Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2135 E. 2022/1392 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2135 Esas
KARAR NO: 2022/1392
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2016/969 Esas, 2019/254 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Karma Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin organizasyonunu yaptğı … Fuarına katılmak isteyen davalının fuar katalım şartlarını düzenleyen 15/01/2016 tarihli Fuar Katılım Sözleşmesini imzaladığını, ayrıca davalının fuar için ekstra malzeme talep ettiğini, taraflar arasındaki fuar katılım sözleşmesine göre davalının fuar katılım bedeli olarak borcunun 5.900,00 TL olduğunu, bu bedelin 10.03.2016 tarihinde 1.000,00 TL, 30/05/2016 tarihinde 4.900,00 TL ödeyeceğini, ayrıca da ekstra malzeme bedeli olarak 75,00 Euro ödeyeceğini, davalının fuara katıldığını ve müvekkilinin verdiği hizmeti aldığını, müvekkili tarafından düzenelenen 29/04/2016 tarihli … nolu fuar katılım bedeli konulu 5.900,00 TL bedelli ve 29/04/2016 tarihli … nolu ekstra malzeme bedeli konulu 239,59 TL bedelli 2 adet faturanın davalıya kargo ile 05/05/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, süresinde faturaları iade etmediğini, davalının tüm uyarılara rağmen fatura borçlarını ödemediğini ve borçlu olduğu tutara karşı gelcek şekilde 23/05/2016 tarihli 6.139,59 TL bedelli iade faturası düzenleyerek müvekkiline gönderdiğni, müvekkilininde itiraz ederek Noter kanalıya davalıya iade ettiğini, akabinde alacağının tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ve davalının borca itiraz ettiğini belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili firma ile davacı arasında 17-20 Mart 2016 tarihleri arasında düzenlenen … Fuar ve Konferansına sponsor olarak katılım hususunda 15/01/2016 tarihli Fuar Katılım Sözleşmesi akdedildiğini, davacı tarafça sözleşme akdedilmeden önce müvekkiline yapılan ön görüşmelerde bahse konu fuara iç mimarlık alanında yurt dışında ve yurt içinde oldukça ün yapımış olan markaların katılacağının, yine müvekkilinin sektörde rekabet halinde olduğu … ve … markalrarının da bu fuarda standlarının bulunduğunun, ayrıca sektörün önde gelen birçok firmasının da bu fuarda yer alacağının vaat edildiğini, davacı ile bu hususta hem sözlü hemde yazılı olarak görüşmeler yapıldığını, müvekkilinin bu vaatler ve beyanlar doğrultusunda fuara katılmayı kabul ettiğini, ancak fuar tarihinde davacı tarafın işbu vaatlerinin hiçbirini yerine getirmediğini, konuşmacı olarak fuara katılacak olan yabancı katılımcıların fuara katılmadığını, rakiplerinin fuarda yer alacağının belirtilmesine rağmen fuara katılmadığını, fuarın genel olarak boş geçtiğini, müvekkilinin, müşteri çevresini geliştirecek ortam doğmadığından fuara katılarak maddi anlamda zarara uğrama dışında hiçbir şey elde edemediğini, davacının, müvekkilinin iradesini etkiliyerek hata ve hile ile sözleşme akdedildiğini, bir kimsenin hata ve hile ile hukuki işlem yapmaya yöneltilmesi durumunda 1 yıllık süre içerisinde geriye dönük olarak akdi ilişkiyi ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu, müvekkilinin de bu sürede davacıya iade faturası gönderdiğini, davacı tarafın faturalara süresinde itiraz edilmediği için borcun kabul edildiğini iddia etmesine rağmen faturaya itaraz edilmemiş olmasının borcun varlığını ortaya koymayacağının Yargıtay yerleşik içtihatları ile sabit olduğunu, taraflar arasında akdedilen hizmetin tam ve eksiksiz olarak sağlanması ve bunun ispatının davacıya ait olduğunu, davacı tarafça gerçeğe aykırı beyan ve hileli davranışlarla müvekkilinin sözleşme yapmaya ikna edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; taraflar arasında akdedilen 15/01/2016 tarihli fuar katılım sözleşmesinde genel olarak davalıya tahsis edilecek stand alanın özelliklerine ve sözleşme bedeli ile ödeme şekline yer verildiği, fuara katılacak kurum ve kişilerle ilgili davacıya yüklenmiş herhangi bir yükümlülüğün sözleşmede hüküm altına alınmadığı, davalının fuar alanında stand kurulumu ve kullanımına ilişkin hizmeti çekincesiz olarak kabul etmesi karşısında taraflar arasında akdedilen sözleşmede davacı yükümlülükleri arasında yer almayan sebeplerle sözleşmeden dönülmesinin ve bedelde indirim talep edilmesinin mümkün olmadığı, davacının sözleşme bedelinin tamamını talep edebileceği, davacı tarafından sunulduğu çekişmesiz olan hizmet bedelinin tahsili isteminin uygun olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı tarafça, sözleşme akdedilmeden önce yapılan ön görüşmelerde müvekkiline, bahse konu fuara iç mimarlık alanında yurt dışında ve yurt içinde oldukça ün yapmış olan … başta olmak üzere birçok ünlü ismin katılacağı, yine müvekkilinin sektörde rekabet halinde olduğu … ve … markalarının da bu fuarda standlarının bulunduğu, ayrıca sektörün önde gelen birçok firmasının da bu fuarda yer alacağının vaat edildiğini, müvekkilinin, davacı tarafın bu vaatleri ve beyanları doğrultusunda fuara katılmayı kabul ettiğini, ancak, davacı tarafın işbu vaatlerinin hiçbirini yerine getirmediğini, davacının, sözleşme hükümlerinin yanı sıra sözleşme kurulmadan önce hazırladığı fuar tanıtım broşürleri, fuarla ilgili müvekkiline gönderdiği tanıtım mailleri, fuar hususundaki tanıtım kampanyaları ile ilgili de hukuki sorumluluğunun bulunduğunu, yerel Mahkeme tarafından bu hususlar dikkate alınmaksızın yalnızca sözleşme dikkate alınarak karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacının, tanıtımlarda farklı katılımcılara yer vermek suretiyle, müvekkilinin iradesini etkileyerek hata ve hile ile sözleşme akdetmesini sağladığının dosyada mübrez delillerle sabit olduğunu, kendisine verilen bilgiler nedeniyle fuara katılan müvekkilinin maddi anlamda zarara uğratıldığını, davacının gönderdiği faturaların ve taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken bir geçerliliğinin bulunmadığını, davacı firmanın ayıplı hizmet verdiğinin alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmesine rağmen yerel Mahkeme tarafından asla kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşme bedelinden ayıp oranında indirim yapılmamış olmasının da hukuka aykırı olduğunu, yerel Mahkeme tarafından davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olup kararın bu yönüyle de kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin, ayıplı hizmet nedeniyle sözleşmeden dönme hakkını kullandığı ve faturaları iade ettiği dikkate alınarak davacının haksız davasının tümden reddine, aksi kanaatte olunması durumunda ise ayıplı hizmet nedeniyle sözleşme bedelinden indirim yapılması yönünde karar verilmesi adına istinaf yoluna başvurma gereğinin hasıl olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, fatura hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 6.139,59 TL asıl alacağın tahsili amacıyla 02/08/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, her ne kadar ödeme emrinin davalıya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasına rastlanmamış ise de itirazın, ödeme emrinin düzenlendiği tarih de dikkate alındığında süresinde olduğu kabul edilmiş olup davacının da İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 15/08/2017 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasında 15/01/2016 tarihinde üzerinde fuar tarihleri belirtilmemiş, sadece FORUM İNTERİOR yazan fuar katılım sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmede 40 m2 stand alanı için davalı tarafından ödenecek tutarın 5.000 TL + 900,00 TL KDV olmak üzere 5.900 TL olduğu, bu ödemenin 10/03/2016 tarihinde 1.000 TL, 30/05/2016 tarihinde 4.900 TL olarak ödenmesinin planlandığı, sözleşmenin fuar katılım sözleşmesi olduğu, davalı tarafın iddia ettiği üzere bir sponsorluk anlaşmasının bulunmadığı, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı tarafından iade faturası kesilerek geri gönderiminde TTK’nun 23. madde hükümlerine uyulmadığı, irade sakatlığı konusunda somut delillere rastlanmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 20/06/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda, kök raporun sunulmasından sonra davalı tarafından ibraz edilen belgeler üzerinden yapılan değerlendirmede kök rapordaki görüşlerinin değişmediği belirtilmiştir. Dosyaya sunulan sözleşme öncesi tanıtım içerikleri ve maillerin doğru kabul edilmesi halinde tanıtım içeriklerinde belirtilen firma ve katılımcıların fuara katılıp katılmadığının belirlenmesi, fuara katılmamış olmaları halinde fuara gelen kitleyi etkileyip etkilemeyeceği, bedelde indirim gerekip gerekmeyeceği ile davalı itirazlarının değerlendirilmesi için ek rapor alınmasına karar verilmesi üzerine bilirkişi heyeti tarafından sunulan 31/12/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda, firma kayıtlarındaki katılımcı firma listeleri ile yerleşim planındaki firmaların birbirini tutmadığı, bu durumun fuara gelen katılımcıları etkilemeyeceği ancak ibraz edilen görseller ile katılımcılar arasında farklar oluştuğundan ayıplı hizmet söz konusu olduğu, bu durumda da ayıp oranında bedelden indirim hakkı doğacağı (6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun madde 13-14-15) belirtilmiştir. Taraflar arasında 15/01/2016 tarihinde fuar katılım sözleşmesinin imzalandığı ve davalının 17-20 Mart 2016 tarihinde yapılan fuara katıldığı ihtilafsız olup uyuşmazlık davacının, fuar katılım sözleşmesi öncesinde sözleşmenin imzalanması için davalıyı yanıltmak suretiyle sözleşmenin imzalanmasında iradesini sakatlayıp sakatlamadığı ve bu hususun davalıya, sözleşmeyi geriye yönelik olarak ortadan kaldırma hakkı verip vermediği, sözleşme ile belirlenen bedelin ödenmemesi bakımından davalının haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6098 sayılı TBK’nun “irade bozuklukları” üst başlığı altında düzenlenen yanılma başlıklı 30. maddesine göre sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen tarafın sözleşme ile bağlı olmadığı, yanılma halleri olarak 31. maddede açıklamada yanılma, 32. maddede saikte yanılma ve 33. maddede iletmede yanılma hallerinin düzenlendiği, 34. maddede yanılmada dürüstlük kuralları, 35. maddede yanılmada kusur ve 36. maddede aldatma (hile) düzenlenmiştir.TBK’nun 31. maddesinin başında yer alan “özellikle” deyimi ile belirtildiği üzere, maddede sayılan esaslı yanılma halleri, yol gösterici niteliktedir, sınırlayıcı değildir. Fakat bir yanılmayı esaslı saymak hususunda hakim, TBK.m.31’de belirtilen hallerde ifadesini bulan prensiplerle bağlıdır. TBK.m.31’de beş bend halinde belirtilenler dışındaki bir yanılma halinin esaslı sayılıp sayılmayacağı bu bendlerde yer alan ve 32. maddede temel saik yanılması düzenlenirken ifade edilen dürüstlük kuralına dayanan esas gözönünde tutularak belirlenecektir (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman / Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, İstanbul 2016, 14. Bası, s. 92-93). Bir kimse belirli şartlarla bir sözleşmeyi yapmaya karar verirken çeşitli hususları dikkate alır. Şayet kararına etki yapan bu hususlardan birinde veya birkaçında yanılmışsa, iradesinin (arzusunun) beyanında/açıklanmasında değil, oluşmasında yanılma söz konusudur. Buna saik (güdü/itki) yanılması denir. Kural olarak, saikte yanılma esaslı değildir (TBK.m.32/c.1). Ancak TBK.m.32/c.2 ve 3’de öngörülen şartlar varsa, saik yanılması esaslı yanılma niteliği taşır (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman / Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, İstanbul 2016, 14. Bası, s. 99-100). Aynı eserin devam eden 100-104 sayfalarında bir yanılmanın temel yanılma olması için gerekli şartlar düzenlenmiş olup buna göre; bir tarafın sözleşme yapma arzusunun oluşmasına etki yapan bir hususta yanılmış olması, yanılma konusu husus, yanılan bakımından sözleşmeyi yapması için bir “condicio sine qua non” teşkil eden (onsuz sözleşmeyi yapmayacağı) bir unsura ilişkin olması, yanılma konusu saikin karşı tarafça bilinebilir olması ve iş hayatındaki dürüstlük kuralları, yanılmanın sözleşmenin geçerliliğini etkilemesini haklı göstermesi gerekir. 6098 sayılı TBK’nun 36. maddesine göre, taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir. TBK.’nun sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler başlıklı 19. maddesi gereğince bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Açıklanan yasal düzenlemeler ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde, dosya kapsamında yer alan taraflar arasındaki 1 sayfadan ibaret fuar katılım sözleşmesinde, fuara katılmaktan vazgeçme, fuarın belirtilen tarihte yapılmaması, fuar standının kullanımı ve özellikleri, sözleşme bedeli ile ödeme şekli ve tarihleri konularına ilişkin hükümler yer almaktadır. Sözleşmede davalı tarafın iddia ettiği üzere, fuara iç mimarlık alanında yurt dışında ve yurt içinde ün yapmış birçok kişi ile sektörün önde gelen birçok firmanın katılacağı yönünde davacının bir taahhütü ve garantisi bulunmamaktadır. Davalının, dosya kapsamında yer alan fuar tanıtım broşürleri, katılımcılara ilişkin yerleşim planı ve fuar ile ilgili belgeler doğrultusunda sözleşmeyi imzalayarak fuara katıldığına ilişkin somut bir delilin bulunmadığı, yani davalının, kendisi bakımından fuar katılım sözleşmesinin esaslı unsuru olduğunu öne sürdüğü davacı tarafından fuara katılacağı söylenen kişi ve firmaların fuara katılmasının, sözleşmenin yapılması şartı olarak davacı tarafa bildirdiğine dair yazılı bir belge ve delilin dosya kapsamına sunulu olmadığı, bu durumda bu yanılma halinin davacı tarafından bilinebilir olduğundan bahsedilemeyeceği gibi davacının, davalıyı sözleşmenin yapılması bakımından aldattığı da söylenemeyecektir. Sözleşme öncesi görüşmelerde davacının, sektörün birçok ünlü isim ve firmalarının fuara katılacağına ilişkin vaadi bulunduğuna yönelik davalı iddiası da ispatlanabilmiş değildir. Cevap dilekçesi ekinde sunulan, … (…@…com) tarafından 29/12/2015 tarihinde …@..com.tr adresine gönderilen “içmimar dergisi hettich tr ilan sözleşmesi” konulu e-mailde, 8.000 TL+KDV’ye sponsorluk teklifi yapıldığı, dergide verilecek ilan ve sunulan olanaklardan bahsedildiği, gerçekleştirilecek platformda tasarımcı …’ın ana konuşmacı olacağı, yine önemli tasarım insanlarının yer alacağı ve piyasada aktif olan birçok kişi ve firmanın da ziyaretçi olacağı açıklanmıştır. Her ne kadar HMK’nun “Belge” başlığı altında düzenlenen 199. maddesinde mail yazışmaları belge olarak kabul edilmesi sebebiyle yargılamada delil olarak dayanılabilecek ise de bunun için öncelikle dayanılan e-mail yazışmalarının karşı tarafça itiraza uğramamış olması gerekir. Somut olayda davacı taraf, e-maillerin kendisi tarafından gönderilmediğinden bahisle itiraz etmiştir. Öte yandan davacı tarafın itirazı olmasa bile, davalının, fuara katılacak kişi ve kurumların kendisi bakımından sözleşmenin yapılmasının esaslı unsurunu teşkil ettiğini ileri sürmesi rağmen e-maile karşı bu anlamda bir cevabı olmadığı gibi bu hususta davacı tarafa bir bildirimde de bulunmamıştır. Bu nedenle e-mail yazışmalarına itibar edilmemiştir. Davalının, fuara katıldıktan sonra ve davacı tarafından fuara ilişkin faturaların tebliğinden önce davacıya bu konuda herhangi bir ihtar keşide etmediği gibi, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalının, fuar alanında stand kurulumu ve kullanımına ilişkin hizmeti çekincesiz olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır. Davalı, davacı tarafından düzenlenen faturaların tebliğinden sonra iade faturası kesip göndermiştir. Ayrıca cevap dilekçesi ekinde sunulan davacıya hitaben yazılmış belgede fuarda olması vaat edilen kişi ve kurumların olmaması sebebiyle iade faturası düzenlendiği belirtilmiş ise de söz konusu belge imzasız olduğu gibi davacıya gönderilip gönderilmediği de belli değildir. Buna göre davalının, iradesinin davacı tarafından sakatlanarak sözleşmenin yapıldığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı taraf, şartları oluşmadığından bahisle icra inkar tazminatı talebinin kabul edilmesi sebebiyle Mahkemece verilen hükmü bu yönüyle de istinaf etmiştir. Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkar tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir Yargıtay HGK 2006/19-295, 2006/341). Somut olayda taraflar arasında imzalandığı ihtilafsız olan fuar katılım sözleşmesinde fuar katılım bedelinin açıkça belli olduğu, dolayısıyla takip konusu alacağın miktarının borçlu davalı tarafından bilinebilmesi için gerekli bütün unsurların bulunduğu, buna göre borçlu davalının borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün bulunduğundan mahkemece icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi isabetlidir. Açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/969 Esas, 2019/254 Karar ve 27/03/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1.bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 105,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 24,30 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE,3-Davalı yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17/11/2022