Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1968 E. 2022/1453 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1968 Esas
KARAR NO: 2022/1453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/11/2018
NUMARASI: 2014/652 Esas, 2018/1058 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)|Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 03/12/2012 tarihli asıl dava dilekçesinde; müvekkili … A.Ş.’nin “Antalya – Burdur karayolu 30. Km, Merkez, Antalya” adresinde bulunan gaz türbininin, davalılara 23.06.2010 – 23.06.2011 sigorta süresi ve … numaralı “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçeleri” ve 24.08.2010 – 23.06.2011 sigorta süresi olan “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı Kâr Kaybı Poliçesi” ile müşterek sigortayla sigorta örtüsü altına alındığını, her iki poliçeninde teminat süresi içerisinde 04.12.2010 tarihinde gaz türbininde hasar meydana geldiğini, müvekkili tarafından 08.12.2010 tarihinde … Sigorta A.Ş.’ye hasar ihbarı yapıldığını, davalılardan … Sigorta A.Ş. tarafından müvekkiline 06.09.2011 tarihli ve … referans numaralı yazı gönderilerek yanma odasının servis ömrünü tamamladığından yanma odasında meydana gelen hasarın poliçe teminatı kapsamında olmadığı ve …’da meydana gelen hasarın ise muafiyet altı kaldığından talebin dikkate alınmayacağının bildirildiğini, gaz türbininde meydana gelen hasarın Makine Kırılması Poliçesi ve dolayısıyla Kâr Kaybı Poliçesi teminatı kapsamında olması sebebiyle 328.209,07 USD tamir bedeli ve 13.605,00 TL işçilik kaybı alacaklarının ve şimdilik 50.000,00 TL kâr kaybı bedelinin 04.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan sigorta ettikleri bedel oranında tahsiline hükmedilmesi gerektiğini, gaz türbininde meydana gelen hasarın Makine Kırılması Sigortası Genel Şartları’nın 1. maddesi uyarınca Makine Kırılması Poliçesi’nin teminatı kapsamında olduğunu, gaz türbininde meydana gelen hasardan dolayı müvekkilinin işyerinde faaliyet durduğundan müvekkilinin kâr kaybına uğradığını, Makine Kırılması Poliçesi teminatı kapsamında kalan hasar nedeniyle müvekkilinin toplam 428.209,07 USD ve 13.605,00 TL zarara uğradığını ve hasar nedeniyle gaz türbinindeki faaliyetin 38 gün durduğunu, gaz türbininde meydana gelen hasarın teminat kapsamında kaldığı halde, söz konusu hasar bedeli ve müvekkilinin uğradığı kâr kaybı bedelinin müvekkili tarafından üstüne düşen tüm yükümlülükler yerine getirildiği halde davalılar tarafından ödenmediğini, davalılar hakkında 04.12.2010 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerektiğini, Makine Kırılması Poliçesi’nde ve Kâr Kaybı Poliçesi’nde her bir davalı açısından müşterek sigorta oranları beklendiğinden, Türk Ticaret Kanunu’nun 1466 ncı maddesinin 1 nci fıkrası uyarınca, her bir davalının sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olduğundan bahisle gaz türbininde meydana gelen hasarın Makine Kırılması Poliçesi teminatı kapsamında kaldığından 328.209,07 USD tamir bedeli ve 13.605,00 TL işçilik kaybı alacağının tahsiline, gaz türbininde meydana gelen hasar nedeniyle müvekkilinin ticari faaliyeti durduğundan ve makine kırılması nedeniyle kâr kaybı bedeli kâr Kaybı Poliçesi’nde teminat altına alındığından ve kesin hesabın belirlenmesi gerektiğinden dolayı şimdilik 50.000,00 TL kâr kaybı bedelinin tahsiline, davalılar 04.12.2010 tarihinde temerrüde düştüklerinden 04.10.2010 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili asıl dava cevap dilekçesinde; davacı tarafın davalı müvekkillerince müşterek poliçe olan “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçesi” ve “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı kâr Kaybı Poliçesi” ile sigortalı olduğu hususunun çekişmesiz olduğunu, davacı tarafın işletmesinin doğal gaz yakıt kullanarak elektrik enerjisi üreten ve ürettiği elektrik enerjisini piyasaya, devletin enerji kurumuna satan bir elektrik santrali olduğunu, 04.12.2010 tarihinde … seri nolu … Gaz Türbin ünitesinin saat 21:30’da çalışmaya başlatıldığı ve saat 21:33’de “…” alarmı devreye girerek devre dışı kaldığını ve yapılan kontrolde Turning ünitesinde dişli ve kaplin hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini, Turning ünitesindeki bu hasar sebebiyle hazır … (1 numaralı Gaz türbini) devre dışı kalmış iken davacı tarafın bu durumu fırsat bilerek tüm Gaz Türbininde genel bir baroskop incelemesi yapmış bulunduğunu, yapılan bu rutin baraskop incelemesinde, Gaz Türbininin Yanma Odasında yer alan toplam 30 adet bulunan nozulların yanma odasına bakan tarafındaki venturilerden 5 adedinin çatlak olduğu ve türbin üreticisi … yetkilileri tarafından böyle bir çatlak durumunda tamirinin yapılamayacağı, gaz türbinindeki yanma odasının değiştirilmesi gerektiğinin ifade edildiği, gaz türbini üreticisi olan … yetkililerinin düzenlemiş olduğu servis raporunda gaz türbinine ait yanma odasının servis limitleri dışında olduğunun görüldüğü, şu anki durum itibarıyla bu yanma odasının kullanılmasının tavsiye edilmediği ancak yine de en fazla 150 saat daha kullanılabileceği, amaçlarının bu zamana kadar bir yanma odası tedarik etmek olduğunu açıkça ifade ettiklerini, işte davacı tarafın işbu dava ile gaz türbinine ait yanma odasını değiştirdiğini iddia etmekte ve bu duruma ilişkin kâr kaybı ve işçilik kaybı da dahil bir takım tazminatlar talep ettiğini, davacı tarafça talep edilen hasar tazminatının makine kırılması genel şartları icabı teminat dışında kaldığını, davacıya ait gaz türbinindeki yanma odası bünyesinde nozulların … isimli bölümündeki çatlama ve noktasal deformasyonlar ani ve beklenmedik bir şekilde meydana gelmemiş olup ancak … arızası üzerinde durulduğunda fırsat bulmuşken yapılan rutin periyodik baroskop kontrolü ile gözlenerek tespit edildiğini, ünitenin herhangi bir dış etki ya da ünite içindeki bir nedenden dolayı hasarlanmadığını, ortada ani ve beklenmedik bir hasar bulunmadığından ilgili nozül çatlağı hasarları tedrici olarak ve servis ömrünü tamamlaması ile gerçekleştiğinden dolayı Makine Kırılması Genel Şartları’nın “Teminatın Kapsamı” başlıklı 1. Maddesine göre teminat kapsamında bulunmadığını, yine Makine Kırılması Genel Şartları’nın “Teminat Dışı Haller” başlıklı 3. Maddesi gereğince de normal kullanımdan kaynaklanan hasarların teminat dışı olduğunu, davacı tarafça talep edilen hasar tazminatının poliçede yer alan özel şart icabı da teminat dışında kaldığını, özel şart gereği bakım ve güvenlik testlerinin üretici firma tarafından yapılması gerektiğinin düzenlendiğini, davacı tarafın periyodik bakımlarının hiçbirin üretici firmaya yaptırmadığını, kendi çalışanlarına yaptırdığını, davacı tarafın kâr kaybı talebinin de teminat dışı olduğunu, dava konusu makine poliçede teminat altına alınan bir riziko sonucu hasarlanmadığından müvekkillerinin kâr kaybı da ödeme sorumluluğunun bulunmadığını, davacı taraf dava dilekçesinde 13.605,00 TL işçilik kaybı alacağı talep etmiş ise de, dava konusu makine poliçede teminat altına alınan bir riziko sonucu hasarlanmadığından müvekkillerinin işçilik kaybını da ödeme sorumluluğunun bulunmadığını, rizikonun müvekkillerine ihbar tarihinin 14.12.2010 tarihi olduğunu, TTK 1427/2 maddesi uyarınca mal sigortalarında ihbardan 45 gün sonra temerrütün oluşacağının düzenlendiğini, buna göre temerrüt tarihinin 28.01.2011 tarihi olduğunu, ayrıca ihbarında rizikonun gerçekleşmesinden 10 gün sonra yapılmasının da iyi niyetli olmadığını, ispat külfetinin yer değiştirdiğini, davacı tarafın hasar tazminatı talep edebilmesi için rizikonun teminat kapsamında olduğunu ispatlaması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/636 ESAS SAYILI DOSYASI : Davacı vekili 30/01/2013 tarihli birleşen dava dilekçesinde; müvekkili … A.Ş.’nin “Antalya – Burdur karayolu 30. Km, Merkez, Antalya” adresinde bulunan gaz türbininin, davalılara 23.06.2010 – 23.06.2011 sigorta süresi ve … numaralı “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçeleri” ve 24.08.2010 – 23.06.2011 sigorta süresi olan “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı kâr Kaybı Poliçesi” ile müşterek sigortayla sigorta örtüsü altına alındığını, her iki poliçeninde teminat süresi içerisinde 30.01.2011 tarihinde gaz türbininde hasar meydana geldiğini, müvekkili tarafından 04.02.2011 tarihinde … Sigorta A.Ş.’ye hasar ihbarı yapıldığını, davalılardan … Sigorta A.Ş. tarafından müvekkiline 19.12.2011 tarihli ve … referans numaralı yazı gönderilerek yakıt nozüllerinin servis ömrünü tamamladığından, yakıt nozüllerinde görülen aşınma ve çatlakların türbin işletmesiyle ilgili herhangi bir olumsuzluktan kaynaklanan hasar olmadığından, makine kırılması hasarının normal çalışma esnasında yanma odasındaki ortam şartlarının nozüllerin yıpranmasına, aşınmasına, ısısal genleşmeler sonucu deformasyona uğramasına ve çatlakların oluşmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından zarara ilişkin talebin poliçe teminatı kapsamında olmadığı ve makine kırılması hasarının teminatta olmadığından makine kırılmasına bağlı kâr kaybı hasarının da poliçe teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceğinin bildirildiği, gaz türbininde meydana gelen hasarın Makine Kırılması Poliçesi ve dolayısıyla kâr Kaybı Poliçesi teminatı kapsamında olması sebebiyle 355.917,08 USD ile 12.955,24 TL tamir bedeli ve 9.984,00 TL işçilik kaybı alacaklarının ve şimdilik 50.000,00 TL kâr kaybı bedelinin 30.01.2011 tarihinden itibaren yabancı para alacakları açısından 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankaları’nın o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanarak ve Türk lirası alacakları açısından işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan sigorta ettikleri bedel oranında tahsiline hükmedilmesi gerektiğini, gaz türbininde meydana gelen hasarın Makine Kırılması Sigortası Genel Şartları’nın 1. maddesi uyarınca Makine Kırılması Poliçesi’nin teminatı kapsamında olduğunu, gaz türbininde meydana gelen hasardan dolayı müvekkilinin işyerinde faaliyet durduğundan müvekkilinin kâr kaybına uğradığını, Makine Kırılması Poliçesi teminatı kapsamında kalan hasar nedeniyle müvekkilinin toplam 455.917,08 USD ve 22.939,24 TL zarara uğradığını ve hasar nedeniyle gaz türbinindeki faaliyetin 30.01.2011 tarihinden 18.07.2011 tarihine kadar durduğunu, gaz türbininde meydana gelen hasarın teminat kapsamında kaldığı halde, söz konusu hasar bedeli ve müvekkilinin uğradığı kâr kaybı bedelinin müvekkili tarafından üstüne düşen tüm yükümlülükler yerine getirildiği halde davalılar tarafından ödenmediğini, davalılar hakkında 30.01.2011 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerektiğini, Makine Kırılması Poliçesi’nde ve kâr Kaybı Poliçesi’nde her bir davalı açısından müşterek sigorta oranları beklendiğinden, Türk Ticaret Kanunu’nun 1466 ncı maddesinin 1 nci fıkrası uyarınca, her bir davalının sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olduğundan bahisle gaz türbininde meydana gelen hasarın Makine Kırılması Poliçesi teminatı kapsamında kaldığından 355.917,08 USD ile 12.955,24 TL tamir bedeli ve 9.984,00 TL işçilik kaybı alacağının tahsiline, gaz türbininde meydana gelen hasar nedeniyle müvekkilinin ticari faaliyeti durduğundan ve makine kırılması nedeniyle kâr kaybı bedeli kâr Kaybı Poliçesi’nde teminat altına alındığından ve kesin hesabın belirlenmesi gerektiğinden dolayı şimdilik 50.000,00 TL kâr kaybı bedelinin tahsiline, davalılar 30.01.2011 tarihinde temerrüde düştüklerinden 30.01.2011 tarihinden itibaren yabancı para alacakları açısından 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankaları’nın o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına ve Türk lirası alacakları açısından avans faizine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili birleşen dava cevap dilekçesinde; dava konusu hasarın 30.01.2011 tarihinde meydana gelmesi ve 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunu’nun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesi sebebiyle davalarında 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu’nun uygulanacağını, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268 maddesi uyarınca “sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler 2 yılda zamanaşımına uğrar”, zamanaşımı süresi ise yine aynı Kanunun 1292 ve 1299 maddeleri ile Makine Kırılması Sigortası Genel Şartları doğrultusunda, sigortalının rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beşinci günün sonundan itibaren işlemeye başladığını, hasarın 30.01.2011 tarihinde meydana geldiğini, hasarın müvekkiline en geç 04.02.2011 tarihinde bildirilmesi gerektiğini, zamanaşımı süresinin 04.02.2013 tarihinde dolduğunu, davacının işbu davayı zamanaşımı süresinden daha sonra 06.02.2013 tarihinde açtığını, hal böyle olunca davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, davacı tarafın işbu dava ile davalı müvekkili sigorta şirketlerince Makine Kırılması Sigorta Poliçesi ve kâr Kaybı Poliçesi ile sigortalı olduğundan bahisle 191 – 605 seri sayılı … (…) marka … (4 sayılı Gaz Türbini) ünitesindeki 30.01.2011 tarihli yanma odası hasarı için 355.917,08 USD ile 12.955,24 TL tamir bedeli ve 9.984,00 TL işçilik kaybı bedeli ile şimdilik 50.000,00 TL kâr kaybı bedelini hasar tarihi olan 30.01.2011 tarihinden itibaren devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanarak ve Türk lirası alacağı açısından işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini, davacı tarafın davalı müvekkillerince müşterek poliçe olan “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçesi” ve “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı kâr Kaybı Poliçesi” ile sigortalı olduğu hususunun çekişmesiz olduğunu, davacı tarafın işletmesinin doğal gaz yakıt kullanarak elektrik enerjisi üreten ve ürettiği elektrik enerjisini piyasaya, devletin enerji kurumuna satan bir elektrik santrali olduğunu, davacının işletmesinde elektrik enerjisi üretim amaçlı kullandıkları … seri nolu … sayılı Gaz türbin ünitesinin normal şekilde çalışırken üretim programı ve planlı offline ve baroskop incelemesi yapılabilmesi için türbinin o güne kadarki toplam çalışma saati 9.815,4 saat iken 30.01.2011 tarihinde saat 00:00’da normal biçimde stop edildiğini ve yapılan kontrolde… TE tarafında missing (parça kaybı) ve crack (çatlak) meydana geldiğinin tespit edildiğini, 31.01.2011 günü saat 07:30’da … (…) servis elemanlarının sahaya gelerek gaz türbininde aynı şekilde genel bir baroskop incelemesi yaptıklarını ve aynı durumu tespit ettiklerini, ilgili servis elemanları tarafından türbinin 1000 saatlik periyotlarla çalıştırılmaya devam edilebileceği ve ayrıca gaz türbininin yanma odasına da baroskop incelemesi yapılması gerektiğinin bildirildiği, yine servis elemanlarınca 01.02.2011 tarihinde saat: 04:00 – 08:00 arası türbinin yanma odasında baroskop kontrolü yapıldığında yanma odası bünyesinde bulunan toplam 30 adet venturiden 19 nolu yakıt nozulu venturide çatlak olduğunun tespit edildiğini ve yanma odasının değişmesi gerektiğinin bildirildiği, bunun yanı sıra toplam 30 venturiden geri kalan 29 adet venturinin de secondary swirler olarak adlandırılan kısımlarında noktasal korozyon oluştuğunun da ayrıca tespit edildiğini, davacı taraf işbu dava ile gaz türbinine ait yanma odasını değiştirdiğini iddia etmekte ve bu duruma ilişkin kâr kaybı ve işçilik kaybı da dahil bir takım tazminatlar talep ettiğini, davacı tarafça talep edilen hasar tazminatının makine kırılması genel şartları icabı teminat dışında kaldığını, davacıya ait gaz türbinindeki yanma odası bünyesinde 19 ncu nozulun secondary swirlers isimli bölümündeki çatlama ve noktasal deformasyonlar ani ve beklenmedik bir şekilde meydana gelmemiş olup ancak türbinin normal çalışması sırasında imalatçının tavsiye ettiği 1000/2000 saatlik rutin periyodik baroskop kontrolünü yapabilmek için ünite durdurulduğunda cihaz ile gözlenerek tespit edilebildiğini, ünitenin herhangi bir dış etki ya da ünite içindeki bir nedenden dolayı hasarlanmadığını, bahsi geçen venturi çatlağının tesadüfen rutin kontrol sırasında tespit edilmeden evvel … Ünitesinin (4 Numaralı Gaz Türbininin) normal bir şekilde çalışmakta olduğu, tüm çalışma sıcaklık ve basınç değerlerinin çalışma limitleri içinde olduğu, herhangi bir anormallik olmadığı, türbinin işleyişini gösteren bilgisayar kayıtlarında açıkça belirlendiğini, ortada ani ve beklenmedik bir hasar bulunmadığından ilgili nozül çatlağı hasarları tedrici olarak ve servis ömrünü tamamlaması ile gerçekleştiğinden dolayı Makine Kırılması Genel Şartları’nın “Teminatın Kapsamı” başlıklı 1. Maddesine göre teminat kapsamında bulunmadığını, yine Makine Kırılması Genel Şartları’nın “Teminat Dışı Haller” başlıklı 3. Maddesi gereğince de normal kullanımdan kaynaklanan hasarların teminat dışı olduğunu, davacı tarafça talep edilen hasar tazminatının poliçede yer alan özel şart icabı da teminat dışında kaldığını, özel şart gereği bakım ve güvenlik testlerinin üretici firma tarafından yapılması gerektiğinin düzenlendiğini, davacı tarafın periyodik bakımlarının hiçbirin üretici firmaya yaptırmadığını, kendi çalışanlarına yaptırdığını, davacı tarafın kâr kaybı talebinin de teminat dışı olduğunu, dava konusu makine poliçede teminat altına alınan bir riziko sonucu hasarlanmadığından müvekkillerinin kâr kaybı da ödeme sorumluluğunun bulunmadığını, davacı taraf dava dilekçesinde 9.984,00 TL işçilik kaybı alacağı talep etmiş ise de, dava konusu makine poliçede teminat altına alınan bir riziko sonucu hasarlanmadığından müvekkillerinin işçilik kaybını da ödeme sorumluluğunun bulunmadığını, rizikonun müvekkillerine ihbar tarihinin 04.02.2011 tarihi olduğunu, TTK 1427/2 maddesi uyarınca mal sigortalarında ihbardan 45 gün sonra temerrütün oluşacağının düzenlendiğini, buna göre temerrüt tarihinin 22.03.2011 tarihi olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacıya ait işletmenin davalı sigorta şirketleri tarafından “geniş kapsamlı yangın, hırsızlık, makine kırılması poliçesi” ve “yangın ve makine kırılmasına bağlı kâr kaybı poliçesi” ile sigortalandığı, asıl davaya konu hasarın meydana gelmesinden sonra yine aynı yerde benzer nitelikte birleşen davaya konu hasarın meydana geldiği, her ne kadar davalı taraflarca talep edilen bedellerin teminat dışında kaldığı ve birleşen dosyadaki alacağın zamanaşımına uğradığı iddia edilmiş ise de hasarın 30/01/2011 tarihinde meydana geldiği davanın iki yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmakla zamanaşımı itirazının haklı olmadığı gibi her ne kadar asıl davada alınan 07/07/2014 ve 05/10/2015 tarihli raporlarda hasarın üretici firmanın ilk ayar hatasından kaynaklandığı bildirilmiş ise de hükme esas alınan 08/06/2016, 03/10/2017 ve 27/02/2017 tarihli raporlarda gerekçeleri ayrıntılı ve açık şekilde gösterilen ve mahkemece de kabul gören nedenlerle hasarın poliçe kapsamında olduğu, buna göre davacının poliçe kapsamında hasar bedeli ile işçilik bedelini talep edebileceği, bilirkişilerce hesaplanan 327.809,92 USD tamir bedeli yönünden kısmen ve 13.605,00 TL işçilik bedeli alacağı yönünden tamamen davanın kabulünün gerektiği ancak kâr kaybı tazminatının tamirat süresinin yirmi bir günün altında kalması nedeniyle talep edilemeyeceği, yine birleşen dosyada her ne kadar 07/07/2014 tarihli raporda bilirkişi arızanın meydana gelmesi sebebinin fazla püskürtülen sudan kaynaklandığını bildirmiş ise de bu raporun keşif yapılmadan verilmesi nedeniyle hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, keşif yapılarak düzenlenen 04/09/2015 tarihli raporda hasarın yakıt nozülünün ayıbından oluştuğunun belirlendiği, birleşen dosyaya ilişkin alınan 13/10/2016 tarihli raporda hasarın sigorta poliçesi kapsamında bulunmadığı bildirilmiş ise de mahkemece hükme esas alınan asıl davadaki sigorta uzmanı bilirkişininde bulunduğu bilirkişi kurulundan alınan 08/06/2016 ve 03/10/2017 tarihli raporlarda hasarın poliçe kapsamı içinde kaldığının bildirilmesi karşısında birleşen davadaki hasarında poliçe kapsamı içinde kaldığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre davanın tamir ve işçilik bedelleri yönünden talep edilen alacağın tamamının davacı tarafça davalılardan tahsilinin talep edilebileceği, yine tamir süresinin yirmi bir günün altında bulunması nedeniyle birleşen davada da kâr kaybı talep edilemeyeceği, asıl dava yönünden yabancı para alacağı için 3095 sayılı yasının 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizin davalı şirketlerin temerrüde düşürüldüğü 14/01/2011 tarihinden itibaren talep edilebileceği, birleşen dosya yönünden ise yine davalı şirketlerin temerrüde düşürüldüğü 24/01/2014 tarihinden itibaren yabancı para alacağı için 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereği faiz talep edebileceği, tamir bedeli ile işçilik kaybı alacakları yönünden her iki dosyada da temerrüt tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf ve istinafa cevap dilekçesinde; ilk derece mahkemesi kararı, hem asıl dosya hem de birleşen dosya bakımından, kâr kaybının reddi ve vekalet ücretinin hesabı yönünden hatalı olup işbu nedenle istinaf yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu, bilirkişi raporlarındaki onarım süresinin, yalnızca işçilik süresi olup kâr mahrumiyetinden kastın üretimin durduğu süre olduğunu, bu nedenle muafiyet süresinin üzerinde kalan, üretimin durduğu gün bakımından davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, asıl dava bakımından, 21.10.2015 tarihli teknik bilirkişi raporundaki onarım süresi dikkate alınarak sürenin 21 günlük muafiyet süresinin altında kaldığı şeklindeki tespit uyarınca kâr mahrumiyeti yönünden davanın reddine karar verildiğini ancak 21.10.2015 tarihli teknik rapordaki onarım süresine ilişkin tespitler farazi olduğunu, zira bu onarım süresinin kağıt üzerinde teorik olarak hesaplanan bir süre olduğunu, somut olayın şartları ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, teknik raporda tespit edilen 15 günlük onarım süresinin, işçilerin tüm gün kesintisiz çalışması ve onarım için gerekli malzemelerin tümünün hazırda bulunması idealinde hesaplandığını ancak elbette ki bunun fiiliyatta mümkün olmadığını, bilirkişiler tarafından tespit edilen bu sürenin, arızanın tümden giderilmesine değil, eski ve yeni parçaların takılıp sökülmesi sürecine yani işçilik süresine ilişkin olduğunu, nitekim müvekkilinin, hasarlı ve yeni parçaların montaj-demontajı işine kendi personelini tahsis ettiğini ve montaj-demontaj işinin 15 gün sürdüğünü, arızalanan türbinler, birer uçak motoru olup … tarafından üretildiğini, bu nedenle, bu denli hassas bir türbindeki arızanın ve gerekli parçaların tespiti, incelenmesi, sipariş verilmesi, yurt dışından gelmesi, montajı vb. işlemlerin 15 günde tamamlanması ve türbinin tekrar faaliyete geçmesinin fiiliyatta imkansız olduğunu, davalıların dahi, sadece hasar incelemesini eTTK’nın 1427/2. maddesinde belirtilen 45 günlük sürede tamamlayamadığını ve tam 9 ay sonra tazmin talebinin reddine karar verebildiklerini, dolayısıyla 22.10.2015 tarihli raporda belirtilen 15 günlük süre işçilik süresi olup türbinin tekrar faaliyete geçme sürecine ve kâr kaybına ilişkin olmadığını, arızanın nedeninin tespiti, incelenmesi, malzeme siparişi, malzemenin yurtdışından gelişi ve sair işlemlerin ise, başka bir konu olduğunu ve tamamen tamamlanması ile türbinin tekrar faaliyete geçmesinin toplam 38 günü bulduğunu, diğer deyişle, elektrik üretiminin 38 gün durduğunu, zaten önemli olanın bu süre olduğunu, poliçede 21 gün muafiyet bulunduğundan, kâr kaybı taleplerinin 17 günlük olduğunu, birleşen dava bakımından da kâr kaybının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira mahkemece, hasarın poliçe kapsamında olduğuna hükmedilmiş iken kâr kaybının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, 13.10.2016 tarihli raporda, müvekkili şirketin kâr kaybının hesaplandığını ancak sonuç bakımından hasarın poliçe kapsamında olmadığı ifade edildiğinden kâr kaybını da isteyemeyeceği ifade edildiğini, söz konusu raporun, sonuç bakımından hatalı olmakla birlikte kâr kaybı bakımından isabetli bir hesaplama yapıldığını, üstelik ilk derece mahkemesinin, söz konusu rapora, neticesi bakımından itibar etmediğini, hasarın poliçe kapsamında olduğuna karar verdiğini, buna rağmen 01.02.2011 ile 17.07.2011 arasında, üretimin durduğu dönemin dikkate alınmaması ve gerekçesiz şekilde kâr kaybı bakımından davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira ilk derece mahkemesinin kâr kaybına ilişkin gerekçesinin, asıl dava bakımından kaleme alınmış olup birleşen dosyada kâr kaybına yönelik hiçbir değerlendirme bulunmadığını, işbu nedenle asıl davada ve birleşen davada kararın kâr kaybının reddi bakımından kaldırılarak yalnız bu hususta (kâr kaybı) hesaplama yapmak üzere bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, ilk derece mahkemesince hesaplanan vekalet ücretinin eksik ve hatalı hesaplandığını, dava tarihi değil, karar tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, ilk derece mahkemesi tarafından asıl ve birleşen davada, tamir bedeli (hasar bedeli) yönünden davanın kabulüne karar verildiğini, vekalet ücretinin ise karar tarihindeki AAÜT üzerinden hesaplandığını ancak yapılan incelemede vekalet ücretinin eksik hesaplandığının görüldüğünü, şöyle ki, vekalet ücretinin, asıl davada tahsiline karar verilen 327.809,92 USD’nin dava tarihi olan 03/12/2012 tarihindeki TL karşılığı üzerinden, birleşen davada ise 355.917,08 USD’nin dava tarihi olan 30/01/2013 tarihindeki TL karşılığı üzerinden hesaplandığını, oysaki alacağın karar tarihi olan 07.11.2018 itibariyle TL’ye çevrilmesi ve bu miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, vekalet ücretinin eksik hesaplanması dolayısıyla karara karşı istinaf yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğundan bahisle kararın vekalet ücreti yönünden kaldırılarak vekalet ücretinin TL karşılığının karar tarihindeki kur üzerinden hesaplanmasını talep ve istinaf etmiştir. İstinafa cevap olarak; hükme esas alınan bilirkişi raporlarının yeterli teknik incelemeye dayanmakta olup dosyada mübrez raporlarda hasarın poliçe kapsamında olduğunun tespit edildiğini, huzurdaki uyuşmazlıkla aynı konuda ikame edilen davada da hasarın poliçe kapsamında olduğuna karar verildiğini, davalıların istinaf dilekçesinde, teknik raporlar ile bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmediği, özel teknik raporlarda dava konusu hasarın mutad kullanımdan kaynaklandığının tespit edildiğini ancak bu raporun dikkate alınmadığını, hasara ilişkin somut değerlendirme yapılmamış soyut ve teorik kanaatte bulunulmakla yetinildiğini iddia etmişse de, bu iddialar gerçeklikten uzak olduğunu, zira dosyada mübrez raporlarda hasarın poliçe kapsamında olduğunun tespit edildiğini, hal böyleyken davalının sunduğu, üstelik eksik incelemeye dayanan ve uyuşmazlık hakkında uzmanlığı bulunmayan kişilerden alınan teknik rapora itibar edilmemesinin isabetli olduğunu, davalılar tarafından harici olarak alınan teknik raporlar yeterli incelemeye dayanamamakla birlikte raporu düzenleyenlerin uyuşmazlık konusu makineler bakımından uzman olmadıklarını, birleşen dosya kapsamında düzenlenen 13.10.2016 tarihli raporun davalı tarafından dosyaya sunulan ve yetersiz inceleme neticesinde düzenlenen mütalaayı esas almış olmakla birlikte, dosyada alınan önceki raporla da çelişkili olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesinin anılan rapora itibar etmemesinin yerinde olduğunu, dava konusu gaz türbininde meydana gelen hasarın üretimdeki ayıptan kaynaklandığı, üretici firma … tarafından da kabul, beyan ve deklare edildiğini, anılan hususta dava konusu türbin hasarı üzerine, konuyla ilgi üretici firma … yetkilisi … tarafından düzenlenen raporun da dosyada mübrez olduğunu, dava konusu türbinde uçak motoru kullanılmakta olup davalıların iddiasının aksine türbin çok sayıda start/stop işlemi yapmaya uygun olarak tasarlandığını, bu nedenle hasarın mutad kullanımdan kaynaklandığı iddiasının teknik açıdan asılsız olduğunu, dava konusu gaz türbini aeroderivative türbinlerden olup bu tür türbinlerinde endüstri tipi gaz türbinlerinden farklı olarak start/stop sayıları dikkate alınmaz ve bakım manuellerinde bakım zamanları, çalışma saati, start/stop sayıları olmadan hesaplanarak düzenlendiğini, zira dava konusu türbin gibi aeroderivative türbinleri, keza uçak motorları, çabuk soğuma ve çabuk ısınma sonucunda meydana gelebilecek termal gerilmelere dayanıklı olarak tasarlandıklarını, belirtilen nedenlerle davalıların sunduğu mütalaalarda termik gerilmeler sonucu yanma odasındaki çatlakların oluştuğu görüşü teknik gerçeği yansıtmadığını, hasar bedelinin, dosyada mübrez faturalar doğrultusunda bilirkişi heyeti tarafından hesaplandığını, somut ve objektif delillere dayandığını, düzenlenen poliçede 100.000 USD muafiyet olduğundan, huzurdaki davanın, toplam hasar bedelinden 100.000 USD mahsup edilerek açıldığını, müvekkili şirketin bakım ve kontrolleri düzenli olarak üretici firma yetkili temsilcileri ve bakım tamir tesislerinde yaptırıldığını, aksinin ispat yükünün davalı sigorta şirketlerinde olduğunu ancak davalıların bu yönde hiçbir delil sunamadıklarını, taraflarınca avans faiz talep edilmişse de, mahkemece bundan daha düşük orandaki faize hükmedildiğini, hâkim talep sonucu ile bağlı ise de, talep edilenden daha azına karar verebileceğini, bu nedenle davalıların faize hükmedilmemesi gerektiğine ilişkin iddiasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflarınca talep edilen avans faizinin oranının, mahkemece hükmedilen 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde düzenlenen faiz oranından daha fazla olduğunu, dolayısıyla daha yüksek bir faiz oranı veya kabul anlamına gelmemekle hatalı bir faiz oranı talep edilmiş olması, faiz talep edilmediği şeklinde yorumlanamayacağını, çoğun içinde az da vardır ilkesi ve HMK’nın 26. maddesi uyarınca mahkemece hükmedilen faiz oranının isabetli olduğunu, davalıların haksız ve dayanaksız istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, davalıların en geç ekspertiz raporunun düzenlendiği tarihte temerrüde düşmüş olup faiz başlangıç tarihlerinin doğru olduğunu, davalıların iddialarının haksız ve dayanaksız olduğunu, ilk derece mahkemesince, asıl dava yönünden davalı şirketlerin 14/01/2011 tarihinde birleşen dosya yönünden ise 24/11/2011 tarihinde temerrüde düştüğünün ifade edildiğini, ancak asıl dava yönünden, davalıların, ekspertiz raporunun düzenlendiği tarih olan 14/01/2011 tarihinde temerrüde düştüğünün açık olduğunu, anılan hususta bilirkişi raporunda da tespit yapılmış olup ilk derece mahkemesinin faiz başlangıç tarihlerinin isabetli olduğunu, birleşen dava bakımından da aynı durumun söz konusu olduğunu, davalıların ekspertiz raporu ile hasardan haberdar olduğundan bahisle dosyada mübrez bilirkişi raporları doğrultusunda davalarının haklılığı tespit edilmiş olduğundan davalıların itirazları ilk derece mahkemesince incelenerek bertaraf edildiğinden haksız ve dayanaksız istinaf başvurusunun reddine, ilk derece mahkemesince kâr kaybının reddine ilişkin karar hatalı olduğundan ve eksik incelemeye dayandığından asıl ve birleşen davada, davanın kâr kaybı yönünden kısmen reddine yönelik kararın kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne, asıl ve birleşen davada, vekalet ücreti hatalı şekilde dava tarihindeki kur üzerinden hesaplandığından oysaki karar tarihindeki kurun dikkate alınması gerektiğinden asıl ve birleşen davada lehlerine hükmedilen vekalet ücretinin karar tarihindeki kur üzerinden hesaplanmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde, dava konusu hasarın, poliçe teminatı dışında kalmasına rağmen müvekkili sigorta şirketlerinin mezkur hasardan sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğunu, teknik raporlar ile bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeksizin verilen kararın öncelikle bu gerekçe ile kaldırılması gerektiğini, dosya kapsamında alınan 08.06.2016, 03.10.2017 ve 27.02.2017 tarihli bilirkişi raporlarına itibar edilerek hüküm tesis edildiği belirtilmiş ise de, bu raporların taraflarınca dosyaya sunulan teknik uzman raporlarına aykırı mahiyette olduğu ve tek taraflı inceleme neticesinde düzenlendiği gerekçesi ile raporlara açıkça itiraz edilmiş olmasına rağmen hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, dosya içerisinde yer alan 08.06.2016 tarihli hükme dayanak gösterilen bilirkişi raporu, talimat dosyası kapsamında farklı bir gaz türbini üzerinde yapılan incelemelere istinaden düzenlenen rapor esas alınmak suretiyle tanzim edildiğini, böyle bir raporun dava konusu hasar hakkında kanaat bildirmesinin mümkün olmadığını, dava konusu olmayan başka bir gaz türbini üzerinde yapılan incelemelere istinaden düzenlenen bir raporun bilirkişilerce emsal alınması ve bu suretle teknik bilirkişi raporu tanzim edilmesinin yerleşik Yargıtay İçtihatlarına açıkça aykırılık teşkil edeceği gibi, usul hukukuna ilişkin bir kavram olan “bilirkişi incelemesi” müessesesi ile de bağdaşmayacağını, mahkemece bu itirazlarının dikkate alınmadığını ve dava konusu türbinler üzerinde inceleme yapılmaksızın hazırlanmış bu eksik teknik raporlara itibar edildiğini, dosya kapsamında alınan 03.10.2017 ve 27.02.2017 tarihli bilirkişi raporlarının, gerek 08.06.2016 tarihli raporu tekrar eder mahiyette olması, gerekse taraflarınca sunulan muhtelif teknik raporlar ile çelişmesi sebebiyle dikkate alınmasının, yapılan yargılamanın tek taraflı olduğunu gösterdiğini, dosya içerisine taraflarınca ibraz edilen, Ekspertiz Raporlarında, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. … ile Doç. Dr. … tarafından düzenlenen Hasar İnceleme Raporunda ve Anadolu Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uçak Gövde Bakım Motor Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. … tarafından düzenlenen Özel İnceleme Teknik Raporunda dava konusu hasarlanma olayının türbinin mutad kullanımı sebebiyle meydana geldiği, ortada ani ve beklenmedik nitelikte bir hasarın olmadığının somut bir şekilde ispat edildiğini, … Teknik Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç.Dr…. ve Doç.Dr…. tarafından düzenlenen 14.02.2011 tarihli “Hasar İnceleme Raporuna göre yanma odası nozülleri üzerindeki “…”daki çatlaklar; parçaların normal çalışma koşullarında ısı, sıcaklık, basınç ve gazların yanma odası içindeki hareketleri ve bunun gibi ortam şartlarından dolayı mutad ömrünü tamamlamış olmasından kaynaklandığını, daha başka deyişle ilgili inceleme ve raporlarda yanma odası nozüllerinin işletme nedenleri (yapılan çok fazla miktarda ve sık start/stop işlemi gibi) ve mutad kullanım sonucu zaman içinde ömrünü tamamladığı, ilgili hasar ve çatlakların türbinin normal işlemesinden ve mutad kullanımından doğan aşınma ve yıpranma, paslanma ve oksidasyondan mütevellit oluştuğunun gayet net tespit edildiğini, gerçekten de normal çalışma esnasında yanma odasındaki rutin ortam şartları, burada nozüllerin yıpranmasına, aşınmasına, ısısal genleşmeler sonucu deformasyona uğramasına ve akabinde en çok etkilenenlerin de öncelikli olarak çatlamasına sebebiyet verdiğini, hal böyleyken ortada ani ve beklenmedik bir hasar bulunmamakta olup ilgili nozül çatlağı hasarlarının tedrici olarak (zaman içinde, yavaş yavaş) ve servis ömrünü tamamlaması ile gerçekleştiğini, yerel mahkeme tarafından taraflarınca özel teknik raporlar hiç sunulmamışcasına değerlendirme yapıldığını, bu durumun dosya kapsamındaki incelemenin eksik ve yetersiz olduğunu ortaya koyduğunu, üstelik dava konusu hasarın büyüklüğü ve teknik boyutu dikkate alındığında, taraflarınca sunulan teknik raporlara itibar edilmemesi, alınan bilirkişi raporu ile mezkur raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmemesinin açık bir bozma sebebi olduğunu, asıl dava ile, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/636 esas sayılı dava dosyasının, yargılamanın bulunduğu aşama itibari ile 15.11.2017 tarihinde birleştirilmesinin de hatalı olduğunu, zira, farklı bir gaz türbininde oluşan hasara istinaden ikame edilen Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/636 esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporlarında, hasarın polçe teminatı dışında kaldığı açıkça belirtilmiş olup, bu husus göz ardı edilerek asıl ve birleşen dava yönünden kabul kararı verilmesinin usule, yasaya ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, mahkeme nezdinde görülen 2014/652 Esas sayılı dava, davacıya ait santralde bulunan (1) no’lu gaz türbinindeki hasara ilişkin olduğunu, işbu dava dosyası ile birleştirilen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/636 Esas sayılı davasının ise, (4) sayılı gaz türbininde oluşan hasar bedeline ilişkin olduğunu, iki farklı gaz türbininde oluşan farklı hasarlara ilişkin açılan davaların salt taraflarının aynı olması sebebiyle birleştirilmesinin hukuken hatalı olduğunu, zira, gaz türbinleri devasa boyutlu makineler olup, davacıya ait tesiste bu gaz türbinlerinden ayrı ayrı çok sayıda bulunduğunu, dolayısıyla bu türbinlerin farklı sebeplerle hasarlanabilmelerinin pek tabi ki mümkün olduğunu, farklı türbinlerde oluşan hasarlara istinaden açılan davaların, (üstelik dosyaların yargılama sırasında belirli bir aşamaya kadar ilerledikten ve her bir dosyada bilirkişi raporları alındıktan sonra) birleştirilmesine karar verilmesinin yasanın amacına aykırı olduğunu, dava konusu makineye ait tüm bakım ve kontrollerinin üretici firma tarafından yapılması gerektiğine dair poliçe özel şartının, davacı tarafça yerine getirilip getirilmediği hususunda da gereği gibi inceleme yapılmadığını, hasar anında poliçe teminatının geçerli olabilmesi için hasar öncesinde makinelerin bakımlarının üretici firma tarafından yapılmış olması poliçe özel şartı olup, aksi durumda hasar tazminatının ödenmeyeceği hususu taraflar arasındaki sigorta sözleşmesinde açıkça derç edildiğini, ancak hükme esas alınan bilirkişi raporlarında bu yönde herhangi bir inceleme yapılmadığı gibi daha sonra alınan raporlarda da bu husustaki itirazlarının karşılanamadığını, karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda yapılan hesaplama eksik ve yetersiz olup, hasar tutarına ilişkin açıklamaların hiçbir somut veriye dayanmadığının görüldüğünü, böylesi bir rapora itibar edilerek hüküm verilmesinin yerleşik Yargıtay uygulamalarına aykırı olduğunu, karara esas alınan bilirkişi raporlarında, davacı tarafın talep ettiği tazminat tutarına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadığını, gerekçeli kararda ise bu tutarın kadri maruf olduğu belirtilmekle yetinildiğini, faiz başlangıç tarihi ve faiz türünün usule ve yasaya aykırı olarak hüküm altına alındığını, müvekkili sigorta şirketleri aleyhine ikame edilen dava kapsamında yapılan yargılama neticesinde, “asıl dava bakımından faiz başlangıç tarihinin 14.01.2011, birleşen dava bakımından ise 24.11.2011 tarihi” olarak esas alındığını, asıl dava bakımından faizin TTK m.1472/2’ye uygun olarak belirlenen 28.01.2011 tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, bir başka önemli istinaf gerekçelerinin ise, faiz türü konusunda olduğunu, mahkeme nezdinde ikame edilen huzurdaki davada, davacı vekilinin fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak Gaz türbininde meydana gelen hasar Makine Kırılması Poliçesinin teminatı kapsamında kaldığından, 328.209,07 USD tamir bedeli ve 13.605,00 TL işçilik kaybı alacağını ve Makine kırılması nedeniyle kâr kaybı bedeli Kâr Kaybı Poliçesinde teminat altına alındığından, şimdilik 50.000,00 TL kâr kaybı bedelinin 04.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini, dava dilekçesinin içeriğinden de görüleceği üzere davacı vekili, hasar tamir bedeli olarak istemiş olduğu 328.209,07 USD’lik alacak kalemi için döviz faizi talebinde bulunmadığını, talebini sadece Türk Lirası (TL) cinsinden talep edilen alacaklara uygulanabilen “avans faizi” ile sınırlı tuttuğunu, bu durumda faiz isteminin sadece 13.605,00 TL işçilik kaybı alacağı ve 50.000,00 TL kâr kaybı alacakları için geçerli olabileceğini, başka bir söylemle, 328.209,07 USD’lik hasar bedeli alacağa “döviz faizi” yahut da “avans faizi” uygulanmasının mümkün olmadığını, mahkeme tarafından asıl dava yönünden davacı taraf lehine hükmedilen toplam 327.809,92 USD’lik tazminata (ki talep 327.209,07 USD olmasına rağmen, mahkemece, taleple bağlılık ilkesi göz ardı edilerek hatalı bir şekilde 327.809,92 USD tazminata hükmedilmiş olup, bu gerekçe ile de kararın kaldırılması gerektiğini belirtiyoruz) 14.01.2011 tarihinden itibaren “3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca döviz faizi işletilmesine” dair karar verildiğini, oysa izah ettikleri üzere davacı tarafın döviz faizi talebi bulunmadığını, dolayısıyla, 328.209,07 USD’lik hasar bedeli bakımından davacı taraf lehine faiz işetilmesine dair hüküm verilmesinin yasaya açıkça aykırı olduğunu, kararın hem hükmedilen asıl alacak, hem de faiz alacağı bakımından belirttikleri gerekçelerle istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, davalı şirketler tarafından sigortalanan gaz türbinlerinde meydana gelen hasar sebebiyle tamir bedeli, işçilik kaybı ve kâr kaybının poliçe kapsamında davalı sigorta şirketlerinden sorumlulukları oranında tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında 23.06.2010 – 23.06.2011 tarihlerini kapsayan ve … numaralı “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçeleri” ve 24.08.2010 – 23.06.2011 tarihlerini kapsayan “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı Kâr Kaybı Poliçesi” ile müşterek sigorta yapılmak suretiyle davacı tarafça işletilen gaz türbinlerinin sigortalandığı, gaz türbinlerinde hasar hasar meydana geldiği ve davacı tarafça tamir bedeli, işçilik kaybı ve kâr kaybının poliçe kapsamında kaldığından bahisle davalı sigorta şirketlerinden istenildiği, davalı sigorta şirketlerinin ise taleplerin poliçe kapsamında kalmadığından bahisle talebi reddettikleri ve işbu davanın açıldığı görülmüştür. 23.06.2010 – 23.06.2011 tarihlerini kapsayan ve … numaralı “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçeleri” incelendiğinde … Sigorta A.Ş. – … sigorta oranı %80 ve … A.Ş.’nin sigorta oranı %20 olduğu, sigorta konularının Bina, Makina-Tesisat, Yangın İnfilak Mali Sorumluluk, Makina Kırılması, Hırsızlık ve Demirbaş olduğu, Teminat Kapsamı Genel Şartlar Ve Klozlar olarak Yangın Sigortası için Yangın ve Ek Teminatlar ile Yangın Sigortası Genel Şartları ve ilgili ek teminat klozları çerçevesinde temin edildiği ve Makina Kırılması Genel Şartları’nı içerdiği, ayrıca Muafiyetleri, Poliçe Özel Notları, Makina Kırılması Poliçeleri Özel Şartları ile Jeran Klozunu içerdiği, sigortalı kıymetlerin normal işlemesinden ve mutad kullanılmasından doğan aşınma ve yıpranmalardan veya çürüme, paslanma, korozyon veya oksidasyondan, buhar kazanlarında kireçlenme ve çamurlanmadan, işletmede doğrudan doğruya meydana gelen etkilerden, atmosferik vesair şartların verdiği tedrici bozulmaların teminata dahil olmadığının yer aldığı görülmüştür. 24.08.2010 – 23.06.2011 tarihlerini kapsayan “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı Kâr Kaybı Poliçesi” incelendiğinde… Sigorta A.Ş. sigorta oranı %80 ve … A.Ş.’nin sigorta oranı %20 olduğu, sigorta konularının Yangın Sigortasına Bağlı Kâr Kaybı ve Makina Kırılması Sigortasına Bağlı Kâr Kaybı olduğu, Poliçe Özel Notları ve Poliçe Teminat Kapsamı’nın, sigortalı kıymetlerin normal işlemesinden ve mutad kullanılmasından doğan aşınma ve yıpranmalardan veya çürüme, paslanma, korozyon veya oksidasyondan, buhar kazanlarında kireçlenme ve çamurlanmadan, işletmede doğrudan doğruya meydana gelen etkilerden, atmosferik vesair şartların verdiği tedrici bozulmaların teminata dahil olmadığının yer aldığı görülmüştür. 25 Şubat 1967 tarihinde yürürlüğe giren Makina Kırılması Sigortası Genel Şartları’nın Teminatının Kapsamı başlıklı 1 nci maddesinin “Sigortacı, bu poliçe ile bu poliçenin ayrılmaz cüzünü teşkil eden ekli envanter cetvelinde sayıları, imalat yılları; nitelikleri ve değerleri yazılı makine ve tesisleri deneme devresinden sonra normal çalışır halde iken veya aynı iş yerinde temizleme, revizyon veya değiştirme esnasında veya dururken ani ve beklenmedik her türlü sebepten ve ezcümle: …”, Teminat Dışında Kalan Haller başlıklı 3 ncü maddesinin Aşağıdaki haller sigorta teminatının dışındadır: … h) Makinelerin normal işlemesinden ve mutad kullanılmasından doğan aşınma ve yıpranmalardan veya çürüme, paslanma veya oksidasyondan, buhar kazanlarında kireçlenme ve çamurlanmadan işletmede doğrudan doğruya meydana gelen etkilerden, atmosferik vesair şartların sebebiyet verdiği tedrici bozulmalardan,” hükmünü düzenlediği görülmüştür. Davalılar vekili tarafından asıl dava cevap dilekçesi ekinde sunulan 14/02/2011 tarihli Hasar İnceleme Raporu’nda; enerji santralinde bulunan … GT-1 olarak adlandırılan 191-612 seri numaralı gaz türbininde 04.12.2010 tarihinde meydana gelen ve 05.12.2010 tarihinde borescope incelemesi ile yanma odası yakıt nozüllerinin 5 adedinde çatlak tespitine ilişkin hasar sebebiyle işbu raporun hazırladığı, türbinin çalışma karakteristiği nedeniyle çok yüksek mertebelerde sıcaklık değerlerine maruz kalan yakıt nozüllerinin doğal olarak termik gerilmelere maruz kaldığı, buna ek olarak start/stop işleminin fazlalığı ve sıklığının termik gerilmeleri artırdığı, bu tesiste ortalama olarak yaklaşık 11 saatte bir gerçekleşen start işlemi nedeniyle gerilmelerin arttığı ve çatlamalara neden olduğu yani servis ömürlerini tamamladığı, yakıt nozüllerinde görülen aşınma ve çatlakların, türbin işletmesiyle ilgili herhangi bir olumsuzluktan kaynaklanan hasarlar olmadığı, türbin çalışma koşulları açısından normal bir sonuç olduğunun anlaşıldığı bildirilmiştir. Davalılar vekili tarafından asıl dava ikinci cevap dilekçesi ekinde sunulan Teknik Rapor’da; işbu raporun … Doğalgaz santralinde kullanılan … firması tarafından üretilmiş … model ve 191-612 seri numaralı gaz türbinli motorda 04.12.2010 tarihinde ve motor çalışma saati 8092 iken oluşan Çevirici Dişli arızası ve bunun müteakibinde 05.12.2010 tarihinde saptanan gaz türbinli motorun yanma odasındaki hasarın analizini içerdiği, … (…) Service tarafından 11.04.2012 tarihinde düzenlenen “Yüksek Basınç Türbini 1. Kademe Kanatçıkları Hücum Kenarında Aşınma” başlıklı raporda motorun Yüksek Basınç Türbininin 1. Kademe kanatçıklarında termal bariyer kaplamanın kalktığı ve bunun sonucunda normalden daha yüksek sıcaklıklara maruz kalarak hasarlandığının tespit edildiğini, bu hasarın nedeninde, motorda garanti edilen emisyon seviyelerini sağlayacak su akışından daha yüksek NOx su akışı sonucu yanma odasındaki yakıt nozulu venturilerindeki termal bariyer kaplamanın zamanından önce kalkması ve müteakiben koparak 1. kademe türbin kanatçıklarının hücum kenarına çarparak oradaki kaplamayı kaldırması şeklinde belirtildiğini, termal bariyer kaplamanın performansı üzerinde su buharının etkisini belirlemek üzere yapılan bir çalışmada bağ kaplama olarak NiCoCrAIY ve NiCoCrAIYHfSi, üst kaplama olarak da zirkonya ile kararlı hale getirilmiş itriya kullanılmış ve plazma sprey yöntemi ile CMSX4 süperalaşım üzerine uygulandığını, kuru O2, %10 su buharı ve %50 su buharı ortamlarında 1100 C sıcaklıkta fırın testleri yapıldığını, 1 saatlik fırın çevrimlerinde, %10 su buharı bulunan ortamdaki termal bariyer kaplamanın ömrü O2 ortamına nazaran yaklaşık %30 azaldığını, Hf ve Si ilave edilmiş bağ kaplamaya sahip sistemlerin ömrü diğerine nazaran %20 daha uzadığını, %50 su buharı bulunan ortamda yapılan deneylerin, %10 su buharı bulunan ortamda yapılanlarla aynı sonucu verdiğini, yani su buharının %10’dan %50’ye artırılması, kaplama sisteminin ömründe bir etki yaratmadığını, fırın çevrim süresinin 1 saatten 100 saate çıkarılmasın sonucu özellikle NiCoCrAIYHfSi bağ kaplamada termal bariyer kaplamanın ömrünü önemli ölçüde arttırdığını, bir diğer çalışmada ise Rene N5 süperalaşım altlık üzerine Pt difüzyon bağ kaplama ve Pt modifiyeli aluminid bağ kaplama ile zirkonya ile kararlı hale getirilmiş itriya üst kaplama EB-PVD yöntemi ile uygulandığını, kuru O2, %10 su buharı ve %90 su buharı ortamlarında 1150 C sıcaklıkta fırın testleri yapıldığını, Pt difüzyon kaplamaya sahip numunelerin ortalama ömrü su buharı ilavesinden etkilenmezken, Pt modifiyeli aluminid kaplamaların ömrü %10 su buharında %50’den fazla azaldığını fakat %90 su buharında çok az azaldığını, su buharının termal bariyer kaplamalara olan etkisi ile ilgili yapılan çalışmaların, farklı miktarlardaki su buharının, farklı malzeme ve kaplama yöntemleri kullanılarak üretilen termal bariyer kaplamalara farklı etkiler gösterdiğini, bu yüzden, bu motorun yanma odasındaki kaplama hasarının sebebinin yüksek su akışları olduğunun belirtilmesinin ön yargılı bir saptama olduğunun düşünüldüğünü, yine aynı raporun 5 nci sayfasında, 1. Kademe türbin kanatçıklarındaki kaplama hasarının kök nedeni olarak seramik kaplamayla bağ kaplama arasında oluşan termal genişleyen oksit (…) tabakası olduğu öne sürülmekte ve 6 ncı sayfasında da seramik kaplama bağ kaplama ara yüzeyinde istenmeyen bir alüminyum oksit tabakası saptandığının belirtildiğini, oysaki “bağ kaplama seramik üst kaplamanın altlığa yapışmasını sağlamak için tasarlanmış olmakla birlikte, seramik ile metalik altlık arasında gerçek bağlayıcı tabaka tipik olarak ve tercihen alüminyum oksitten oluşan termal büyüyen oksit olduğu”, bu tabakanın servis şartlarında altında büyümesi ve hacim değişikliği sonrası oluşan gerilmelerin kaplamanın ömrüne etkidiği aşikâr olduğu, ancak bu olay Termal Bariyer Kaplama Sistemlerinin doğasında olan ve önüne geçilemeyen bir süreçtir. Motorun start sayısı göz önüne alındığında, ilk çalışma anından itibaren normal çalışma sıcaklığına kadar olan sıcaklık geçişi ve motorun durmasını müteakip soğuma esnasındaki sıcaklık geçişi sonucunda; seramik üst kaplama, bağ kaplama, termal büyüyen oksit ve altlık alaşımının termal genleşme katsayıları arasındaki fark yüzünden oluşan basma gerilmeleri, motorun çalışma saati göz önünde bulundurulduğunda, yüksek sıcaklığa maruz kalınan süreden dolayı …’nun kalınlaşması ve bağ kaplamanın oksitlenmesi, termal ve mekanik yorulma etkileri, sonucunda termal bariyer kaplama sisteminde hasar oluştuğu, termal bariyer kaplamanın bölgesel olarak sıcaklık izolasyonu görevini yerine getirememesinden dolayı altındaki esas mukavemeti sağlayan metal malzemenin yüksek sıcaklık değişimlerine maruz kalarak zaman içinde çatladığı ve bu hasarın tamamen parçanın çalışma şartlarında oluşan tipik bir servis hasarı olduğunun değerlendirildiği bildirilmiştir. Asıl davada mahkemece, Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmak suretiyle dosya üzerinden ve yerinde inceleme yapılmak suretiyle Makine Mühendisi, Metalürji Mühendisi ve Uçak Mühendisi’nden oluşan üçlü heyetten aldırılan 07.07.2014 tarihli raporda; davaya konu olan 191 – 612 seri numaralı türbinin yanma odasında meydana gelen arızanın, a) Üretici firmanın davacı şirkete tesisi ilk işletmeye aldığında yaptığı ayarlarda, yanma odasına püskürtülen su miktarının fazlalığı sebebiyle oluşan yüksek termik gerilimlerden kaynaklandığı, b) Yerinde yapılan incelemede, dava konusu türbinin su debisinin düşürülmesinden sonra 16.874 saat çalıştığı ve çalışmaya devam ettiği, bu süre içerisinde herhangi bir benzer arızanın meydana gelmediği, bu tespitinde “a” maddesindeki görüşü ispatlayıcı sonuca götürdüğü, c) Start/stop sayısının söz konusu arızanın oluşumuna sebep olacak etkisinin bulunmadığı ve d) 8.092 saatlik çalışma saatinde meydana gelen bu arızanın türbin yanma odası ekonomik ömrünün tamamlanmasından kaynaklanmadığı, türbinin uygun su debisi ile çalıştırılması halinde 8.092 saatlik çalışma süresi ile arızalanmasının söz konusu olmayacağı, çalışma saatinin çok daha uzun sürelere öteleneceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Tarafların itirazları üzerine mahkemece tekrar Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmış ve ilk raporu veren bilirkişiler ile birlikte mahallinde keşif yapılarak ve taraf vekillerine de haber verilerek inceleme yapılması istenilmiş, Makine Mühendisi, Metalürji Mühendisi ve Uçak Mühendisi’nden oluşan üçlü heyetten aldırılan 21.10.2015 tarihli raporda; davaya konu olan … – … seri numaralı türbinin yanma odasında meydana gelen arızanın, a) Üretici firmanın davacı şirkete tesisi ilk işletmeye aldığında yaptığı ayarlarda, yanma odasına püskürtülen su miktarının fazlalığı sebebiyle oluşan yüksek termik gerilimlerden kaynaklandığı, b) Yerinde yapılan incelemede, dava konusu türbinin su debisinin düşürülmesinden sonra 16.874 saat çalıştığı ve çalışmaya devam ettiği, bu süre içerisinde herhangi bir benzer arızanın meydana gelmediği, bu tespitinde “a” maddesindeki görüşü ispatlayıcı sonuca götürdüğü, c) Start/stop sayısının söz konusu arızanın oluşumuna sebep olacak etkisinin bulunmadığı, d) 8.092 saatlik çalışma saatinde meydana gelen bu arızanın türbin yanma odası ekonomik ömrünün tamamlanmasından kaynaklanmadığı, türbinin uygun su debisi ile çalıştırılması halinde 8.092 saatlik çalışma süresi ile arızalanmasının söz konusu olmayacağı, çalışma saatinin çok daha uzun sürelere öteleneceği, e) Dava konusu türbinde meydana gelen arızanın 427.809,92 USD bedelle onarılabileceği, sigorta poliçesi yönünden uzmanlık alanında olmadığından değerlendirme yapılamadığı ve f) Dava konusu arızanın 15 günde onarılabileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Mahkemece Sigorta Hukuku Uzmanı ve Mali Müşavir’den oluşan bilirkişi heyetinden dosya üzerinden yaptırılan inceleme sonucu rapor aldırılmış, alınan 08.06.2016 tarihli raporda; 1- Gerçekleşen rizikonun ve hasarın davalı müşterek sigortacılar tarafından düzenlenen … poliçe nolu “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Sigorta Poliçesi” kapsamında olduğu, 2- Poliçe döviz üzerinden düzenlendiğinden tazminatın döviz cinsinden talep edilebileceği, 3- Meydana gelen ve sigorta kapsamında ödenmesi gereken hasar tutarının 327.809,92 USD olduğu, 4- Müşterek sigorta hükümlerine göre davalıların zarar tutarından sigorta sözleşmesindeki payları oranında olmak üzere hesaplanan; a) … Sigorta A.Ş. 262.247,94 USD, b) … Sigorta A.Ş. 65.561,98 USD sigorta tazminatından davacıya karşı ayrı ayrı sorumlu oldukları, 5- Kâr kaybına ilişkin talebin konusu olan tazminat süresinin 18 gün olabileceği, belirlenen bu tazminat süresinin poliçedeki 21 günlük muafiyetin altında kaldığından, davacının davalılardan kâr kaybı talep edemeyeceği ve 6- Davalıların ekspertiz raporunun düzenlenme tarihi olan 14.01.2011 tarihinde temerrüde düştüklerinin kabul edilebileceği ve bu tarihten itibaren dövize uygulanan faize hükmedilebileceği, kanaatine varıldığı bildirilmiştir. İtirazlar üzerine mahkemece Sigorta Hukuku Uzmanı ve Mali Müşavir’den oluşan bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış, alınan 27.02.2017 tarihli ek raporda; kök rapordaki kanaat ve ulaşılan sonuçları değiştirecek herhangi bir husus olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Mahkemece tarafların itirazları üzerine yeni bilirkişiler atanmak suretiyle Sigorta Hukuku Uzmanı ve Mali Müşavir’den oluşan yeni bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, alınan 03.10.2017 tarihli raporda; meydana gelen rizikonun … nolu Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Sigorta Poliçesi teminatı kapsamında olduğu, davalılardan … Sigorta’nın 262.247,94 USD, … Sigorta’nın 65.561,98 USD tazminattan sorumlu olduğu, davacının poliçe teminat kapsamında 13.605,00 TL işçilik bedeli talep edebileceği ve sigortacının kâr kaybından sorumlu olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir. İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/636 Esas sayılı dosyasının 15/11/2017 tarihinde mahkeme dosyasıyla birleştirildiği görülmüştür. Birleşen davada mahkemece, Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak mahallinde keşif yapılmak suretiyle gaz tribünleri konusunda uzman 2 makine mühendisi, 1 elektrik mühendisi ve 1 sigorta uzmanından oluşan 4 kişikilik bilirkişi heyeti oluşturularak dörtlü heyetten aldırılan 14/09/2015 tarihli raporda; 1- Yanma odasında meydana gelen hasarın sebebinin 19 nolu yakıt nozülünün ayıbından kaynaklandığını, yanma odasında nozüllerin tek tek değişimi söz konusu olamayacağından, mutad kullanmaya bağlı olarak aşınan ancak hasarın sebebi olarak gösterilemeyecek olan diğer yakıt nozülleri ile birlikte yanma odasının tümden değiştirilmesinin uygun olduğunun belirlendiği, 2- Hasar nedeni ile 355.917,08 USD ve 22.467,74 TL zararın meydana geldiği, 3- Hasarın, Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçeleri” ne istinaden %80’i olan 284.733,664 USD, 17.974,192 TL’nin… Sigorta A.Ş., %20’si olan 71.183,416 USD, 4.493,548 TL’nin … Sigorta A.Ş.’nin sorumluluğunda olduğuna ve 4- Hasar nedeniyle meydana gelen kâr kaybının ise “Yangın Ve Makine Kırılmasına Bağlı Kâr Kaybı Poliçesi” kapsamında talep edilebileceğini ancak uzmanlık alanlarına girmemesi nedeniyle kâr kaybı zararının tespit edilemediği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Mahkemece davalılar vekilinin itirazları üzerine yeni bilirkişiler atanmak suretiyle Makine Yüksek Mühendisi, Elektrik Yüksek Mühendisi ve Mali Müşavir’den oluşan bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, alınan 13.10.2016 tarihli raporda; 1- Dava konusu GT-4 nolu gaz türbini için davacının uğradığı kâr mahrumiyetinin 488.324,00 TL olduğu, 2- Dava konusu gaz türbininin onarım giderlerinin 22.467,74 TL + 355.917,08 USD olduğu, 3- Türbin üzerinde yapılan tespitlere göre düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere; dava konusu türbinde yakıt nuzullerindeki aşınma ve çatlaklar ile kanatlardaki aşınma ve kırıkların türbin işlemesiyle ilgili bir olumsuzluktan kaynaklanmamış olduğu, aksine bu hasarların türbinde zamanla oluştuğu ve servis ömürlerini tamamlamış olduğundan kaynaklandığı kanaatine varıldığı ve 4- Dava konusu gaz türbininde meydana gelen hasarın, Makine Kırılması Sigorta Poliçesi teminatı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, meydana gelen hasarın Makine Kırılması Sigorta Poliçesi Genel Şartları Madde 3 h) bendine göre teminat dışında kaldığı, aynı şekilde Yangına Bağlı Kâr Kaybı Sigortası Genel Şartlarına göre, kâr kaybı hasarının da teminat dışında kaldığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Davacı vekilinin teknik bilirkişilerin tespitleri yönünden ileri sürdüğü itirazları değerlendirilmek üzere bilirkişi heyetindeki makina ve elektronik mühendisi bilirkişilere tevdi edilmiş ve heyete sigortacı bilirkişi de eklenmek suretiyle oluşturulan Makine Yüksek Mühendisi, Elektrik Yüksek Mühendisi ve Sigorta Uzmanı bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış, alınan 24.03.2017 tarihli ek raporda; “türbin üzerinde yapılan tespitlere göre düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere, dava konusu türbinde yakıt nuzüllerindeki aşınma ve çatlaklar ile kanatlardaki aşınma ve kırıkların türbin işlemesiyle ilgili bir olumsuzluktan kaynaklanmadığı, aksine bu hasarların türbinde zamanla oluştuğu ve servis ömürlerini tamamlamış olduğu” yönündeki görüşlerinde değişikliğe gidilmesini gerekli kılacak herhangi bir hususun, bilgi yada belgenin olmadığını, bu nedenle de somut olayda davacının davalılardan talep edebileceği tazminat alacağı bulunmadığı yönündeki görüşün tümüyle muhafaza edildiği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Bu aşamada 15/11/2017 tarihinde dosyanın İstanbul Anadolu 5. ATM ‘nin 2014/652 Esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki ihtilaf gaz türbinlerinde meydana gelen hasarlanmanın poliçeler kapsamında kalıp kalmadığı ve bu kapsamda tamir bedeli, işçilik kaybı ve kâr kaybının istenebilip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu sigortalanan gaz türbinlerindeki arızaların motorda garanti edilen emisyon seviyelerini sağlayacak su akışından daha yüksek akışı sonucu yanma odasındaki yakıt nozulu venturilerindeki termal bariyer kaplamanın zamanından önce kalkması ve müteakiben koparak 1. kademe türbin kanatçıklarının hücum kenarına çarparak oradaki kaplamayı kaldırdığı, yanma odası ve türbin kanatçıklarında oluşan hasarın, uluslararası literatürde belirtilen tipik servis hasarı, korozyon, oksitlenme ve benzeri ile zaman içinde meydana gelen eskime olduğu, hasarın türbin işlemesiyle ilgili bir olumsuzluktan kaynaklanmadığı, yanma odasına püskürtülen suyun azaltılmasıyla düzelme meydana gelmesinin arızanın ve hasarın oluşma sürecini değiştirmeyeceği, gerek poliçe özel şartlarındaki “sigortalı kıymetlerin normal işlemesinden ve mutad kullanılmasından doğan aşınma ve yıpranmalardan veya çürüme, paslanma, korozyon veya oksidasyondan, buhar kazanlarında kireçlenme ve çamurlanmadan, işletmede doğrudan doğruya meydana gelen etkilerden, atmosferik vesair şartların verdiği tedrici bozulmaların teminata dahil olmadığı”, gerekse Makina Kırılması Sigortası Genel Şartları’nın Teminat Dışında Kalan Haller başlıklı 3 h) maddesindeki “Makinelerin normal işlemesinden ve mutad kullanılmasından doğan aşınma ve yıpranmalardan veya çürüme, paslanma veya oksidasyondan, buhar kazanlarında kireçlenme ve çamurlanmadan işletmede doğrudan doğruya meydana gelen etkilerden, atmosferik vesair şartların sebebiyet verdiği tedrici bozulmalardan,” hükümlerine göre gaz türbinlerinde meydana gelen hasarlanmaların poliçe kapsamında bulunmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesi kararı isabetli olmamıştır. Açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında asıl ve birleşen davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/652 Esas, 2018/1058 Karar ve 07/11/2018 tarihli kararının HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden ESAS HAKKINDA HÜKÜM TESİSİNE,3-a) 2014/652 Esas sayılı asıl davanın REDDİNE, b) Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 9.649,35 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 9.568,65 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, c) Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,d) Davalı tarafça yapılan 5.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 38,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 5.038,00 TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine, e)Davalılar kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 89.476,50 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, f) Karar kesinleştiğinde gider avansının bakiyesinin taraflara iadesine, 4-a) 2014/636 Esas sayılı birleşen davanın REDDİNE, b) Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 15.037,65 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 14.956,95 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, c) Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,d) Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin asıl davada değerlendirildiği, e) Davalılar kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 114.860,58 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, f) Karar kesinleştiğinde gider avansının bakiyesinin taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye İrat Kaydına,6-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 21.551,74 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 21.471,04 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, 7-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 8-Davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 80,70 TL istinaf karar harcı toplamı 202,00 TL’nin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine, 9-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,10-HMK 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.2 bendi ile aynı yasanın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/11/2022