Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1971 E. 2020/1113 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1971 Esas
KARAR NO : 2020/1113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2019
NUMARASI : 2018/1144 Esas, 2019/494 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket hakkında İİK‘nun 287. maddesi uyarınca, geçici mühlet kararı verilmesini, geçici mühletin kesin mühletin sonucunu doğurması nedeniyle, İİK‘nun 294, 295, 296 ve 297. maddelerinin uygulanması ile kesin mühlet kararı verilerek, konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir.Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve/veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, dosya kapsamına göre; borçlu vekilinin 25/04/2019 tarihli duruşmada konkordato talebinden ve davadan feragat ettiğini bildirmiş olup borçlu şirketin borca batık olduğu belirlendiğinden İİK’nun 281/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 292/1-(d) bendi uyarınca borçlu şirketin konkordato talebinin reddi ile geçici mühletin kaldırılmasına ve borçlu şirket borca batık olduğundan iflasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle talebin feragat nedeniyle reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı şirket yetkilileri istinaf dilekçelerinde; geçici komiser heyetinin şirket hakkında olumlu görüş bildirdiklerini, 22/04/2019 tarihli raporda şirketin 1 yıllk kesin konkordato süresinde tüm borcunu ödeyebileceğinin belirtildiğini, 12/01/2019 tarihli komiser tutanağının 7/c bendinde belirtilen gayrimenkulün değer tespitinin yaptırılmadığını, yatırılan bilirkişi ücretinin şirkete iade edildiğini, bu haliyle borca batıklık tespitinin usulünce yapılmadığını, alacaklılarla yapılan anlaşmalar ve alacak tutarlarının %50’sinden feragat edilerek müvekkil şirketin İbra edilmiş olmasının dikkate alınmadığını, mahkemeye sunulan ibra yazıları dikkate alındığında, 22/04/2019 tarihli bilirkişi raporundaki öz varlık rakamının daha da şirket lehine düzelebileceği tartışmasız iken gerekli ve güncel incelemenin yapılmadan iflas kararı verildiğini, mahkemece çözümü teknik ve uzmanlık gerektiren konu hakkında rapor almadan ret kararı verdiğini, mahkemenin kesin mühleti kaldırarak davayı reddetmeden önce borçluyu ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet etmeden karar verdiğini, celsede kesin rapor doğrultusunda öncelikle kesin sürenin verilmesi, mahkeme aksi kanaatte ise borçlularla yapılan anlaşmalar ve ibralaşmalar uyarınca aleyhe olmayacak biçimde feragat edileceği bildirildiği ve geçerli bir feragat olmadığı halde halde borca batık olarak değerlendirme yapılarak iflas kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek öncelikle iflas dairesi tarafından yapılan işlemlerinin tedbiren durdurulmasına, iflası yönündeki hükmün sonuçları ile ortadan kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilmesini talep ve istinaf etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:Dava, İİK 285 vd. maddelerinde düzenlenen konkordato talebine ilişkindir.2004 sayılı İİK‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Mahkemece, davacılar vekilinin davadan feragat ettiğinden bahisle İİK.292/1-(d) maddesi gereğince talebin reddi ile barca batık olduğu anlaşılan davacı şirket hakkında iflas kararı verimiştir.Uyuşmazlık, feragatın hukuken geçerli bir feragat olup olmadığı, borçlu şirketin borca batık olup olmadığı noktasında toplanmıştır. HMK’nın 307.maddesinde; ” feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. “.Aynı yasanın 309.maddesinde; ” feragat ve kabul dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatına bağlı değildir. “Davacı vekili, 24/04/2019 tarihli dilekçesinin konu bölümünde; ” davacı tarafı temsilen vekaletnamenin sunulması ile konkordato talebinden vazgeçildiği ve davadan feragat edildiği bildirimidir. ” Aynı dilekçenin istem kısmının üst paragrafında, kamu borçları bakımından da yapılandırma yapılması konusunda müracaatlar yapılarak mahkemenize bilgi verilecek olup, bu aşamada konkordato talebine ihtiyaç kalmadığından talebimizden vazgeçtiğimizi ve davamızdan feragat ettiğimizi bildirir, feragat talebimiz doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılmasını talep ederiz. “. İstem kısmında ise; aynı cümleleri tekrar ederek feragat talebi doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılmasını talep etmiştir.Davacı vekili; 25/04/2019 tarihli duruşmada da; konkordato taleplerinden feragat ettiğini beyan etmiş, beyanı imzasıyla tasdik edilmiştir.Feragat davaya son veren taraf işlemlerinden olarak karşı tarafın rızasına veya mahkemenin muvafakatına bağlı değildir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi açmış olduğu bir davayı da sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Medeni usul hukukuna hakim olan ilkelerden biri olan ve “kişilere sahip oldukları haklar üzerinde tasarruf etme yetkisi olarak tanımlanabilecek “tasarruf ilkesinin” geregi de budur (Aslan, Leyla Akyol: Medeni Usul Hukukunda Davadan Feragat, Ankara 2011, s.68-69).Davadan feragat edilmesi durumunda, mahkemece, feragatın usul kurallarına uygun yapılıp yapılmadığı incelenir. Feragat usulüne uygun yapılmış ise HMK’nın 307 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılır.Feragat kayıtsız ve şartsız bir şekilde hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 13/04/2005 tarih ve 2005/11-242 E., 2005/249 K.; 29.04.2009 gün ve 2009/13-76 E., 2009/120 K.; 29.04.2009 tarih ve 2009/12-112 E., 2009/126 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.HMK’nın 311.maddesine göre; feragat ve kabul kesin hüküm gibi sonuç doğurur. İrade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali talep edilebilir.Somut olayda; davacı vekili 21/04/2019 tarihli dilekçesinde ve de 25/04/2019 tarihli duruşmada açıkça, konkordato davasından feragat ettiğini beyan ettiği, dolayısıyla konkordato talebinin, feragat nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, dosyadaki 22/04/2019 tarihli komiser heyeti kesin raporunda tartışıldığı üzere, davacı şirketin borca batık olduğu anlaşıldığından şirketin iflasına karar verilmesinde de hukuka aykırılık bulunmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere üye …. muhalefeti ile oyçokluğu ile karar verildi.23/09/2020
MUHALEFET ŞERHİ Dava, İİK 285 vd. maddelerinde düzenlenen konkordato talebine ilişkindir.Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. Davacı vekili 21/04/2019 tarihli dilekçesinde, “… Diğer taraftan müvekkil şirketin alacaklıları ile yapılan toplantılar ve varılan mutabakatlar neticesinde alacaklıları ile anlaşması mümkün olmuş ve her bir alacaklısı ile yapmış olduğu ibra protokolü doğrultusunda borçlarını %50 oranında düşürmüş bulunmaktadır. Yine bir kısım alacaklıları ile de borcunun yarısının kabulü ve diğer yarısı bakımından müvekkil şirketin ibra edileceği biçimde prensip anlaşmaları yapılmış olup, henüz imza süreci tamamlanmamıştır. Duruşma tarihine kadar tamamlanması beklenmektedir.Bankalar ile yapılan indirim ve taksitlendirme görüşmeleri de devam etmekte ve görüşülen banka vekillerinden yapılacak indirim oranı ve taksit tutarları hususunda bilgi beklenmektedir.Konuya ilişkin yapılan ve müvekkil şirketin her bir alacaklı nezdindeki borcunun %50 indirime tabi olduğuna dair protokol örnekleri işbu dilekçemiz ekinde yer almaktadır.Özetle mahkemeniz tarafından verilen geçici erteleme ve ek erteleme süresi olmak üzere toplam 5 aylık süre yeterli olmuş ve müvekkil şirketin konkordato kesin süresine ihtiyacı olmaksızın alacaklılarının tamamına yakını ile anlaşması gerçekleşmiş, bankalar hariç üçüncü kişilere olan borç tutarının %50’si indirime tabi olmuş bulunmaktadır.Kamu borçları bakımından da yapılandırma yapılması konusunda müracaatlar yapılarak mahkemenize bilgi verilecek olup; bu aşamada konkordato talebine ihtiyaç kalmadığından talebimizden vaz geçtiğimizi ve davamızdan feragat ettiğimizi bildirir feragat talebimiz doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılmasını talep ederiz….” şeklinde beyanda bulunduğu, 25/04/2019 tarihli celsede ki imzalı beyan da ise ” Borçluya bir yıl süreyle kesin mühlet verilmesini talep ediyoruz, biz sulh protokolleri ile alacaklılarla anlaştık, bu nedenle konkordato talebimizden feragat ediyoruz, ancak müdahillerin talebi olursa kısa bir süre talep ediyoruz ” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin gerekçeli kararına da geçen geçici komiser raporlarında; davacı şirketin çalışma kabiliyetini kaybetmediğini, demirbaş, tesis makine cihazları ile mevcut çalışma düzenini koruduğunu, faaliyetlerine devam ettiğini, şirketin alacaklılarıyla %50 oranında alacaktan feragat sözleşmeleri imzalaması çerçevesinde davacı şirketin borçlarını konkordato ön projesinde belirtilen teklif kapsamında ödeyebileceğinin ve konkordatonun başarıya ulaşabileceğinin kanaatine varıldığını belirtmişlerdir.Davacı vekilinin dilekçesinde duruşma gününe kadar tüm alacaklılarla anlaşılacağı, belgelerin duruşma gününe kadar tamamlanacağı, konkordato talebine ihtiyaç kalmayacağı belirtilerek, davadan feragat ettiği bildirilmiş, duruşmada ise, kesin mühlet talep edildikten sonra davadan feragat edildiği bildirilmiştir. Mahkemece davacının feragat ettiğinden bahisle davanın reddi ile borca batık şirketin iflasına karar verilmişse de, davacı vekilinin beyanları ve mücadelesi şirketin iflas etmemesine yönelik olup feragatin açık, kesin ve koşulsuz olduğundan söz edilmeyeceği, mahkemece yargılamaya devam olunarak sonucuna göre hüküm tesis etmesi gerekirken yazılı şekilde karar vermesi isabetli olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.23/06/2020