Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2080 E. 2020/811 K. 19.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2080 Esas
KARAR NO: 2020/811
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2018/583 Esas, 2019/183 Karar
DAVA: TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 19/03/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 15.05.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirkete, Özel Sağlık Sigortası kapsamında bulunan sigortalılarından …’nın tedavisine ilişkin 43.277,40 TL tutarlı 22.11.2017 tarihli faturanın hastaneye provizyon onayı verilerek ödendiğini, ödenen bedelin %50 lik kısmı olan 21.638,70 TL, …’in tedavisine ilişkin 20.804,81 TL, 13.11.2017 tarihli faturanın hastaneye provizyon onayı verilerek ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin %50 lik kısmı olan 10.402,41 TL ‘nin, Sağlık Sigortası Genel Şartları Müşterek Sigortayı düzenleyen 12. madde uyarınca, tedavi masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olunması halinde, bu masrafların sigortacılar arasında teminatları oranında paylaşılacağını, davalı şirketin poliçe limiti dahilinde ödenmiş tazminatın %50 lik kısmının davalı tarafından sulhen yazışma ile talep edildiğini, müracaatın sonuçsuz kaldığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 32.041,11 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, …’in müvekkili şirkete Ferdi Sağlık Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, yapılan işlemlerin istisna tutulduğunu, müşterek koruma sağlamayan taleplerin reddi gerektiğini, …’nın ise grup sağlık sigorta poliçesi ile sigortalandığını, masrafların teminat kapsamı dışında olduğunu, tedavi giderlerine dair rücu hakkının yalnızca zarar sorumlularına ait olduğunu, yerleşik içtihatların sigorta şirketine rücu imkanı tanımadığını, sigortalılara yapmış oldukları ödemelere dair taleplerini saklı tuttuklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, dava dışı sigortalılar ile davalı şirket arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olduğu, 6502 sayılı Yasa’nın 73/1. madde ve fıkrasında yer alan tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, davanın HMK 115/2. madde gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, halef sıfatıyla açılan bir rücu davası olmadığını, buradaki rücu hakkının, sigorta şirketinin müşterek sigorta dolayısıyla sigortaladığı menfaati aynı süre için sigortalayan diğer bir sigorta şirketine karşı TTK ‘nın 1466. maddesinin ikinci fıkrası ile TBK ‘nın müteselsil sorumluluğa İlişkin 62’inci maddesi gereğince yapılan bir rücu olduğunu, tüketici mahkemelerinin görevli olmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava, müşterek sigorta kapsamında ödenen tedavi gideri bedelinin, ödeyen sigorta şirketi tarafından, müşterek sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, uyuşmazlık, müşterek sigorta kapsamında tedavi giderini ödeyen sigorta şirketinin müşterek sorumlu sigorta şirketine açmış olduğu rücu davasında görevli mahkemenin, asliye ticaret mi yoksa tüketici mahkemesi mi olduğuna ilişkindir. 6102 sayılı TTK ‘nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir. Maddede, bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsinin ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılacağı, bu takdirde sigortacılardan herbirinin sigorta bedellerinin toplamına göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olacağı, sözleşmelere göre sigortacıların müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalının uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her birinin yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olduğu, bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkının, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda olduğu bedeller oranında olduğu ifade edilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘ın 62. maddede ise, iç ilişkide başlığı ile, ikinci fıkrada, tazminatın kendi payına düşenden fazlasını ödeyen kişinin bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlenmiştir. Her iki yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi ve TTK 1466/2. fıkranın son cümlesinde ki, rücu hakkının sigortacının sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedelleri oranında ifadelerin iş bu davada, sigorta poliçesinde ki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının kendine özgü dava şekli olduğu anlaşılmaktadır. Sigorta rücu davalarınınTTK nun 1472. maddesi hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK’nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. 6102 sayılı TTK ‘nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut olayda, dava dışı sigortalı ile gerek davacı gerekse de davalı … şirketleri arasındaki ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6502 sayılı yasanın 73. maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 03 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir.Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile davalı … şirketi arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK ‘ nın 1466. maddede yer alan müşterek sigorta, 1472.maddedeki halefiyet, 6098 sayılı TBK’nın 62.maddesi ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, mahkemece tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usülden red kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda açıklandığı üzere, 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/583 Esas, 2019/183 Karar ve 19.02.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/03/2020