Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/216 E. 2019/907 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/216 Esas
KARAR NO : 2019/907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2016/426 Esas
KARAR NO : 2018/1032
KARAR TARİHİ: 11/10/2018
DAVA : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili 07/04/2016 tarihli dilekçesinde, müvekkili şirketin borca batık olduğunu, ancak iflas erteleme şartlarına da uygun bulunduğunu, yurt içinde ve yurt dışında konut ve kentsel yapılar ve tarım sanayi ve endüstri yapıları, iş merkezleri, sağlık tesisleri ve dini yapılar ile akaryakıt tesisleri, spor ve sosyal – kültürel tesisler inşaa eden Her türlü alt yapı tesislerinin inşaatını yapmak üzere kurulan davacı şirketin 17/09/2001 tarihinde ticaret siciline kaydedildiğini, o tarihten beri de faaliyette olduğunu; uzman personelinin bulunduğunu, birçok projeye imza attığını ancak Türkiye’de de inşaat sektörünün büyümesi ve ekonomik dalgalanmalar nedeniyle şirketin emaar squre projesinden ödeme alamaması ve döviz kurlarındaki artış nedeniyle nakit akışının bozulduğunu; bu nedenle şirketin borca batık hale geldiğini, fakat iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesi halinde şirketin toparlanarak yeniden ticari hayatına devam edebilecek durumda bulunduğunu belirterek davacı şirketin 1 yıl süre ile iflasının ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Dava basit yargılama usulüne tabi hasımsız olarak açılan bir dava olduğundan savunma bulunmamaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcılığını tamamen kaybettiği, bu nedenle yasa gereğince iflas erteleme talebinin reddi ile birlikte davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 23.11.2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;1-Karara temel alınan bilirkişi raporunun tarihi ile iflas kararının verildiği celse tarihi arasında çok uzun bir zaman diliminin yer aldığı, karara ana dayanak olan bilirkişi raporunun tarihi 04.06.2018 olup, iflas kararı ise 11.10.2018 tarihinde verildiği, kaldı ki, raporda esas alınan dönemlere ilişkin incelemede içinde bulunduğumuz 2018 yılına ait veriler göz önüne alınmaksızın, son olarak 31.12.2017 tarihli mali tablolarun dikkate alınarak değerlendirme yapıldığı, karara dayanak bilirkişi raporunun dayanak aldığı verilerin güncel olmayıp, geriye dönük 10 ay önceki verileri ile karar verildiği, başka bir deyişle, iflas kararı verilirken davacı şirketin son 10 aylık güncel verilerinin değerlendirilmediği,2-Bu 10 aylık zaman diliminin ise, ekonomik piyasalar açısından çok problemli bir dönem olduğu, özellikle müvekkili şirketin de yer aldığı inşaat sektörünün durma aşamasına geldiği, bu kapsamda mevcut hükümetin, bakanlar kurulunca özel sektörü korumak amaçlı bir çok tedbir alındığı, tüm bu reel ekonomi koşullarının, bilirkişi raporunun yazılmasından sonra yeni bir gelişme olarak ortaya çıkmasına rağmen, müvekkili şirketin iflas erteleme sürecinin bu kapsamda değerlendirilmeden güncel olmayan rapor ve güncel olmayan mali tablo ve piyasa gerçekleri ile değerlendirildiği,3-Tüm bu hususlar ile ilgili olarak 09.07.2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyanlarını sundukları dilekçe ile güncel bir rapor alınması talebinin dikkate alınmadan karar verildiği,4- Şirkete ait taşınmazlarda yer alan değer artışı hususunun da değerlendirilmediği,5- En önemli hususun ise, karara dayanak alınan 04.06.2018 tarihli bilirkişi raporuna konu incelemenin, davacı müvekkili şirketin defter ve belgelerinin Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/213 E. Sayılı dosyasında bulunması sebebiyle kısıtlı olarak gerçekleştirilemediği, evrak ve kayıtların asıllarının hiçbir şekilde incelenmediği, bu hususun Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/213 E. Sayılı dosyası ile sabit olduğu,, bu durumun mahkemeye 09.07.2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyanlarını sundukları dilekçeyle bildirilmesine rağmen itirazlarının dikkate alınmadığı ve yeterli olmayan incelemeye dayalı güncel olmayan bir rapor ile hatalı hüküm kurulduğu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME: Dava, İİK’nun 179. Maddesi gereğince açılmış olan iflas ertele- me davasıdır. Mahkemece özetle, diğer sebeplerin yanı sıra, sunulan iyileştirme projesinin, gerçek ve uygulanabilirliliği ihtimâllere bağlı, ciddi ve inandırıcı olmadığı ve şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle iflas erteleme talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Davacı vekilince, bilirkişi raporu tarihi ile iflas kararının verildiği celse tarihi arasında çok uzun bir zaman diliminin yer aldığı, karara ana dayanak olan bilirkişi raporu tarihinin 04.06.2018 olup, iflas kararı ise 11.10.2018 tarihinde verildiği, raporda esas alınan dönemlere ilişkin incelemede içinde bulunduğumuz 2018 yılına ait veriler göz önüne alınmaksızın, son olarak 31.12.2017 tarihli mali tabloların dikkate alınarak eksik inceleme ve değerlendirmeyle karar verildiği gerekçesiyle istinaf başvurusu yaptığı görülmektedir.Mahkemece 04.06.2018 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.Bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin 2017 yılı sonu itibariyle 27.750.724,32 TL’si kısa vadeli, 3.653.184,54 TL’si uzun vadeli olmak üzere toplam 31.403.908,86 TL borcunun bulunduğu, rayiç değerlerinin 21.280.675,78 TL, borca batıklığının 10.123.233,08 TL olduğu, şirketin 31/12/2017 tarihli bilanço kalemleri içerisinde şirket ortağının şirketten alacağı 6.424.395,75 TL’den bu şirket ortağı feragat etse dahi şirketin 3.698.837,33 TL olarak borca batıklığının devam ettiği, net satış rakamları ve hedeflenen net kar rakamlarının yakalanamadığı; dava sürecinde planlanan ödemelerin yapılmadığı ve yapılamayacağı, şirketin hiç faaliyetinin olmadığı ya da çok az bir faaliyetinin bulunduğu; dolayısıyla elde edilecek düşük fon kaynaklarla borca batıklığın bundan böyle de giderilemeyeceği ve iyileştirme projesinde ön görülen banka kredi ve satıcı borç ödemelerinin yapılamayacağı, borca batıklığın yıllar içinde artarak devam ettiği; şirketin 2016 Ekim ayından itibaren taşeron ya da alt yüklenici olarak sözleşme ile başladığı herhangi bir işinin bulunmadığı, yeni bir iş bağlantısı yapılacağına ilişkin somut bir verinin ortaya konulamadığı, 30/09/2017 tarihli gelir tablosunda elde edilen kar olarak gösterilen 2.763.715,67 TL’nin ise, şirkete ait iki adet gayrimenkulun satışından kaynaklandığı, şirketin faaliyet sonucu elde ettiği bir gelirinin olmadığı, şirket ortağının düzenli olarak her ay 250.000,00 TL olarak şirkete koyduğu para ile şirketin finansa edilmeye çalışıldığı, esas faaliyette bir gelirinin bulunmadığı, faaliyet geliri olmadan da şirketin borçlarını ödemesinin mümkün görülmediği tespitleri yapılmış, bu tespitlerin dosya kapsamına uygun olduğu, bilirkişi raporunun teknik yeterliliğe sahip olduğu anlaşılmıştır.Her ne kadar davacı vekilince bilirkişi raporunun en son 31.12.2017 verilerine göre hazırlandığı, rapor tarihine kadar olan 6 aylık süreçteki değişikliklerin dikkate alınmadığı ileri sürülmüşse de, davacı şirketin neredeyse tüm 2017 yılı boyunca ve sonrasında, hiç bir faaliyetinin bulunmadığı, revize projede öngörülen 3.8 milyon TL ve 4.4 milyon TL rakamları gerçekleşse bile 10,1 milyon borca batıklığm kapanmasının mümkün gözükmediği, zira 2017 yılının tamamında her hangi bir faaliyet gerçekleşmeden aktifteki rayiç değeri 8.0 milyon TL olan 2 adet villanın 6.8 milyon TL’ye satılması kaynaklı elde edilen gelir dışında hiç bir faaliyet gelirinin oluşmadığı, 30.09.2017 tarihli son kayyum heyeti raporuna göre de, şirketin 2016 Ekim ayından itibaren taşeron ya da alt yüklenici olarak sözleşme ile başladığı herhangi bir işinin bulunmadığı, yeni bir iş bağlantısı yapılacağına ilişkin somut bir verinin ortaya konulamadığı, şirketin faaliyet sonucu elde ettiği bir gelirinin olmadığı, şirket ortağının düzenli olarak her ay 250.000,00 TL olarak şirkete koyduğu para ile şirketin finansa edilmeye çalışıldığı tespitleri yapıldığı, bu tespitler karşısında, yeni bir bilirkişi raporu alınmasının sonuca etkili olmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.Davacının ticari defterlerinin Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/213 E. Sayılı dosyasında bulunmakla birlikte, bilirkişi heyetince davacıya ait gerekli ticari kayıtların temin edildiği, temin edilen bu kayıtların inceleme için yeterli bulunduğu, bu kayıtlara göre hazırlanan bilirkişi raporundaki bilgi ve tespitlerin dosya içeriği ile uyumlu olduğu, bu nedenle bu eksikliğin sonuca etkili olmadığı görülmüştür.Sonuç olarak, davacı şirket tarafından sunulan iyileştirme projesi ve revize projenin, gerçek ve uygulanabilirliliği ihtimâllere bağlı, ciddi ve inandırıcı olmadığı, şirketin borca batık olduğu, bu nedenlerle iflas erteleme şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ve şirketin iflasına dair kararın esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.l maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 32,30 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile ÎÎK 164 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere karar verildi.16/05/2019