Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2102 E. 2020/1017 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2102 Esas
KARAR NO : 2020/1017
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2019
NUMARASI : 2017/604 Esas, 2019/80 Karar
DAVA/KARŞI DAVA:İFLAS / İFLAS ERTELEME
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili, 03.07.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin, ilaç ve tıbbi sarf malzemesi satış ve pazarlaması ile iştigal ettiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında ilaç ve sarf malzemesi alışverişinden doğan ticari ilişkinin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete muhtelif tarihlerde ilaç ve tıbbi sarf malzemeleri sattığını ve bu ilaçları fatura ve irsaliyeleri ile birlikte davalıya teslim ettiğini, alacağın 65.384,89 TL ‘lik kısmı için davalı şirket aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, itiraz üzerine İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/595 Esas sayılı dosyasında açılan İtirazın iptali davasının kabul edildiğini, verilen 15,06.2015 tarihli ve 2014/595 Esas, 2015/492 Karar sayılı ilamın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, ilam doğrultusunda İcra emrinin tebliğ edildiğini, herhangi bir ödeme yapılmadığını, İcra ve İflas Kanunun 177/4. fıkrasında, ilama dayanan alacağın İcra emriyle istenilmesine rağmen ödenmemiş olmasının doğrudan İflas istenilme hallerinden biri olarak sayıldığını, davalı şirketin iflasının istenebilme yasal koşullarının oluştuğunu iddia ederek, şirketin İİK 177. maddesi gereğince iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı – karşı davacı vekili, iş bu davanın İİK 154/3 uyarınca muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki Ticaret Mahkemesinde ikame edilmesi gerektiğini, hakim hissedar … A.Ş muamele merkezinin Üsküdar olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin iştigal konusunun …Karabük Hastanesinin işletilmesi olduğunu, tüzel kişiliğin bu hastanenin ruhsat sahibi bulunduğunu, tek işletmesinin Karabük’te faaliyet gösteren davalının iflasının istendiği iş bu davanın ikame edilebileceği yerin Karabük Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, Yargıtay emsal kararlarında, her ne kadar tacirin ticaret sicilinde kayıtlı olduğu yerin, o kişinin muamele merkezi yönünden de karine teşkil edersede, işe başlama, yoklama, ticaret siciline kayıt tarihi ve toplanan diğer delillerle davacının asıl muamele merkezinin belirlenmesi gerekir şeklinde olduğunu, müvekkili şirketin sahibi bulunduğu … Karabük Hastanesi ‘nin maddi değerinin 10.000.000 TL seviyesinde olduğunu, davanın haksız olduğunu, son derece geçici bir mali müzayeke hali içerisinde olan müvekkilinin iflasının ertelenmesi suretiyle tüm mali mükellefiyetlerini yerine getirebilmesinin mümkün olduğunu, esasen yapılacak yargılama neticesinde davacının iflas talebinin reddine karar verilmesini talep etmekle birlikte, iflas talebinin kabule şayan bulunması halinde karşı davalarının dikkate alınarak İflasın ertelenmesine karar verilmesini HMK 111. madde uyarınca terditli dava tipi içinde talep ettiklerini öncelikle davanın usul ve esastan reddine mümkün olmadığı takdirde İflasın ertelenmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, İflasın ertelenmesi davasında alacaklının karşı davanın davalısı olarak gösterilmesi ve davanın karşı dava niteliğinde açılması mümkün olmadığı gibi herhangi bir proje, iddialarını kanıtlar deliller sunmadığı, asıl davanın İİK 177/4. maddesi uyarınca, ilama müstenit alacağın İcra emri ile istenilmesine rağmen ödenmemişse borçlu şirketin iflasını isteyebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı şirketin iflasına, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davalı- karşı davacı vekilleri tarafından ve 3. kişi Dr. … vekili tarafından ek istinaf dilekçesi başlığı ile ayrı ayrı dilekçeler ile yasal süre içerisinde istinaf etmişlerdir.Davalı karşı davacı vekili istinaf nedenleri olarak, mahkeme tarafından, davalı şirketin kurulu olduğu adres itibarıyla mahkemenin kesin yetkili olduğunun belirtildiğini, kararın kanuna açıkça aykırı olduğunu, İİK 154/3.fıkrası gereğince İflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret merkezinde açılacağını, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere muamele merkezinin işletilen hastanenin bulunduğu Karabük Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, mahkemece, öncelikle davalı şirketin son temsilcisinin kim olduğunun aydınlatılmasının zaruri olduğunu, şirket yetkilisi sıfatıyla beyanları alınan … ‘nın da davalı şirkette kayden ismi görünen bir kişi olduğunu, İflasın ertelenmesi davasının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, son derece ciddi bir mal varlığına sahip bulunan ve sadece mevcut kefaletleri nedeniyle müzayaka hali içerisinde olduğunu, İflas erteleme taleplerinin değerlendirilmemesinin yerinde olmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Ek istinaf dilekçesi sunan 3. kişi Dr…. vekili istinaf nedenleri olarak, mahkeme tarafından, şirketin gerçek ve doğru temsilcisinin tespit edilip dinlenilmeksizin müvekkili 3. kişiye davetiye çıkartılması ve sadece kaydi sorumluluğu olan … ‘nın dinlenerek karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını, gerçek şirket yetkilisinin … olduğunu, davalı şirketin vekaletnamesi incelendiğinde son temsilcisinin … olduğunun açıkça görülebildiğini, gerçek temsilci dinlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine kara verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, 2004 sayılı İİK 177/4.maddesi gereğince doğrudan doğruya İflas, karşı dava ise iflasın ertelenmesi İstemine ilişkindir. Uyuşmazlık ve dava şartı olması nedeniyle iflas talebinde yetkili mahkemenin hangi mahkeme olduğu, şirketin sicile kayıtlı olduğu yerin, İİK 154. maddesi gereğince, her şart ve şekilde muamele merkezi olarak kabulünün mümkün ve doğru olup olmadığıdır. Yetki kuralları, bütün davalar ve bazı davalar olmak üzere ikiye ayrılır. Kural olarak, bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilir. Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, TMK nın 19,21,51. maddelerine göre belirlenir ( HMK m.6). HMK, genel yetkili mahkemeden başka, bazı davalar için özel yetki kuralları konulmuştur. Bunlardan biri, şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki HMK 14. maddede düzenlenmiştir. Diğer yandan şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu kuralının ( m.14) bazı istisnaları vardır. Örneğin İflas davası, yalnız gerçek veya tüzel kişinin muamele merkezinin bulunduğu yerde açılır. Kesin yetkidir ( İİK 154.).Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileri ile sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın veya üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacağı davalar için ilgili tüzel kişisinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir ( m.14/2).2004 sayılı İİK ‘nın 154. maddenin alt başlığı, “ İflas takiplerinde yetkili mercii”dir. Birinci fıkrasında, İflas yoluyla takipte yetkili mercinin, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesi olduğu, ikinci fıkrasında, merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmeler hakkında yetkili mercinin, Türkiye’de ki şubenin, birden ziyade şubenin bulunması halinde merkez şubenin bulunduğu yerdeki icra dairesi olduğu belirtilmiştir. Üçüncü fıkrada ise, borçlu ile alacaklının yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmeleri halinde, söz konusu yer İcra dairesinin dahi iflas takibi için yetkili sayılacağı, ancak iflas davaları için yetki sözleşmesinin yapılamayacağı, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağına yer verilmiştir. Söz konusu yetki kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Aksine yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki itirazında bulunulmamış olsa dahi, mahkemece yetkili olup olmadığı kendiliğinden gözetilir. Tüzel kişilerin yerleşim yeri MK hükümlerine göre belirlenir. TMK nın 51. maddesinde, tüzel kişinin yerleşim yerinin, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yer olduğu belirtilmiştir. Bu durumda muamele merkezinin, işlerin yönetildiği yer yani tüzel kişinin yerleşim yeri olduğunun kabulü yerinde olacaktır. Yasal düzenlemelerde, şirketin ticaret sicil adresinin muamele merkezi olduğuna yer verilmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/19-643 Esas, 2013/256 Karar sayılı ilamında da, kısaca, iflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yerin muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı olduğu yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa İflas davasının bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerektiği vurgulanmıştır.Somut olayda, davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesindeki adresi, “ … Mah…. Sok.No;… K… ,Beyoğlu / İstanbul “ dur . Bu konuda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Diğer yandan, davacı şirketin davalı borçlu şirket hakkında cari hesaptan kaynaklanan alacağının tahsili amacı ile başlatmış olduğu, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında kayıtlı olan İcra dosyasına ekli cari hesap ekstrelerinde, davalı şirketin ünvanı altında “ Karabük “ yazılı olduğu gibi, takip talebinde davalı şirket “ … Ltd .Şti / Yenişehir Mevkii – Karabük / Merkez “ olarak gösterilmiştir. Davalı borçlu şirket tarafından İcra takibine karşı yapılan 04.12.2013 tarihli itiraz dilekçesinin başlığında, davalı şirketin ticari ünvanının altında ve parantez içerisinde ( …Hastanesi ) adı gösterilmiş ve aynı gerekçe ile yetki itirazında bulunulmuştur. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/595 Esas, 2015/492 Karar ve 15.06.2015 tarihli kararı ile davanın kabulüne ve İtirazın iptaline karar verilmesi üzerine bu kez ilamla ilgili aynı dosya üzerinden takibe devam edilerek bu kez şirketin adresi Beyoğlu / İstanbul olarak gösterilmiştir. İcra takibi neticesinde tahsilat yapılamayınca, İİK 117/4. madde gereğince davacı tarafça doğrudan doğruya İflas davası açılmış ve dava aşamasında da davalı şirket tarafından yetki itirazında bulunulmuştur. Davalı şirket vekili tarafından, şirketin muamele merkezinin Karabük olduğuna dair deliller, 28.12.2017 tarihli dilekçe ekinde dosyaya ibraz edilmiştir. Söz konusu belgeler sırasıyla, T.C Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen, özel hastane açılışına dair 25.09.1996/7606 tarih ve sayılı ruhsat olup, ruhsatta hastane adı, “ … Hastanesi “ adresi, Karabük / Merkez , …Sok.No :… , sahibinin davalı şirket ( … ) olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmet Sözleşmesi örneğinde davalı şirket kaşesi altında Şube olarak Yenişehir / Karabük gösterildiği, 30.01.2010 tarihli antetli kağıtta, …Grubu “sıfatı altında Karabük Vatan Hastanesi ve adresinin Karabük olarak gösterildiği, ilgili yazının, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Zonguldak Sağlık İşleri İl Müdürlüğü’ne hitaben, hasta faturaları hakkında yazılan yazı olduğu, 07.01.2010 tarihinde SGK Zonguldak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından Özel Karabük Vatan Hastanesi – Karabük adresine hasta faturası hakkında yazı yazıldığı, aynı kurum tarafından 03.02.2012 tarihinde yazılan yazının ise ceza işleminin kaldırılmasına dair olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından, “ … – … Hastanesi … Mah. …Sok.No ;… Karabük “ e hitaben, soruşturma raporu sonucunda çıkarılan borcun belirtildiği, 12.06.2014 tarihli yazınında aynı nitelikte olduğu, T.C Sağlık Bakanlığı tarafından yazılan yazıda, “ Karabük İli. … Sok.No … adresinde, … sahipliğinde bulunan … Hastenesine İlişkin “ ifadeleri ile yönetmelik gereğince faaliyetin 03.02.2014 tarihinde geçici olarak durdurulduğu, faaliyet askı süresinin 03.02.2016 tarihine kadar uzatıldığının belirtildiği, Karabük Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü tarafından 27.03.2018 tarihinde mahkemeye verilen cevabı yazıda ise, özel hastane açılış ruhsatının yönetmelik gereğince iptal edildiğinden kapalı olduğu bildirilmiştir. Türkiye Ticaret Sicil Gazete örneklerinden, davalı şirketin 10.08.1989 tarihinde tescil edildiği, 2011 yılında davalı şirketin %99 hissesinin …A.Ş ‘ye devredildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin, … Karabük Hastanesi dışında bir faaliyet alanının olduğunu gösterir dosyada herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir. Yukarıda ifade edildiği üzere, davalı şirketin, Karabük İlinde kurulu bulunan … Karabük Hastanesi ‘ni işlettiği, bütün muamelelerinin söz konusu yerde gerçekleştirildiği, takip talebine konu cari hesap ekstrelerinde ve takip talebinde dahi davalı şirket adresinin Karabük olarak gösterildiği bir gerçektir. Davalı şirketin, ticari sicil adresinde ise faaliyetini gösterir herhangi bir iddia veya bilgi / belge mevcut değildir. Prof.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku ,Cilt 3,1993 baskısı, 2656 -2657 sayfada, Meclis Adalet Komisyonu gerekçesinden alınan bölümde, özetle, iflas davası için borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinin yetkili sayılmasının amme menfaati için kabul edilmiş bir esas olduğu, İflas davasında sadece iflas isteyen alacaklı ve iflası istenen borçlunun menfaatlerinin bahis konusu olmayıp, borçlunun bütün alacaklılarının eşit bir şekilde muamele görmelerinin bahis konusu olduğu, borçlunun alacaklıları veya onunla muameleye girişmek üzere olan üçüncü şahısların borçlunun durumu hakkında en emin bir şekilde onun muamele merkezinde bilgi edinebilecekleri, bu kimselerin borçlunun Türkiye ‘nin şu veya bu yerinde İflas ettirilmiş olup olmadığını araştırmalarına ve bilmelerine imkan olmadığı, bu sebeplerle iflasa karar verecek ticaret mahkemesi bakımından borçlunun muamele merkezindeki mahkemenin yetkili olmasının amme intizamından olduğu şeklinde ifadelere yer verilmiştir. 2004 sayılı İİK ‘nın 154. maddesinde düzenlenen yetki, kamu düzenine ilişkin ve mutlak yetkidir. Bu şekilde, yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır. Çünkü, kesin yetki kuralı dava şartıdır ( HMK .114/1-ç ,m.115). Bu nedenle, kesin yetki hallerinde yetki itirazı, ilk itiraz değildir. Bilindiği üzere, davanın esası hakkında inceleme yapabilmek için gerekli olan şartlara, dava şartları denmektedir. Mahkemenin, gerek kendiliğinden gerek tarafların itirazı üzerine yapacağı inceleme sonunda, dava şartının noksan olduğunu tespit etmesi halinde davayı dava şartı yokluğundan usülden reddetmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İcra ve İflas Kanunun 154/3. Fıkrası, HGK kararı ve emsal Yargıtay ilamları kapsamında davalı şirketin muamele merkezinin özel hastane işletilen Karabük İli olduğunun kabulü ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesi isabetli görülmemiş ve davalı karşı davacı ile 3. kişinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/2. fıkrası gereğince, kanunun uygulanmasında hata edilmiş olmasına rağmen yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı ve karşı davacı vekili ile 3. Şahıs vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin ve HMK 355. madde gereğince KABULÜNE, 2- İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/604 Esas, 2019/80 Karar ve 07.02.2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a) Davanın ve karşı davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1- ç bendinde düzenlenen, yetkinin kesin olduğu hallerde mahkemenin yetkili bulunmasına dair dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2. fıkrası gereğince usülden REDDİNE b) Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 44,40 TL maktu harçtan peşin olarak yatırılan 31.40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan ve karşı davacı davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, c)Davacının ve karşı davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, d)Taraflar kendilerini vekille temsil ettiğinden ve asıl ile karşı davanın reddedildiği de dikkate alınarak, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı- karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya , 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacı – karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine ,e) Taraflarca yatırılan iflas avansının hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine , f) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 333. maddesi gereğince, hükmün kesinleşmesi ile birlikte yatırılan avansın kullanılmayan kısmının , kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra yatıran tarafa iadesine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan peşin olarak ve ayrı ayrı yatırılan 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davalı – karşı davacı ile kararı istinaf eden 3. kişiden tahsili ile hazineye irat kaydına,5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve talebin niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,6- Davalı – karşı davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin hükmün kaldırılma gerekçesi de göz önünde bulundurarak takdiren kendi üzerinde bırakılmasına,7- Gerekli işlemlerin bir an önce yerine getirilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/4. bendi gereğince kesin olmak üzere Hakim …’ın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.11/06/2020Sayın çoğunluk ile davanın 114/1-ç bendinde düzenlenen dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2. gereğince usulden reddine karar verilmesi hususunda görüş farklılığı bulunmayıp, çoğunluk ile görüş farklılığı, hüküm fıkrasında yetkili mahkemenin gösterilerek, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ç bendi uyarınca kesin yetki, açık bir biçimde dava şartları arasında yer almış bulunmaktadır. Sözü edilen “ç” bendinde; “Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması” dava şartı olarak tanımlanmıştır.Diğer taraftan 6100 sayılı Kanun’un 19. maddesinde “(1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. (2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. (3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir” düzenlemeleri yer almaktadır.Aynı Kanun’un 20. maddesine göre ise “(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. (2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.”Söz konusu düzenlemeler ile, yetkinin kesin olup olmadığı ayrımı yapılmaksızın mahkemeye, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi gösterme zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre, yetkinin kesin olduğu hâllerde, yetkisizlik sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmekte ise de, bu karar hukuki niteliği itibariyle bir yetkisizlik kararıdır ve mahkemece 6100 sayılı Kanun’un 19. ve 20. maddeleri doğrultusunda işlem yapılması gerekir. Bu nedenle çoğunluğun görüşüme muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.