Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2035 E. 2020/245 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2035 Esas
KARAR NO : 2020/245
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20/11/2018 ve 03/01/2019
NUMARASI : 2018/1024 Esas,
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TALEP Davacılar vekili 14/11/2018 tarihli dilekçesi ile; davacı şirketler lehine 12.11.2018 tarihinden itibaren geçici mühlet kararı verildiğini, her iki davacı şirketin yürüttüğü projeler nedeniyle vermiş oldukları ve ekli listede niteliği, miktarı, verildiği kişi, bedeli ve süresi yer alan teminat mektuplarını uhdesinde bulunduran şirketlerce paraya çevrilme olasılığı bulunduğunu, oysaki verilen geçici mühlet kararıyla müvekkili şirketlerin malvarlığının koruma altına alındığını, bu teminat mektuplarının alacaklılar tarafından bozdurulması halinde alacaklılar arasında eşitsizliğe yol açacağını, bunun da konkordato hükümlerine tamamen aykırı olduğunu, müvekkili şirketlerin konkordato talep etmiş olması sebebiyle teminat mektuplarının bozdurulmasının şirketlerin hem ticari itibarını ve kredi notunu etkileyeceğini, hem de geçici mühlet korumasını tamamen hükümsüz kılacağını belirterek, ekli listede yer alan kati ve avans teminat mektupları yönünden tedbiren paraya çevrilmesinin önlenmesine karar verilmesi talep edilmiştir.Davacılar vekili 26/12/2018 tarihli dilekçesi ile; müvekkili şirket hakkında geçici mühlet kararının verildiğini, 12/11/2018 tarihinden itibaren bankalarca müvekkili şirket hesaplarına bloke konulmasının tedbiren önlenmesi ve konulan blokelerin kaldırılması ile mahsup işleminin yapılmasının önlenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesi 20/11/2018 tarihli ara karar ile; genel nitelikte teminat mektuplarının paraya çevrilmemesi yönünde tedbir kararı verilemeyeceği ve her somut olayın özeliğine göre HMK 389 ve devamı maddeleri uyarınca talebin değerlendirilmesi gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi 03/01/2019 tarihli ara karar ile; İİK 200. maddesi şartlarına göre takas ve mahsup yasağı olup olmadığının her bir alacağın özelliği dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği ve genel nitelikli talep hakkında karar verilemeyeceği gerekçesiyle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Teminat mektuplarının bozdurulmasının müvekkilinin bankalar nezdindeki kredi notunu etkileyeceğini ve alacaklılar arasında eşitsizlik oluşturacağını, ayrıca konkordato talebi üzerine mahkemenin borçlunun malvarlığını korumak için her türlü önlemi alması gerektiğini, teminat mektuplarının bozdurulması halinde bu amacın gerçekleşmeyeceğini, mahkemece her bir somut olayın özeliğine göre talebin değerlendirilmesi gerektiğini belirterek teminat mektuplarının bozdurulmaması yönündeki tedbir taleplerinin kabulüne, 2-Geçici mühlet verilmesinden sonra bankalarca müvekkili şirketlerin tüm hesaplarına keyfi olarak bloke konulduğunu ve kendi alacaklarına mahsup ettiğini, yapılan işlemlerin alacaklılar arasında eşitsizliğe yol açtığı gibi, müvekkili şirketlerin gelir gider dengesini de bozduğunu belirterek sözkonusu ara kararların kaldırılmasını ve tedbir taleplerinin kabulünü talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME: Dava, İİK 285. ve devamı maddeleri gereğince açılan Konkordatonun Tasdiki davası olup, devam eden yargılamada, davacı şirketlerin, banka teminat mektuplarının nakte çevrilmesinin engellenmesi yönünde ve bankalarca şirket hesaplarına bloke konulmasının engellenmesi ve konulmuşsa blokelerin kaldırılması ve mahsup işlemi yapılmasının engellenmesine yönelik tedbir kararı verilmesini talebine yöneliktir. Mahkemece teminat mektuplarının paraya çevrilmesine yönelik tedbir talebinin reddine diğer talep yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş, bu ara karalarına karşı istinaf yoluna başvurlmuştur.Mahkemece, davacıların, geçici mühlet kararının verildiği 12/11/2018 tarihinden itibaren bankalarca şirket hesaplarına bloke konulmasının tedbiren önlenmesi ve konulan blokelerin kaldırılması ile mahsup işleminin yapılmasının önlenmesine ilişkin talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Ancak davanın konusunun kalmaması halinde, mahkemece karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, eldeki talepte konkordato yargılamasının sürdüğü ve uyuşmazlığın konusuz kalmadığı, bu nedenle kararın, talebin reddi niteliğinde olduğu, İİK’nın 287/son ve 289/son fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, borçlu lehine verilen tedbirler, geçici mühlet, kesin mühlet ve mühletin uzatılması gibi kararların kesin olduğu, ancak tedbirin reddi kararı yönünden açıkça kanun yolunun yasaklanmadığından kararın incelenmesi gerekmiştir.Gerek fiziken gerekse UYAP sisteminde yapılan kontrollerde, istinafa konu ara kararların davacı tarafa tebliğ edilmediği anlaşıldığından istinaf başvurusunun da süresinde olduğu kabul edilmiştir.İşin esasına yönelik yapılan incelemede ise;1-Banka teminat mektuplarının nakte çevrilmesinin engellenmesi talebi yönünden; Uyuşmazlık, borçlu şirketlerin lehtar olduğu teminat mektuplarının, konkordato yargılaması aşamasında, talep halinde, tedbiren paraya çevrilmesinin önlenmesi talebinin yerinde olup olmadığı, maddi hukuka dair tedbir talebinin konkordato müessesine aykırı olup olmadığına yöneliktir.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun “ Geçici mühlet “ başlıklı 287/1. Fıkrasında, konkordato talebi üzerine mahkemenin, 286. nci maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespiti halinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hallerde dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Maddede belirtilen, 297/2. fıkrası ise, borçlunun mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemeyeceği, kefil olamayacağı, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemeyeceği, takyit edemeyeceği, ivazsız tasarruflarda bulunamayacağı, aksi halde yapılan işlemlerin hükümsüz olacağına ilişkindir. Söz konusu tedbirler, yasanın düzenlemesi kapsamında muhafaza tedbirleridir. Bu düzenleme ile muhafaza tedbirleri almak görevi, yasa koyucu tarafından mahkemeye bırakılmıştır. Bankalarca, muhataba hitaben düzenlenen teminat mektupları, herhangi bir mahkeme kararına veya borçlunun rızasına bağlı olmaksızın, borçlunun alacaklıya karşı üstlendiği edimi yerine getirmemesi halinde, belirli bir miktar paranın alacaklının talebi üzerine derhal ve gecikmeksizin ödeme taahhüdünü içeren bankalarca düzenlenen belgedir. Banka tarafından kendisine garanti verilen kişiye muhatap, lehine teminat mektubu verilen müşteriye ise lehtar denilmektedir. Doktrinde teminat mektuplarının hukuki niteliği tartışılmış, garanti sözleşmesi olduğu konusu ağırlık kazanmıştır. Yargıtay 11. HD.’si kararlarında, teminat mektubu garanti sözleşmesi olarak tarif edilmiş, garanti sözleşmesi, garanti veren, garanti alandan bir ivaz elde etmek için değil, fakat onu teşebbüs veya iş yapmaya yöneltmek amacıyla bağımsız olarak söz konusu teşebbüs veya işin tehlikelerini kısmen veya tamamen üzerine almak olarak ifade edilmiştir. Garanti sözleşmesi ile, garanti alanı, yapma şeklinde olumlu veya yapmama şeklinde olumsuz bir davranışa yöneltmek amacıyla, bu hareket tarzı sonucunda doğması muhtemel zararların karşılanması taahhüt edilmektedir. Garanti alanın bu hareket tarzı sonucunda ortaya çıkacak rizikoların üstlenilmesi taahhüt edilmektedir. Bu taahhüt garanti veren tarafından güvence altına alınmaktadır. Hangi riskin garanti altına alındığı belirlenebilir nitelikte olmalıdır. Garanti verenin, garanti alana karşı sorumluluğu bağımsız olup, asıl sözleşmenin varlığına ve geçerliliğine veya dava konusu olup olmadığına bağlı değildir. Diğer bir ifade ile, garanti veren, asıl borç ilişkisinden bağımsız şekilde yükümlülük altına girmektedir. Garanti sözleşmesi tek taraflı borç yükleyen bir sözleşmedir. Teminat mektubu, lehtarın talebi üzerine, garanti veren banka tarafından düzenlenmekte ve muhataba karşı garanti vereni tek taraflı borç altına sokmaktadır. Garanti veren banka, teminat mektubu karşılığında, bankacılık işlemi sebebi ile komisyon adı altında bir para talep etmekte, ancak bunu lehine teminat mektubu vermeyi üstlendiği kişiden almaktadır. TBK’nın 128. maddesinde “üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçeklememesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak başvurulmaması halinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği kararlaştırılabilir” düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde banka teminat mektubu, banka tarafından üçüncü kişi konumunda olan lehtarın edimini ifa etmemesi veya teminat mektubunda belirtilen risklerin ortaya çıkması halinde, teminat mektubunda belirtilen zararları karşılamayı muhataba taahhüt etmektedir. 13/12/1967 tarih, 1966/16 Esas, 1967/7 Karar sayılı içtihat birleştirme kararında, banka teminat mektupları garanti sözleşmesi olarak nitelendirilmiş, bu kararda, bankanın teminat veren sıfatı taşıdığı, taahhüdünün, esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve asıl akitten ayrı tamamen bağımsız olduğu, bankanın taahhüdünün, lehtarın borcunun geçerliliğine veya varlığına bağlı olmadığı belirtilmiştir.İİK’nın 287/1 maddesinde, konkordato talebi üzerine, mahkeme, 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olduğunu tespit ettiği takdirde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297. maddenin 2. fıkrasında belirtilen haller de olmak üzere, borçlunun mal varlığının muhafazası için gerekli gördüğü tüm tedbirleri alacağı belirtilmiştir.HMK’nın 406/2. maddesindeki düzenleme ile, geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklı tutulmuştur. İİK’nın, 287. maddesinde belirtilen düzenleme, HMK’nın 389. ve devamı maddelerinde belirtilen düzenlemeye göre özel niteliktedir. Genel hükümler ancak özel hükümlerde düzenleme yoksa olayın niteliğine uygun düştüğü sürece kıyasen uygulanabilir. Bu genel açıklamalardan sonra, konkordato talep eden borçlu, borcunu ödeyememe riskine karşı alacaklısına, alacağını teminatlandırmak veya alacağına daha kolay kavuşmasını sağlamak amacıyla alacaklıya teminat mektubu vermiştir. Teminat mektubu ile konkordato talep edenin alacaklısı, diğer alacaklılara nazaran üstün tutulmuş ve alacağı garanti altına alınmıştır. Yani alacağını kolayca tahsil etme imkanı sağlanmıştır. Alacaklı, teminat mektubunun nakde çevrilmesi için garanti veren bankaya müracaat ettiğinde, garanti veren banka, teminat mektubu bedelini herhangi bir şart ileri sürmeksizin talep çerçevesinde nakde çevirmek zorundadır. Bu şekilde garanti veren banka ile muhatap arasında sözleşme ilişkisi kurulmuştur. Lehtarın konkordato talep etmesi sonucu, garanti veren banka ile muhatap arasında kurulan bu sözleşme ilişkisine ihtiyati tedbir yolu ile müdahale edilmesi düşünülemez. Bu durum sözleşme özgürlüğü ilkesine ve mülkiyet hakkına aykırılık teşkil eder. Tedbir kararı, garanti ilişkisine müdahale anlamı taşır ve muhatabın bankaya karşı alacak hakkını ileri sürmesi ve bankanın da borcunu ifa edemez hale gelmesi sonucunu doğurur. Bu sebeple, konkordato talep eden borçluya göre üçüncü kişi konumunda olan alacaklı – muhatap ile garantör banka arasında oluşan sözleşemeye tedbir yolu ile müdahale edilmesi hukuka uygun değildir.Teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren engellenmemesi sonucu, borçlunun mal varlığında azalma meydana gelip gelmeyeceği veya alacaklılar arasında eşitliğin bozulup bozulmayacağı noktasında ise, alacaklı-muhatap, teminat mektubunu nakdi krediye dönüştürdükten sonra, garanti veren banka, konkordato talep eden müşterisinden, alacaklıya ödediği meblağın kendisine ödenmesini talep edebilecektir. Teminat mektubu nakde çevrildiği için konkordato talep eden borçlunun mal varlığında azalma olacağı düşünülse de, teminat mektubu bedeli ödendiği için konkordato talep eden borçlunun aslında borcu ödenmiş olacaktır. Garanti veren banka, teminat mektubu bedelini ödedikten sonra ödediği miktar kadar konkordato talep edenden alacaklı konuma geçeceği için konkordato talep edenin alacak ve borç miktarında bir değişiklik olmaz. Sadece alacaklı sıfatı değişir. Bu kapsamda, teminat mektubunun nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına yönelik talep, borçlunun mal varlığının muhafazası kapsamında değerlendirilemez.Teminat mektubunun nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına yönelik karar, maddi hukuk alanında sonuçlar doğuran ve borçlu konkordato talep eden şirkete nazaran üçüncü kişi konumunda olanların maddi hukuktan doğan talep ve def-i haklarını etkileyen tedbirler olarak değerlendirilebilir. Konkordato talebinde, gerek geçici mühlet ve gerekse kesin mühlet süresi içerisinde, üçüncü kişilerin sahip oldukları hakları ve yüklendiği borçları etkileyeceğinden bu konuda tedbir kararı verilemez. Bunun dışında, muhatabın edimini yerine getirip getirmediği, teminat mektubunun nakde çevrilmesinin şartlarının oluşup oluşmadığı, teminat mektubunda belirtilen miktarın, garantör banka tarafından ödenip ödenmeyeceğine ilişkin ihtilaflar ile muhatap tarafından, teminat mektubunun haksız ve hukuka aykırı bir şekilde veya lehtar ile muhatap arasındaki sözleşmeye aykırı bir şekilde nakde çevrildiği veya çevrileceği iddiası ayrı bir davanın konusunu oluşturmaktadır. Bu şekilde açılacak bir davada, teminat mektubunun nakde çevrilmesinin engellenmesine yönelik HMK’nın 389 ve devamı mad. gereği tedbir kararı verilmesini har zaman talep edebilir. Sonuç olarak, teminat mektubunun hukuki niteliği itibariyle konkordato talep eden borçlu tarafından verilen teminat mektubunun, konkordato davasında, İİK’nın 287 ve devamı maddeleri gereğince nakde çevrilmesinin engellenmesine yönelik tebir karar verilemeyeceğinden ilk derece mahkemesince verilen karar sonuç itibariyle hukuka uygun olduğundan bu talep yönünden davacıların istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.2-Yine mahkemece geçici mühlet kararının verildiği 12/11/2018 tarihinden itibaren bankalarca davacı şirket hesaplarına bloke konulmasının tedbiren önlenmesi ve konulan blokelerin kaldırılması ile mahsup işleminin yapılmasının önlenmesi talebi kabul edilmemiştir. Konkordato sürecinde borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli tedbirlerin alınmaması sonucunda borçlunun malvarlığının tasfiye edilmesi durumu ile karşılaşması hali, konkordato kurumunun amacı ile bağdaşmayacaktır. Zira konkordato, borçlunun mallarının başında kalarak alacaklıların gerekli çoğunluğu tarafından kabul edilen ve mahkemece tasdik edilen konkordato projesine göre, alacaklıları daha iyi bir şekilde ve eşit koşullar altında tatmin etmeyi amaçlamaktadır. Buna karşılık, gerekli görülen ve talep edilip yerinde olan tedbirlere karar verilmemesi durumunda, konkordato ile ulaşılması gereken hedefe ulaşılması imkansız duruma gelebilecektir. Diğer yandan, her talepte, somut olayın ve başvuran borçlunun durumu ve tedbir talepleri de dikkate alınarak, ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığına, talebin özellikleri değerlendirilerek karar verilmesi isabetli olacaktır.İİK’nın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Nitekim İİK’nın 294/4. maddesinde mühlet sırasında talep edilen takasın İİK 200 ve 201 . maddelerine tabi olacağı belirtilmiş ve bu maddelerin uygulanmasında geçici mühlet kararının ilan tarihi esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Alacaklıların takas hakları bu bent gereğince sınırlandırılmış ve alacaklıların ancak iflasta takası düzenleyen hükümler gereğince takası işletebileceği belirtilmiştir. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 349) Görüldüğü üzere konkordato mühleti içerisinde takasın gerçekleşebilmesi için her iki alacağın da mühlet kararının ilanından önce doğmuş olması gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İİK 287. maddedeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düşmeyecek olan, borçlu şirketin kendi hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelen para üzerine bloke konulmamasına ve konulmuşsa kaldırılması ile mahsup işleminin iptaline yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacılar vekilinin, teminat mektuplarının tedbiren paraya çevrilmesinin önlenmesinin reddine dair ilk derece mahkeme kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Davacılar vekilinin, geçici mühlet kararının verildiği 12/11/2018 tarihinden itibaren bankalarca, davacı şirket hesaplarına bloke konulmasının tedbiren önlenmesi ve konulan blokelerin kaldırılması ile mahsup işleminin yapılmasının önlenmesine dair ilk derece mahkeme kararına karşı istinaf başvurusunun KABULÜNE,a-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1024 Esas, ve 03/01/2019 tarihli ara kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,b-Davacı şirketlerin hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelen para üzerine bloke konulmasının tedbiren önlenmesine ve konulmuşsa blokelerin kaldırılmasına, davacı şirketlerin hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelen para üzerine mahsup işlemi yapılmasının tedbiren önlenmesine,3-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile hakim …nın muhalefeti ile karar verildi.30/01/2020

MUHALEFET ŞERHİ 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. İİK 287/son fıkrada “ Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz “ ifadelerine yer verilmiştir. Her ne kadar 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 394/5. fıkrasında, itiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmişse de, 2004 sayılı İİK ‘daki ihtiyati tedbire karşı kanun yoluna başvurulamayacağına dair düzenleme özel yasaya ilişkin olduğu gibi, yasanın kabulü de sonraki tarihlidir. Bu durumda, davacı borçlu için mahkemece oluşturulan geçici hukuki koruma niteliğindeki ihtiyati tedbir kararına karşı yasa yoluna başvurulamayacağının kabulü gerekecektir. Bu sebeple istinaf incelemesi yapılması yasal olarak mümkün değildir. Sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.