Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2029 E. 2020/981 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2029 Esas
KARAR NO : 2020/981
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI : 2017/180 Esas, 2019/319 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 04/06/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 01.07.2016 tarihli dava dilekçesinde, borçlu şirket hakkında, Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasında başlatmış oldukları ve bir defaya mahsus olmak üzere iflas takip yoluna çevirdikleri dosyada iflas emrinin tebliğine rağmen itiraz edilmediğini ,takibin kesinleştiğini, iflas emriyle kesinleşen miktarın 246.382,56 TL olduğunu bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını iddia ederek, kesinleşen alacağın tarafına ödenmemesi nedeniyle İcra ve İflas Kanunun 156. maddesi gereğince şirket hakkında İflas kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı davaya karşı beyanda bulunmamıştır.BAKIRKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/648 Esas, 2016/735 Karar ve 17.11.2016 tarihli kararı:Mahkemece, ticaret sicil belgelerine göre iflası istenen davalı şirketin adresinin Maltepe / İstanbul olduğu, yetkiye dair dava şartının yokluğu nedeniyle davanın, İİK 154/ son, HMK 114/-ç ve 115/2 maddesi gereğince usülden reddine karar verilmiştir. Karar, istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda depo emrine esas olan alacak tutarının 373.311,14 TL olduğunun belirlendiği, depo emrinin davalı şirkete 13.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği, verilen 7 günlük kesin süre içinde dava dosyasına yatırılmadığı gibi davacı alacaklıyada ödenmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davalı şirkete TK 35. madde gereğince tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, müvekkili şirketin müdürü ve tebliğ almaya yetkili kişisi olan …. 23.01.2018 tarihinde cezaevine girdiğini, halende tutuklu bulunduğunu, TK 12. maddesi gereğince ,hükmü şahıslara tebliğin salahiyetli mümessillerine bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır hükmü ile tüzel kişiler hakkındaki tebligatların kime yapılacağının belirtildiğini, TK 35. maddesinde ise, kendisine veya adresine kanunun verdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimsenin adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliğ yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu, adresini değiştiren kimsenin yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tebliğ edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı, asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı, bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğlerin muhataba yapılmış sayılacağını, daha önce tebliğ yapılmamış olsa bile tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükmünün uygulanacağını, müvekkili hakkında her ne kadar TK 35 gereği tebligat yapılmışsa da müvekkili şirketin tebliğ almaya yetkili kişisi …’un depo kararının tebliğinde cezaevinde olmasından dolayı tebligatın usulsüz olduğunu iddia ederek,usulsüz tebligat nedeniyle İflas kararının kaldırılmasına ve depo kararı verilip sonucuna göre karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen İflas yolu ile başlatılan icra takibine karşı, itiraz olunmaması nedeniyle borçlu şirketin iflasının İİK ‘nun 156. maddesi gereğince istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, taraflar arasında, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, davalı şirketin satıcı olarak yer aldığı, sözleşmenin 17.10.2011 tarihli olduğu, sözleşmenin 3. maddesinde satış bedelinin, arsa payı ve inşaat dahil toplam KDV hariç 207.920,00 TL olarak belirlendiği, teslim tarihinin 31.12.2012 tarihi olarak belirlendiği, davacı ödemelerine dair dekont örneklerinin mevcut olduğu, davacı tarafça, davalı şirket ile birlikte şirket yetkilisi … Beşiktaş …. Noterliğinin … yevmiye nolu 20 Mart 2015 tarihli ihtarnamesinin düzenlendiği, ihtarnamede, daire tesliminin 31.12.2012 olarak taahhüt edildiği, peşinat ve taksit ödemeleri olarak 86.858,00 TL olarak ödeme yapıldığı, teslimatın gerçekleşmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiğinin belirtilerek ödenen bedelin iadesinin talep edildiği, Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacı tarafça davalı şirket hakkında asıl alacak ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 246.382,56 TL nin tahsili amacı ile 05.06.2015 tarihli ilamsız takip başlatıldığı, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği ödeme emrine itiraz edilmediği, takip yolu değiştirildiği ve 13.10.2015 tarihli aynı alacağın tahsili amacı ile iflas yolu ile adi takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya 16.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, ödeme emrine itiraz edilmediği, davacının hak düşürücü süre içerisinde İİK 156. madde gereğince iflas davasını açmış olduğu anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, öncelikle, depo emrinin tebliğ tarihinde şirket yetkilisinin tutuklu olmasının TK 35. madde gereğince gerçekleştirilen tebligatın usulsüzlüğüne neden olup olmayacağı ve kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davalı şirketin, 17.10.2011 tarihli sözleşme tarihinde kaşesinde ki adresinin “ … Mah. …Bulvarı No … Esenyurt / İstanbul olduğu, davacının davalı şirket ve dava dışı yetkilisi adına çıkarmış olduğu, Beşiktaş …. Noterliğinde düzenlenen 20 Mart 2015 tarihli ihtarnamede şirket adresinin, …Bulvarı, …Bulvarı No … Esenyurt / İstanbul olarak belirtildiği, 08 Nisan 2015 tarihli ihtarnamede şirket adresinin, ….Durağı Yanı E-5 yanyol No 128 Zemin giriş kat Avcılar / İstanbul olarak belirtildiği, ihtarnamenin aynı adreste bulunan çalışana 14.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 05.06.2015 tarihli ilamsız icra takibinde de Avcılar / İstanbul adresinin gösterildiği, tebligatın son ihtarnameyi tebliğ alanın ,çalışan …., tebliğ tarihinin 16.06.2015 olduğu, İflas yolu ile icra takibinin ise yine Avcılar / İstanbul adresi olarak 13.10.2015 tarihinde başlatıldığı, tebligatın aynı adrese ve yine çalışan … 16.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 24 Ağustos 2015 tarihli sayısında , davalı şirketin adresinin 17.08.2015 tarihli karar ile Maltepe / İstanbul adresine nakil kararı alındığının ilan edildiği, İflas yolu ile takip tarihi olan 13.10.2015 tarihinde davalı şirketin ticari adresinin Maltepe / İstanbul olduğu ,ancak davalı borçlunun herhangi bir itirazda bulunmadığı tespit edilmiştir. İflas yolu ile takipte icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden değildir. İcra Dairesinin yetkisine itiraz edilmemişse icra dairesi yetkili hale gelir. Yasal düzenlemeler kapsamında, iflas yolu ile takipte davalı şirket adresinin değişmiş olmasının sonuca etkili olmadığı anlaşılmıştır.Davalı şirkete, 12.02.2018 tarihinde tevzi formu, TK 21. maddesi gereğince tebliğ edilmiş , davalı şirketin tebligat çıkarılan adresinin “ … mah. …Cad…./D Maltepe / İstanbul “ adresi olduğu, söz konusu adresin 21.12.2017 -04.10.2018 tarihli İstanbul Ticaret Odası Bilgi Bankasında gösterilen adres olduğu, 09.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda, 09.08.2018 tarihi itibariyle depo emrine mesnet teşkil edecek alacak tutarının 373.311,14 TL olduğunun tespit edilmesi üzerine, borçlu şirket adresine aynı tarihli depo emri hazırlanarak tebliğe çıkarıldığı, tebligatın, 31.08.2018 tarihinde, muhatabın adresten sürekli ayrıldığı, komşusunun imzadan imtina ettiği gerekçesi ile bila iade edilmesi üzerine, tebligatın TK 35. madde gereğince yapılmasına karar verildiği ve son sicil adresininde aynı olduğu, bilirkişi raporu ve ayrıca 09.08.2018 tarihli depo emri kararının TK 35. madde gereğince, 13.10.2018 tarihinde tebliğ edilmesi ve tebliğe rağmen ödeme gerçekleştirilmeyince mahkemece davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.Tebligat kavramı, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğuludur. Hukuk sözlüğünde, tebligat, hukuksal bir eylemden, ilgili kişinin haber almasını sağmak için yetkili makamın yasal biçimde, yazı yada duyuru ile yapacağı belgeleme eylemi olarak tanımlanmaktadır. Tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği bulunan usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. (HGK 14.04.2010 tarihli, 2010/21-200 Esas, 2010/216 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi). Tebligata İlişkin genel ve temel nitelikteki kuralları içeren mevzuatın başında 7201 sayılı Tebligat Kanunu gelir. Tebligat Kanunu tamamen şeklidir. Kanunun etkili önlemler almasının tek amacının tebliğin muhataba ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. O halde kanun ve tüzük ( Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 25.01.2012 tarih, 28184 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile Tebligat Tüzüğü Hükümlerinin uygulanamaz hale gelmesi gerekçesi ile 23.07.2014 tarihli Resmî Gazetede yürürlükten kaldırılan) ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntısına kadar uygulanması zorunludur. Değişik tarihli ve birçok HGK kararı ve Yargıtay daire kararlarında belirtildiği üzere, mahkemelerce ve taraflarca yapılan yargılamaya ilişkin işlemlerin geçerliliği, genellikle bunların ilgililere kanun ve yönetmelik hükümlerinin öngördüğü şekilde yapılması ile sağlanacaktır. Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair ,25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan yönetmeliğinin “1”.maddesinde, yönetmeliğin amacının, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunun usul ve esaslarını düzenlemek olarak ifade edilmiştir.Davada tebligatın büyük önemi vardır. Bu önemden dolayı tebligatın nasıl yapılacağı yasa ve yönetmelik hükümlerinde ayrıntılı ve açık biçimde düzenlenmiştir. Tebligat, tebliğ yapılacak kişiye, bilinen en son adresinde yapılır. Buna göre Tebligat Kanunu, adreste tebligat esasını kabul etmiştir. Mahkemenin, bir kimseyi taraf, taraf vekili, tanık veya bilirkişi olarak huzuruna çağırmasına davet, davetin yazılı şekline de davetiye denir. Davetin davadaki önemi büyüktür. Mahkeme, taraf teşkili yapmadan, tarafları dinlemeden ve onları iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için usulüne uygun davet etmedikçe hükmünü veremez.( HMK m.27). Taraflar, özellikle ön inceleme duruşmasına (m.139) ve diğer duruşmaya davetiye ile davet edilmelidir. Davet, bir davetiye ile yapılır.Tebligat Kanunun 12. maddesine göre, hükmü şahıslara tebliğin selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Aynı Kanunun 13. maddesine göre de, tebligat yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde tebliği orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. 25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Hükümlerine göre, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibarıyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gerektiği, bu kişilerinde bulunmaması halinde bu hususların tebliğ evrakına yazılarak tebligat, o yerdeki diğer memur ve müstahdeme yapılır. HGK’nun 14.12.2011 tarih, 2011/21-882 Esas, 2011/767 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunun 13. maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların derecelendirildikleri görülmektedir. Tebligat Kanunu ve bu Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Dolayısı ile bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hakimin doğrudan, kendiliğinden denetlemesi gerekmektedir. ( Emsal , Yargıtay 21.HD’nin 19.02.2018 tarih, 2018/58 Esas, 2018/1447 Karar sayılı ilamı).Somut olayda uygulanan, Tebligat Kanunun ( Değişik fıkra :11/01/2011 -6099 S.K ./9.mad.) 35/4. maddesi gereğince, tüzel kişi muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde resmî kayıtlardaki adresi esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı yukarıda ifade edildiği üzere 7201 sayılı Tebligat Kanunun 12. ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde bu adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21/1.ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. Tüzel kişiler adına ve adı geçenin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 31. maddelerdeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibarıyla böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz.( Yargıtay 12. HD’nin 2014/28951 Esas, 2015/3720 Karar ve 24.02.2015 tarihli emsal ilamı).Somut olayda, emsal ilamda ifade edildiği üzere, hükmü şahıslar yönünden adreste bulunmama nedeninin araştırılması hükmi şahısların sıfatı ve niteliği gereğince mümkün olmayacağından, bu husus ancak gerçek kişiler yönünden zorunlu olacağından ve davalının şirket olup şirket yetkilisi olmadığı da dikkate alınarak, davalı vekilinin şirket yetkilisinin tutuklu olduğu ve tebligatın usulsüz olduğu iddiası ve istinaf nedeninin yerinde olmadığı kanaatine varılarak, istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi aşağıda açıklandığı üzere;1- İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/180 Esas, 2019/319 Karar ve 10.04.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı İle istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davalı tarafça peşin olarak yatırılan 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İcra ve İflas Kanunun 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.04/06/2020