Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2037 E. 2020/783 K. 19.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2037 Esas
KARAR NO: 2020/783
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2018
NUMARASI: 2017/924 Esas, 2018/929 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 19/03/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; mahkemenin 2014/1525 esasına kayıtlı dosyasında, müvekkili şirket için 17.01.2016 tarihinden itibaren iflasın bir yıl süre ile ertelenmesine karar verildiğini, karar uyarınca yasadan doğan hakla bir yıl uzatmaya ilişkin huzurdaki davanın açılması zarureti hasıl olduğunu, yerel mahkemece verilen kararın temyize konu edilmeyerek kesinleştiğini, bilirkişi ve kayyum raporlarındaki verilerle iflas ertelemesi sürecine giren müvekkili şirketin mahkemenin vermiş olduğu tedbir ile iflasın ertelenmesi kararınında sağladığı güven içerisinde projesini başarı ile yürüttüğünü, cari borçlarını düzenli olarak ödediğini, iflas ertelemesi projesi kapsamında, dava sürecinde akdedilmiş olan borç yapılandırma protokollarına riayet ederek bu borçların tamamının tasfiye edildiğini, şirketin sağladığı istihdam, borçlarını ödemek için göstermiş olduğu gayret ve de şirketin bütünlüğünü koruyarak faaliyetlerinin devamlılığını sağladığı hususları da dikkate alınarak, şans verilmek suretiyle kalan borçlarında ödenmesinin sağlanmasına imkan tanınmasının alacaklıların çok daha menfaatine olacağını iddia ederek, 2014/1525 esas sayılı dosyada 17.01.2016 tarihinde, davacı lehine verilmiş olan iflas ertelemesi kararının tüm hüküm ve sonuçları ile birlikte bir yıl süre ile uzatılmasına, tensiple birlikte İİK 179/b maddesi gereğince dosyada verilmiş olan tüm tedbirlerin aynen devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı şirketin Levent ve Çekmeköy’de bulunan şubelerinin yatırımcı veya işletmeci ortak alınarak zararın paylaşılmasının hedeflendiği, ancak karar tarihi itibariyle devir yapılmadığı, davacının uhdesinde faaliyet gösterdiği, ana iflas erteleme davasında verilen tedbir tarihinden itibaren 4 yıl 1 ay tedbirlerle yaşayan ve hiç icra takibi görmeyen davacı şirketin, ilk dava açtığı döneme göre borç miktarında iki kattan fazla artış olması (2014 yılında 2.172.474,69 TL iken 2018 ağustos ayında 5.135.126,76 TL olarak hem kısa vadeli hem uzun vadeli borçların miktarının artmış olması), inandırıcı bir iyileşmenin olmaması, daha fazla beklenmesi halinde borçların artış göstereceği, bunun da alacaklıların aleyhine olacağı anlaşıldığı, hem kayyım raporlarında hem de mali bilirkişi heyetinin raporunda davacının iyileşme göstermediği, davacı vekili, 16/11/2018 tarihinde taranan raporu incelemek için süre talep etmişse de Şubat 2017’de 1/4 ünün peşin ödeneceği, kalanının taksitler halinde 2017 yılı içinde ödeneceği vaad edilen sermaye artışının karar duruşması olan 28/11/2018 tarihi itibariyle halen ödenmemiş olması, davacının kar hedefinin denetlemeye imkan verecek gelir tablolalarını 1,5 yıldır sunmamış olması dikkate alınarak, talep edilen süre zaman kazanmaya yönelik olduğu, yasa gereği tedbirlerin en fazla 5 yıl sürebilecek olması, tedbir süresinin kazanılmış hak gibi son gününe kadar kullanılacağı anlamına gelmediği de düşünülerek, toplam borcun ve borcu batıklığın daha fazla artmaması için iflas erteleme koşulları taşımayan davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil tarafından şirketin borçlarını düzenli olarak ödediği, iyileştirme projesinin başarı ile yürütüldüğü, yapılandırma projeleri ile borçların büyük bir kısmının ödendiğinden bahisle şirket bütünlüğünün korunması ve iyileştirmenin devamı için yukarıda dosya numarası yazılı dava ile iflas erteleme talep edildiğini, dosyada alınan 01.11.2018 tarihli bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmediğinden savunma hakkının kısıtlandığını, en son kayyum raporu da taraflara tebliğ edilmediğini, İflas erteleme davası teknik bir dava olup şirketin son güncel durumuna göre karar verilmesi gerekirken mahkeme tarafından karara esas alınan bilirkişi raporu şirketin 31.05.2018 tarihindeki mali durumuna göre üstelik eksik düzenlenmiş bir rapor olduğunu, mayıs ayına ait veriler ile karar verilemeyeceği, müvekkil şirketin aradan geçen 6 aylık zaman dilimi içerisinde borca batıklıktan çıkmış olma ihtimalinin bulunduğu, bu hususun güncel bir rapor alınmak suretiyle araştırılması gerektiği tarafımızdan beyan edilse de bu beyanımız mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmadığını, karara esas alınan 01.11.2018 tarihli bilirkişi raporu firmanın son güncel mali durumunu yansıtmadığını, dosyada müdahiller arasında bulunan ve borç tasfiye edildiği için müdahillikten çekilen müdahil … ile akdedilen borç tasfiye protokolü neticesinde 176.000,00 TL’sı borç indirimi alınarak olağan dışı gelir elde edildiğini diğer bir ifade ile bu bedelde borca batıklıkta azalma olduğunu, 31.05.2018 tarihinden sonra, müdahil … şirketine toplam 80.000,00 TL’sı ödeme yapılarak borç tasfiyesi gerçekleştiğini, bu bedelde özvarlık pasifinde azalma olduğunu, yine, 31.05.2018 tarihinden sonra, ortaklar tarafından kısmi sermaye ödemesi gerçekleştirildiğini, bu nedenle yerel mahkeme tarafından verilen karar savunma hakkının kısıtlandığı için usulen hatalı olduğu gibi şirketin son borca batıklık durumu incelenmeksizin karar verildiğinden esastan da hatalı olduğundan mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 377. maddesinde düzenlenen iflasın ertelenmesinin, bir yıl süre ile uzatılması istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirketin, iflas erteleme davasını 2014 yılında açtığı, ilk tedbir kararının 17/10/2014 tarihinde verildiği, mahkemenin 2014/1525 E., 2016/49 K. ve 27/01/2016 tarihli kararı ile şirketin bir yıl süre ile iflasının ertelenmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeyerek 08/04/2016 tarihinde kesinleştiği, davacının iflasın ertelenmesinin 1 yıl süreyle uzatılması talebi ile 24/01/2017 tarihinde açtığı davanın mahkemenin 2017/98 E., 2017/395 K. sayılı kararıyla olağanüstü hal boyunca dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine dairemizin 2017/1402 E., 1145 K. sayılı 27/07/2017 tarihli kararıyla, kararın kaldırılması üzerin dosyanın yeniden esasa kaydedilerek yargılamaya devam edildiği görülmüştür. Davacı şirketin, taşınmazları, stokları, demirbaşları, araçları ve tüm mal varlığı üzerinde rayiç değer tespiti yapılmak üzere makine mühendisi bilirkişisinden raporu alındıktan sonra şirketin ticari defter ve kayıtları, bilançoları üzerinde mali bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yapılmak suretiyle şirketlerin borca batık olup olmadığı, iyileştirme projesinin istenen teknik koşulları içerip içermediği, taahhüt edilmiş sermayenin ödenip ödenmediği, iyileştirme projesinin şirketlerin mali durumunun düzelmesini sağlayıp sağlamayacağı, iflas ertelemenin koşullarının bulunup bulunmadığı noktalarında rapor alınmış, ayrıca şirkete atanan kayyımdan düzenli rapor alınmıştır. 26/11/2018 tarihli son kayyım raporunda; şirketin ticari faaliyetlerinin devam ettiği, şirketin 31/08/2018 döneminde 2.521.022,13 TL tutarında net ciro sağladığı, bu ciro rakamına karşılık 9.986,86 TL tutarında kar oluştuğu, ancak elde edilen karlılığın yeterli olmadığı, şirketin toplam borçlarında başvuru dönemine nazaran Ağustos/2018 döneminde 2.962.652,07 TL artış yaşandığı, borçlardaki sürekli artışın olumlu karşılanmadığı, davacı tarafından sunulan beyanda 150.000,00 TL sermaye artırımı yapılacağının belirtilmesine rağmen yerine getirilmediği, bu durumun olumlu karşılanmadığı mütalaa edilmiştir. 01/11/2018 tarihli ekonomist ve mali bilirkişilerin müşterek raporunda; davacı şirketin, 31/05/2018 tarihi itibariyle öz kaynaklarının kaydi değerlere göre (-)651.731,88 TL, rayiçlere göre ise (-)310.261,60 TL olarak hesaplandığı, şirketin bu miktarda borca batık olduğu, şirketin mali durumunda somut bir iyileşme sağlanmadığı, revize projede öngörülen 150.000,00 TL lik sermaye artışının gerçekleştirilmediği, davacı şirketin Levent ve Çekmeköy’de bulunan şubelerinin yatırımcı veya işletmeci ortak alınarak zararın paylaşılmasının hedeflendiği, ancak karar tarihi itibariyle devir yapılmadığı, davacının uhdesinde faaliyet gösterdiği anlaşıldığı, 2017 ve 2018 yılına ait revize gelir tablolarının sunulacağının beyan edildiği ancak dosyaya sunulmadığı, bu nedenle 2017 yılı kar hedefinin denetlenemediği, 2018 yılı hedeflerinin ise gerçekleşme ümidinin bulunup bulunmadığı yönünde görüş bildirilmesinin mümkün olmadığı bu nedenle davacının dosyaya sunduğu revize projesinin ciddi ve inandırıcı olmaktan uzak olduğu mütalaa edilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği ve benzeridir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması, yani, İflas erteleme kararının alacaklıların haklarının iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği ise İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir. Somut olayda, iflas erteleme davasında verilen tedbir tarihinden itibaren 4 yıl 1 ay tedbirlerle geçen ve hiç icra takibi görmeyen davacı şirketin, ilk dava açtığı döneme göre borç miktarında iki kattan fazla artış olması (2014 yılında 2.172.474,69 TL iken 2018 ağustos ayında 5.135.126,76 TL olarak hem kısa vadeli hem uzun vadeli borçların miktarının artmış olması), 150.000,00 TL sermaye artırımı yapılacağının belirtilmesine rağmen yerine getirilmediği, davacının kar hedefinin denetlemeye imkan verecek gelir tablolarını 1,5 yıldır sunmamış olması nedeniyle 2017 yılı kar hedefinin denetlenemediği, 2018 yılı hedeflerinin ise gerçekleşme ümidinin bulunup bulunmadığı yönünde değerlendirme yapılamadığı nazara alındığında, davacı şirket tarafından dosyaya sunulan iyileştirme projesinin bu anlamda ciddi ve inandırıcı olduğundan söz etmek mümkün değildir. Ancak davacı vekili, bilirkişi raporunu incelemek ve beyanda bulunmak için süre talep etmiş ise de, mahkemece, davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu, bilirkişi raporunun 16/11/2018 tarihinde taranarak sisteme girdiği gerekçesiyle talebin reddedildiği görülmüştür. Bilirkişi raporunun davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilip itiraz hakkının tanınmaması hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/6857 Esas 2020/1264 Karar 25/02/2020 tarihli kararında da bu husus “Anayasa’nın 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, HMK’nın 280. maddesinde, bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edileceği, 281/1 maddesinde ise tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren iki hafta içinde raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir. Öte yandan mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu, davacı şirketin 31/05/2018 tarihindeki mali durumuna göre düzenlenmiş olup davacı vekilince, 31/05/2018 tarihinden sonra bir takım alacaklılarla borç tasfiye protokolü neticesinde borç indirimi ve borç ödemesi yapıldığı, yine aynı tarihten sonra ortaklar tarafından kısmı sermaye ödemesi gerçekleştirildiği, bu sebeple şirketin aradan geçen 6 aylık zaman dilimi içerisinde borca batıklıktan çıkmış olma ihtimalinin bulunduğu iddia edilmiştir. Yargıtay emsal kararlarında da belirtildiği üzere davacı şirketin iflasına karar verilebilmesi için şirketin güncel durumu itibariyle rayiç değerler üzerinden borca batık olup olmadığı kesin olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple davacı şirketin 31/05/2018 tarihli bilançoya göre rayiç değerler üzerinden borca batıklık miktarı da dikkate alındığında davacının iddiaları değerlendirilmek suretiyle son durumu itibariyle rayiç değerler üzerinden borca batıklığın, gelinen aşama itibariyle devam edip etmediği veya ne oranda devam ettiği araştırılarak ve bu konuda uzman bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur. Sonuç olarak; müdahil vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 bendi gereğince kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, belirtilen eksik hususlar doğrultusunda dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/768 E. 2016/963 K. 23/12/2016 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/03/2020