Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2084 E. 2021/1270 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2084 Esas
KARAR NO: 2021/1270
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2018/1075 Esas, 2019/44 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 30.06.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili sigorta şirketine “Bileşik Ürün Sigorta Poliçesi “ ile sigortalı bulunan işyerinin davalıya ait su şebekesindeki arıza nedeniyle zeminden / yeraltından sızan suların sigortalı işyerine sirayeti sonucunda iş yerinin hasara uğradığını, sigortalı işyerinin önünde yer alan davalıya ait şebeke hattının gerek yapımından gerekse de bakımından kaynaklanan eksiklikler nedeniyle şebeke hattındaki patlama sonrası oluşan kaçak nedeniyle sigortalı işyerine su sirayeti sonucunda meydana geldiğinin sabit olduğunu, müvekkilinin olay ile ilgili olarak 01.03.2016 tarihinde 9.497,89 TL sigorta tazminatı ödediğini TTK 1472. maddesi gereğince sigortalının haklarına halef olduğundan davalıya rücu hakkının doğduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.497,89 TL sigorta rücu tazminatının ödeme tarihi 01.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın görevden reddi gerektiğini, idari yargının görev alanına girdiğini , imar yönetmeliğine göre su yalıtımının bina sahiplerine ait olduğunun açıkça beyan edildiğini, hasar bedelini kabul etmediklerini savunarak davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
İSTANBUL 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2016/287 ESAS, 2018/79 KARAR VE 08/03/2018 TARİHLİ KARARI İLE; Hasarda dava dışı sigortalının %50, davalı …’nin %50 kusurunun bulunduğu, binada meydana gelen hasarın 4.690,89 TL, davalı sorumluluğunun ise 2.345,45 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 2.345,45 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödeme tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir. Karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 2018/1919 ESAS, 2018/1585 KARAR VE 11/10/2018 TARİHLİ KARARI İLE; ” .. Yargıtay Hukuk Genel Kurul’nun 2012/168 esas, 2012/397 karar ve 15.06.2012 tarihli ilamında, davalı … Genel Müdürlüğü’nün, kuruluşu, işleyiş ve yapısı ile görevlerinin 23.11.1981 tarih ve 17523 sayılı Resmî Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe giren 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunla düzenlenen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bulunan bir kamu kuruluşu olduğu, 2560 sayılı kanunda yer alan düzenlemeler ile …’nin , genel kurul, yönetim kurulu ve genel müdürlükçe yönetileceği ,denetçileri vasıtası ile denetim yapılacağı ,yıllık faaliyet ve raporlarının bilançolarda belirlenip, genel kurulun tasvibine sunulacağı ve bütçesinin kamu iktisadi teşekküllerinde uygulanan formüle göre tanzim olunacağının belirtildiği, 6762 sayılı( mülga TTK Yen’i 6102 sayılı TTK 16. maddesi )TTK 18/1. maddesinde ” Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet ,vilayet ,belediye gibi amme hükmü şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılır” hükmünün yer aldığı ve yaptığı işler itibarı ile ticarethane sayıldığı ve çok açık biçimde tacir sıfatını taşıdığı kabul edilmiştir.Benzer bir çok içtihatta benzer gerekçelerle tacir olduğu açıklanmıştır. Halefiyet 6102 sayılı TTK nun 1472. maddesinde düzenlenmiştir.Maddede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde ,hukuken sigortalının yerine geçeceği , sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya geçeceği belirtilmiştir.22.03.1944 tarih ve 37 E-9K sayılı kararında , sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı davanın sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı , bu nedenle halefiyet davasının bir ticari dava sayılamayacağı , bu davanın aynen sigortalı kimsenin sorumluya karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğu , sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hakkın sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusu olacağı vurgulanmıştır.Diğer taraftan , 6102 sayılı TTK nun 4/1-a maddesinde ,her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olacağı düzenlenmiştir.Somut olayda, davacı sigorta şirketine sigortalı olan şirkete ait iş yeri hasarlanmıştır. Davalının hizmet kusuruna dayanılmıştır.Davalı kurum yukarıda açıklandığı gibi tacirdir.Bu durumda uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu ve davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğunun kabulü gerekecektir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve kamu düzenindedir.Taraflarca ileri sürülmese dahi ,mahkemenin görevli olması dava şartları arasında yer aldığından mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir.Mahkemece, mahkemenin göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeni ile dava dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 ve 115. maddeleri gereğince usülden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması doğru değildir.. ” gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının dosyanın esası incelenmeksizin kabulüne karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; dava konusu hasara davalıya ait su borusundaki kaçakların neden olduğu, hasar gören binanın toprak altında kalan duvar ve temellerinde yalıtım kaynaklı yapısal sorunlar bulunduğu, dolayısıyla olay sonrası meydana gelen hasarın sadece olay günü meydana gelen su borusu arızasından kaynaklanmadığı, binaya ait mevcut tahliye pompası kapasitesinin ise yetersiz kaldığı, meydana gelen hasarda dava dışı sigortalının %50, davalı …’nin %50 kusurunun bulunduğu, binada meyana gelen toplam hasarın 4.690,89 TL, davalı sorumluluğunun ise 2.345,45 TL olduğu gerekçesiyle davanın 2.345,45 TL yönünden kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı ve davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak; iddia ve mahkeme kararını tekrar ettikten sonra kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, sigortalı iş yerinde meydana gelen hasarın davalı …’ye ait su şebekesindeki arıza nedeniyle zeminden sızan suların sigortalı iş yerine sirayeti sonuca meydana geldiğinin sabit olduğunu, hasarın …’ye ait su borusundaki kaçak ve patlama sonucu meydana geldiği ortada iken binaya ait mevcut pompa sisteminin yetersiz kaldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının %100 kusurlu olduğunu, 2560 sayılı yasa gereğince davalının su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak görevleri arasında bulunduğunu, ayrıca bunların bakım ve onarımını yapmakla da yükümlü olduğunu, dava konusu zarara …’ye ait şebeke su hattı sebep olduğunu, TBK 69.maddesi gereğince kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, istinaf nedenleri olarak; görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu, İstanbul İmar Yönetmeliğinin ilgili maddesi gereğince toprağa dayalı tüm bodrum katlarda dış etkenlere karşı ısı ve su yalıtımının zorunlu olduğunu, su yalıtımının bina sahiplerine ait olduğunun açıkça beyan edildiğini, sorumluluğun bina sahiplerine dolayısıyla davacı şirket sigortalısına ait olduğunu, müvekkiline kusur atfedilmesinin hatalı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve öncelikle usulden aksi taktirde davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, Bileşik Ürün Sigorta Poliçesi kapsamında sigorta hasar bedelinin rucüen tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında; sigorta poliçesi, dava dışı sigortalının iş yerinin su baskını sonucunda hasar görmesi konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; tarafların olaydaki kusur durumları ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı sigorta şirketine, başlangıç tarihi 03.02.2015, bitiş tarihi 03.02.2016 olan, “Bileşik Ürün Sigorta Poliçesi ” ile sigortalı olan dava dışı … Ltd.Şti ‘ne ait işyerinde su baskını sonucunda hasar meydana geldiği, 12/02/2016 tarihli ekspertiz raporunda sigortalı iş yerinde hasara neden olan olayın iş yerinin dış kısmında ana su şebekesindeki arıza sonucu zemine / yer altına yayılan suların sızıntısı olduğu, sigortalının …’ye müracaatı sonrasında verilen yazı ile olayın doğrulandığı, aynı yazı içeriğinde …’nin arıza sonucu yayılan suların binanın içine sızmasının binanı yapısal kusuru olduğu gerekçesiyle sorumluluktan kaçınıldığının görüldüğü, binaların bu tür şebeke arızaları öngörülerek projelendirilmediği, sigortalı binada olay zamanına kadar bu boyutta bir su baskının olmadığı, sigortalı binanın bodrum katında sızan zemin sularının tahliyesi için su toplama çukuru ve tahliye pompa sisteminin mevcut olduğu hususları değerlendirildiğinde, hasarın …’ye rücu edilmesinin mümkün olduğu, binanın iş yeri olduğu, sigortalı konutun zemin katta bulunduğu, bina kat sayısının 7 olduğu, sigortalının mal sahibi olduğu, faaliyet konusunun mağaza olduğu, yapılan incelemede, 07/09/2015 tarihinde iş yeri bodrum katında su tahliye pompaları ve benzeri teşkilat bulunmasına rağmen 15-20 cm kadar yükseldiği anlaşılan suların vidanjör ile çekilmiş olduğu, sorunun ne olduğunun tespiti için … ekiplerinden hizmet beklendiği, bodrum kattaki su tahliye çukuru içinde yanan dalgıç motorun yenilenmesi gerektiği, bodrum kata yayılan suların etkisi ile ıslanan duvar boyalarının alçı, sıva tamirleri sonrasında yenilenmesi gerektiği, kapı, kasa ve kanatlarının yenilenmesi gerektiği belirtilerek hasar toplamının 9.497,89 TL olarak bulunduğu, dava dışı sigortalı şirket tarafından 08/10/2015 tarihinde davacı sigorta şirketine yazılan dilekçe içeriğinde, fabrikadaki … su borusunun patladığı, …’den gelen vidanjörlerle suyun boşaltıldığı, daha sonrasında tekrar su seviyesinin yükseldiği, su sızıntısının devam ettiği, su motorlarının kullanılamaz hale geldiğinin beyan edildiği, 16/09/2019 tarihli dilekçe ile dava dışı sigortalı şirket temsilcisi tarafından … Genel Müdürlüğüne yazı yazıldığı, yazıda, 07/09/2015 tarihinde ana su borusunun patlaması sonucunda binanın su aldığı ve hasar gördüğünün belirtildiği, … tarafından verilen cevabı yazıda ise yerinde yapılan incelemede arızanın bina dışında oluşmasına rağmen bina dış izolasyonundaki yetersizlik sebebiyle bodrum kata su dolduğu, bodrum kat zeminindeki su süzgeçlerinin küçüklüğü ve oluşabilecek bir su taşkınına önlem teşkil edecek su deşarjı amaçlı rögar / pompa tesisatının kurulu olmaması nedeniyle su girişinin hasar verecek derecede etkili olabildiği kanaatinin bildirilerek idareden kaynaklı herhangi bir gecikme ve kusurun bulunmadığının ifade edildiği, hasar gören yere ait fotoğrafların mevcut olduğu, hasar bedelinin dava dışı sigortalıya ödeyen davacı sigorta şirketinin iş bu rucüen tazminat davasını açtığı anlaşılmıştır. Mahallinde 23/03/2017 tarihli keşfen bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Keşif öncesinde dosyaya, taşınmaza ilişkin imar bilgileri ve plan örnekleri celp edilmiştir. 15/05/2017 tarihli Yapı Denetim Uzmanı İnşaat Mühendisi Bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda sonuç olarak; dava konusu hasara; davalı – …’ye ait su borusundaki kaçakların veya patlamanın neden olduğu anlaşılmakla birlikte, hasar gören binanın; toprak altında kalan duvar ve temellerinde yalıtım kaynaklı yapısal sorunlar bulunduğu, dolayısıyla olay sonrası meydana gelen hasarın, sadece olay günü meydana gelen su borusu arızasından kaynaklanmadığı ( dava konusu olaydan önce de, bina bodrumunda yalıtım sorunları bulunduğu ve duvarların zaten hasarlı durumda bulunduğu ), ayrıca binaya alt mevcut tahliye pompası kapasitesinin ise yetersiz kaldığı ( hatalı kapasite seçimi ) anlaşılmakla, meydana gelen hasardan; dava dışı – Sigortalı – …’ in, % 50 ve davalı – …” nin ise % 50 oranında kusurlu bulundukları, olay nedeniyle, binada meydana gelen toplam hasar tutarının ise 4.690,89 TL olabileceği, davacı …’un, davalı …” den; toplam hasar tutarının, % 50 si olan 2.345,45 TL ( 4.690,89 TL x % 50 ) tutarında tazminat talep edebileceği, keşif sırasında hasar gören binanın bodrum katı ile bina çevresinde yapılan incelemede, binanın bodrum katında temel ve toprak altı duvarlarda izolasyon kaynaklı yapısal sorunlar bulunduğu, yapısal hasarlar nedeniyle bodrum katta yalıtımın sağlanamadığı ve dava konusu hasar sonrası herhangi bir tadilat / onarım çalışmasının gözlemlenmediği, ayrıca binanın duvarlarından dava konusu su basması nedeniyle zeminde yaklaşık 15-20 cm kadar yükseldiği anlaşılan su birikintisine bağlı olarak küçük ölçekli hasar izlerinin bulunduğu, fayanslarda herhangi bir hasarın olmadığı, ayrıca bina girişinin hatalı kotta ( kaldırım kotundan yaklaşık 30 cm aşağıda ) bulunduğu ifade edilmiştir. 05/01/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; taraf vekillerinin itiraz ve beyanları değerlendirilerek kök raporda değişiklik gerektirebilecek her hangi bir değişiklik olmadığı beyan edilmiştir. Mahkemece, görevsiz mahkemede alınan bilirkişi rapor ve ek rapor sonucuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi raporu, mahallinde keşfen inceleme sonucunda düzenlenmiş olup, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. 6102 sayılı TTK ‘nın 1472. maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Maddede, sigortacının, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği ifade edilmiştir. Halefiyete dayalı rücu davası ise esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Her tazminat davasında olduğu gibi sigortacının açtığı rücu davasında da davalının kusurunu ve zararı ispat etmek davacı sigortacıya düşer. TMK 6. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddede ispat yükü düzenlenmiş ve ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu ifade edilmiştir. Öncelikle, davalı yönünden kabul edilen miktarda göz önünde bulundurularak davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi uygun görülmüştür. HMK’nın 341/2 maddesinde gösterilen miktar ve değeri geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Bu miktar, yeniden değerleme oranı sonucunda ile hüküm tarihi olan 2019 yılı itibariyle 4.400,00 TL’ye ulaşmıştır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince davalı yönünden kabul edilen edilen miktar 2.345,45 TL olduğundan hüküm tarihi itibariyle bu miktar kesin niteliktedir. HMK’nın 346. Maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar oluşturulmadan istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasanın 352/1. Maddesi gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesi mümkündür. Bu nedenle davalının istinaf başvurusunun miktar yönünden reddine dair karar verilmesi uygun görülmüştür. Davacının istinaf başvurusuna gelince, açıklanan nedenlerle ve özellikle halefiyete ilişkin rücu davasında, davalının arızalanan su tesisatının bakım ve onarımından sorumlu olduğu gibi dava dışı sigortalı iş yerinin ise binanın bodrum katında olduğu, kot altında bulunduğu dikkate alınarak gerekli izolasyon işlemlerinin alınması gerekir iken bu hususlara dikkat edilmemiş olması zarara etkisi bulunduğundan, bilirkişi raporu gereğince taraflara taktir edilen kusur oranı ve kusur oranı nispetinde kabul edilen tazminat miktarı dosya kapsamına uygun görülerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere, 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2 ve 352/1-b bentleri gereğince miktar yönünden REDDİNE, 2- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1075 Esas, 2019/44 Karar ve 29/01/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 3- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harçtan peşin olarak alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacı ve davalı taraftan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 5-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davalı yönünden 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin, davacı yönünden ise 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/11/2021