Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2024 E. 2020/980 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2024 Esas
KARAR NO : 2020/980
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/04/2019
NUMARASI : 2019/25 Esas, 2019/337 Karar
DAVA: KONKORDATO TASDİKİ
KARAR TARİHİ: 04/06/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili, 16.01.2019 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirket “….” un 29.11.2004 tarihinde tescil edildiğini, şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle tescilli sermayesinin 7.850.000,00 TL olup 7.200.000,00 TL ‘lik kısmının ödendiğini, kalan kısmının sermaye artırım kararı ile birlikte ödeneceğini, müvekkili … ‘nın müvekkili şirketin %100 pay sahibi ortağı olduğunu, müvekkili … şirketin bankalardan kullandığı bütün kredilere tüm malvarlığı ile şahsen kefil olduğunu, müvekkili şirketin ödeme gücünü yitirmesi ve borçların vadelerinde ödenememesi sebebiyle müvekkili … ‘nın kredi veren bankalara verdiği kefaletten dolayı sorumluluğunun ödenmesi gereken muaccel borca dönüştüğünü, taahhütlerine ve borçlarına sadık bir iş adamı olan müvekkilinin şirkete verdiği kefalet sebebiyle ekonomik yönden mahvına engel olunabilmesinin tek yolunun şirket ile birlikte konkordato yapabilmesi olduğunu , müvekkili şirketin “… “ markasıyla firma bünyesinde şubeleri bulunduğunu, ayrıca farklı illerde 30 adet franchise bayisi bulunduğunu, şirkette 54 kişi istihdam edildiğini, turizmde oluşan durgunluk, döviz kurlarındaki artışlar, maliyetlerdeki ortaya çıkan artışlar, araç kredilerinin yoğunluğu dolayısıyla yaşanan likidite problemleri vb gibi nedenlerin ödeme planlarını çok olumsuz yönde etkilediği gibi ödeme planlarını büyük oranda sarstığını, konkordato tekliflerinin, üç yıllık bir vadede ,2020 yılı başından itibaren 36 eşit taksitlerle %100 ödeme olduğunu, bu sayede şirketin varlık bütünlüğünün korunarak yasada belirtilmiş olan amaca uygun olarak faaliyetlerine devamınında sağlanmış olacağını iddia ederek, İİK 287. maddesi gereğince müvekkili şirket ve ortağı hakkında üç ay süre ile geçici mühlet kararı ile teklife İlişkin olarak prosedürün işletilmesi kapsamında bir yıl süre ile kesin mühlet kararı verilmesini talep etmiştir.Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, dosyadaki tüm delillere göre, daha önce yapılan konkordato başvurusunda ibraz edilen projenin başarı ihtimalinin olmadığının tespit edilmesine, revize projenin ibraz edilmemesine , beş aylık geçici mühletin kaldırılmasından sonra şirketin sicil adresini ve davacı gerçek kişinin mernis adresinin mahkeme yargı çevresine taşınarak daha önceden sunulan projeden bir farkı olmayan, sadece dayanılan bilanço tarihinin farklı olduğu, üstelik satılan ve malvarlığından çıkan araçların şirket aktiflerinde olmamasına rağmen mal varlığına İlişkin belgelerde bu araçların şirkete ait olduğunun beyan ve gelir projeksiyonuna anılan araçlardan elde edilecek gelirinde katılmış olması, buna göre doğru beyan yükümlülüğünün ihlal edilmesi karşısında, davacıların TMK 2. maddede dürüstlük kuralına uygun davranmadıkları, davacıların önceki başvurularının revize projenin sunulmaması nedeniyle reddedilmesine rağmen mahkemeye müracaat edilirken önceki projenin revize edilmeyip mahkemece verilen üç aylık mühletin sona ermesine bir hafta kala revize projenin sunulması nedeniyle komiser heyetinin gerçek bir değerlendirmede bulunmasının mümkün olmadığı, beş aylık geçici mühletin sona ereceği tarihten sonraki bir tarihte revize projenin başarıya ulaşma ihtimalinin değerlendirilebilecek olması karşısında davacı şirketçe revize projenin ibrazında geç kalındığı, zira geçici mühletin yasal beş ay olduğu uzatılmasının mümkün olmadığı, komiser heyetince, davacı şirketin sekiz aylık geçici mühletten yararlanmış olduğuna işaret edilerek artık kesin mühlet verilmesi yönündeki görüşünün yerinde görülmediği, bu haliyle davacılar yönünden kesin mühlet koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceği, netice kısmındaki aksi yöndeki açıklamanın benimsenmesinin mümkün olmadığı, iflasa tabi olan davacı şirketin konkordato teklifinin başarı ihtimalinin bulunmadığı, artık şirketin borca batık olup olmadığının bir öneminin olmadığı, ayrıca şirketin borca batık olduğu, davacı … ‘nın ise şirketin tek ortağı ve temsilcisi olduğu, şirketin borçlarına müteselsil kefil olması nedeniyle konkordato isteminde bulunduğu ancak adı geçen davacının projesinin ortağı olduğu şirketten bağımsız ve ayrı bir proje olarak kabul edilemeyeceği, komiser heyetince yapılan tüm açıklamalarda davacı projesinin başarı ihtimalinin şirket projesinin başarılı olma ihtimaline bağlandığı, bu durumun dahi bağımsız bir projeye dayanmadığının delili olduğu gerekçesiyle, davacıların kesin mühlet talebinin ve konkordato taleplerinin reddine, geçici mühlet kararının kaldırılmasına, geçici komiser heyetinin görevlerine son verilmesine, tüm tedbirlerin kaldırılmasına, davacı şirketin İİK 292. maddesi gereğince iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ;Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, iddialar, belgeler, mahkeme seyri tekrar edilerek, kanaat üzerine hüküm tesis edildiğini, her davanın açıldığı tarihteki şartlarda değerlendirilmesi gerektiğini, bu kuralın hiçe sayılarak, Bakırköy 2. ATM 2018/780 Esas sayılı dosyada açılmış daha önceki dosya ve komiser raporlarının önyargı ile değerlendirildiğini, komiser heyetinin nihai raporunda konkordato revize projesinin başarı ihtimalinin bulunmadığı yönünde bir tespitin bulunmamasına rağmen mahkemenin ön yargı ile red kararı verdiğini, revize projenin 09.04.2019 tarihinde dosyaya sunulması akabinde duruşmanın 18.04.2019 tarihinde yapılması göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin ticari faaliyetten önce mahkeme sürecine yetişmek için çabalamak zorunda olduğunun görüleceğini, mahkemenin 3 ay geçici mühlet kararı vermesine rağmen 99 adet aracı müvekkili şirkete yediemin olarak teslimi talebini reddettiğini, gelirlerinden mahrum bırakıldığını, maddi olay ve olguların eksik ve hatalı yorumlandığını, müvekkili şirketin 39 adet aracı elden çıkarmasında kötüniyetli olmadığını, araçların rehin sahibi alacaklı bankalar tarafından İcra yoluyla satılacağından araç rehinleri çözülerek uygun şartlarda bankaların onayı ile devredildiğini, teknik olarak 31 Aralık 2018 tarihli mizan ve bilançodan satılan 39 adet aracın çıkartılmasının mümkün olmadığını, ayrıca başvuru esnasında 39 adet aracın şirket aktifinde görünür olsa dahi rehin alacaklılarının borçlarının ödenmesine rağmen düşülmediğini, çekilen kredi ile yapılandırılan Vergi borcunun ödendiğini, sermaye arttırımına dair alınan kararın şirketin iyiniyetli olarak devamlılığına yönelik iradesini ortaya koyan karar olduğunu, 1.650.000,00 TL sermaye borcunu 2019 yılı sonuna kadar ödemesini gerçekleştireceğini, geriye kalan sermaye taahhüt borcunu ise revize proje kapsamında 2021 yılına kadar ödeyerek şirkete nakit girişi sağlanacağı belirtilerek şirketin ayakta kalması ve korunması için gerekli iradeyi ortaya koyduğunu, mahkeme tarafından 6 gün içinde hazırlanan projenin gerçeği yansıtmayacağı tespitinin ancak niyet okuma ve önyargı olduğunu, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, revize projenin müvekkili şirketin lehine olmasına rağmen aleyhe yorumlanarak kanunun ruhuna ve amacına aykırı hüküm verildiğini, 15.04.2019 tarihli nihai rapor incelendiğinde verilecek sürede borçların tasfiye edebileceğini açıkça ortaya koyduğunu, kararın hem müvekkillerini ve hemde alacaklıları mağdur ettiğini, İflas kararının hukuka aykırı olduğunu, usuli birçok eksikliklerin olduğunu, Türkiye genelinde sayılı araç kiralama şirketlerinden birisi olan ve 427 araç kapasitesine sahip olan müvekkili şirketin açılan turizm sezonunda gelir elde edip etmeyeceğinin sektör uzmanı bilirkişi eliyle net olarak değerlendirileceğini iddia ederek, kararın kaldırılarak, bir yıllık konkordato mühleti ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacıların, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, iflas kararı verilmesi ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, mahkemenin ve davacıların da kabülünde olduğu üzere, davacılar tarafından, sicil ve mernis kayıt adreslerinin, Bakırköy Mahkemelerinin yetki alanı içerisinde bulunduğu dönemde, 08.08.2018 tarihli dilekçe ile konkordato talebinde bulunulduğu, Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/780 Esas numaralı dosyasında, davacılar için 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği, 09.08.2018 tarihli 3 ay süreli geçici mühletin sürenin dolduğu 09.11.2018 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği, 26.12.2018 tarihli kararla, geçici komiser heyet raporunun devamında şirketin belirtilen önlemleri içeren revize proje sunması halinde konkordato sürecinin başarıya ulaşma şansının bulunduğunun belirtildiği, revize proje sunulmasının davacının görevi olduğu, buna rağmen gerek ilk 3 aylık geçici mühlet süresi içerisinde gerekse de uzatma süresi içinde revize projenin sunulmadığı, konkordatonun başarıya ulaşacağına dair inandırıcı kanıtlar sunulmaya yönelik adımlar atılmadığı, geçici komiser heyet raporunda, raporun genel içeriğinden farklı olarak şirketin kesin mehil verilme şartlarını taşıdığı belirtilmiş ise de görüşe itibar edilmediği, şirketin borca batık olmadığı gerekçesiyle, geçici mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine karar verildiği, kararın istinaf kanun yoluna başvurulmayarak 15.01.2019 tarihinde kesinleştiği, şirket merkezinin 11.01.2019 tarihinde Beyoğlu / İstanbul olarak değiştirildiği, gerçek kişi mernis adresinin de değiştirildiği ve kesinleşme tarihinden bir gün sonra yani 16.01.2019 tarihinde iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde önceki dava ile ilgili herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir. Mahkemenin 22.01.2019 tarihli ara kararı ile, davacılar için 22.01.2019 tarihinden itibaren 3 ay geçici mühlet kararı verilmiştir. Geçici komiser heyeti atanarak, yapacakları işler belirtilip, gerekli muhafaza tedbirlerine yer verilmiştir.Davacılara ait malvarlıklarının rayiç değerlerinin ve marka değerinin tespiti için ayrı ayrı bilirkişi raporları alınarak dosyaya ibraz edilmiştir.Geçici konkordato komiser heyeti 06.02.2019 tarihli ön raporda, gerek şirket ve gerekse de şahıs ön projelerinin sunulduğu, davacıların Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesine konkordato başvurusunda bulundukları, red kararının kesinleştiği, şirketin 3 Ocak 2019 tarihinde ( 11.01.2019 tarihli T.Ticaret Sicil Gazetesi ) adres değiştirdiği, 3/14 Ocak 2019 tarihleri arasında, 39 aracın rayiç bedelleri toplamının %51 karşılığı 1.918.400,00 TL satıldığı, 16 Ocak 2019 tarihinde sunulan konkordato ön projesinde bu araçların şirket aktifinde yer aldığı, ön projede 2019 yılında herhangi bir sabit kıymet satışınında öngörülmediği, şirket ön projesinde marka değerinin 2.154.928,82 TL olarak tespit edilmiş denildiğini, ancak … markasının şirket ortağı ….‘ya ait olduğu, şirketten gelen bilgi ve dökümanlar ile konkordato ön projesinde yer alan verilerin birbirleri ile uyumlu olmadığı, talep tarihi itibariyle işletmede mevcut olmayan taşıtların varlık olarak değerlendirildiği, talep tarihi itibariyle şirketin mali tablolarında ve eki listede yer alan taşıtların 21 adedinin çalındığı , 2 tanesinin terörden zarara uğradığı, şirketin 2018 yılına ait tahakkuk eden ancak ödenmeyen kredi faiz tutarının 3.497.534.63 TL olduğu, dolayısıyla 2018 yılına İlişkin olarak tahakkuk eden kredi borçlanma maliyetinin 8,5 milyon TL üstünde olduğu, mali tablolara göre şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle finansman giderlerinin toplamının 1.797.014,89 TL olduğu, sonuç olarak, İİK 286. uyarınca belgelerin sunulu olduğu, ön projedeki ve ekindeki mali tablolardai yer alan bilgiler arasında farklılıklar olduğu belirtilmiştir.Konkordato geçici komiser heyetinin 14.03.2019 tarihli 2. ara raporunda, rayiç değerlemelere İlişkin bilirkişi raporları değerlendirilir, raporlardaki hatalar atanan yeni bilirkişiler ve raporlar belirtilerek, satılamaz kayıtlı araçların (Leasingli araçlar ) toplamı olan 1.040.000,00 TL ‘nin hesaplamada şirketin kullanılabilir araçlarından düşülmediği, çalışan araçlar ve terörden zarar gören araçlar ile ilgili liste ve polis tutanaklarının ibraz edilmediği, ön projenin 12. sayfasında marka değerinin şirketin öz varlık değerine ilave edildiği ancak markanın şirket ortağına ait olduğu, kaldı ki markanın şirkete ait olsa bile rayiç değer hesabında dikkate alınmaması dip notlarda belirtilmesi gerektiği, şirketin muhasebe kayıtlarına göre 31.12.2018 tarihi itibariyle kredi borcu toplamının 49.882.485,24 TL, konkordato projesine göre 53.119.972,52 TL, kredi takip tablosuna göre 52.888.378,59 TL olduğu, yazılı ve sözlü ifade edilse de şirket muhasebe kayıtlarında herhangi bir düzeltme yapılmadığı, öz kaynak durum tablosuna göre şirket öz kaynaklarının negatif olup şirketin borca batık olduğu, 2018 yılı satış toplamının mizanda 30.828.941,61 TL olduğu, bunun 17.792.373,04 TL ‘lik kısmının taşıt satışı olduğu, ön projede 2020 yılından itibaren yapılacak maddi duran varlık satışları nedeniyle 6.072.000 TL kaynak yaratılacağının öngörüldüğü, söz konusu projede, yeni taşıt alımı ve başka kurumlardan toplu araç kiralama da öngörülmediği, şirketin mevcut taşıtlar ile ( eskimeye – model değişimine rağmen ) faaliyetine aynı kar marjı ile devam edeceğinin öngörüldüğü, şirkette hali hazırda kiralanabilir 420 aracın olduğu, yıllık nakit yaratma kapasitesinin araç başına 11.340.000 TL olduğu, 2019 vd dönemlerde önceki dönemlerin çok daha üstü bir performans göstermesi durumunda bile söz konusu cirolara ulaşmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla şirketin ön projesinde yer alan hasılat tutarına konkordato projesindeki mevcut şartlarla ulaşmasının mümkün gözükmediği, ancak dışarıdan sermaye getirilerek bu paranın yeni araç alımında kullanılması durumunda konunun tekrar değerlendirilmesi gerektiği, şirketin kredi borçlarının tamamına yakınının rehinli olduğu, borçlara dair faizin işlemeye devam ettiği, şirketin bordrosunda yer alan … ‘nın aynı anda faaliyet gösteren ….Ltd.Ştinin tek ortağı olduğu, davacı şirketin tek ortağı … ‘nın ise …’da çalıştığı, …Ltd.Ştininde konkordato talebinde bulunduğunun belirtildiği, şirket kasası için 31.01.2019 tarihinde …’tan 55.000,00 TL para çekildiği, şirket kasasında sürekli yüksek bakiyelerin yer aldığı, davacının muhafaza altına alınmış araçların iadesinin uygun görülmediği, bunun dışında muhafaza altındaki araçların davacıya teslimi halinde dahi davacının konkordato projesinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, sonuç olarak ön projede belirtilen giderlerde hesap hatası olduğu, mali tablolarda maddi yanlışlıklar olduğu, şirketin özkaynaklarının 31.12.2018/31.01.2019 tarihi itibariyle negatif olduğu şirketin borca batık olduğu, … açısından konkordato ön projesinin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir.Şirketin 19.03.2019 tarihli genel kurul toplantısında, şirket sermayesinin 7.850.000 TL ‘den 11.850.000 TL ‘ye çıkarıldığı, önceki sermayenin 7.200.000 TL ‘nin ödendiği, bu defa 4.000.000 TL nin artırıldığı, artırılan sermayenin 1/4 ün 3 ay içerisinde kalanının en geç 24 ay içinde ödeneceği kararı alınarak ,kararın tescil ve ilanı için başvuru yapıldığına dair bilgi ve belgeler ile davacılar vekili 21.03.2019 tarihli dilekçeye ekli olarak revize projeyi ile dosyaya ibraz etmiştir.Davacı vekili, 08.04.2019 tarihli dilekçe ile, ön projenin, komiser raporunda belirtilen hususlar, şirketin faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan maddi vakıalar ( 200 araçlık araç kira sözleşmesi yapılması, sermaye artırım kararının alınmış olması, kiralama talepleri ) nedeniyle projenin alacaklılar lehine revize edildiğini, daha önce tenzilat ve vade talepleri bulunmakta iken tenzilat talebinden vazgeçerek sadece vade talebinde bulunduklarını belirterek revize projenin komiserlere tevdi ile yeniden rapor alınmasını talep etmiştir.Konkordato geçici komiser heyetinin 4 nolu ara raporunda, heyete 09.04.2019 tarihli revize projenin ve gelir tablosunun sunulduğu, nakit akit tablosundaki nakit girişlerine İlişkin kaynakların, satışlardan elde edilecek kaynaklar, sermaye artışı , şirketin ticari merkezinin satışı, ortağın gayrimenkul satışı olduğu, sonuç olarak, revize projede, belirlenen hasılat tutarlarının ve giderlerinin maddi hata olmaksızın gerçekçi yaklaşımla sunulduğu, bu anlamda uygulanması mümkün bir proje olduğu, muhafaza altındaki araçların çalışabilir duruma getirilmesi için denetlenebilir önlemler altında söz konusu araçların muhafazasının kaldırılması gerektiği, şirketin borca batık olduğu, sermaye artışı ve yeni satış çabaları gibi faaliyetleri gerçekleştirdiği, … açısından konkordato ön projesinin gerçekleşme ihtimalinin şirketin projesinin başarı ihtimaline bağlı olduğu yeni revize projeye bağlı olarak, kira sözleşmesi kapsamında kiralanan araçların Haziran 2019 tarihinde faaliyete başlayacağı, dolayısıyla hedeflere ulaşıp ulaşamayacağının etkisinin kiralamadan sonra iki ay içinde görülebileceği, bu aşamada ek süre verilmek yerine kesin mühlet kararı verilmesinin uygun olacağı sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Davacılar vekili, sözleşmenin 01.06.2019/01.06.2022 tarihleri olan uzun dönem araç kiralama sözleşme örneklerini dosyaya ibraz etmiştir. Sözleşmenin geçerlilik şartı üst başlığında, kiracının devam eden konkordato davasında 1 yıllık kesin mühlet süresi alması halinde geçerlik kazanacağına yer verildiği görülmüştür.Davacılar vekili, 17.04.2019 tarihli dilekçe ile bir yıllık kesin mühlet verilmesini talep etmiştir.18.04.2019 tarihli celsede, mahkemece, duruşmada hazır bulunan alacaklılar vekili ile davacılar vekillerini dinleyerek beyanlarını zapta geçirilmış , geçici komiserlerin son rapor içeriği dikkate alınarak komiser heyetinin dinlenmesine karar verilmiştir.19.04.2019 tarihli celsede geçici komiser heyetinde yer alan komiserlerin beyanları alınmıştır.Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan gerekçe uyarınca ,konkordato talebinin reddi ile ayrıca borca batık olan şirketin iflasına karar verilmiştir.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun kesin mühlet başlıklı 289/2. fıkrasında, kesin mühlet hakkında bir karar verilebilmesi için geçici komiserin duruşmadan önce yazılı raporunu sunacağı ve mahkemenin gerekli görmesi halinde beyanı alınmak üzere duruşmada hazır bulunucağı düzenlemesi kapsamında, nihai rapor içeriğine göre komiserlerin dinlenmesi isabetli olmuştur.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır.Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır.Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır.İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda, davacı şirket tarafından, ön projede öngörülen mali kaynaklardan sermaye artışı, genel kurulda alınan karara rağmen yerine getirilmediği gibi, ön projedeki sermaye artışı öncesinde yerine getirilmesi gereken, şirket sermayesinin tamamı dahi hüküm tarihine kadar ödenmemiştir. Tek ortaklı bir sermaye şirketi olan davacı borçlu şirket ortağı, sermaye taahhüt edimini yerine getirmemiştir. Diğer yandan, ön projede yer verilen diğer hususların bir çoğu, şirketin kendi faaliyet kapsamı dahilindeki işlerdir. Şirketin iştigal konusu gereğince, belirli aralıklarla kiralama konusu araçlarını satarak yenilemeleri isabetli ise de davacı şirket araçlarından bir kısmını satmış olmasına rağmen yeni araçlar almamıştır. Davacılar vekili her ne kadar adil yargılanma haklarının ihlal edildiği vb iddialarda bulunmuş ise de dosyada buna dair bir bilgi ve belge yoktur. Diğer tarafından, davacılar, adres değişikliğini gerçekleştirmeden önceki tarihte başka bir yetkili yer mahkemesine açtıkları aynı davada, geçici mühletin tüm sürelerinden yararlanmış olmalarına ve ilgili mahkeme kararında revize projenin eksikliği gerekçede belirtilmesine rağmen, aradan geçen süreye ve mevcut projenin eksiklikleri ve hatalarına rağmen geçici mehil süresinin sonlarına kadar revize proje sunmamışlardır. Bilindiği üzere ,yasa koyucu tarafından belirlenen süreler kesindir. Konkordato talebinde verilecek sürelerde yasa tarafından belirlendiği için kesin olması kaçınılmazdır. Şu halde, başvuruda bulunan borçlunun bu hususları gözönünde bulundurarak tüm belgelerini ve özellikle daha sonraki aşamada ihtiyaç gösteren revize projesini bir an önce komiser incelemesine ibraz etmeleri kaçınılmaz olacaktır. Aksine davranışta bulunan borçlunun ihmalinin olumsuz sonuçlarından mahkemenin sorumlu olduğu düşünülemez. Diğer yandan, İİK 286/1-a bendinde zaten borçlunun faaliyetine devam etmesi ön projede gösterilmesi gereken bir husustur. Yasal düzenlemede açıkça, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi vurgusu yapıldıktan sonra, alacaklılara ödemelerin yapılabilmesi için gerekli olan mali kaynağın ön projede gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Faaliyet alanı öncelikle araç kiralama olan davacı şirketin, ön projede öngördüğü şekilde yıllık gelirinin gerçekleşeceğinin kabulü halinde dahi bu miktarın yetersiz olacağı, hasılat tutarına ulaşılamayacağı geçici komiser raporunda ifade edilmiştir. Revize projede ise araç kiralama sözleşme örnekleri ibraz edilmiş ve mali kaynak olarak gösterilmiş ise de sözleşmenin şartlı olduğu, geçerliliğin borçlu şirketin kesin mühlet almasına tabi kılındığı anlaşılmaktadır. Böyle bir anlaşmanın gerçekçi olduğundan söz etmek ise mümkün değildir. Ticari faaliyet konusu araçlardan 39 adedinin rayiç bedellerinin toplamının %51 karşılığı satılması ve satılmasına rağmen şirket aktifinde gösterilmesi, diğer yandan, çalındığı belirtilen 21 adet araç ve terör nedeniyle zarar gören 2 araç ve araçların mevcut durumları vb nedenler gözetildiğinde, şirket kayıtları ile ön projenin uyumlu olmadığı, ön projede belirtilen hasılat tutarlarının mevcut araç sayısı ile gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı da komiser raporlarında açıkça ifade edilmiştir. Şirketin bu türlü ve benzer eylemleri işletme hukuku ve özellikle konkordatonun amacına da uygun düşmemektedir. Diğer yandan finansal kiralama sözleşmesi ile alınan araçların bir kısmının, borçlu şirketin kiralarını ödemeyerek temerrüde düşmesi neticesinde sözleşmelerin feshedilerek bir kısım araçların tedbiren alındığı, alacaklı finansal kiralama şirketin beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacı şirketin vadeli borçlarının tamamına yakının, bankalara olan ticari kredi borçları olduğu ve rehinli, kısa ve uzun vadeli borçlar olduğu da anlaşılmaktadır. Davacı şirket ve ayrıca davacı şirket ortağı adına kayıtlı taşınmaz / taşınmazlar üzerinde, kredi borçlarına istinaden oluşturulacak ipotek ve / veya hacizlerin olması karşısında, mali kaynak olarak isabetli bir varlık kabulü de mümkün değildir.Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakte çevirilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının da gerçekleştirilmediği göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirket, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş olmasına rağmen yerine getirmemiştir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi, somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacağı gibi, somut olayda şirketin faaliyetine devamı için önem arz etmektedir. Diğer yandan yukarıda ifade edildiği üzere, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun onikinci babında, 285 vd maddelerde düzenlenen konkordato da verilecek süreler yasa ile belirlenmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 94. maddenin üst başlığı kesin süre olup, “1”. fıkrasında Kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğu belirtilmiştir. Şu halde, mahkeme, konkordato talebi karşısında, süreleri kendiliğinden artıramayacaktır. Yani, sürenin sonunda, mali kaynaklarla birlikte konkordato ön projenin değiştirileceği yani ıslah edileceği gerekçeleri ile mahkemeden süre istenilmesi ve bu sürenin borçlu davacıya verilerek, yasanın belirlediği sürenin fiilen aşılması kabul edilemeyecektir. Başvuran borçlu şirketin, süreleri göz önünde bulundurarak gerekli olan işlemleri biran öncesi yapması kaçınılmazdır.İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir.Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacıların konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Borçlu şirket açısından, İflas kararlarının isabetli olup olmadığının ise ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Mahkemece, borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir. Şirketin borca batık olduğu geçici komiser konkordato raporunda açıkça ifade edilmiştir.İİK 292. maddede, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması düzenlenmiştir. Yasada, iflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin kesin müddeti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Bu durumda, komiserin, mühletin kaldırılması veya borçlunun iflasına karar verilmesi görüşünü belirtmesine gerek yoktur Ancak, devam eden fıkrada, hangi hallerde iflasa karar verileceği bentler halinde belirtilmiştir.İlk bentte, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, sonraki ” b) “ bendinde ,“ Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa “ ifadelerine yer verilmiştir. Yasal düzenlemenin, konkordato müessesinin amacı ile birlikte, bir bent veya bir madde ile sınırlı olarak değil bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca gidilmesi isabetli olacaktır. Aksinin kabulü halinde, borçlu ile birlikte alacaklıların lehine olan konkordato uygulanamaz hale gelecektir. İflas gibi, ağır bir sonuçla karşılaşma riski olan borçlu şirketlerin, böyle bir başvuruda bulunduğunda ,iflas kararı verilirken , hangi hususların gözönünde bulundurulması gerektiği mahkemece titizlikle belirlenmelidir. Bu husus, “ Yeni Konkordato Hukuku “ kitabının 317. sayfasında, komiserin raporunda, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, komiserin konkordatoyu reddedeceğini açık ve kesin şekilde ortaya koyan, alacaklıların sayısından ve öneminden hareketle konkordatonun tasdiki için gerekli çoğunluklarının hiç birinin sağlamayacağı sonucuna varırsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının önceden anlaşılmış olacağı bu durumda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar vereceği örneği ile açıklanmıştır.Somut olayda, davacı şirket borca batık durumdadır. İİK 292. madde anlamında İflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato ön projesi ile İcra ve İflas Kanunun ilgili hükümleri uyarınca ,borca batık durumda ki şirketin, başarıya ulaşma imkanı mümkün görülmeyen konkordato talebinin reddi ile iflasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus görülmediğinden, davacı şirketin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davacı şirket ortağı ise ön projede, şirketin kullanmış olduğu kredilere kefil olduğunu, şirketin ana faaliyet konusunun, araç kiralama, 2 el araç satışı ve VIP transfer hizmeti vermek olduğunu, şirketin konkordato sayesinde ödeme dengesine, sağlıklı nakit akışına ve karlılığa kavuştuğunda tüm borçlarını ödemesinin mümkün olacağını, gayrimenkullerin satışına gerek kalmayacağını, 3 yıl içerisinde eşit taksitlerle ödeme teklifinde bulunduğunu belirtmiştir. Ancak, davacı şirket ortağı kendisine özgü mali kaynak göstermemiş yalnızca şirketin konkordato talebinin kabulüne ve başarısına atıf yapılmıştır. Böyle bir projenin gerçek anlamda bir proje olduğundan söz etmek mümkün görülmemektedir. Şirket ön projesinin başarıya ulaşmasının, şirket ortağının İktisadi durumunu olumlu şekilde etkileyeceği kaçınılmazdır. Ancak, şirketle birlikte konkordato talebinde bulunan ortak veya ortaklara,, yasa koyucu tarafından böyle bir ayrıcalık öngörülmemiştir. Konkordato talebine eklenecek belgelere dair yönetmelikte, gerçek kişiler yönünden talebe eklenecek belgeler ayrıca gösterilmiştir. Alacaklılara ödemelerin yapabilmesi için somut bir mali kaynak göstermeyen davacı gerçek kişinin konkordato ön projesinin başarısından söz edilemeyeceğinden buna dair istinaf başvurusunun da yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Açıklanan nedenlerle ve özellikle yasal düzenlemeler ile ön proje ,revize proje, aynı talebe dair açılan dava sonucu verilen karar ile tüm dosya kapsamından ilk derece mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varıldığından davacıların istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1- İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/25 Esas, 2019/337 Karar ve 22.04.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacıların ayrı ayrı yatırmış olduğu 165, 70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın ayrı ayrı herbir davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/06/2020