Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2053 E. 2022/1389 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2053 Esas
KARAR NO: 2022/1389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2016/290 Esas, 2019/217 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin Bursa’da faaliyet gösteren bir seyahat acentası olduğunu, davalı şirkete ait … Otel’de 01/08/2014-06/08/2014 tarihleri arasında çeşitli müşterileri ile ilgili konaklama rezervasyonu karşılığı 9.613,30 TL ödeme yapıldığını, ancak müşterilerin otelde 1 gece konaklamanın ardından, odaların küçük ve havanadırmanın yetersiz olması nedeniyle memnun kalmayarak otelden ayrıldıklarını, ödemesi yapılan rezervasyonlarda müşterinin kalmaması durumunda konaklamayı yaptıran otel, her oda için en fazla 1 gecelik no-show uygulama hakkına sahipken davalının haksız ve yersiz olarak konaklama yapılmayan süreyi de kapsar şekilde tam fatura düzenlediğini ve 1 gece dışındaki oda ücreti ödemeleri toplamı 8.011,25 TL’yi iade etmekten kaçındığını, alacağın tahsili için Bursa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibin itiraz edilmesi sebebiyle durduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; yetkili Mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin, üzerine düşen tüm yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmesi sebebiyle davacı tarafa borcunun bulunmadığını, davacı şirket tarafından müvekkili bünyesindeki otellerde konaklanılması için turistlere yönlendirme yapıldığını, 01/08/2014-06/08/2014 tarihleri arasında davacı tarafından yönlendirilen grup için rezarvasyon yapıldığını, ancak müşterilerin daha giriş aşamasında sıkıntı çıkardığını, otel personeli ile tartıştığını ve müvekkili şirkete ait otelde konaklama yaparak ertesi gün otelden ayrıldıklarını, 8 adet odanın iptal edilmesinin müvekkili şirketi ciddi derecede ekonomik kayba uğratacak nitelikte olduğunu, iade yapılamayacağı ve no-show uygulaması hususunda davacının yazılı olarak bilgilendirildiğini belirterek davanın reddine, davacının, asıl alacağın asgari %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini savunmuştur. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/452 Esas 2015/931 Karar sayılı kararı ile İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilerek gönderilen dosyanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzii edildiği anlaşılmıştır. İlk derece Mahkemesince rapor ve ek rapor alındıktan sonra yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulüne, davalının Bursa … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına itirazının asıl alacak 4.806,71 TL yönünden iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile devamına, icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından süresinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; sözleşme türünün münferit olduğuna yönelik Mahkeme kararının bu yönüyle hukuka uygun olduğunu, taraflar arasında sözleşme olarak kabul edilmesi gereken ve dosyaya sunulan “fiyat teklifi” nin değerlendirilmediğini, işbu fiyat teklifi ile mevcut rezervasyon iptallerinde bir günden fazla ödeme alınamayacağının kararlaştırıldığını (ödeme yapılan rezervasyonun gelmemesi durumunda otel her otel rezervasyonu için sadece 1 gecelik no-show bedeli uygulanması hükmü mevcuttur), bu nedenle itirazın tamamen iptali ile alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. İlk derece Mahkemesi kararı davalı tarafça yasal süresi içerisinde istinaf edilmemiş olup davalı, katılma yoluyla istinaf isteminde bulunmuştur. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; otel rezervasyonu ve hukuki nitelendirme bakımından “münferit sözleşme” değil “grup sözleşmesi” olduğunu, yerel mahkeme tarafından 23/11/2016 tarihli duruşmada müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmesine rağmen ticari defterlerin incelenmediğini, 20/02/2019 tarihli duruşma için gönderilen mesleki mazeretin reddi yada kabulü hususunda bir ara karar oluşturulmadığını, aynı duruşmada savunma hakkı kısıtlanarak sadece davacı vekilinin talebi doğrultusunda 31/10/2018 tarihli ek bilirkişi incelemesinden dönülmesine karar verildiğini, bu ara karardan dönülmesi için sunulan dilekçenin muteber bir gerekçe olmadan reddedildiğini, 20/07/2018 tarihli ek bilirkişi raporuna konu incelemenin Turizm İşletmeciliği Uzmanı ve Hesap Uzmanı 2 bilirkişi tarafından yapılması gerekirken sadece hesap uzmanı tarafından inceleme gerçekleştirilmesi sebebiyle teknik yönden olan itirazlarının karşılanmadığını, alacağın varlığının şüpheli olması ve alacağın likit olmaması sebebiyle icra inkar tazminatı talebinin hukuken mümkün gözükmediğini belirterek davacı tarafın istinaf dilekçesinin ve istinafa konu taleplerinin reddi ile tarafımızın katılma yoluyla istinaf nedenleri açısından kararın bozulmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili, davalının katılma yoluyla istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinde, katılma yoluyla istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davacı tarafından davalıya ödenen bedelden, bir gecelik konaklama bedelinin mahsubundan sonra kalan 8.011,25 TL ödemenin tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı taraf, karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmuş olup yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmayan davalı taraf, katılma yoluyla istinaf talebinde bulunmuştur. Öncelikle dava değeri ile Mahkemece hüküm altına alınan alacak miktarına göre davacının, karara karşı istinaf hakkının bulunup bulunmadığını değerlendirmek gerekmiştir. Bu değerlendirme, sonucuna göre davalı tarafın katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabul görüp görmeyeceğine de etki edecektir. 6100 sayılı HMK’nun 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar gösterilmiştir. Buna göre maddenin 2. fıkrasında, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu, 3. fıkrasında, alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği, 4. fıkrasında ise, alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın, istinaf yoluna başvuramayacağı düzenlenmiştir. 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile HMK’nun 341. maddesinin 2. fıkrası değiştirilmek suretiyle 3.000,00 TL’yi geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesin hale getirilmiş ve aynı yasanın 44. maddesi ile HMK’ya eklenen ek madde 1 ile de kesinlik sınırı olan 3.000,00 TL’nin her yıl yeniden değerleme oranında artışa tabi olduğu kabul edilmiştir. Yeniden değerleme sonucunda 2019 yılı için kesinlik sınırı 4.400,00 TL olmuştur. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/3-169 E. 2005/235 K., Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2015/34 E. 2015/22872 K. vb. ilamları). İstinaf kesinlik sınırının belirlenmesinde, dava konusu alacağın değeri yani asıl alacak dikkate alınır. Bunun dışında faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz. Somut olayda, davacının, davalı hakkında Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 8.011,25 TL asıl alacak ve 332,70 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.343,95 TL’nin tahsili amacıyla 04/12/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı, dava değeri olarak asıl alacak miktarı olan 8.011,25 TL’nin gösterildiği, Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne, davalının Bursa … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına itirazının asıl alacak olan 4.806,71 TL yönünden iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile devamına, icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Buna göre dava konusu edilen alacak miktarı istinaf kesinlik sınırının üstünde olsa da Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi sebebiyle istinaf kesinlik sınırı belirlenirken dava değeri olarak belirtilen alacağın kabul edilmeyen bölümünü dikkate almak gerekir. Yani asıl istemin kabul edilmeyen bölümü istinaf sınırını geçmeyen tarafın istinaf hakkı yoktur. Davacı yönünden reddedilen ve istinafa konu edilen bu miktarın ise 3.204,54 TL olduğu anlaşılmıştır. HMK’nun 352. maddesinde; “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle karar verilir. Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.” hükmü gereğince ön inceleme sonucu karar verilecek dosyalara ait şartlar belirtilmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuru olanağı bulunmayan kesin nitelikteki kararlara ilişkin olarak HMK’nun 346/1 maddesi uyarınca mahkemesince bir karar verilebileceği gibi Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından da istinaf isteminin reddine karar verilebileceği de belirtilmiştir. Öte yandan katılma yolu ile başvurma 6100 sayılı HMK’nun 348. maddesinde düzenlenmiş olup buna göre “(1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir. (2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.” hükmünü içermektedir. Bu açıklamalar ve yasal düzenlemelere göre somut olayda, davacı yönünden reddedilen ve istinafa konu edilen miktar 3.204,54 TL olup karar tarihi itibariyle HMK’nun 341. maddesinde belirtilen kesinlik sınırının (4.400,00 TL) altında kalması sebebiyle ortada istinafı kabil bir karar bulunmadığı ve davacının istinaf hakkının olmadığı anlaşılmakla karara yönelik davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nun 341. ve 352. maddeleri uyarınca usulden reddine, bu nedenle yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmayan davalı tarafın katılma yoluyla istinaf talebinin de HMK’nun 348/2 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2 ve 352/1-b bentleri; davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf talebinin ise aynı kanununun 348/2 maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 82,09 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1,39 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 4-Taraf vekillerince yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan ön inceleme neticesinde. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352 ve 362/1 a Maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/11/2022