Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2107 E. 2022/1408 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2107 Esas
KARAR NO: 2022/1408
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/05/2018
NUMARASI: 2014/1576 Esas, 2018/483 Karar
DAVA: TAZMİNAT
KARAR TARİHİ:17/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kooperatife 24.11.2000 tarih ve 235 sayılı yönetim kurulu kararı ile 239 sıra numarası verilerek ortaklığa kabul edildiğini, 26.02.2005 tarihinde müvekkilinin ortaklığından çıkarıldığı, ortaklıktan çıkarma kararının mahkeme kararıyla iptal olduğu ve kararın kesinleştiği, müvekkiline tahsis edilen konutun teslim edilmediğini, konutun teslim edilmemesi sebebiyle müvekkilinin uğradığı, dava tarihinden geriye doğru beş yıllık mahrum kaldığı zarara karşılık şimdilik 40.000,00 TL’nin işlemiş yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının üye olduktan sonra hiç aidat ödemediğini, bu sebeple kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını ancak çekilen ihtarların usulüne uygun olmadığından mahkemece iptal edildiğini, daha sonra usulüne uygun şekilde çekilen ihtarlara rağmen aidatlarını ödemediğinden bahisle üyelikten tekrar çıkarıldığını, kooperatife karşı parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortağa konut tahsis edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının kooperatife olan toplam borcunun, dava dışı diğer kooperatif ortaklarının toplam borcundan fazla olduğu, buna rağmen borcu olan diğer ortaklara tahsisin yapılmadığı, bu haliyle davalı kooperatifin davaya konu dairenin teslimini davacıya yapmasının Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesine aykırı olacağı, davaya konu dairenin teslim koşullarının oluşmadığının kabulü ile davacının teslime bağlı kira talebinin de yerinde olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusunun, kooperatif üyesi davacının konutunun tahsisi ve davalı tarafça bundan kaçınılması üzerine uğranılan hak kaybının tazminine ilişkin olduğunu, davalı tarafın tüm yargılama süreci içerisinde davacı müvekkiline yönelik takınmış olduğu tavrı devam ettirdiğini, davalının müvekkiline hak sahibi olduğu konutun tahsisinden ısrarla kaçınmak yönünde kötüniyet sergilediğini, davacı müvekkilinin her kooperatif üyeliğinde olduğu gibi ve kooperatifçiliğin temelini oluşturan eşitlik ilkesinden faydalanmak istediğini, diğer üyelere uygulanmayan müeyyidelerin davacı müvekkiline uygulandığını, kooperatif yönetimince davacı müvekkiline negatif ayrımcılık yapıldığını, kooperatif yönetiminin davacı müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirmesini engelleyecek biçimde ödeme ve hesaplama tabloları ile müvekkilini caydırmaya çalıştığını, davacı müvekkilinin önüne konutun ederinden fazla ve diğer üyelerden tahsil edilmeyen alacak kalemleri ile gerçekte olmayan bir ödeme planı oluşturulduğunu, bu noktada yargılama süreci içerisinde her ne kadar davacı müvekkilinin yükümlülüklerinin mahkeme yoluyla tespiti istenilmişse de hazırlanan bilirkişi raporlarında ısrarla davalı yönetimin kayıtlarında belirtmiş olduğu rakamlar rapora yansıtılmadığını, oysa ihtilaf konusunu oluşturan davacı müvekkilinin yükümlülüklerinin mahkemece tespiti gerektiğini, bağımsız bilirkişilerce oluşturulacak bir hesap tablosu düzenlenmediğini, mahkemece kontrole elverişli bir rapor dosya içerisine konulmadığını, davacının, davalı kooperatife karşı yükümlülüklerinin tespitinin davanın çözüm noktasını oluşturacağını, davacının tüm yargılama sürecinde yükümlülüklerinin tespitini ve ödeme yapma beyanlarını iletmişse de yerel mahkemece bu hususun hep göz ardı edildiğini, davacı müvekkilinin yargılama sürecinde yükümlülüklerinin bilirkişilerce tespit edilmemiş olmasının usulen bir eksiklik olup hükmün bu yönüyle bozulması gerektiğini, 1163 sayılı yasanın 23. maddesinin “Ortaklar bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler” hükmünü düzenlediğini, davalı kooperatif yönetiminin diğer üyelere karşı belli bir döneme kadar hiçbir faiz uygulanmamışken davacı müvekkilinin yapmış olduğu tüm ödemelere gecikme faizine sayarak davacının yükümlülüklerini yerine getirebilmesinin önüne geçtiğini, kaldı ki davalı tarafça uygulanan gecikme faizinin yasal sınırların üstünde hesaplandığını, davacı müvekkilinin hesap tablosunda belirtilen ve çevre düzenlemesi adı altında ödemesi istenen bedelin ise ayrıca üzerinde durulması gereken bir yükümlülük kalemi olduğunu, davacı müvekkilinin ödemesi istenen çevre düzenleme bedelinin, tahakkuk ettirildiği dönemde diğer üyelere konut tahsis edilmesi için istenen bedele eşdeğer bir tutar olduğunu, diğer üyelerden böyle bir bedel istenmemiş olmasına rağmen davacı müvekkilinden caydırılması amacıyla istendiğini, davalı yönetimce usulsüz bir şekilde davacı müvekkiline karşı yapılmış olan uygulamaların mahkemece çözüm getirilmesi gereken hususlardan olmasına rağmen göz ardı edildiğinden bahisle yerel mahkeme kararının itirazen kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere gönderilmesi veya duruşma yapılarak Bölge Adliye Mahkemesi’nce talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, kooperatif ortağı olan davacıya teslim edilmeyen daireden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Davacının davalı kooperatif üyesi olduğu, davacıya konut tahsis edilmediği çekişmesizdir. Uyuşmazlık, kendisine konut tahsis edilmeyen davacının tazminat talep edip edemeyeceği noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 19.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacının iki ihraç kararının da usulü eksikliklerden dolayı iptal edildiği, davacının 16.09.2009 tarihine kadar 27.835.857.180 TL (Eski Türk Lirası) ödeme yaptığı, davacı hakkındaki ihraç kararı kesinleşmediğinden davacının tahsis edilen konutun teslimi talebinin yerinde olduğunu, parasal detaylarla ilgili bir kısım bilgi ve belgelerin gerektiği bildirilmiştir. İtiraz üzerine alınan 10.01.2018 tarihli ek raporda; davalı kayıtlarında davacının 2009 yılında dava tarihi itibarıyla 327.074,00 TL ve 2010 yılı sonu itibarıyla ise 356.770,00 TL borcu bulunduğu, bilirkişiler tarafından yapılan denetime elverişli ek raporda asıl ve faiz borcunun hesaplanarak 31.10.2010 tarihi itibarıyla 312.629,00 TL bulunduğu, davacının faiz borçlarından yaptığı 40.243,00 TL ödemenin mahsup edildiğini, farklılığın 12.000 USD döviz ödemesindeki kur farklılığından kaynaklandığı, eşitlik ilkesi gereğince kooperatifçe borcu bulunan üyelere konut teslimi yapılmadığı, davacının da ana para ve faiz borcu bulunduğu sabit olduğundan kira geliri isteminin yerinde olmadığının bildirildiği görülmüştür. Bir konut yapı kooperatifinin ana amacı ortakların akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeleri karşılığında anasözleşmeye uygun konut teslim etmektir. Çeşitli nedenlerle konut tahsisi imkânsızlığı ortaya çıktığında ortağın uygun bir tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Normal ödemesini yapıp konut sahibi olan üyelerle eşit miktarda ödemesi bulunduğu tespit edilen, diğer anlatımla eksik ödemesi bulunmadığı belirlenen, ancak kendisine konut tahsis ve teslimi yapılamayan ortağın ödemesi eksik olmayan diğer üyelere verilen emsal bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebileceğinin, hiç ödemesi yok ise konut karşılığı tazminat isteminin reddi gerektiğinin kabulü gerekir. Somut olayda, davacı, davalı kooperatiften konut teslim edilmemesi sebebiyle tazminat talep etmiş ise de, davacının kooperatife karşı parasal yükümlülüklerini yerine getirmediği, bilirkişi raporuyla davacıya yapılan bir eşitsizlik de bulunmadığının tespit edildiği, bu haliyle davacının konut teslimi ve dolayısıyla konut teslim edilmemesi sebebiyle doğan zararı isteyemeyeceği anlaşıldığından ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde YARGITAY nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/11/2022