile şirketin öz varlıkları toplamının 1.800.111,26 TL olup borca batıklık durumu bulunmadığı, tüm borçlarını karşılayacak aktif zenginliğe sahip olduğu, toplam, 77.192.764,80 TL borcunun bulunduğu, ön projede şirketin inşaatın tamamlanma derecesinin %56 olduğunun ifade edildiği, projede 583 adet villanın bulunduğu, 351 adedinin satıldığı, 30.04.2018 tarihinden 31.07.2018 tarihine kadar herhangi bir satışın olmadığı, ön projede, satışların artırılması, eldeki devre mülklerin %25 inin satışının ilk yıl gerçekleştirilmesi, İnşaat maliyetlerinin azaltılması , genel yönetim giderlerinin azaltılmasının hedeflendiği, kalan devre mülklerin ön satışlarının yapılabilmesi halinde dahi kalan maliyetin karşılanma ve buna ilaveten ön projede yer verilen ödemelerin gerçekleştirilmesi ihtimalinin çok zayıf olduğu, davacı … Enerjinin, 30.04.2018 tarihinden sonraki süreçte keşide edilen çeklerin, vadelerinde hangi kaynak ile ödeneceğinin belli olmadığı, çeklerin karşılığının mali tabloda yer almadığı, çeklerin konkordato teklifini kapsayan dönemde ek borç yükü yarattığının değerlendirildiği, rehinli, çalışan, kamu ve diğer adi borç toplamının mali tablolar sonrasında toplam 36.258.329,25 TL artış gösterdiği, özellikle alınan sipariş avansları ile malzeme alımlarına dayalı satıcılar hesap bakiyesinde artıştan kaynaklandığının anlaşıldığı, 31.08.2018 tarihi itibarı ile şirketin toplam özvarlıkları toplamının 3.276.221,94 TL olup borca batıklık durumu olmadığı, şirketin toplam 79.132.190,29 TL borcunun bulunduğu, ön projede, İnşaat maliyetlerinin azaltılması, genel yönetim giderlerinin azaltılmasının hedeflendiği, 30.04.2018/31.08.2018 tarihleri arasında 33.591.673,78 TL tutarında ilave imalat gerçekleştiğinin anlaşıldığı, zincirleme illiyet bağı içerisinde hareket eden şirketlerin tümünün eş zamanlı olarak efektif şekilde kaynak üretip borçlarını çevirebileceği hususunda ciddi belirsizlikler doğurduğu, bu anlamda şirketin konkordato ön projesinde yer alan ödemelerin gerçekleştirilmesi ihtimalinin çok zayıf olduğunun değerlendirildiği, sonuç olarak, tüm şirketlerin ortaklarının aynı olması konkordato müracaatından hemen önce şirket hisselerinin eski bir şirket çalışanına devir edilerek toplamda 50 milyon TL civarındaki ortak alacaklarının yeni hissedarın uhdesine geçmesi, bu işlemin gerçekleşmesi aşamasında hisselerini devir eden ortakların bu büyüklükte ki fondan feragat etmesinin düşünülmesine rağmen alacaklarını tahsil ettiklerine ilişkin herhangi bir ödeme belgesinin heyete ibraz edilmemesi karşısında hisse devrinin hangi saikle yapıldığı hususunun belirsiz olduğu, geçici mühlet talebine dayanak oluşturan 30.04.2018 tarihinden, geçici mühletin alındığı 13.06.2018 tarihine kadar keşide edilen 12.906.154,48 TL tutarındaki ilave vadeli çek miktarının vadeleri geldiğinde hangi kaynak ile ödeneceğinin belirli olmadığı, zira keşide edilen çeklerin hali hazırda karşılığını teşkil eden bir hazır değerin mali tablolarında yer almadığı, bu anlamda söz konusu çeklerin, konkordato teklifini kapsayan dönemde ek borç yükü yarattığı, yurt içi ve yurt dışı satışları artırmak için turizm fuarlarına katılmak suretiyle satışların artırılmasının planlandığı, ancak bu hedefin gerçekleştirilmesi ihtimalinin çok düşük olduğu, Avrupa turizm pazarında ve yerli pazarda hedef kitlenin Körfez Ülkelerine göre projelendirilmiş devre mülk yapıların iç ve dış pazar dikkate alındığında talebin çok cılız olacağı, şirketin sunmuş olduğu konkordato ön projesinin uygulanmasının mümkün görülmediği belirtilmiştir.30.10.2018 tarihli konkordato geçici komiser heyetinin nihai ek raporunda, davacı şirketlerin vekillerinin itirazları ayrı ayrı cevaplandırılmış ve sonuç olarak, değerlendirmer ışığında, şirketin sunmuş olduğu ön projesinin uygulanmasının mümkün görülmediği, bu aşamada kesin mühlet yönünden hüküm kurulmasının alacaklılar bakımından yararlı olmayacağı belirtilmiştir.Davacılar vekili, 09.11.2018 tarihli duruşmada zapta geçen beyanında, itirazlarını tekrar ettiğini, komiser heyetinin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik tabloyu raporda irdelemediğini, müvekkili şirketlerin toplam 51.000.000,00 TL sermaye artırımana gideceğini, kesin mühlet taleplerinin kabul edilmemesi halinde alacaklıların mağdur olacağını, komiser heyetinin Bolu ilinde bulunan İnşaat sahasını gezip tespit yapmadığını, farazi düşünceler ile rapor düzenlendiğini beyanda bulunmak üzere süre talep ettiklerini ifade etmiştir.Mahkemece, rapora göre kesin mühlet talebinin reddine ve İİK 292/1-b bendi gereğince davacı şirketlerin ayrı ayrı iflaslarına karar verilmiştir. Verilen karar ve istinaf nedenleri gereğince, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşamayacağı ile birlikte konkordatonun başarıya ulaşamadığının kabulü halinde İflas kararı vermek için hangi hususlara dikkat edilmesi gerekeceğinin değerlendirilmesi uygun görülmüştür.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir.Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ile ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda ,davacı grup şirketleri ön projelerinde, ortak olarak ve özetle, satışların arttırması, eldeki devre mülklerin satışının gerçekleştirilmesi, İnşaat maliyetlerinin azaltılması, genel yönetim giderlerinin azaltılması olarak hedeflerini göstermiştir. Ancak, aksinin iddia edilmediği ve davacı şirket bilançoları ve kayıtlarınından, davacı şirketlerin, ön projede esas alınan tarihten inceleme tarihine kadar geçen süreçte, satış yapamadıkları, diğer yandan aksine İnşaat maliyetlerinin arttığı gibi her üç şirket için keşide edilen çok sayıda çeklerin, vadelerinde hangi kaynakla ödeneceğinin belirtilmediği, hazır değerinin mali tabloda gösterilmediği, ek borç yükü yarattığı, geçici komiser heyet raporunda ifade edilmiştir. Şu halde, davacı şirketlerin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projelerinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirketler, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermemişlerdir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacaktır. Davacılar vekilinin kabulünde olduğu üzere, İnşaat ve gayrimenkul sektöründeki durgunluk, İnşaat malzeme fiyatlarında ki artış, döviz kurlarında ki dalgalanmalar ve sektörel diğer hususlar göz önünde bulundurulduğunda, sermaye artımının veya kredi temini gibi mali kaynakların, likitide anlamında şirketlerin faaliyetinin devamına ve alacaklılara ödemelerin yapılması için en gerçekçi çözüm olarak gözükmektedir. Ne var ki, davacılar ön projede bu hususlara mali kaynak olarak yer vermemiştir. Diğer yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun onikinci babında, 285 vd maddelerde düzenlenen konkordato da verilecek süreler yasa ile belirlenmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 94. maddenin üst başlığı kesin süre olup, “1”. fıkrasında Kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğu belirtilmiştir. Şu halde, mahkemece, konkordato talebi karşısında, süreleri kendiliğinden artıramayacaktır. Yani, sürenin sonunda, mali kaynaklarla birlikte konkordato ön projenin değiştirileceği yani ıslah edileceği gerekçeleri ile mahkemeden süre istenilmesi ve bu sürenin borçlu davacıya verilerek, yasanın belirlediği sürenin fiilen aşılması kabul edilemeyecektir. Başvuran borçlu şirketlerin, süreleri göz önünde bulundurarak gerekli olan işlemleri biran öncesi yapması kaçınılmazdır.Aynı yasanın, 287. maddesinde mahkemenin geçici mühlet kararı İle birlikte, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla geçici konkordato komiseri görevlendiriceği düzenlenmiştir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir.Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. ( Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt).İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacı borçlu şirketlerin konkordato kesin mühlet taleplerinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.İflas kararlarının isabetli olup olmadığının ise ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Mahkemece, borçlu şirketlerin, İİK 292/1- b bendi uyarınca iflaslarına karar verildiği gerekçede belirtilmiş ancak herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Her üç şirketinde borca batık olmadığı geçici komiser konkordato raporunda açıkça ifade edilmiştir. İİK 292. maddede, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması düzenlenmiştir. Yasada, iflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin kesin müddeti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Bu durumda, komiserin, mühletin kaldırılması veya borçlunun iflasına karar verilmesi görüşünü belirtmesine gerek yoktur. Ancak, devam eden fıkrada, hangi hallerde iflasa karar verileceği bentler halinde belirtilmiştir. İlk bentte, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, sonraki bentte yani mahkemenin iflas verdiği” b) “ bendinde, “ Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa “ ifadelerine yer vermiştir. Bu düzenleme kapsamında, konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşıldığı her durumda, borçlu şirketin iflasına karar vermek gerekir hususunun aynen kabulü ve tartışmasız uygulamaya konulması, konkordato müessesesinin amacına uygun düşmeyecektir. Çünkü, konkordatoda teklif eden borçlunun, ön projede ki teklife göre, alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek miktarı karşılaştırmalı gösterecek tabloyu eklemesi gerekeceği düşünüldüğünde, iflasın konkordato teklifine göre alacaklıların daha lehine olduğunu kabul şekli de düzenlenenin kapsam ve amacına uygun düşmeyecektir. Yasa koyucunun maddede belirtilen şekilde, konkordatonun başarıya ulaşamadığının anlaşılması sonucunda, resen İflas kararı verilmesi gerektiği iradesini taşıdığının kabulü bir anlamda diğer bentleri etkisiz hale de getirebilecektir. Yasal düzenlemenin, konkordato müessesinin amacı ile birlikte, bir bent veya bir madde ile sınırlı olarak değil bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca gidilmesi isabetli olacaktır .Aksinin kabulü halinde, borçlu ile birlikte alacaklıların lehine olan konkordato uygulanamaz hale gelecektir. İflas gibi, ağır bir sonuçla karşılaşma riski olan borçlu şirketlerin, böyle bir başvuruda bulunduğunda, iflas kararı verilirken, hangi hususların gözönünde bulundurulması gerektiği mahkemece titizlikle belirlenmelidir. Bu husus, “ Yeni Konkordato Hukuku “ kitabının 317. sayfasında, komiserin raporunda, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, komiserin konkordatoyu reddedeceğini açık ve kesin şekilde ortaya koyan, alacaklıların sayısından ve öneminden hareketle konkordatonun tasdiki için gerekli çoğunluklarının hiç birinin sağlamayacağı sonucuna varırsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının önceden anlaşılmış olacağı bu durumda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar vereceği örneği ile açıklanmıştır. Somut olayda, borca batık olmayan davacı şirketlerin, mali ve finansal verilerilerinin iyileşmeyi imkansız hale getireceği ve yukarıda belirtilen diğer hususların gerçekleşmiş olduğunun kabulü, yasanın amacına uygun düşmeyeceği gibi, mahkemece, davacı şirketlerin her biri için verilen İflas kararının yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato talebine dair kesin mühlet isteminin reddine dair hüküm yerinde olduğundan davacılar vekilinin buna dair istinaf başvurusunun reddine, ancak borca batık olmayan şirketler yönünden, yasanın amacının bir bütün olarak değerlendirilerek İflas şartlarının gerçekleşmediği gerekçesi ile İflas kararı verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmesi gerekirken aksine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Ancak söz konusu hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1- Davacılar vekilinin, konkordato kesin mühleti verilmesine dair istinaf başvurusunun REDDİNE,2- Davacılar vekilinin, davacı borçlu şirketler ile ilgili verilen İflas kararına dair istinaf başvurusunun KABULÜNE,3- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/495 Esas, 2018/1206 Karar ve 30.11.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,a) Davacı, … San.ve Tic.A.Ş, davacı… Limited Şirketinin ve davacı … Sanayi Ticaret Limited Şirketinin kesin mühlet taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,b) İflasa tabi davacı borçlu şirketler hakkında ,İİK 292. maddesi gereğince şartları oluşmadığından İflas kararı verilmesine YER OLMADIĞINA,c) Davacı şirketler hakkında verilen geçici mühlet kararlarının ve İhtiyati tedbir kararlarının hüküm İle birlikte KALDIRILMASINA ,d) Geçici mühletin ve tedbir kararlarının kaldırıldığının ilan edilerek ilgili yerlere bildirilmesine ( İİK m.288/2 .),e) Hükümle birlikte geçici komiser heyetinin görevine son verilmesine,d) Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacı için alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin olarak ve tek bir davacı için alındığı anlaşılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın tevzi formunda davacı olarak gösterilen davacı ….A.Ş ‘den tahsiline , davacılar ….Ltd.Şti ve …..Ltd Ştinden ise ayrı ayrı 44,40 TL harcın mahsubu ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA ,e) Davacıların yapmış oldukları yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,f) Davacılar tarafından yatırılan İflas avansının davacılara iadesine , g) Davacılar tarafından yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde , kararın tebliğ giderleri karşılanarak HMK 333. maddesi gereğince iadesine ,f) Talebin niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan, davacıların peşin olarak ayrı ayrı yatırmış oldukları toplam 165,70 TL harcın mahsubu ile her bir davacıdan bakiye 23,80 TL harcın mahsubu ile hazineye irat kaydına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,6-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği nedeniyle kendi üzerlerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/2. bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında,2004 sayılı İİK’nun 293 maddesi gereğince borçlu şirketler hakkında iflas kararı verilmediğinden kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/10/2019