Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/2008 E. 2022/1304 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2008 Esas
KARAR NO: 2022/1304
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI: 2017/659 Esas, 2019/323 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Büyükşehir Belediyesi kanunu gereğince İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı özel hukuk tüzel kişiliğine bağlı iştirak Şirketi olduğunu, müvekkili şirketin İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ihale yolu ile aldığı işleri yapmak için İş kanunu hükümleri çerçevesinde personel istihdam ettiğini, bu çerçeve de müvekkili şirket bünyesinde 01.01.2014-28.12.2016 tarihleri arasında çalışmış olan …’nun ilgili SGK yazısı gereğince emekliliğe hak kazandığının anlaşıldığını, müvekkili şirketin dava dışı işçinin son çalıştığı işyeri olması nedeniyle ilaçlama projesi kapsamında alt işverenlerde çalışmış olduğu döneme ilişkin kıdem tazminatları da dahil olmak üzere tüm yıllara ait kıdem tazminatı ödemesini yaptığını, ilgili kanun hükümleri gereğince dava dışı işçinin davalı alt işveren şirketlerde çalıştığı dönemlere ait kıdem tazminatı tutarı olan 12.579,05 TL ‘nin davalı şirketlerden müştereken ve müteselsilen talep edilmesi zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, fazla ödenen 12.579,05 TL kıdem tazminatı tutarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … Ltd. Şti., … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketlerin davacıdan 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 62. maddesi 1. fıkrası “e” bendi uyarınca almış olduğu personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihalesi kapsamında dava dışı işçinin, … Ltd. Şti.’nde 01.02.2012 – 31.12.2012, … Ltd. Şti.’nde 01.01.2013 – 31.01.2013 ve … Ltd. Şti.’nde 01.02.2013 – 31.12.2013 tarihleri arasında, çalıştığını, dava dışı işçinin, müvekkili şirketlerde 1 tam yıl çalışmadığını, bu nedenle müvekkili şirketlerin kıdem tazminatı ile ilgili bir sorumluluğunun olmadığını, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihalesi kapsamında istihdam edilen personellerin kıdem tazminatlarının ihale teklif fiyatına dahil edilmediğini, kıdem tazminatının sözleşme bedeline dahil olan bir gider olmadığını, bu nedenle müvekkili şirkettten rücuen istenmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, davacı tarafın rücu talebinin 10.09.2014 tarihinde 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesine ilave edilen hükme de aykırı olduğunu, savunmalarının kabul edilmemesi halinde ise sözleşmenin 22. maddesinde işbu konudaki sorumluluk ve İş Kanunu’na yapılan atıf nedeni ile müvekkili şirketin sözkonusu kıdem tazminatından doğan sorumluluğunun 1475 S.Y. 14/5 maddesi, 4857 Sayılı Yasa’nın 2/6 maddesi, B.K. 167. maddesi ve emsal nitelikteki Yargıtay kararları uyarınca davacıyı istihdam ettiği tarihteki brüt ücret tutarının yarısı ile sınırlı olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; görevli Mahkemenin İstanbul İş Mahkemeleri olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul ilindeki işlerinde yine belediyeye bağlı olan davacı şirketin sorumlu ve vazifeli olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin dava dışı işçinin işlerini, kendine bağlı şirketi olan davacı üzerinden yürüttüğünü ve üst iş veren konumunda olduğunu, dava dışı işçinin, müvekkili şirkette hiç çalışmadığını, davacı şirketin, dava dışı işçinin iş ilişkisinden kaynaklanan tazminatlarını kendisine ifa ederek sözleşmeyi sonlandırdığını, dava dışı işçinin, çalıştığı dönem boyunca emir ve talimatları davacı şirketten aldığını, davacı tarafından dava dışı işçiye yapılan ödemenin neye ilişkin ve hangi nitelikte olduğunun belirli olmadığını, niteliği belirli olmayan ödemeler üzerinden savunma hakkı ihlal edilen müvekkili şirkete işbu davanın yöneltilmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı ile müvekkili arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin mevcut olmadığını, ödenen tazminatın rücu edilebilmesinin olanaklı görülmediğini, işçi tazminatının kesinlikle bir zarar olarak adlandırılamayacağını, bir özlük hakkı olduğunu, bu nedenle idarenin ödediği tazminatın bir zarar olarak görülmesi ve yazılı hükme dayanarak bunun rücuen tahsilinin mümkün olmadığını belirterek davanın usuldun ve esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMENİN 22/03/2017 TARİH VE 2017/270 ESAS, 2017/263 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davanın İş Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 06/07/2017 TARİH VE 2017/1263 ESAS 2017/1092 KARAR SAYILI KARARI İLE; Görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden bahisle davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece Mahkemesinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
MAHKEME 10/04/2019 TARİHLİ VE 2017/569 ESAS 2019/323 KARAR SAYILI KARARI İLE; Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmeleri ve eklerinde davalı yüklenici şirketlerin dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağından sorumlu olduğuna dair hüküm bulunmadığı, davalı yüklenici şirketlerin kendi sorumlu olduğu döneme ilişkin kıdem tazminatının yarısından asıl işveren konumundaki davacının, diğer yarısından davalı yüklenici şirketlerin sorumlu olacağı, davalı yüklenici şirketlerin dava dışı işçiyi çalıştırdıkları süre ile sınırlı olarak paylarına düşen kıdem tazminatının; davalı … Şti.’nin 3.117,45 TL, davalı … Ltd. Şti.’nin 1.520,04 TL, davalı … Ltd. Şti.’nin 1.515,49 TL, davalı …Ltd. Şti.’nin 136,53 TL olarak hesaplandığı, belirtilen miktarların, dava tarihi olan 20/03/2017 tarihi itibariyle işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verilmiştir
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dışı işçi …’nun 25.02.2010-31.12.2013 tarihleri arasında davalı şirketlerde çalıştığını, 01.01.2014 tarihinde tazminat talebinde bulunarak emeklilik nedeniyle iş akdini feshettiğini, 28.12.2016 tarihine kadar ise müvekkili nezdinde çalıştığını, fesih sonrası dava dışı işçiye müvekkil şirkette çalıştığı dönemlere ilişkin (01.01.2014-28.12.2016) kıdem tazminatı ödenmiş olduğunu, aynı zamanda davalı şirketlerde çalışmış olduğu dönemlere ilişkin de (25.02.2010-31.12.2013) 12.579,05 TL kıdem tazminatı ödendiğini, davalı yüklenici şirketlerin müvekkili tarafındah fazladan ödenen kıdem tazminatının tamamından sorumlu olması gerektiğini, hizmeti alımı sözleşmeleri, idari ve teknik şartnamelere göre mevzuattan kaynaklanan sorumlulukların yükümlüsünün yüklenici olduğuna karar verildiğini, müvekkil şirketçe fazladan ödenen kıdem tazminatına ödeme tarihinden itibaren yasal faizin işletilmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalılar … Şti. ve … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; davacının asıl işveren olarak değerlendirilmeyeceğini, davacının tıpkı davalılar gibi ancak alt işveren olarak nitelendirilebileceğini, bu nedenle kıdem tazminatından müteselsil olarak sorumlu sayılmalarının mümkün olmadığını, İBB ile taşeron şirket durumundaki müvekkili şirketler arasındaki asıl-alt işverenlik ilişkisi muvazaalı olup müvekkil şirketlerin bütün hak ve borçlarının kendisi ile İBB arasındaki sözleşmeden doğduğunu, dava dışı işçinin işçi, zaten görünürde asıl işveren olan İBB’nin işçisi olduğunu, müvekkil şirketler ile İBB arasındaki ilişkinin, İBB’nin, Kamu İhale Kanununun 62. maddesi gereğince açtığı ihale neticesinde akdedilen sözleşmeye dayandığını, bu sözleşme ile müvekkil şirketlerin, İBB’nin işyerinde, taşeron olarak “İlaçlama Çalışmalarında Görevlendirilecek Personel Temini Hizmeti Alımı” işini yürütmeyi üstlendiğini, müvekkili şirketlerin alt işverenlik sıfatı bulunmadığını, görünürdeki asıl-alt işverenlik ilişkisi muvazalı olduğu için İş Kanununun 2/7 maddesi gereğince dava dışı işçirinn, en başından itibaren görünürdeki asıl işveren olan İBB’nin işçisi durumunda olduğunu, iç ilişkide de müvekkili şirketlerin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşme dikkate alındığında dava konusu işçilik alacaklarını ödemenin zaten İBB’nin yükümlülüğünde olduğunun açıkça anlaşıldığını, mahkemenin hatalı bir nitelendirmeye ve kurguya dayanan değerlendirmesi neticesinde sorumluluğun paylaştırılmasına ilişkin hesaplamanın da yanlış esaslara dayandırıldığını ve hatalı olduğunu belirterek ilk derece Mahkemesinin kararının müvekkili şirketler … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. yönünden kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; dava dışı işçinin, müvekkili şirkette hiç çalışmadığını, davacı şirketin, dava dışı işçinin iş ilişkisinden kaynaklanan tazminatlarını kendisine ifa ederek sözleşmeyi sonlandırdığını, dava dışı işçinin, çalıştığı dönem boyunca emir ve talimatları davacı şirketten aldığını, davacı tarafından dava dışı işçiye yapılan ödemenin neye ilişkin ve hangi nitelikte olduğunun belirli olmadığını, niteliği belirli olmayan ödemeler üzerinden savunma hakkı ihlal edilen müvekkili şirkete işbu davanın yöneltilmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı ile müvekkili arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin mevcut olmadığını, ihale idari şartnamesinde teklif fiyata dahil olan giderler arasında kıdem tazminatının bulunmadığını, sözleşme bedeline dahil olmayan ve ödeme zamanı belirlenebilir nitelikte bulunmayan bir tazminatın müvekkili şirkettten rücuen istenmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, hizmet alım sözleşmesi kapsamında davacı tarafından dava dışı işçiye ödenen bedelin rücuen tazmini istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacı tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarından davalıların sorumlu olup olmadığı ve buna göre ödenen bedelin tamamının davalılardan talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmıştır.Bilirkişi tarafından tanzim edilen 07/01/2019 tarihli raporda; dava dışı …’nun davacı şirket tarafından ihale edilen ve “İlaçlama Çalışmalarında Görevlendirilecek Personel Temini Hizmeti Alım İşi” ihalesini alan davalı yüklenici şirketlerin ve davacı şirketin işçisi olarak çalıştığı ve iş ilişkisinin 28/12/2016 tarihinde emeklilik nedeni ile sona erdiği, dava dışı işçi tarafından davacı işverenliğe verilen 29/12/2016 tarihli dilekçede; SGK Unkapanı Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 08.12.2016 tarihli yazısı uyarınca emekliliğe hak kazandığını belirterek 28.12.2016 tarihi itibarıyla “emeklilik” nedeniyle işten ayrılma bildiriminde bulunduğu, davacı şirket tarafından düzenlenen alt işveren çalışma süreleri kıdem ve ihbar tazminatı hesaplama tablosuna göre dava dışı işçinin, davalı yüklenici şirketlerdeki çalışma süresinin (25.02.2010-31.12.2013) karşılığı brüt 12.675,25 TL ve net 12.579.05 TL kıdem tazminatı tahakkuk ettirildiği ve 28.02.2017 tarihinde kıdem tazminatı olarak dava dışı işçi vekilinin bildirdiği banka hesabına net 12.579,05 TL ödeme yapıldığı, davalı yüklenici şirketlerin dava dışı işçiyi çalıştırdıkları süre ile sınırlı olmak üzere ödenen kıdem tazminatından sorumlu olduğu, buna göre davalı yüklenici şirketlerin dava dışı işçiyi çalıştırdıkları süre ile sınırlı olmak üzere ödenen kıdem tazminatının tamamından sorumlu olduklarının kabulü halinde … Ltd. Şti.’nin 6.234,91 TL, … Ltd. Şti.’nin 3.040,09 TL, … Ltd. Şti.’nin 3.030,99 TL ve … Ltd. Şti.’nin 273,06 TL’den sorumlu olduğu, davalı yüklenici şirketlerin talep konusu alacaktan sorumlu olduklarına dair sözleşmede hüküm bulunmadığının kabulü halinde ise … Ltd. Şti.’nin 3.117,45 TL, … Ltd. Şti.’nin 1.520,04 TL, … Ltd. Şti.’nin 1.515,49 TL ve … Ltd. Şti.’nin 136,53 TL’den sorumlu olduğu bildirilmiştir. Dava dışı işçi …’nun davacı şirkete sunduğu 29.12.2016 tarihli dilekçesinde Unkapanı Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 08.12.2016 tarihli yazısı uyarınca emekliliğe hak kazandığını belirterek 28.12.2016 tarihi itibarıyla emeklilik nedeniyle yasal haklarının ödenmesi talebinde bulunduğu ve bu tarih itibariyle iş sözleşmesini feshettiği, SGK Unkapanı Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 08.12.2016 tarihli yazısında dava dışı işçinin 08/12/2016 tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığının belirtildiği, davacı şirket tarafından düzenlenen alt işveren çalışma süreleri kıdem ve ihbar tazminatı hesaplama tablosuna göre dava dışı işçinin, davalı yüklenici şirketler nezdinde kıdem tazminatına esas çalışma süresinin 3 yıl 9 ay 17 gün (25.02.2010-31.12.2013) olarak belirlendiği ve bu sürenin karşılığı kıdem tazminatının brüt 12.675,25 TL, net 12.579,05 TL olarak hesaplandığı, 28.02.2017 tarihinde net 12.579,05 TL kıdem tazminatının “… adına” açıklaması ile dava dışı işçinin vekili … hesabına banka üzerinden havale edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici tarafından yerine getirilecektir. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2017/2497 Esas 2020/2808 Karar sayılı ilamı). “…4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda da davacı Belediye ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir…” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/7554 Esas, 2015/32409 Karar sayılı ilamı). Dosya kapsamından, davacı ile davalılar arasında farklı tarihlerde ve belli dönemleri kapsayan birden çok “İlaçlama Çalışmalarında Görevlendirilecek Personel Temini Hizmeti Alım İşi” hizmeti alımına dair sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 22. maddesinde yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları düzenlenmiş olup buna göre yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde belirlendiği belirtilerek yüklenicinin bunları aynen uygulamakla yükümlü olduğu kararlaştırılmıştır. Bu sözleşmelerin 8. maddesinde sözleşme ekleri başlığı altında 8.1. bentte, ihale dökümanının bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğu, idareyi ve yükleniciyi bağlayacağı, sözleşme hükümleri ile ihale dökümanını oluşturan belgelerdeki hükümler arasında çelişki veya farklılık olması halinde ihale dökümanlarında yer alan hükümlerin esas alınacağı, 8.2. bentte ise ihale dökümanını oluşturan belgelerin sayıldığı, hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname ve teknik şartnamenin de ihale dökümanı belge olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşme ekleri ile yasal mevzuat nazara alınarak bir sonuca gidilmelidir. Dosya kapsamında mevcut bilgi ve belgelere göre davacı şirket ile davalı şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu, tarafların dava dışı işçinin işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, somut olayda olduğu gibi asıl işveren konumundaki davacının, dava dışı işçiye alt işveren konumundaki davalı şirketler nezdinde çalıştığı dönemde haketmiş olduğu kıdem tazminatını ödediği dikkate alındığında bu miktarı alt işveren konumundaki davalı şirketlere, dava dışı işçinin çalıştığı dönem ile sınırlı olmak üzere rücu edebilmesi mümkündür. Somut olayda, davacı ile davalılar arasında farklı tarihlerde ve belli dönemleri kapsayan birden çok “İlaçlama Çalışmalarında Görevlendirilecek Personel Temini Hizmeti Alım İşi” hizmeti alımına dair sözleşme imzalandığı, sözleşmelerin 8. maddesi uyarınca sözleşmelerin eki sayılan bir kısım Teknik Şartnamede “SGK ve İş Kanunu, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Tüzüğü, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve ek tadilleri hükümleri ile bu konularda ileride çıkabilecek mevzuatlar ile yapılacak değişikliklerle işveren sıfatıyla doğabilecek tüm hukuki sorumlulukların yükleniciye ait olduğu,” yönünde hükümlür bulunurken bir kısım Teknik Şartnamede ise “5510 sayılı SGK, 4857 sayılı İş Kanunu, 14765 sayılı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve meri mevzuat hükümleri ile bu konularda ileride çıkabilecek mevzuatlar ile Resmi Gazete Tarihi:31.12.2009 Resmi Gazete Sayısı:27449 4. Mükerrer Biyosidal Ürünler Yönetmeliği ve 21.05.2011tarih ve 27940 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Biyosidal Ürünlerin Kullanım Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ile bunlarda yapılacak değişikliklerle işveren sıfatıyla doğabilecek tüm hukuki sorumlulukların yükleniciye ait olduğu,” yönünde hükümler mevcut olduğu, bu hükümler arasında kapsamları dışında netice olarak bir farklılık bulunmadığı, yani işveren sıfatıyla doğabilecek tüm hukuki sorumlulukların yükleniciye ait olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. O halde Mahkemenin, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmeleri ve eklerinde davalı yüklenici şirketlerin dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağından sorumlu olduğuna dair hüküm bulunmadığına ve bu nedenle davalı yüklenici şirketlerin kendi sorumlu olduğu döneme ilişkin kıdem tazminatının yarısından asıl işveren konumundaki davacının, diğer yarısından davalı yüklenici şirketlerin sorumlu olduğuna yönelik kabulü isabetli olmamıştır. Hizmet alım sözleşmesinin eki niteliğindeki Teknik Şartnamede, İş Kanunundan kaynaklı işveren sıfatıyla doğabilecek tüm hukuki sorumlulukların yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmış olup kıdem tazminatının da İş Kanunundan kaynaklanması sebebiyle asıl ve son işveren olan davacının, dava dışı işçiye ödediği bedelden alt işveren konumundaki davalı şirketler ile eşit paylarla sorumlu olduğuna dair Mahkemenin kabulünün aksine davacının ödediği miktarı alt işveren konumundaki davalı şirketlere, dava dışı işçinin çalıştığı dönem ile sınırlı olmak üzere eşit paylarla sınırlı olmaksızın tam olarak rücu edebilmesi mümkündür. Bu nedenle bu yöne ilişkin Mahkemenin kabulü hatalı olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Somut olayda dava dışı işçinin iş ilişkisinin asıl ve son işveren olan davacı nezdinde çalışırken 28/12/2016 tarihinde emeklilik nedeni ile sona erdiği, davacı şirket tarafından dava dışı işçinin, alt işveren olan davalı şirketlerdeki çalışma süresine karşılık hesaplanan 12.579,05 TL kıdem tazminatının dava dışı işçiye banka kanalıyla ödendiği, buna göre davalıların yapılan ödemeden ancak davacının, kendilerini temerrüde düşürmesiyle haberdar olacağı, dosya kapsamında davalıları temerrüde düşürmeye yönelik bir delil ve belgenin bulunmadığı dikkate alındığında Mahkemece hükmedilen miktara dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde bir yanlışlık görülmemiştir. Bu nedenle faizin başlangıç tarihine yönelik davacı tarafın istinaf başvurusu yerinde değildir. Davalılar … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. vekillerinin istinaf taleplerinin incelenmesinde; İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen kararda davalılar … Ltd. Şti. 3.117,45 TL’den, … Ltd. Şti. 1.520,04 TL ve … Ltd. Şti. 1.515,49 TL’den sorumlu tutulmuştur. 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile HMK’nun 341. maddesinin 2. fıkrası değiştirilmek suretiyle 3.000,00 TL’yi geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesin hale getirilmiş ve aynı yasanın 44. maddesi ile HMK’ya eklenen ek madde 1 ile de kesinlik sınırı olan 3.000,00 TL’nin her yıl yeniden değerleme oranında artışa tabi olduğu kabul edilmiştir. Yeniden değerleme sonucunda kararın verildiği 2019 yılı için kesinlik sınırı 4.400,00 TL olmuştur. HMK’nun 352. maddesinde; “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle karar verilir. Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.” hükmü gereğince ön inceleme sonucu karar verilecek dosyalara ait şartlar belirtilmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuru olanağı bulunmayan kesin nitelikteki kararlara ilişkin olarak HMK’nun 346/1 maddesi uyarınca mahkemesince bir karar verilebileceği gibi Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından da istinaf isteminin reddine karar verilebileceği de belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemelere göre açılan davada davalılar … Ltd. Şti. yönünden 3.117,45 TL, … Ltd. Şti. yönünden 1.520,04 TL ve … Ltd. Şti. yönünden 1.515,49 TL üzerinden davanın kabul edildiği dikkate alındığında kararın HMK’nun 341. maddesinde belirtilen kesinlik sınırının altında kalması sebebiyle istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla karara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 341. ve 352. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenler ile davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalılar … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. vekillerinin istinaf kanun yoluna başvuru taleplerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2 ve 352/1-b bentleri gereğince miktar yönünden USULDEN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 3-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/659 Esas, 2019/323 Karar ve 10/04/2019 tarihli kararının HMK 353/1b-2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden ESAS HAKKINDA HÜKÜM TESİSİNE, 3-a)Davanın KISMEN KABULÜ ile 12.579,04 TL tazminatın 6.234,90 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 3.040,08 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 3.030,98 TL’nin davalı … Ltd. Şti’den, 273,06 TL’sinin davalı … Ltd. Şti.’den dava tarihi olan 20/03/2017 tarihi itibariyle işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, davacının faize ilişkin talebinin REDDİNE, b)Alınması gerekli 859,27 TL karar ve ilam harcından 214,82 TL harcın mahsubu ile 744,46 TL’den 369,00 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 179,91 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 179,40 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den ve 16,15 TL’sinin ise davalı … Ltd. Şti’den tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, c)Davacı tarafından yapılan 904,00 TL yargılama gideri ile başlangıçta yatırılan 31,40 TL başvuru harcı ve 214,82 TL peşin harcın toplamından oluşan 1.1150,22 TL’den 570,10 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 278,00 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 277,20 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den ve 24,92 TL’sinin ise davalı … Ltd. Şti’den ayrı ayrı tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, d)Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, e)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinden 4.560,00 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 2.223,50 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 2.217,00 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den ve 199,50 TL’sinin ise davalı … Ltd. Şti’den ayrı ayrı tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, 4-Davacının istinaf talebi yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 859,27 TL’den 44,40 TL istinaf karar narcının mahsubu ile 814,87 TL’den, 403,90 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 196,95 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 196,35 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den ve 17,67 TL’sinin ise davalı … Ltd. Şti’den tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davalı … Ltd Şti’nin istinaf talebi yönünden alınması gereken 80,70 istinaf karar harcından davalı … Tic Ltd Şti tarafından peşin olarak yatırılan 53,23 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,47 TL harcın davalı … Tic Ltd Şti’nden tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Davalılar … Ltd. Şti ve … Hiz. Ltd. Şti.’nin istinaf talebi yönünden alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalılar … Ltd. Şti ve … Ltd. Şti.’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 7-Davalıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 8-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcı, 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve yapmış olduğu 48,20 TL istinaf yargılama giderleri olmak üzere toplam 213,90 TL’den, 106,03 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 51,70 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 51,55 TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den ve 4,62 TL’sinin ise davalı … Ltd. Şti’den ayrı ayrı tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, 9-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 10-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.03/11/2022